CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Kilis’te; sivil toplum kuruluşları temsilcileri, muhtarlar ve kanaat önderleri ile bir araya geldi.
Üzerinde “Sınır Namustur” ifadelerinin yazılı olduğu bir afişin önüne kurulan kürsüde konuşan Kılıçdaroğlu, toplantıda şunları söyledi:
“İl başkanı konuşurken bir Genel Başkan sabah 9’da gelip öğleden sonra saat 17-18’e kadar bir kentte bulunursa önemlidir diye bir vurgu yaptı. Doğrudur, burada oyumuzun çok düşük olduğunu biliyorum. Bir milletvekili çıkaramıyoruz onun da farkındayım. Ama bunun kabahati Kilislilerde değil bunun kabahati bizde. Önce çuvaldızı kendimize batıracağız ki ondan sonra söyleyeceğimiz bir şeyler olsun. Gelmedik, sofranıza oturmadık, derdinizi dinlemedik Ankara’da oturduk tumturaklı nutuklar attık dedik ki ‘Niye biz oy vermiyorsunuz?’ Vermez, niye versin.
“BAZEN YAŞADIĞIMIZ KENTLERİN TARİHİNİ YETERİ KADAR BİLMİYORUZ”
Şimdi adım adım Türkiye’yi geziyorum. Son 10 yılda en büyük değişimi yaşayan parti CHP’dir ve CHP, halkın partisidir, garibanın partisidir; taksi şoförünün, esnafın, çiftçinin, emeklinin, işsizsin, üniversite öğrencisinin, ev kadınlarının, çalışan kadınların partisidir. Alın teri dökenlerin partisidir. Çalışıp emek harcayıp evine helal ekmek götürenlerin partisidir avantadan kazananların partisi değildir. Çetelerin partisi değildir, beşli çetelere kaynak aktaran ve o düşüncede olan bir parti değildir. Özellikle Kuvayı Milliyecidir. Kilis’in kurtuluşundaki Kilisin rolünü ve Kilislilerin rolünü çok iyi bilen birisiyiz. Kilis aynı zamanda bir kadim kenttir. Son bulgulara göre 5 bin yıllık bir tarihi var Kilis’in. Acaba kaçımız Kilis’in bu görkemli tarihini biliyoruz? Kaçımız acaba Şanlıurfa’nın, Gaziantep’in tarihini yeteri kadar biliyoruz? Yaşadığımız kentlerin tarihini yeteri kadar bilmiyoruz.
Siyaset kurumu o kadar yabancılaştırdı ki bizi o kadar ciddi bir kavga ortamına, çatışma ortamına sürükledi ki oturup sağlıklı düşünme şansını zaman zaman elde edemiyoruz. Türkiye’nin buradan çıkması lazım. Kısır tartışmalardan Türkiye’nin çıkması lazım. Dünyanın sorunu var, biz bu sorunları nasıl çözeceğiz? Bunun mücadelesini vermesi gerekir; herkesin bu çabayı harcaması lazım. Bunu yaptığımız zaman ülkeyi büyütür, kalkındırırız.
“SINIR TİCARETİNİ BÜYÜTMELİYİZ, SURİYE İLE İLİŞKİLERİMİZİ BÜYÜTMELİYİZ”
Kilis önemli bir yer. Yıllar önce gelmiştim ama daha hareketliydi o yıllarda, şimdi o hareketlilik çok fazla yok. Hatay’a gelmiştim kamu görevlisi olarak gelmiştim, oradan Kilis’e gelmiştik. Kendime bir radyo satın almıştım Kilis’ten. Gittiğimiz zaman yolda çevirmişlerdi acaba yanımızda kaçak eşya var mı diye, hiç unutmuyorum elini uzatıyor bu radyo, bu fincan takımı diyorlardı, biliyorlardı neyin ne olduğunu. Şunu için söylüyorum, sınır ticaretinin, meşru bir ticaretin, sağlıklı bir ticaretin Kilis’e de Türkiye’ye de çok şey katacağının farkında olan birisiyim. Biz sınır ticaretimizi aşmalıyız, büyütmeliyiz, Suriye ile ilişkilerimizi büyütmeliyiz.
