Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) Eş Genel Başkanı Mehmet Bozgeyik, elektrik, doğal gaz ve akaryakıta yapılan zamların geri alınması ve özelleştirmelerin iptal edilmesi talebiyle bu hafta boyunca ülke genelinde eylem ve etkinlikler düzenleyeceklerini açıkladı. Bozgeyik, “Sadece işyerlerinde değil, kent meydanlarında da basın açıklamaları, yürüyüşler, oturma eylemleri, fatura yakma eylemleri düzenleyeceğiz. Başta kamu emekçileri olmak üzere tüm emekçileri, işçileri, dar gelirlileri, göz göre göre yaşanan bu soyguna dur demek için omuz omuza vermeye; işyerlerinde, alanlarda buluşmaya çağırıyoruz” dedi.
Mehmet Bozgeyik, bugün Ankara’da düzenlediği basın toplantısında, elektrik, doğal gaz ve akaryakıta yapılan zamların geri alınması talebiyle ülke genelinde yapacakları eylem ve etkinliklerin gerekçelerini açıkladı. Bozgeyik, şöyle konuştu.
“Ülke olarak tarihimizin en zor süreçlerinden birisini yaşıyoruz. Yıllardır iç içe geçerek gittikçe daha büyüyen ekonomik, sosyal, siyasal sorunlar yaşamın her alanını tıkayan çoklu bir krize dönüşmüş bulunuyor. Bu çoklu krizin faturası ise baskı ve şiddetten beslenen tam bir anayasasızlık hali ve yoksullaştırma ile halka, emekçilere kesiliyor. Gittikçe ağırlaşan yoksulluk, işsizlik tablosu ile birlikte mevcut iktidarın yönetememe krizi de derinleşmektedir. Cilalanarak piyasaya sürülen ‘kur korumalı mevduat sistemi’ de ‘tarihi artış’ olarak pazarlanmak istenen asgari ücret artışı da yaşanan krizi çözememektedir. Çünkü asıl ve gerçek tarihi artış hayat pahalılığında yaşanmaktadır.
“BU ÜÇ ZAM, YOKSULLAŞTIRILAN HALKIN GELİRİNİ ERİTMEYE, YAŞAMINI ALT ÜST ETMEYE YETMEKTEDİR”
Resmi verilere göre; 2022 Ocak ayı itibari ile tüketici enflasyonu yıllık yüzde 48,69, gıda enflasyonu yıllık yüzde 56, ulaştırma enflasyonu ise yüzde 69 artmıştır. Ancak asıl artış, enerji kullanımı ile ilişkili olarak petrol, elektrik ve doğal gaz fiyatlarında yaşanmıştır. Merkez Bankası'na göre; üreticilerin elektrik, gaz üretimi ve dağıtımı fiyatları yüzde 138,5 artarken tüketicilerin enerji kullanım fiyatları ise yüzde 76,4 artmıştır. Enerji alanında yaşanan artışlar suya atılan bir taşın oluşturduğu halkalar gibi ulaşımdan gıda ürünlerine, meyve ve sebzeden temel tüketim maddelerine kadar her alana yansımaktadır. Dolayısıyla bugün toplum olarak maruz bırakıldığımız yüksek enflasyonda, artan hayat pahalılığında en büyük pay, enerji alanında yaşanan fiyat artışlarıdır. Yılbaşı akşamı elektriğe yüzde 50 ile yüzde 127 arasında, ortalama yüzde 80 oranlı tarihi bir zam yapılmıştır. Doğal gaza ise yüzde 25 zam yapılmıştır. Otomatiğe bağlanan akaryakıt zamları, toplu ulaşıma yılın ilk günlerinde yüzde 40 zam olarak yansımıştır. Sadece bu üç zam, yoksullaştırılan halkın, emekçilerin gelirini eritmeye, yaşamını alt üst etmeye yetmektedir. Elektrik, doğal gaz, toplu ulaşım alanında yaşanan fahiş zamlara karşın kamu emekçileri ve emeklileri olarak bizim maaşlarımızda ocak ayından itibaren, önümüzdeki altı ay için yapılan artış sadece yüzde 7,5’ta kalmıştır. Basit bir hesap yapacak olursak; 2021 Aralık ayı itibari ile maaşı 5 bin TL olan bir kamu emekçisinin 2022 Ocak ayı itibari ile maaşı, enflasyon farkı ve toplu sözleşme zammı ile birlikte 6 bin 500 TL olmuştur. Ancak toplam bin 500 TL’lik bu artışın bin 125 TL’lik kısmı, 2021 Haziran -2021 Aralık dönemi enflasyon farkından kaynaklıdır. Yani söz konusu kamu emekçisinin maaşında 2022 Ocak ayından temmuz ayına kadar yapılan artış, sadece yüzde 7,5 orana denk gelen 375 TL’dir. Buna karşın dört kişilik bir aileden oluşan söz konusu kamu emekçisi hanesinin 2021 Aralık itibari ile 210 TL olan elektrik faturası yılbaşı akşamı yapılan zamla 370 TL’ye çıkmıştır. Yine Aralık 2021 itibari ile 400 TL olan doğal gaz faturası 500 TL’ye çıkmıştır. Hane halkından kamu emekçisinin işine giderken ve dönerken, diğer aile üyelerinin ise sadece haftada bir gün ulaşım harcaması yaptığını varsaydığımızda, 2021 Aralık itibari ile aylık 360 TL olan ulaşım masrafı yüzde 40 zamla 504 TL’ye çıkmıştır. Kısacası dört kişilik bir kamu emekçisi ailesinin, asgari seviyedeki elektrik, doğal gaz ve ulaşım harcamasını esas alarak yaptığımız hesaplamaya göre söz konusu ailenin zamlar sonrasında sadece bu üç kaleme yaptığı harcama 404 TL artmıştır. Öte yandan çetin geçen kış koşullarında artan tüketim, elektrik ve doğal gaza yapılan fahiş zamların etkisini daha artırmış, faturalar ikiye, hatta üçe katlanmıştır.
