CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu; Edirne’de, Büyük Taarruz'un 100. Yılında Büyük Balkan Buluşması programına katıldı.
“Türkiye’nin çok zor koşullarda olduğunu ben de biliyorum, siz de biliyorsunuz. Ama hayatım boyunca hiç umutsuz olmadım" diyen Kılıçdaroğlu şöyle devam etti:
'DEVLET BİR KİŞİYE TEMSİL EDİLEMEZ'
"Çünkü bizler ülkemizi, bayrağımızı seviyoruz. Bir arada yaşamayı istiyoruz. Kimliğimiz, inancımız, yaşam tarzlarımız farklı olabilir; ama huzur içinde yaşamak istiyoruz.
Çanakkale Savaşı’nı hepimiz biliriz. Çanakkale’yi geçilmez kıldık. Yedi düvel geldi, büyük gemiler geldi. Avustralya’dan askerler geldi. Çanakkale’yi geçebilir miyiz, İstanbul’u işgal edebilir miyiz, Osmanlı İmparatorluğu’nu yıkıp teslim alabilir miyiz; diye. Yapamadılar, Çanakkale’yi geçilmez kıldılar. Mustafa Kemal’in askeri dehasının ilk adımları orada atılmıştır. Çanakkale geçilmedi.
Ama üç yıl sonra 1918’de bir kişinin iradesi Çanakkale’yi aştı. O savaşan yedi düvel tek kurşun atmadan Çanakkale Boğazı’nı geçip gelip Dolmabahçe’nin önünde demirlediler. O nedenle diyoruz bir devlet bir kişiye teslim edilemez, diye.
Her karış toprağında şehitler var Çanakkale’nin. Hiç unutmadık Çanakkale’yi ve unutmayacağız da. O Çanakkale’yi geçilmez kıldık, ama bir kişinin iradesiyle o Çanakkale’den bütün o düşman gemileri geldiler ve Marmara’ya, Dolmabahçe’nin önünde demirlediler.
'BÜTÜN BU BAŞARILARI SAĞLAYAN LİDER HALKIYLA BERABER HAREKET ETTİ'
Mustafa Kemal Yıldırım Orduları komutanıydı. Suriye-Irak cephesindeydi, Osmanlı orduları dağıtılmıştı. İstanbul’a geldi, Haydarpaşa’da indi. Oradan küçük bir botla karşıya geçerken düşman gemilerini gördü. ‘Geldikleri gibi gideceklerdir’ sözünü o zaman etti.
Arkasından; Samsun, Merzifon, Amasya, Erzurum, Sivas kongreleri gerçekleşti. Ankara’da Türkiye Büyük Millet Meclisi kuruldu.
Bütün bu başarıları sağlayan lider, halkıyla beraber hareket etti. Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni kurdu. ‘Her şeyi ben bilirim, ben yaparım’ demedi. Başkomutanlık yetkisini dahi, Türkiye Büyük Millet Meclisi; Gazi Mustafa Kemal’e üç ay süreyle verdi. Bugün geldiğimiz nokta; devlet yönetiminin bir kişiye teslim edildiği süreçtir ve bu süreç her birimizin kafasında derin soruların oluşmasına yol açıyor. Sadece Cumhuriyet Halk Partililerin değil. Ülkesini seven herkesin kafasında derin sorulara yol açıyor. Ve hepimiz şu soruyu soruyoruz: ‘Ne olacak bu memleketin hali?’ diye.
'ELİNİZİ VİCDANINIZA KOYARAK OY KULLANMANIZI İSTİYORUM'
Sizden sadece bir şey istiyorum; sandık konacak ve gideceğiz sandığa. Elinizi vicdanınıza koyarak oy kullanmanızı istiyorum. A partisi, B partisi, C partisi; değil. Türkiye’nin bu bataktan çıkması lazım. Hani derler ya ‘fabrika ayarlarına yeniden dönmemiz lazım’ diye. Yeniden kurtuluşu başlatmamız lazım, yeniden. Demokratik yollarla, sandığa giderek, oyumuzu kullanarak ikinci yüzyılında Cumhuriyetimizi demokrasiyle taçlandıracağız.