“HERKESLE KAVGALI OLURSANIZ HİÇBİR ŞEY YAPAMAZSINIZ”
İnsanlar şöyle veya böyle geçimini sağlamak için kaçakçılık yapmasınlar. İş meşru zeminde olsun, biz de kazanalım Suriye de kazansın, biz de kazanalım İran da kazansın. Bütün komşularımızla ticari ilişkilerimizi büyütmeliyiz. Önemli merkezler oluşturmalıyız, bu merkezlerin bir kısmı Türkiye’de bir kısmı Suriye’de, İran’da olabilmeli, küçük yatırımlar burada olabilmeli. Biz de kazanacağız onlar da kazanacaklardır. Özel serbest bölgeler inşa etmek mümkündür. Bunları yapmalıyız, yapabiliriz. Ama bugünkü koşullarda yapamayız neden, herkesle kavgalıyız. Herkesle kavgalı olursanız hiçbir şey yapamazsınız. Barış, huzur, beraber olmak varken kavganın kime ne faydası oldu?
Kilis’in büyük sorunlar yaşadığını da biliyorum. Suriyeli de memnun değil buradan, Kilisli de memnun değil. Resmi verilere göre Kilis nüfusunun yüzde 38 küsürü Suriyeli, resmi veri…Enflasyon verisi de öyle, 85 enflasyon gerçek rakama bakıyorsunuz yüzde 140’lar, 150’ler… Burada da resmi veri 38 ama bakıyorsunuz, çok fazla yabancı var. Çarşıda şikâyet ediyor esnaf; ‘Bu sırada neredeyse hiç Türk esnaf kalmadı’ diyor.
Çiftçi yine mağdur, o da şikayetlerini dile getiriyor. 18-24 yaş arası grubunda işsizlik oranı yüzde 36,5 Kilis’te, gençler işsiz. Bu tam bir felakettir. Gençleri işsiz bırakırsanız sorunlara kapı aralamış olursunuz. Tarımda alınan verim son 19 yılda düştü. Resmi rakamları vereyim; sebze ekili alanlar 132 bin hektardan 53 bin hektara düştü. Ciddi bir kayıp artık insanlar toprağa ekmemeye başladılar, gelir elde edemiyorlar. Kişi başına gelir… 81 il içinde Kilis 67’nci sırada, gerilerde bir yerlerde yer alıyor. Bağcılık çok önemli, Kilis’in de meşhur kara üzümü var, ambalajlasanız bu ürünü, dünya piyasasına tanıtsanız emin olun bu üzümüyle bile Kilis bir dünya markası olabilir ama sahipsiz. Çiftçi de sahipsiz.
“KİLİS’E 11 OKUL YAPACAĞIZ”
Çok sorunlar var biliyorum. Eğitim; bir aileye, sınıfa, kişiye, topluma sınıf atlatan en önemli faktördür. O yüzden ‘Hiç bilenle bilmeyen bir olur mu’ diyoruz. Eğitim de felaket pozisyonda. Buradan, Kilis’ten; Milli Eğitim Bakanı’na çok açık ve net bir çağrı yapıyorum. Gittiğim yerlerde dediler ki sınıflar 40’ar kişilik, 50’şer kişilik okul yetmiyor. ‘Suriyelilerle bizim çocuklar bir arada anlaşamıyorlar yeteri kadar…’ Ben açık çağrı yapıyorum okul yetmiyorsa; 11 büyükşehir belediye başkanımız var. Millî Eğitim Bakanlığı izin versin 1 yıl içinde Kilis’in arzu edilen her yerine birer okul yapıp Millî Eğitim Bakanlığı’na teslim edelim. Bu okula gidecek olan bizim evlatlarımız. Tamam imkânınız yok yapamıyorsunuz ama biz yapacağız. Kilis’e yapacağız, 11 okul yapacağız. Bu dediğimi okullar sıradan okul olmayacak. İçinde spor salonu, kütüphanesi, öğretmenlerin dinlenme yerleri olacak, sınıflar gayet güzel olacak. Bize yerleri teslim edecekler 1 yıl içinde yapacağız Kilislilere armağan olsun diyeceğiz. Bizim evlatlarımızın iyi bir eğitim alması lazım. İyi bir eğitim alırlarsa ülkeye katkıları çok daha fazla olur.
