CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, KRT TV’de katıldığı canlı yayında KRT TV Ankara Haber Temsilcisi Selen Yalaz ile KRT programcısı ve gazeteci Yavuz Oğhan’ın sorularını yanıtladı. Yoğun miting programlarına karşı ses tellerini nasıl koruduğu sorulan Kılıçdaroğlu, "Vallahi bir sürü sıcak su, zencefilli, ballı vesaire… Onlarla idare ediyoruz. Fena değil ama" yanıtını verdi.
Kılıçdaroğlu'nun konuşmasından öne çıkan başlıklar şöyle:
Değişim arzusu var
(Nasıl bir atmosfer var miting meydanlarında?) Aslında bir değişim arzusu var. Bunu toplumun her kesiminde görüyorsunuz. Bu değişim arzusunu sandığa yansıtmak ve oradan sonuç almak gerekiyor. Doğal olarak kararsızlar da var. Uzun yıllardır AK Parti’ye bağlı olup, onlara oy veren ve kendisiyle biraz AK Parti ile aidiyet duygusu oluşturan kesimler de var. Ama şikayet de ediyorlar. Hayatı, sıkıntıları, işsizliği, mutfaktaki yangını görüyorlar. Onlar da ‘Artık yeter, 22 yıl oldu. Bir değişim olsun, değişimi görelim’ diye seslendiriyorlar özel toplantılarda. Yüz yüze yaptığımız görüşmelerde dillendiriyorlar. Bir değişime ihtiyacımız var. Her yaş grubunda bu değişim duygusunu hissediyorsunuz.
Tirajları şişirerek yüksek gösteriyorlar
Değişik meslek grupları da aynı şeyi söylüyorlar, çiftçisinden sanayicisine kadar. Tabii herkes kendi penceresinden bakıyor. Örneğin esnaf, ‘Sattığım malın yenisi alıp yerine koyamıyorum’ diyor, ‘Çünkü malı sattıktan sonra aynı ürünü almaya kalktığımda zamlı oluyor, dolayısıyla onu alamıyorum’. Banka borçları var, ödemekte zorlanıyorlar. Kiraları ödemekte zorlanıyorlar.
Çiftçiye bakarsanız zaten durumu pek parlak değil. Maliyeti bile kurtarmıyor. Mazotundan, gübresinden tutun, belirlenen fiyatların yetersizliği… Onlar da oradan şikayet ediyor. Şöyle özetlemek lazım; şikayet etmeyen hemen hemen hiçbir kesim yok.
Sadece sarayda oturup 4-5 yerden maaş alanlar, bunların durumu gayet iyi. Dış politika ile ilgili bir makale bile okumamış kişilerin büyükelçi olarak atandığını görüyorsunuz. Onların da keyfi yerinde. Havuz medyası var. Onların da keyfi yerinde, kamu bankalarından olağanüstü kaynak aktarılıyor. Tirajları şişirerek yüksek gösteriyorlar, Basın İlan Kurumu aracılığıyla da devleti soyuyorlar.
Beşli çetelerin keyfi yerinde
Uyuşturucu baronları var. Türkiye, onlar için cennet gibi bir ülke. Gelip Türkiye’de hesaplaşıyorlar. Birbirlerini vuruyorlar, öldürüyorlar. Sınırlar zaten yol geçen hanına dönmüş. İstediği kadar uyuşturucuyu getirip Türkiye’de pazarlayabiliyor. Gencecik çocuklarımız uyuşturucu bataklığında. Beşli Çeteleri zaten sormayın, onların da keyfi yerinde. Toplasanız bunların sayısı 5-6 bini geçmez. Ama öbür tarafta 80 milyon insan, bir şekliyle huzursuz.
‘Asgari ücreti yeteri kadar artırmayın’ diyen dış güçler mi
(AKP iktidarının ‘Dış güçler’ söylemine ilişkin soru üzerine) Bu dilin hiçbir etkisi yok. ‘Asgari ücreti yeteri kadar artırmayın’ diyen dış güçler mi? Niye dış güçler bunu yapsın? Çok saçma bir şey. Her ülke elbette ki dünyada belli bir rekabet içindedir. Bu da gayet doğaldır. Siz kendinizi dış güçlere teslim ettiyseniz o ayrı bir şey. Her ülke büyümek, kalkınmak ister; kültürüyle, sanatıyla dünyada söz sahibi olmak ister. Üretimiyle, üretim gücüyle, teknolojisiyle söz sahibi olmak ister. Üniversiteleri bilgi üreten bir ülke haline gelmek ister. Siz bütün bunların hepsini yapmıyorsunuz, memleketi perişan etmişsiniz, milleti kuru soğana mahkum etmişsiniz; ‘Dış güçler’...
