EMEL ARMUTÇU
Bugün Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden tek adam kararıyla, hukuksuz çıkışının birinci yıldönümü. Kadın örgütleri bir yıldır daha yüksek bir sesle vazgeçmediklerini söyledikleri İstanbul Sözleşmesi’ni savunmaya devam ederken, Eşitlik İçin Kadın Platformu-EŞİK bir açıklama yaparak, “Hukuksuz bir kararın yürürlük tarihi olmaz. Daha ötesi; İstanbul Sözleşmesi kadınların canları, özgürlükleri hakkındadır, her bir cümlesi onlara Emine Bulut’un kızının ‘Anne lütfen ölme’ çığlığını, Pınar Gültekin’in küllerini, Gülistan Doku’nun bulunmayışını hatırlatırken, hiçbir güç bu cümleleri gündemden kaldıramaz, kadınların aklından ve gönlünden silemez. Kısacası kadınların İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmesi mümkün değil” dedi.
ÖNLENEBİLİR KADIN CİNAYETLERİNDE KAYBEDİLEN KADINLAR
Filmmor Kadın Kooperatifi ise İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılan tarih olan 1 Temmuz 2021’den bugüne geçen bir yılda öldürülen kadınları, çizimleri ve hikayeleriyle paylaştığı Unutmamak İçin Görsel Sandık-U’Sandık’ın verilerini açıkladı. Buna göre, İstanbul Sözleşmesiz bir yılda 306 kadın, kadın oldukları için, en yakını erkekler tarafından öldürüldü.
Öldürülen 306 kadından;
- 84’ü ayrıldığı/boşandığı/ayrılmak istediği için
- 43‘ü polise/savcıya defalarca şikayet etmesine, uzaklaştırma kararı aldırmasına rağmen
- 13’ü erkeklerin ilişki / evlilik teklifini reddettiği için öldürüldü
- 23’ünü barışmaya/konuşmaya/çocukları görmeye silahla gelen erkekler öldürdü.
U’Sandık’ın bir yıldır suretlerini ve hikayelerini tek tek yayınladığı kadınların toplu halini görüp utanmayacaklar, haberin devamını okumasın. Hele bir bir göründükleri video, bitmek bilmiyor. O kadar kalabalıklar ki… Saçtan acılı bir şekilde koparılmış koca bir tutam gibi toplumdan koparılan o kadınlar, uluslararası sözleşmelere, Anayasa’ya, yasalara uyulsaydı, aramızla olabilirdi. O cinayetler ‘önlenebilir’di.
Bir ‘politika’ olarak önlenmedi; 306 kadın, erkekler tarafından, korunmadıkları için ya da koruma kararlarına rağmen, kadın cinayetlerine karşı gereken önlemler alınmadığı için, bol indirimli cezasızlık, egemen politika-sızlık nedeniyle öldürüldü.
TOLERANS 0, KADIN CİNAYETİ 306
Mesela Sevda Çelemoğlu, kendisine musallat olan erkekten kurtulmak için her yeri geldiğinde “kadına şiddete sıfır tolerans” vaadinde bulunan sorumlu mercilere güvenip uzaklaştırma kararı aldırmıştı. Erkek yine de elini kolunu sallayarak evine geldi, öldürdü.
Deniz Filiz’e, çevresinin “yuvan yıkılmasın” ısrarıyla uzaklaştırma kararını geri çekti, o ‘yuva’dan cenazesi çıktı. Hiçbir sorumlu “Kadınlar şikayetlerinden neden vazgeçiyor?” diye sormadı.
Merivan Avcı, henüz 16 yaşında ‘verildiği’ kocadan dayak yediğinde şikayette bulunması gerektiğini bile duymamıştı belki; tencereyi komşuya verdi diye bıçaklanarak öldürüldü.
Esra Hankulu, daha önce iki kadın cinayetinin şüphelisi olan ve ısrarla, defalarca, göz göre göre serbest bırakılan erkek tarafından öldürüldü. Nurgül Altıntaş ise “son bir kez konuşmaya” silahla gelen onlarca erkekten biri tarafından…
Çünkü yıllardır, öldüğünde yanında olan çantasından koruma kararı ya da “beni ölünce mi koruyacaksınız” sorusu çıkan, yanında bir erkek varken “yüksekten düşerek” ölen, küçük çocuğuyla birlikte katledilen-bazen ayrılmanın cezası olarak çocukları öldürülen, uzaklaştırma kararı erkeğin tehdidi ya da arabuluculukla geri çektirilen, yardım çığlıkları duyulmayan, duyulsa da parmak oynatılmayan kadınlar gerçeği vardı. Karşısında ise “barışmaya" belinde silahla gelen, denetleyeni olmadığı için uzaklaştırma kararlarını takmayıp kapıya dayanan, “hayır”ı öldürme nedeni sayan erkekler; kadınları koruyup erkekleri engellemek yerine “kadın cinayetleri tolere edilebilir düzeyde” diyebilen bakanlar, canavarca hisle ve eziyet çektirerek öldüren erkeklerin dahi yararlandığı “haksız tahrik” gibi erkeklik indirimleri üstüne, altıda bir oranında “pişmanlık indirimi” getiren yasa yapıcılar…
#TarihiSorumlulukDANIŞTAYDA
U’Sandık çalışmalarını bundan böyle U’Sandık Dijital Müzesi’nde sürdürecek. Kadın cinayetlerini önleme görevini yerine getirmeyen, var olan yasaları dahi etkin uygulamayan, sözleşmelere uymayan, her kadın cinayetinin suç ortağı olanlar U’Sandık’a baksın, bir daha hiçbir katil Pınar Gültekin’in ardından dendiği gibi "İstanbul Sözleşmesi’nin iptali iyi oldu” diyemesin, saldırgan erkekleri değil kadınları-kadın örgütlerini durdurmaya çalışan politikaların yerini kadınları koruyan-erkekleri engelleyen politikalar alsın diye…
EŞİK ise binlerce kadın gibi Danıştay’a açılan onlarca iptal davasının sonucunu bekliyor. Danıştay Başsavcılığının dahi kadınlar gibi İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararının hukuksuz olduğu mütalaasını verdiği davaların önümüzdeki günlerde sonuçlanması bekleniyor. EŞİK; sözleşmeden çekilme kararının iptal edilmesinin karınların canı ve özgürlüğü kadar hukukun üstünlüğü için de hayat memat meselesi olduğunu söylüyor: “220’den fazla kadın, kadın örgütü, siyasi parti, sendika, meslek örgütleri ve barolardan hukukun üstünlüğünde ısrar edenler olarak; kimimiz duruşma salonunun davacı koltuğundan, kimimiz dinleyici koltuğundan, kimiz sokaktan ve binlercemiz medyadan, İstanbul Sözleşmesi davaları izliyoruz. Dava süreci gösteriyor ki biz kadınlar ve LGBTİ+lar, daha da güçlenerek İstanbul Sözleşmesi’ne sahip çıkıyoruz ve asla vazgeçmiyoruz”