“O BARONLARIN HİÇBİRİSİNİ BU TOPRAKLARDA YAŞATMAYACAĞIM”
Başka bir acı tablo daha var; uyuşturucu…İntihar vakaları çok arttı. Az önce bir kişi yakaladı çarşıda; oğlunun uyuşturucu kullandığını ve kendisinin hayati tehlikede olduğunu, yatarken kapıyı arkadan kilitlediğini, yatak odasını kilitlediğini anlattı. Bu çok acı bir tablo. Eğer bu tabloyu değiştirmezsek Türkiye’yi felaket sürükleriz, uyuşturucu çetelerinin, baronlarının cirit attığı bir ülkeye döndü adeta Türkiye. Ama benim bu millete sözüm var; Allah nasip eder Millet İttifakı iktidarda olursa o baronların hiçbirisini bu topraklarda yaşatmayacağım, tamamını göndereceğim.
“BAĞIMSIZ BİR MUHTARLIK KANUNU OLMASI LAZIM”
Sorunlarımız var aşılır. Muhtar arkadaşlarımız burada. Muhtarlarla ilgili konuşurken muhtarlar demokrasinin temel taşıdır derim. Neden demokrasinin temel taşıdır diye bir ifade kullanırım? Çünkü bu topraklarda yapılan ilk seçim bir muhtarlık seçimidir. 1833 yılında Kastamonu’nun Taşköprü ilçesinde yapılan bir muhtarlık seçimidir. Milletvekili seçimlerinden çok önce, bir muhtarlık seçimi yapılmıştır. O nedenle muhtarlar demokrasinin temel taşıdır, diye tanımlarım. Bir muhtarlık kanunuzun olması lazım, bağımsız bir muhtarlık kanunu olması lazım. Bunun için bir çaba harcadık, bir muhtarlık kanun taslağı hazırladık. 82 kanunda ve 354 maddede muhtar adı geçer, ne siz bilirsiniz ne de ben bilirim. Ama bir muhtarlık kanunu olursa muhtarın da elinde bir kanun olacak görevi, yetkisi, sorumlulukları orada olacak ve muhtar da ne yaptığını ne yapacağını bilecek.
“HİÇ KİMSE UNUTMASIN BEN MALİYECİYİM”
Muhtarlık seçimlerinde de birleşik oy pusulası olması lazım. Sizin bir bütçenizin olması lazım, özellikle kentlerde yaşayan muhtarların bütçesi olması lazım. Bütçe derken aynı zamanda muhtarlık kurumunun para harcandığı için denetlenmesi anlamına gelir. Ben bunu söylediğimde dediler ki; ‘Parayı nereden bulacaksınız’ diye. Hiç kimse unutmasın ben maliyeciyim. Benim 27,5 yılım bütçe nasıl yapılır, bununla geçti. Diyelim ki mahallenin muhtarısınız o mahallede oturanlar belediye başkanını seçiyor mu seçiyor, aynı insanlar sizi de seçiyor mu seçiyor, emlak vergi veriyor mu veriyor, emlak vergisinin yüzde 1’i muhtara verilse ne olur? Hiçbir eksiklik olmaz, belediyeye de yük olmaz. Muhtarlık bütçesi şu anlama geliyor, diyelim ki komşunuz var, oğlu Antep’te sınavı kazandı ama yol parası bulamıyorlar belediye başkanına ulaşamaz, milletvekiline ulaşamaz, bakana ulaşamaz, muhtara ulaşır. Anayasada angarya yasaktır yani bedava iş yasaktır. Ben icra makbuzunu, dosyasını götürüp tebliğ ediyorsam karşılığını almam lazım ve bütçeye gelir yazmam lazım. Muhtarın da izine çıkma hakkı yok mu? Çıkacak izine muhtarlığı kapatıyor mecburen. Bizim belediyeler büyük bir kısmı kendi belediye personelinden bir kişiyi muhtara yardımcı olarak veriyor, biz bunu yapıyoruz çoğu yerde. Ama bu muhtarın yeri geldiğinde belediyeyi eleştirmesine engel oluyor.
