İstanbul Tabip Odası: "Covid-19, zengin-fakir ayırıyor, hızla bir işçi sınıfı hastalığına dönüştü"

İstanbul Tabip Odası, "İstanbul’daki toplam uygulanan aşı 22 Mart 2021 itibariyle toplamda 2 milyon 90 bin 40 olup ikinci doz 849 bin 121’dir. İstanbul’da da Türkiye’dekine benzer şekilde henüz nüfusun çok az kısmının aşılandığı görülmektedir" dedi.






İstanbul Tabip Odası, pandeminin birinci yılına ilişkin yaptığı değerlendirmede, vaka sayısının tekrar yükselişe geçtiğini belirterek, sağlıkta ciddi bir kriz yaşandığını bildirdi. İktidarın topluma yanlış örnek olduğunu ve aşılamanın 2 ayda bitirilmesi gerekirken bunun yapılamadığının belirtildiği değerlendirmede, aşının çeşitlendirilerek, bu aşamadan sonra öncelikli olarak kronik rahatsızlıkları olanlara, öğretmenlere, riskli gruplara uygulanması gerektiği ifade edildi. Açıklamada, "'Sars CoV-2 zengin, fakir ayırmıyor, herkesi aynı şekilde etkiliyor” denilse de Covid-19 hızla bir işçi sınıfı hastalığına dönüştü" denildi. 

İstanbul Tabip Odası, “Birinci yılı vaka sayılarının tekrar yükselişe geçtiği, ‘hızlı normalleşme’nin sonuçlarıyla yüzleşildiği, aşı konusunda belirsizliklerin sürdüğü bir dönemle geride bırakıyoruz” diyerek pandeminin birinci yılını değerlendirdi. 

Basın açıklaması, İstanbul Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Pınar Saip, Genel Sekreteri Prof. Dr. Osman Küçükosmanoğlu, Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Rukiye Eker Ömeroğlu ve Covid-19 İzleme Grubu Üyesi Doç. Dr. Esin Tuncay'ın katılımıyla gerçekleştirildi.

İstanbul’da toplam 849 bin ikinci doz aşı yapıldığının ifade edildiği değerlendirmede, Türkiye’deki ikinci doz aşı oranının yüzde 8,5 olduğuna dikkat çekildi. İkinci dozun yapılmasının ardından bir ay sonra koruyuculuğun sağlandığına da vurgu yapılan açıklamada, “Aşılama 2 ay içinde tamamen bitirilmeliydi” ifadesi kullanıldı.

Bir yıllık pandemi süreci boyunca İstanbul’da 49’u hekim toplam 74 sağlık çalışanının yaşamını yitirdiği bilgisinin verildiği açıklamada, "İstanbul Tabip Odası Covid-19 İzleme Grubu tarafından hazırlanan raporumuzla Sağlık Bakanı’nın itirafıyla 'Türkiye’nin Wuhan’ı' olan İstanbul’da pandeminin bir yıllık seyrini kamuoyuyla paylaşıyoruz" denilerek, şu tespitler yapıldı:

"Nisan ayı sonlarına doğru Sağlık Bakanı Dr. Fahrettin Koca İstanbul’u 'Türkiye’nin Wuhan’ı' olarak tanımladığında toplam yüzde 60’nın İstanbul’da idi. İstanbul’daki olgu sayıları ( yaz aylarında İstanbul dışına hareketin artması nedeniyle) Ağustos ayında toplam sayının yüzde 10’una kadar düştü. Ancak sonbahar aylarında yeniden artmaya başladı. İstanbul pandeminin bir yılı boyunca birden çok kez salgının başkenti oldu.

İstanbul’un mahallelerdeki ortalama gelir düzeyi ile Covid-19’un yaygınlığı arasında negatif bir korelasyonun olduğu göze çarpmaktadır. İstanbul’da en kolay okunan sınıfsal sınır D-100 otoyolunun kuzey ve güneyidir.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin mezarlık kayıtları üzerinden günlük olarak açıkladığı ölüm sayılarına göre pandemi öncesi beş yılda yıllık ortalama 74 bin 30 ölüm meydana gelmişken 2020 yılında bu sayı 583 bin ölüme çıkmıştır. İstanbul’daki toplam uygulanan aşı 22 Mart 2021 itibariyle toplamda 2 milyon 90 bin 40 olup ikinci doz 849 bin 121’dir. İstanbul’da da Türkiye’dekine benzer şekilde henüz nüfusun çok az kısmının aşılandığı görülmektedir.

İstanbul hastaneleri Covid-19 pandemisi sürecine büyük ölçüde hazırlıksız yakalandı. Bu hazırlıksızlığın bedelini en ağır ödeyenler ise salgınla mücadelede gerekli kişisel koruyucu ekipman bile sağlanmadan en ön saflara sürülen ve bu nedenle hastalanan, hayatını kaybeden hekimler, sağlık çalışanları oldu.

Özel hastane eleştirisi

Covid-19 pandemisi sürecinde yaşananlar yıllardır kamu kaynaklarıyla beslenip büyütülen özel hastanecilik sisteminin Türkiye’nin ihtiyaçlarına cevap vermekten ne kadar uzak olduğunu; sağlığın özelleştirme politikalarıyla piyasanın vahşi koşullarına terk edilmesinin toplum sağlığı için ne kadar zararlı olduğunu bir kez daha gösterdi.

Salgın boyunca herkese 'Evde kal!' çağrısı yapılırken işçilere 'Çarklar dönecek, üretim sürecek!' denildi. Bu nedenle başlangıçta her ne kadar 'Sars CoV-2 zengin, fakir ayırmıyor, herkesi aynı şekilde etkiliyor” denilse de Covid-19 hızla bir işçi sınıfı hastalığına dönüştü.

Covid-19 pandemisi on yıldır uygulanan aile hekimliği sisteminin salgın hastalıklarla mücadelede için uygun olmadığını, Covid-19 ve ileride karşılaşılabilecek yeni pandemilerle mücadele edebilmek için Türkiye’nin Birinci Basamak Sağlık Hizmetlerini vakit kaybetmeksizin gözden geçirmesi gerektiğini açık olarak gösterdi.

Bir yıl süresince tespit edilebilen Covid-19’a bağlı 390 sağlıkçı ölümünün yüzde 31’i İstanbul’da meydana geldi. Covid-19 pandemisi bir yılını tamamlarken İstanbul’da 29'u uzman hekim, 8'i aile hekimi, 6'sı iş yeri hekimi ve 6'sı emekli hekim olmak üzere toplam 49 hekim ve 25 diğer sağlık çalışanı, toplam 74 sağlıkçı Covid-19 nedeniyle hayatını kaybetti.

Hekimler, sağlık çalışanları pandemi bahanesiyle izin, istifa, emeklilik haklarının kısıtlanması, engellenmesi nedeniyle de mağduriyet yaşadılar. Pandemi koşullarında bile hız kesmeyen sağlıkta şiddet ve yoğun ölümlere rağmen Covid-19’un illiyet bağı aranmaksızın meslek hastalığı sayılması talebinin karşılanmaması ise motivasyonu düşüren diğer faktörler oldu." 

"Aşı çeşitlenmeli"

İstanbul Tabip Odası'nca hazırlanan raporda, aşının çeşitlendirilmesi gerektiği belirtilerek, "Aşı çeşitlendirilmeli. Tek aşıya mahkum kalınmamalı. Aşılama veriler şeffaf paylaşılmalı. Aşılar öncelikli kronik rahatsızlıkları olanlara, öğretmenlere, riskli gruplara uygulanmalı" denildi.

 (ANKA)



Sağlık Haberleri