“ÜLKEMİZ, ŞİRKETLERİN KARINI ARTIRMAYI TEMEL ALAN KAPİTALİST SİSTEME GÖBEKTEN BAĞLI BİR ÜLKE HALİNE GETİRİLMİŞTİR”
Bu tabloya rağmen bugün 84 milyon, fahiş zam yapılan elektrikte kısmi indirim, gıda ürünlerinde fiyatlarına yansıyıp yansımayacağı dahi belirsiz olan KDV indirimi gibi bataklığı kurutmak yerine tek tek sivrisinek avlamaya dayalı düzenlemelerle oyalanmak istenmektedir. Oysa bu yöntemlerin, düzenlemelerin bugün tek başına çözüm üretmesi mümkün değildir. Çünkü ülkemiz, uzun yıllar önce ‘serbest piyasa ekonomisine geçiş’ adı altında üretim ve tüketim faaliyetlerinin tamamını emek ve doğa sömürüsü üzerinden sermayenin, şirketlerin karını artırmayı temel alan kapitalist sisteme göbekten bağlı bir ülke haline getirilmiştir.
“ENERJİDE DIŞA BAĞIMLILIĞI AZALTACAĞIZ DENİLMESİNE RAĞMEN ATILAN HER ADIM TERS YÖNDE OLMUŞTUR”
Son yirmi yıldır hayata geçirilen, halkın değil bir avuç mutlu azınlığın çıkarlarını temel alan özelleştirme soygunu ise ülkemizin her alanda dışarıya bağımlılığını artırarak içine sürüklendiği bataklığı daha fazla büyümüştür. Türkiye’de enerji alanı, bağımlılığın ve özelleştirme soygunun en derin yaşandığı alan olarak öne çıkmaktadır. Yıllardır ‘Enerjide dışa bağımlılığı azaltacağız’ denilmesine rağmen atılan her adım ters yönde olmuştur.
“AVRUPA’DA EN UCUZ ELEKTRİĞİ BİZ VERİYORUZ AÇIKLAMASININ GERÇEĞİ YANSITMADIĞI AÇIKTIR”
Türkiye'deki elektrik enerjisi fiyatlarının artışında elbette ki küresel çaptaki artışların etkisi vardır. Ancak iktidarın, 1 euronun 16 TL’ye dayandığı koşullarda alım gücünü yok sayarak ‘Avrupa’da en ucuz elektriği biz veriyoruz’ açıklamasının gerçeği yansıtmadığı açıktır. Her şeyden önce, son zamlarla birlikte elektrik maliyetinin 6 katını dağıtım ve üretim şirketlerine verip kendi payını alan bir devlet tablosu ile karşı karşıyayız. Yani Türkiye’de kamunun 1 liraya ürettiği elektriğe biz 7 lira ödüyoruz. Üye sendikamız ESM tarafından yapılan hesaplamalara göre; geçtiğimiz yıl vatandaşların aylık ortalama 19,5 milyar TL olan toplam elektrik harcaması, yılbaşında yapılan zamlarla 42,5 milyar TL’ye çıkacaktır. Yani elektriğe ayda ortalama 23 milyar TL fazla para ödeyeceğiz. Bu tutar, 20 Aralık akşamı 3 milyar doları 18,2 TL’den satıp, 21 Aralık akşamı 11,2 TL’den 3,3 milyar dolar almak sureti ile elde edilecek kâra denk gelmektedir. O akşam bu kadar para kazanmak belki dünyanın en büyük yolsuzluğuydu. Ancak eğer bu fahiş zamlar geri alınmazsa bu halka ödemesi dayatılan elektrik faturaları her ay tekrarlanacaktır. Bunun adı katmerli soygundur. Ve bu soygunun ardında enerji alnındaki özel şirketleri kurtarma operasyonu yatmaktadır. Söz konusu şirketler, yıllar önce iktidar tarafından hayata geçirilen özelleştirme politikaları ile oldukça karlı hale getirilen alana kendi kaynakları ile değil dışarıdan aldıkları döviz kredisi ile girmiştir. Ancak 2018 yılından itibaren kurda yaşanan artışla borçları katlanmış, 40 milyar doların üzerindeki kredi borcu yeniden yapılandırılmıştır.