“MUHTARIN SİYASİ KİMLİĞİ GERİ PLANDADIR”
Sosyal yardımların muhtarlar aracılığıyla dağıtılması lazım çünkü bir mahallenin fakiri kimdir, zengini kimdir en iyi iki kişi bilir. Mahallenin muhtarı ve mahallenin bakkalı. Yetki kimde? Seçimle gelen kişi kim, mahallenin muhtarı. Mahallenin muhtarının aynı zamanda siyasi kimliği de geri plandadır. Yani kendi adıyla seçime girer, bir partinin aracılığıyla girmez. Dolayısıyla sosyal yardımları muhtarlar aracılığıyla yaptığınızda o yardım gerçek anlamda aileye ulaşır. Türkiye Belediyeler Birliği var Türkiye Muhtarlar Birliği’nin de olması lazım, bütün muhtarların bir birlik altında bir araya gelmeleri ve kendi sorunlarını ortak dillendirmeleri lazım. Bunu yapacağız göreceksiniz.
Kilis’e gelince, sınır ticareti olması gerektiğini söyledim. Sınır ticaretine biri zemin hazırlanması gerektiğini söyledim. Öncüpınar Sınır Kapısı bu açıdan önemlidir, insanlar meşru zeminde ticareti yapabilmeli, kazanabilmeli, kazandığının vergisini devlete ödeyebilmeli, insanları kaçakçılığa yönlendirmemeliyiz. Her şey meşru zeminde olacak, her iş devlete de artı olarak yazacak.
“TÜRKİYE’NİN SAYGINLIĞINA UYGUN BİR PROJEYLE GÖNDERECEĞİZ”
Sığınmacıları, Suriyeli kardeşlerimizi en geç 2 yılda ülkelerine kendi rızalarıyla göndereceğimiz söyledim. Bana dediler ki; ‘Siz bunu nasıl göndereceksiniz bir bize anlatın?’ Söyleyen kim? Suriye’den gelen İstanbul’a yerleşen bazı Suriyeli siyasi partilerin başkanları, kadın kolları, Suriyeli gazeteciler vardı onlara anlattım.
Biz iktidar olduğumuzda… Bir, ilişkisini kuracak büyükelçilikleri açacağız, yeter mi hayır. İkinci bir şey gerekiyor Suriyelilerin yıkılan evleri, okulları, hastanelerinin hepsini yapacağız, nasıl yapacağız? Avrupa Birliği’nden gelen fonlarla yapacağız. Kim yapacak? Bizim müteahhitlerle. Avrupalıların bizden istediği ne? ‘Size verdiğimiz parayı gerçekten oraya harcayıp harcamadığınızı biz bilmek istiyoruz.’ Biz de şeffaf olacağız, nereye ne kadar para harcadığımızın hesabını vereceğiz. Avrupalılara şunu da söyledim; Bu yapılmadığı takdirde Suriyelilerin bir kısmı bizde kalmaz, yarın öbür gün bunların tamamı size gelirler. Hiçbirisi Türkiye’de kalmak istemiyor, herkes Hollanda, Almanya, İsveç, Norveç, Kanada oralara gitmek istiyorlar. Biz Türkiye’nin saygınlığına uygun bir projeyle, yolla, yöntemle bu arkadaşlarımızı göndereceğiz.
“SİZİN HAKKINIZ OLAN PARA SİZE VERİLMİYOR”
Çiftçi arkadaşlarımız var, az önce ziraat odasındaydım. Çiftçilerin çok önemli bir rolü vardır ve vazgeçilmez bir roldür bu. Çiftçiye her yıl en az milli gelirin yüzde 1’i oranında pay verilme mecburiyeti var ama bu yerine getirilmiyor. Çiftçi kardeşlerime biraz da sistem ettim, sizin hakkınız olan para size verilmiyor ama gidip siz oy veriyorsunuz, onlar da size parayı vermezler, ne olacak? Bunu yaptığınız sürece çiftçi asla ve asla huzur bulmaz. Demokrasinin kuralı şudur; kanunu uygulamıyor musun, benim hakkımı bana teslim etmiyor musun sandık gelince ben de sana oy vermeyeceğim. Bu kadar basit. Bunu yaptığınız andan itibaren bir demokrasi kökleşir, iki siyasetçi artık halkı kandıramaz. Bu çerçevede, bütün çiftçilerin hareket etmesi lazım.