Çay fiyatını maliyetin altında belirliyorsan...
Dış güçler mi diyor, ‘Bu vatandaşı kuru soğana mahkûm edin?’ Dış güçler mi diyor, ‘Memur maaşlarını düşük tutun?’ Dış güçler mi sizi tahrik ve teşvik ediyor, ‘Enflasyonu yüksek tutun’ diye? Dış güçler mi diyor, ‘Efendim, dolar kuru şöyle olsun’… Birden fazla dolar kuru çıktı. Merkez Bankası’nın ayrı, Kapalı Çarşı’nın ayrı, bankaların ayrı. Bunu dış güçler mi söylüyor? Yönetemiyorlar. Zaten bir yönetim kendi beceriksizliğini bir başka gücün veya organın üzerine atmaya başlarsa bilin ki artık yönetemiyor, suçlu arıyor. ‘Ben suçlu değilim, bu suçlu.’ Sen yönetiyorsun.
O zaman sen yönetmiyorsun, yönetemiyorsun. Başkaları yönetiyor o zaman. Bunun da sorgulanması lazım. Bu sorgulamanın radyolar, gazetelerde, televizyonlarda konuşulması, eleştirilmesi lazım. Ama genelde bunların üzerinde fazla durulmuyor.
Ben, sıradan vatandaşların, ‘Dış güçler Türkiye’yi bu hale getirdi’, buna inandıklarını sanmıyorum. Ama şu önemli tabii; Türkiye’nin güçlü olması, gücünü koruması, pekiştirmesi ve büyütmesi hepimizin ortak arzusu. Her birimiz kendi ülkemizin büyümesini, kalkınmasını isteriz. Dış güçler mi diyor, ‘Çay fiyatını şöyle yap?’ Hayır, sen yapıyorsun. Dış güçlerin söylediği şekilde çay fiyatını maliyetin altında belirliyorsan o zaman sen, dış güçlere teslim olmuşsun demektir. O zaman niye suçluyorsun?
Bunlar ses ve görüntüleri değiştirerebilirler
(Dark web konusunda açıklaması üzerine İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un ‘Neyin önünü almaya çalışıyor, biliyoruz’ söylemi üzerine yöneltilen soruya) ‘Neyin önünü almaya çalışıyor, biliyoruz.’ Neyin önünü almaya çalışıyormuşuz? Bildiğini açıklasın. Niye açıklamıyor? Bu yönde bir bilgi geldi. Ama biz, her gelen bilgiyi hemen kullanmıyoruz tabii. Doğrulatmamız lazım.
Doğrulattık bazı kanallardan. Yurt dışında dark web dediğimiz, yani ona ne diyorlar; sahte hesap, sahtekarlık. Bunlar, ses ve görüntüleri değiştirerek olumsuz propaganda yapabilirler. Benim bir konuşmamı veya bir görüntümü alarak bir şekliyle karalamak istiyorlar. Bu bilgi geldiğinde biz, önce bu bilgiyi araştırdık. Bu bilgi doğru. Yurt dışından ciddi bazı hackerlerle sözleşme yapıldı ve onlara Bitcoin üzerinden ödeme yapıldığı yönünde de bilgiler geldi.
Uluslararası casus şebekelerinin tuzağına düşmüş durumdalar
Şu anda bunu yapanlar, uluslararası casus şebekelerinin tuzağına düşmüş durumdalar. Onlar bütün bunları biliyorlar zaten. Giden paraların ne olduğunu… Bitcoin’i uluslararası kuruluşlar bulamaz mı? Devletler bulurlar. İzi sürdüğünüz andan itibaren yakalarsınız. Bunu yapıyorlar. Buradan karalama kampanyasıyla, yalanlarla, iftiralarla beni suçlamak istiyorlar. Ben de bunu açıkladım. Şimdi paniğe kapıldılar; ‘Biz bunu biliyoruz, neyi önlemeye çalıştığını’. Biliyorsan açıkla. Niye açıklamıyorsun?