“BİR AVUÇ ENERJİ ŞİRKETİNİN HEM YÜKSEK KARI DEVAM ETSİN HEM DE DEVASA BORÇLARI ÖDENSİN DİYE ZAMLAR HALKIN ÜZERİNE YIKILMAKTADIR”
Bugün söz konusu şirketlerin ne kadar kredi borcu olduğunu tam olarak bilemiyoruz. Ancak dolar 13,5 TL seviyesinde seyrederken söz konusu borcun devasa boyutlara ulaştığını tahmin etmek için kâhin olmaya da gerek yoktur. İşin özü; 21 dağıtım şirketi ve bir avuç enerji şirketinin hem yüksek karı devam etsin hem de devasa borçları ödensin diye fahiş oranlı zamlar halkın üzerine yıkılmaktadır. Üstelik bu şirketler, son olarak Isparta halkının günlerce karanlığa, soğuğa teslim edilmesi örneğinde bir kez daha açığa çıktığı üzere denetim boşluğunda da yaralanarak kârlı görmedikleri işleri, görevleri de olsa maliyet olarak gördükleri işleri yapmamaktadır. Üye sendikamız ESM tarafından yapılan çalışmalar, enerji üretim ve dağıtımını kamulaştırıp vergi adaletsizliği yaratan KDV de devre dışı bırakıldığında hem halkın hem de ticaret ve sanayi kuruluşlarının faturalarını yarı yarıya düşürmenin mümkün olduğunu ispatlamaktadır. ESM tarafından yapılan çalışmalara göre; Türkiye’deki mevcut 47 milyon 84 bin 919 abonenin yüzde 82,2’si meskendir. Meskenlerin tüketimi toplam tüketimin dörtte biridir. Söz konusu meskenlerin yüzde 60’ının aylık elektrik tüketimi ise 150 kilovatın altında kalmaktadır. EÜAŞ, mevcut durumda toplam elektriğin beşte birini üretmektedir. Yani bir kamu kuruluşu olan EÜAŞ, mevcut durumda bile 38,7 milyon mesken abonesine elektik satacak potansiyele sahiptir. EÜAŞ bir avuç özel üretim ve dağıtım şirketlerini aradan çıkarıp halka doğrudan elektrik verdiğinde, bugün 210 kilovata kadar 137,3 kuruş olan kilovat saat tutarı 70,8 kuruşa inmektedir. Bunun karşılığı, mevcut faturada yüzde 120 azalmadır. 210 kilovat üstü, ticarethane ve sanayi için ise zamların geri alınması, alınan vergilerin piyasa fiyatı ile fark için karşılanması yeterli olacaktır.
“TÜM EMEKÇİLERİ BU SOYGUNA DUR DEMEK İÇİN OMUZ OMUZA VERMEYE ÇAĞIRIYORUZ”
Bugün, bir avuç mutlu azınlık dışında kalan başta dar gelirliler ve ücretli kesimler olmak üzere milyonlarca insan, enerji fiyatlarındaki bu devasa artış sonucunda ısınma ile beslenme arasında seçim yapmaya zorlanmaktadır. Milyonlar, artan gıda fiyatları yüzünden yeterince beslenemediği gibi sert geçen kış koşullarında yeterince ısınamadığı halde nerdeyse kira giderlerine ulaşan elektrik ve doğal gaz faturaları ile baş etmeye çalışmaktadır. Tüm bunlar, 21 dağıtım şirketi ve sayısı iki elin parmaklarını geçmeyen enerji şirketinin çıkarının 84 milyonun çıkarının üzerinde tutulmasının, yıllardır süren özelleştirme talanının sonucudur. KESK olarak, bu hafta boyunca tüm yurtta daha çok zamları merkez alan bir noktadan, ‘zamlar geri alınsın, özelleştirmeler iptal edilsin’ şiarı ile eylem ve etkinlikler düzenleyeceğiz. Tüm işyerlerinde konuya ilişkin materyallerimizin yaygın dağıtımını yapacak, basın açıklamaları düzenleyeceğiz. Sadece işyerlerinde değil, kent meydanlarında da basın açıklamaları, yürüyüşler, oturma eylemleri, fatura yakma eylemleri düzenleyeceğiz. Bu etkinliklere yereldeki emek, meslek örgütleri ve demokrasi güçlerinin en geniş katılımı sağlamak için çaba sarf edeceğiz. Başta kamu emekçileri olmak üzere tüm emekçileri, işçileri, dar gelirlileri, göz göre göre yaşanan bu soyguna dur demek için omuz omuza vermeye; işyerlerinde, alanlarda buluşmaya çağırıyoruz.” (ANKA)