‘Ben çocuklarıma güzel bir miras bırakmak istiyorum’ diyorsa herhangi bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı… Kadını, erkeği, yaşlısı, genci… ‘Cumhuriyet’in ikinci yüzyılında ben evlatlarıma güzel bir miras bırakmak istiyorum’ diyorsa tek adam rejimini savunanı değil, ülkeye demokrasiyi getireni seçmelidir, tercihini bundan yana kullanmalıdır. Torunlarına bugünleri anlatırken, Çanakkale’yi de unutmamalıdır, verilen savaşı unutmamalıdır, şehitleri unutmamalıdır. Bir kişinin iradesiyle nasıl oradan tek kurşun atmadan düşman gemilerinin Dolmabahçe’nin önüne gelip demirlemesini de anlatmalıdır.
'GAZİ MECLİS, GAZİ MECLİS OLMAKTAN ÇIKMIŞTIR'
Bir savaş verdik ve bir yüzyıl devirdik. Önümüzde ikinci bir yüzyıl var. O ikinci yüzyılda Cumhuriyetimizi demokrasiyle taçlandırdığımızda, Gazi Mustafa Kemal’e verdiğimiz sözü büyük ölçüde yerine getirmiş olacağız.
Çünkü onun en büyük özlemi milli iradeydi, milletin iradesinin tecelli etmesiydi. Parlamento milli iradenin tecelligahı olmalıdır. Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne gazilik unvanının verilmesinin temel nedeni Kurtuluş Savaşı’nı yönetmesidir. Dünyada örneği yoktur. Gazi Mustafa Kemal’e üç aylık süreyle Başkomutanlık yetkisi verildi; ‘Tekrar gel gerekirse, bir daha vereceğiz’ diye.
Gazi Meclis bugün, Gazi Meclis olmaktan çıkmıştır. Bir kişinin iradesiyle eller kalkmakta ve inmektedir. Milletvekili dediğimiz arkadaşlarımızın büyük bir kısmı, milletin vekili değildir zaten. Sarayın vekili olanlar milletin vekili olamazlar.
Biz milletvekillerini gerçek anlamda milletin vekili yapmak istiyoruz. Gerçek anlamda ülkenin sorunlarıyla ilgilensin istiyoruz, parlamentomuz. Bunu yaptığımız zaman Mustafa Kemal ve arkadaşlarının bize teslim ettikleri Türkiye’yi büyütme yolunda, geliştirme yolunda, demokrasi yolunda büyük adımlar attığımızı hepimiz göreceğiz ve tarihe bunu yazdıracağız. Dolasıyla her birimizin ciddi bir sorumluluğu var. Ve evlatlarınıza bırakacağınız güzel bir miras var.
'YEDİ BUÇUK MİLYON GENÇ İLK KEZ OY KULLANACAK'
Diyeceksiniz ki, ‘Türkiye bir dönem tek adama teslim edilmişti ama biz sandığa gittik oyumuzu kullandık, tek adamdan kurtardık. Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki milletvekillerinin, tekrar milletin vekili olmasını sağladık ve demokratik yollarla sağladık’ diyeceksiniz. Bu söylendiği zaman dünya siyaset tarihine önemli bir mirası gençler bırakmış olacaklar.
Yedi buçuk milyon gencimiz ilk kez sandığa gidip oy kullanacaklar. Türkiye’nin kaderini bu yedi buçuk milyon gencimiz tayin edecek.
Her birimizin sorumluluğu var, sorumlulukları yerine getireceğiz. Sandığa gideceğiz, elimizi vicdanımıza koyup oyumuzu kullanacağız.
'GERİ ADIM ATMAK KİTABIMIZDA YOK'
Edirne güzel bir kent, Avrupa’ya kapımızın açıldığı bir kent. Yarın Edirne’yle ilgili çok şeyler söyleyeceğim şimdi burada söylemeyim, çünkü grup toplantımız var. Biz ilk grup toplantımızı parlamento tatildeyken Erzurum’da yaptık. İkinci grup toplantımızı Edirne’de yapıyoruz. Bize göre anlamı var. Erzurum’un da anlamı var, Edirne’nin de anlamı var.
Sakın ola ki umutsuzluğa kapılmayın, en büyük güç sizsiniz. Sizden daha büyük bir güç demokrasilerde yoktur. En büyük güçsünüz. İradenizi ortaya koyun. Şundan emin olun asla ve asla geri adım atmak; bizim kitabımızda yoktur. Biz hiç kimsenin önünde diz çökmeyiz; yedi düvel bile gelse, bundan da emin olmanızı isterim.” (ANKA)