Mazottan şikayet ediyorlar çok pahalı, evet, kırmızı mazot vereceğiz, KDV’si, ÖTV’si olmayacak. Denizlerde geziyorlar ya turistik olarak KDV’siz, ÖTV’siz mazot veriyorlar ama o gidiyor turist olarak geziyor, eğleniyor, adalara gidiyor, başka ülkelere gidiyor. Bizim çiftçiye traktörle vereceksin traktörler tarlaya gidecek üretecek bu insan, ona KDV’siz, ÖTV’siz mazot vereceğiz. Kırsalda çalışanların sayısı giderek düşüyor, gençler köylerde kalmamaya başladı.
“ELEKTRİĞİ ELDE EDİYORSUNUZ, ÇİFTÇİYE BEDAVA VERİYORSUNUZ, ARTAN ELEKTRİĞİ SATIYORSUNUZ”
Şanlıurfa’ya gittim, böyle bir toplantı yaptık, elektrikten hep şikâyet ederler, çok bereketli ovaları var Kilis gibi onların da elektriği yeraltından alıyorlar, kuyulardan alıyorlar, çok pahalı, ödeyemiyorlar çünkü ödemeleri için ürünü satacak para alacak ki ödesin. ‘Hayır diyor, her ay ödeyeceksin.’ Ödeyemeyince gelip elektriğini kesiyorlar. Onlara şunu söyledim Şanlıurfa’da büyükşehir belediye başkanlığı bize verin, Şanlıurfa’da bütün çiftçilere elektriği bedava vereceğiz dedim, söz verdim onlara. Yapabiliriz, çok kolay bir şey bu.
Sayın Erdoğan, ‘Elinden tutan mı var yap’ dedi. Şimdi Denizli’de yapıyoruz. Denizli’de bir belediyemiz güneş enerjisi sistemini kurdu, yakında gideceğim kurdeleyi keseceğim, çiftçiye elektriği bedava verecek. Hem belediye hem çiftçi gelir elde edecek. Neden Şanlıurfa dedim, 2,5 milyon hektar taşlık arazi var, oraya güneş tarlaları kuracaksınız. Allah’ın güneşi bedava; petrol değil, kömür değil, doğal gaz değil, elektrik elde ediyorsunuz. Kooperatifleştireceğiz. Elektriği elde ediyorsunuz, çiftçiye bedava veriyorsunuz, artan elektrik var satıyorsunuz bir de çiftçi ayrıca elektrikten para kazanıyor ama buna izin vermiyorlar, ne için doğal gaz lobisi var, kömür lobisi var, petrol lobisi var izin vermiyor. Bu kardeşiniz lobilerin adamı değil halkın adamı, yapacağım. Çiftçi borç batağında, krediyi çekmiş, faiz… ‘Efendim takside bağladık.’ Ödeyemiyor zaten taksit olsa ne olur? Biz esnafın da çiftçinin de Tarım Kredi Kooperatifleri’nden, Esnaf Kefalet Kooperatifleri’nden veya bankalardan aldıkları kredilerin faizlerini ilk bir hafta içinde sıfırlayacağız. Sadece ana parayı makul taksitler için ödeyecekler. Çiftçinin, esnafın nefes alması lazım. Bunlar olmadığı takdirde orta direği öldürürsünüz. Bir devleti ayakta tutan orta direktir. Anayasa 173, maddeyi okuyorum; ‘Devlet esnaf ve sanatkarı koruyucu ve destekleyici tedbirleri alır.’
Asgari ücret yılın ortası olunca daha yüksek bir tarifeye giriyor daha yüksek bir vergi alınıyor onlardan. Adı zaten asgari ücret, asgari ücretten nasıl vergi alırsın? Ücretler için ayrı bir vergi tarifesi yapacağız, daha düşük oranda olacağı, asgari ücrette vergi almayacağız. Zor geçiniyor bu insan, açlık sınırının altında şu anda.