Devletin polisi de var yanımda
(Somut delil olarak ne var) Ben, M.I.T.’den çıktıktan sonra Boston’da, kara yoluyla önce New York’a, Manhattan’da önce şu meşhur gökdelenin fotoğrafını çekip, orada küçük bir video çekmiştim, oradan da Washington’a geçmiştim. O yol tabii 8 saat sürüyor. O yol üzerinden bir şeyler yapmaya, kurgular yapmaya, ses kayıtları, görüntüler üzerinden bir şeyler üretmeye çalışıyorlar diye bir bilgi geldi. Niye bunu yapıyorlar? Ben, gayet açık söylüyorum.
Kaldı ki benim arabamda devletin polisi de var. Ben tek başıma gitsem, ‘Tek başına gitti’ derler. Devletin polisi de var yanımda. Başkaları da var yanımda. İktidarı kaybedeceklerini biliyorlar. İftira ve yalanlarla acaba bu seçimi nasıl kazabiliriz, bunun arayışı içindeler. İletişim Başkanlığı, bir iletişim başkanlığı olmaktan çıkmış.
Normalde İletişim Başkanlığı’nın halkı doğru bilgilendirmesi lazım, TRT gibi. TRT de malum. Bu tablo, onların panik içinde olduklarını gösteriyor. Ellerinde bilgi. Açıklayın kardeşim. Ne bilginiz varsa açıklayın. Biz açık, şeffaf insanız. Gizlimiz saklımız yok bizim. Ne gizlimiz, ne saklımız olacak bizim? Evimizin mutfağını bile açtık.
Sahte olduğunu saptayacak programlar da var
(Önlemeye ilişkin bir çalışma var mı?) Çıksın bir bakalım. Daha çıkmadı. Bunun hemen, sahte olduğunu bir saat içinde saptayacak programlar da var. Bu konuda da önlem aldık. Çıktığı anda hemen onun sahte olduğunu ortaya koyacağız. Acı olanı şu; Türkiye Cumhuriyeti devletini yönetenlerin düştükleri acizlik. Ya insanda biraz utanma olur ya. En azından rakip er meydanına çıkarken eşit koşullarda çıkarlar. Devletin bütün gücünü arkana almışsın, onun üzerinden karalama kampanyası başlatarak ‘Efendim acaba Kılıçdaroğlu’nu nasıl yeneriz’… Yenemezsin kardeşim. Ahlaklı olursan gel yanıma. Oturursun, tartışırsın, mesele biter.
Hâlâ yürekli, namuslu kamu bürokratı görevinin başında
Bu devlette hâlâ devletini seven, saygı duyan namuslu bürokratlar var. O namuslu bürokratlar, bu seçimin de sağlık bir zeminde yapılmasını istiyorlar. İftirayla, karalama kampanyalarıyla, bel altı vuruşlarla bunun yanlış olduğunu biliyorlar ve ‘Bu, doğru değil’ diyorlar. Her şeyden önemlisi, devletin içindeki organlar hâlâ tümüyle bozulmuş değil. Hâlâ yürekli, namuslu, liyakat ehli kamu bürokratı görevinin başında.
Ben iktidarım, sanki o muhalefet
(Seçim sonuçları ne olur?) İlk turda bitecek. Seçimler bunu gösteriyor. Az önce konuşmaya başlarken de söylemiştim zaten. Bir değişim talebi dipten geliyor. ‘Yeter artık’ diyorlar. ‘22 yıl, tamam kardeşim. Çekil, yeni bir yönetim gelsin. Bir de bakalım nasıl olacak? Sen yönettin, bizi buraya getirdin, sonra muhtaç hale getirdin. Soğana muhtaç hale getirdin. Ciddi sorun var. Yeni insanlar da diyorlar ki biz, Türkiye’yi buradan çıkaracağız. E getirelim, bakalım; çıkaracak mı, çıkarmayacak mı?’ Çıkaracağız. Daha iyi koşulları getireceğiz Türkiye’ye. Türkiye’yi hızla büyüteceğiz. Ekonomik bunalımdan Türkiye’yi çıkaracağız. Çok kararlıyız. Bizim altı siyasi parti, 2 bin 400 maddelik hükümet programı hazırladık. Cumhur İttifakı’nın var mı? Yok. Ne yapacaklar? O da yok. Benim söylediğimi o da tekrar ediyor. ‘Mülakat kalkacak’, o da diyor ‘Mülakat kalkacak’. Ya yap. Niye yapmıyorsun? ‘Fındık, 4 dolar karşılığı olacak’ dedim. ‘Bugüne kadar niye yapmadın’ diyor. Ben iktidarım, sanki o muhalefet. Artık yönetemiyorlar. O nedenle değişimin hızla gerçekleşmesi, ilk turda bitmesi ve Türkiye’nin rahat bir nefes alması gerekiyor.
