CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu partisinin grup toplantısında sığınmacı politikası üzerinden Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'a yüklenirken, AKP döneminde aldığı ihalelerle tanınan iş insanı Mehmet Cengiz'in kendisi hakkındaki açıklamalarına da tepki gösterdi.
Mehmet Cengiz, "Sayın Deniz Baykal'a biz gittik. Sağ olsun heyet kurdu geldi anlattık sonrasında dostluğumuz devam etti. Keşke… Sayın Kılıçdaroğlu inanıyorum ki yanlış bilgilerle konuşuyor. Yanlış belgeler var elinde. Biz ona kendisine de haber gönderdik gel kardeşim gezdirelim, yaptığımız işleri gör ondan sonra çete yakıştırmasını yap. Ama öyle bir imkan olmadı" demişti.
CHP lideri ise bu sözlere şu yanıtı verdi: "'Kılıçdaroğlu’nu bekledim, gelmedi' diyorsun. Geleceğim ama sadece birisine değil; beşinize birden geleceğim. Yemin olsun ki kaçacak delik bulamayacaksınız."
Kılıçdaroğlu'nun konuşmasından öne çıkan diğer satırbaşları şöyle:
'HER BİRİMİZE DÜŞEN SORUMLULUKLAR VAR'
"Her birimizin düşünceleri, endişeleri var. Endişelerimizi yok etmek, düşüncelerimizi iyiliğe yönlendirmek zorundayız. Ülkemize, huzuru, barışı getirmek zorundayız. Birlikte, beraberce, içinde bulunduğumuz karamsar atmosferden Türkiye'yi çıkarmak zorundayız. Devlet dediğiniz tüzel kişiliğin bir ülkenin bekası için nasıl önemli olduğu herkes bilir. Her birimize düşen sorumluluklar var.
'DEVLET YÖNETİMİ ŞAHSİLEŞTİRİLEMEZ'
Devlet yönetimi şahsileştirilemez. Devletin yönetimini şahsileştirirseniz o ülke sorunlardan bir türlü kurtulamaz. İki alanın şahsileştirildiğini görüyoruz. Ekonomiyi, dış politikayı şahsileştirdik. Ekonomide bir kişi 'Ben ne dersem doğrudur' dedi dolar aldı başını gidiyor. Faizler aldı başını gidiyor. Program üzerine program açıklıyorlar. Her açıklanan program daha kötüye gidiyor. Çünkü 'Ben ekonomistim' diyen kişinin ekonomisinin e'sinden anlamadığını hepimiz gördük. Devlet akılla, bilgiyle, birikimle, adaletle yönetilirdi. Gelişmenin 21. yüzyıldaki tanımı küçük ayrıntılarda iş bölümüne giden ülke gelişmiş ülkedir. Her alanın uzmanı var ve her alan giderek kendi içinde yeni alanlar oluşturuyor.
'SIĞINMACILAR KONUSUNDA İDDİALIYIZ'
Dış politika şahsileştirildi. Bir tehlike daha var. Dış politikayı egemen güçlerin talebiyle yapmaya kalktığınızda çok daha derin sorunlar yaratıyorsunuz. Suriye konusu ve sığınmacılar. Bu konuda iddialıyım. Partimiz çok iddialı. En ciddi çalışan, en tutarlı söylemde bulunan 2011 tarihinden bu yana en tutarlı söylemleri dillendiren tek partinin adı CHP'dir. Biz, komşumuzda olan bir savaşın bize yansımalarının tehlikeli boyutlarını her ortamda dile getirdik. Egemen güçlerin talebi üzerine bizi suçladılar. Bugün tarih 'CHP doğruları söylemiş' diyor. Şimdi kısa bir tarihsel süreç vereceğim.
'BU KADAR KİBİRLE DEVLET YÖNETİLEMEZ'
Suriye yönetimi ile savaştan hemen sonra Eylül 2011'de temasa geçtik. 'Yanlış yapıyorsunuz. İç savaş tehlikeli' dedik. Aralık 2011 ile muhalefet ile temasa geçtik 'uzlaşın' dedik. Bunları iktidar sahipleri yapmazken biz düşündük. Oradaki çocukları, kadınları düşündük. Savaşın acımasızlığını düşündük. Nisan 2012'de TBMM'ye bir genel görüşme önergesi verdik. Bunların tamamını reddettiler. 2011'den Mayıs 2022'ye kadar 91 Meclis araştırma önergesi verdi CHP. Beyler parlamentoya gelip bilgi dahi vermiyorlardı. Bu kadar kibirle devlet yönetilmez. 336 soru önergesi verildi. 432 soru önergesine bugüne kadar hala cevap verilmedi. Ne diyorlardı? 'Tek adam rejimi olursa her şey çok hızlı olacak' diyorlardı. 432 soru önergesine bugüne kadar cevap dahi verilmemiştir. Ne söyleyeceklerini bilmiyorlar. Böyle bir devlet yönetimi hiç olmadı Türkiye'de.