“HİÇBİR KADININ EVLADINI YATAĞA AÇ YATIRMASINA İZİN VERMEYECEĞİZ”
Derin yoksulluk var, yatağa aç giren çocuklar var, bunun ızdırabını en iyi bilen annelerdir. Biz derin yoksulluğu gidermek için Aile Destekleri Sigortası’nı getireceğiz. Özü şu, geliri olmayan veya geliri asgari ücretin altında olan bütün ailelere devlet asgari bir gelir güvencesi sağlamak zorundadır. Türkiye bu 1971 yılında taahhüt etmiş, hangi yıldayız 2022, aradan kaç yıl gelmiş 51 yıl. 51 yıldır uygulanmıyor. Çünkü kişinin yoksulluğu istismar ediliyor, ‘Ben sana makarna vereceğim sen bana oy ver, ben sana soğan vereceğim sen bana oy ver.’ Oysa bu bizim anlayışımıza da inancımıza da terstir. Sağ elin verdiğini sol el görmemeli. Parayı kadının banka hesabına yatıracağız, kadın gidecek işçi, memur, emekli gibi her ay düzenli aylığını alacak, çoluk çocuğunun rızkını sağlayacak. Hiçbir kadının evladını yatağa aç yatırmasına izin vermeyeceğiz.
“BEŞLİ ÇETEYE DOLAR, AVRO BAZINDA GARANTİ VERİLİYOR”
Aklınıza şu soru gelebilir; ‘Çok güzel konuşuyorsun da parayı nereden bulacaksın?’ Demek ki bütçeyi tefecilerden kurtartmamız lazım. 2022’nin ilk 9 ayında ödenen faiz 207 milyar lira. Her ay ödediğimiz faiz 23 milyar lira. Her gün ödediğimiz faiz 766 milyon lira, her saat ödediğimiz faiz 32 milyon lira. Şimdi bir saat sürerse bu toplantı 32 milyon liralık faiz bir saat içinde ödenmiş olacak.
Buna devlet dayanmaz. O nedenle size para ödenmiyor, asgari ücret düşük tutuluyor, çiftçiye para ödenmiyor, üreticiye para ödenmiyor, herkes perişan vaziyette. Buradan Türkiye’nin çıkması lazım. Tefeciye hizmet eden değil halkına hizmet eden bir yönetim olması lazım. Tefeciye hizmet ediyorlar. Bu söylediğim bütçede ödenen faizler, bir de bütçe dışında ödenen paralar var. Yol yapıyorsun, köprü yapıyorsun güzel, hastane yapıyorsun güzel başımın üstüne hiç itirazım yok, kaça yaptın arkadaş? Sen garantiyi niye veriyorsun? Beşli çeteye garanti veriliyor, dolar, avro bazında garanti veriliyor. Bunların tamamını değiştireceğiz.
“FAKİRİN FUKARANIN YANINDA DURAN DEVLETTİR SOSYAL DEVLET”
Devletin soyulmasına asla izin vermeyeceğiz. Fakir fukaranın hakkını teslim etmek zorundasınız. Bizim anayasamız ne diyor; Türkiye Cumhuriyeti Devleti demokratik, laik, sosyal hukuk devletidir. Sosyal hukuk devleti ne demektir? Adaletli devlet demektir. Adaletli devlet ne demektir? Herkesin karnının doyduğu devlettir adaletli devlet. Yani fakirin fukaranın yanında duran devlettir sosyal devlet. Siz sosyal devleti bile uygulamadan tamamen çıkardınız. O nedenle yeni bir siyasi anlayışa ihtiyacımız var. Birlikte mücadele etme anlayışına ihtiyacımız var. Her yerde savundum adaleti, sokağa çıkın sadece Kilis’te değil İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa, Hakkari, Rize neresi olursa olsun sokağa çıkın ve vatandaşa şu soruyu sorun; ‘Bu memlekette adalet var mıdır’ diye, vallahi billahi adım gibi biliyorum yüzde 99’u adalet yok diyecek. Biliyorum bunu. Çarşıda yakaladılar ‘Beni devletten attılar ama mahkemeden beraat ettim’ diyor, beraat edenin hakkı teslim edilmez mi edilir. ‘Seni açlığa mahkum edeceğim, çalışmayacaksın’ diyor. Bunlar olmaz arkadaşlar, devlet kinle, öfkeyle yönetilmez, devlet akılla, bilgiyle, birikimle yönetilir. Devlet yönetimde akıl ve bilgi iktidar olmak zorundadır. Aklı ve bilgiyi iktidar yapmazsanız devleti sağlıklı yönetemezsiniz. O zaman çeteler çıkar, yeraltı dünyası güçlenmiş olur, fakirlik giderek artar, uçurum büyür, birileri çok zengin, birileri çok fakir olur. Gelir dağılımı bozulur.