Düşündüğümden çok daha fazla bir ilgi oldu
(Van’da bu kadar ilgi bekliyor muydunuz?) Doğrusunu isterseniz beklemiyordum. Düşündüğümden çok daha fazla bir ilgi oldu. Orada beni heyecanlandıran, gençlerin fazlalığıydı. Alandaki gençler ki bunların büyük bir kısmı işsiz. Dolayısıyla büyük bir kısmı yine Van’ın büyümesini, kalkınmasını isteyenler, var olan sorunların çözümünü isteyenler, demokrasi isteyenler, demokrasi talebi… Kayyum atandıktan sonra 306 işçinin işine son verilmiş. Bu işçiler, çığ geldiğinde de gönüllü olarak gidip çığın yol açtığı felaketi önlemek için de çaba harcadılar. İnsanın ekmeğiyle oynanmaz.
Neden terör örgütlerinin isimlerini saymıyorsunuz?
Bir şey daha… ‘Efendim neden terör örgütlerinin isimlerini saymıyorsunuz?’ Şimdi, terör örgütü, kendi adının duyulması için de zaten terör yapar. Yahu sen onun adını andığın zaman zaten onun propagandasını yapmış oluyorsun. Bizde bir devlet geleneği var; açın Genelkurmay’ın internet sitesine bakın, terör örgütünün adını yazmaz. Milli Savunma Bakanlığı yapmaz bunu. Ya hu biz de düşünüyoruz. Devletimiz ne diyorsa biz de onu diyelim. ‘Hayır.’ Onlar diyor ki ‘İlla onun propagandasını yap’. Hayır, yapmıyoruz efendim.
Bizim kazanmamızı darbe olarak tanımlamak, aslında demokrasiye inanmamak demektir
Bizim kazanmamızı darbe olarak tanımlamak, aslında demokrasiye inanmamak demektir. Ya hu arkadaş, seçim tarihini belirleyen sen, Meclis’i fesheden sen, kararı alan sen, vatandaşın önüne sandıkları koyan sen, şimdi diyorsun ki ‘Benim adım çıkmazsa bu bir darbedir’. Yani ‘Ben halka güvenmiyorum’. Demokrasiye inançsızlığın bir sonucu aslında bu. Devleti tek kişinin yönettiğinin somut bir örneği. ‘Ben karar veririm. Sandığı koydum; ben çıkarsam olur, ben çıkmazsan bu bir darbedir.’ Bu anlayış, bildiğimiz, tarihteki diktatörlerin anlayışıdır. Ne olursa olsun ben bunu bir tarafa bırakıyorum. Onların da zaten demokrasiye inanmadıklarını biliyorum.
Sandıkların yüzde 99,9’unda temsilci bulunduruyoruz
Yargıyı kontrol altına aldıklarını da biliyorum. YSK’ya güvenmiyoruz, TRT’ye güvenmiyoruz, Anadolu Ajansı’na güvenmiyoruz. O zaman biz, kendi göbeğimizi kendimiz kesmek zorundayız. Tam 1,5 yıldır sandıkların güvenliği için çalışıyoruz. Sandık sayısı belli değildi ama geçen seçimdeki sandık sayısını esas alarak bir çalışma yaptık. Sonra sandık sonuçları, sayılar belli olduktan sonra çalışmayı güncelleştirdik. Arkadan deprem oldu. Deprem sonrası bir çalışma daha yapmak zorunda kaldık.
Orada hayatını kaybedenler oldu, bulundukları yerin dışına çıkanlar oldu. Şu anda yanlış hatırlamıyorsam arkadaşlar, sandıkların yüzde 99,9’unda temsilci bulunduruyoruz. Var yani. Bu olay sadece temsilci görevlendirmekle değil, onlara tek tek gönüllü gençlerden oluşan bir ekibimiz var. Onlar tek tek telefon ediyorlar. İl, ilçe başkanlarının bize gönderdikleri listelerde adı ve soyadı var. Soru şu; ‘Siz hangi sandıkta görevlisiniz?’ Doğru yanıt veriyorsa artı koyuyoruz; ‘Tamam, bu biliyor, orada’. ‘Hayır bilmiyorum’ diyorsa eksi koyuyoruz ve değiştiriyoruz. Ayrıca bunların tamamı eğitildi. Bu konuda örgütleri iyi eğittik. Herkes görevinin başında olacak. Bu sadece CHP’nin. Bizim dışımızda beş parti daha var." (ANKA)