Nisan 2012'de Arap Baharı Konferansı düzenledik CHP olarak. Arap dünyasının yaşadığı ciddi sorunlar vardı.
'2012'DE KONFREANS ÇAĞRISI YAPTIM'
24 Ağustos 2012'de Erdoğan'a bir mektup yazdım. Mektupta, 'Sayın başbakan, komşu Suriye'deki gelişmeler ülkemizin başta güvenliği olmak üzere ekonomisi, sosyal huzuru, turizm ve taşımacılık alanları dahil çok geniş kapsamda artarak olumsuz etki yapmaya devam etmektedir. Lütfen hükümet olarak uluslararası bir Suriye Konferansı toplayın' diyorum. Olmadı. Olmadı ama Erdoğan 5 Eylül 2012'de 'Emevi Camisinde namazımızı kılacağız' dedi. Devlet yönetimindeki şahsileşmeyi görüyor musunuz? Bu anlayış Türkiye'yi bugünkü hale getirdi. Beyefendi Emevi Camisi'nde namaz kılacaktı 3 milyon 600 bin Suriyeli Türkiye'ye geldi. Şu yanlışa bakar mısınız? Utanır insan biraz.
2013'de 'Kabahat Suriyeli de değil sınırı kontrol edemeyen hükümettedir' dedim. Kabahat sınır kavramını yok edende. Onlar yönetiyor ülkeyi ben yönetmiyorum ki.
'EMPERYAL GÜÇLER İZİN VERMEDİ'
Şubat 2013'de Sosyalist Enternasyonal üyesiyiz malum. Dedik ki mutlaka bir Suriye Çalışma Grubu oluşturun dedik. Bunların yapamadığını yapmaya çalıştık. Ana muhalefet olduğumuz halde yapmaya çalıştık. Biz ülkemizi seviyoruz. Yetmedi ben Mart 2013'de BM Genel Sekreteri'ne ayrıca bir mektup göndererek olaylara dikkatini çektim. Yeri gelince üfürüyorsun 'Dünya beşten büyüktür' diye. Bir mektup yazamadın mı sen? BM'ye gidemedin mi sen? Emperyal güçler izin vermedi.
'900 KİLOMETRE SINIR KONTROLSÜZ'
Eylül 2013'de 'Sınırlar bir ülkenin namusudur' diyorum. Sınırdan kimin girip çıktığı belli değil. 900 km sınır kontrolsüz vaziyette. İnsanlar geliyorlar ellerinde silahlarla, terör estiriyorlar Türkiye'de. Göç dalgası geldi.
'O FOTOĞRAFIN SORUMLUSU ERDOĞAN'DIR'
Akdeniz bir sığınmacı mezarlığına döndü. Bir çocuk bedeninin dalgalarla kıyıya vurduğu fotoğrafı hiçbirimiz unutmadık. O fotoğrafın sorumlusu Erdoğan'dır.
Geri Kabul Anlaşmasını yapmayın, yanlış dedik. 16 Aralık 2013'den bir süre sonra bu anlaşmayı AB ile imzaladılar. Sığınmacılar için Türkiye artık Avrupa'nın hapishanesi olacak, o hale getirdiler. İçişleri Bakanı geçen gün açıklama yapıyor. 'AB Türkiye'nin göçmen deposu olmasını istiyor' diyor. Günaydın beyefendi günaydın. Geri Kabul Anlaşması başımıza bela oldu diye neden söyleyemiyorsun?
2016 Haziran'da Göç ve göçmen sorunlarını inceleme komisyonu ve mülteciler konusunda bir komisyon kurduk. Akademisyenler, sivil toplum örgütlerinin katılımıyla bu konuyu masaya yatırdık. Tutarlı bir rapor hazırladık ve kamuoyu ile paylaştık.
'EMPERYAL GÜÇLERİN MAŞASI'
Bir süre sonra ABD desteğini Türkiye'den çekti. 5 Aralık 2017'de Erdoğan, 'Ya biz ÖSO'nu ey Amerika seninle birlikte kurduk ya. Bunun adımını senden önceki Obama yönetimiyle beraber kurduk' diyor. Emperyal güçler ateşi elleriyle tutmazlar maşa kullanırlar. Emperyal güçlerin Ortadoğu'daki maşası Recep Tayyip Erdoğan'dır.
15 Şubat 2018 dönemin başbakanı Binali Yıldırım tweet atıyor. '3.5 milyon Suriyeliyi ağırlıyor, ihtiyaçlarını karşılıyoruz ve onların Avrupa'ya gelmesinin önüne geçiyoruz. Bunu yaparken terör örgütlerinin Avrupa'ya yayılmasının da önüne geçiyoruz' diyor. Akıl var mı? Aklın, vicdanın kabul edeceği bir olay mı bu?