Gençler biraz umutsuz, niye umutsuz gençler hiç düşündünüz mü? Şunun için umutsuz, bizler ve sizler babamızdan daha iyi okuduk ve daha iyi bir eğitim aldık ve onlardan daha iyi bir hayat standardı yakaladık. Daha fazla gelirimiz oldu. Bizim evlatlarımız bizden daha iyi okudular, daha iyi eğitim gördüler ama bizden daha düşük bir gelire mahkum ediliyorlar. O nedenle gençler umutsuz. O kadar okudum, üniversiteyi bitirdim, başarılı oldum, KPSS’de yüksek puan aldım diyor, bir beni elediler hakkımı teslim etmediler, iki, aldığım para çok düşük bir para ben bu parayla nasıl geçineceğim, diyor.
“ELİNİZİ VİCDANINIZA KOYUN VE OYUNU ÖYLE KULLANIN ÇÜNKÜ BU SEÇİM TÜRKİYE’NİN KADER SEÇİMİ OLACAKTIR”
Umudu yeşertmek hepimizin ortak görevidir. Bunun yaşı yoktur. Kadın, erkek fark etmez umudu büyütmek zorundayız. Geleceğimizi inşa adaletli olacak, hukuk içinde olacak. Kısır tartışmalardan uzak olacak. Bunu yapabilirsek büyürüz. Şu soruyu niye hiç kendinize sormuyorsunuz; ‘Neden liderler çıkıp da bir televizyon programında tartışmazlar uygar insanlar gibi?’ Niye tartışmıyoruz? Hangi gerekçeyle tartışmıyoruz? Oturalım, tartışalım, niye tartışmayalım. Aynı ülkenin insanlarıyız bizler.
Ama o kadar kamplaştık ki birbirimize farklı gözlerle bakmaya başladık. Neredeyse yollarımızı, caddelerimiz, evlerimizi ayıracağız, neredeyse komşumuzu düşman ilan edeceğiz. Türkiye’nin buradan çıkması lazım. Buradan çıkaracağız Türkiye’yi. Ama beraber çıkaracağız. Bu söylediklerimin hayata geçmesini istiyorsanız ve aklınıza yatıyorsa daha güçlü bir Türkiye istiyorsanız o zaman bize katılacaksınız. Çok açık ve net söylüyorum her birinizin tarihin önünde sorumluluğu var, benim de sorumluluğum var ben biliyorum. Ama her birinizin vatandaş olarak ülkenize karşı sorumluluğu var, ‘Yeter’ diyeceksiniz bir noktadan sonra ‘Yeter Türkiye bu hale düşmemeli’ demeniz lazım. Bunu dediğiniz andan itibaren demokrasinin nasıl geliştiğini, Türkiye’nin nasıl büyüdüğünü göreceksiniz. Siyasetçilerin kendilerine nasıl çekidüzen vereceğini göreceksiniz. Artık o noktaya gelmek üzereyiz. Ve seçimler olduğunda, sizden istediğim tek şey var; sandığa gittiğinizde önyargılarınızı bir tarafa bırakın, elinizi vicdanınıza koyun ve oyunuzu öyle kullanın. Çünkü bu seçim Türkiye’nin kader seçimi olacaktır.” (ANKA)