Alican Uludağ
İstanbul'un Sarıyer ilçesinde bulunan İtalyan Santa Maria Latin Katolik Kilisesi'ne 28 Ocak Pazar ayini sırasında maskeli iki kişinin düzenlediği silahlı saldırıda bir kişi hayatını kaybetmesi ile ilgili soruşturma sürüyor. İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, cinayet zanlısı iki kişinin yakaladığını açıklarken, "Biri Tacikistanlı diğeri Rusyalı olan bu zanlıların DEAŞ'lı olduklarını değerlendiriyoruz" dedi. Saldırının ardından yapılan operasyonlar sonucunda 51 kişi gözaltına alındı. Bu şüphelilerden 23'ü sınır dışı edilmek üzere geri gönderme merkezine teslim edilirken, 28 kişinin ise İstanbul Emniyet Müdürlüğü'ndeki işlemleri sürüyor.
Bakan Yerlikaya'nın açıklaması, gözleri bir kez daha Irak ve Şam İslam Devleti'nin (IŞİD) Türkiye yapılanmasına çevirdi. Peki, silahlı radikal İslamcı bir örgüt olan IŞİD'in Türkiye'deki varlığına ilişkin neler biliniyor?
Son yıllarda Türkiye'de güvenlik güçleri tarafından örgüte yönelik çok sayıda operasyon yapıldı. MİT'in de özel çalışmalarıyla bazı üst düzey örgüt yöneticileri yakalandı. 2023 yılı içinde düzenlenen bin 500 operasyonda 2 bin 800 IŞİD şüphelisi gözaltına alınırken, 738'i tutuklandı, 650'si hakkında adli kontrol kararı verildi.
IŞİD'in Horasan örgütlenmesinin Türkiye ayağı
Gazeteci Hale Gönültaş'ın Artı Gerçek'te 22 Ocak'ta yayımladığı haber dizisi IŞİD'in Türkiye'yi üs olarak kullandığına ilişkin veriler ortaya koydu. Habere göre, IŞİD Suriye ve Irak'taki toprak kaybının ardından çöle çekilip, yer altına inme politikası izlese de özellikle beş yıldır Afganistan ve Pakistan uzantılarını güçlendirmeye ağırlık verdi. Örgütün Afganistan, Pakistan ve İran'da "hilafetin hâkim olması için örgütlenmesinde" Türkiye'yi üs olarak kullandığı, örgüte yönelik soruşturma sürecinde belgelendi. IŞİD'in "Horasan" uzantısı olarak anılan yapılanmasına, Türkiyeli militanların yanı sıra Orta Asya uyruklu IŞİD'liler, başta İstanbul olmak üzere Türkiye'nin çeşitli kentlerinde barındırıldıktan sonra sahte Afgan kimlikleri ile İran sınırından geçirilerek ulaştırılıyor.
Konsoloslukları, kiliseleri hedef alma planı
Yine 23 Ocak'ta yayımlanan haberde ise IŞİD'in, Mart 2023'te İsveç'in başkenti Stockholm'de Büyük Camii önünde Kur'an yakma olayının ardından İsveç ve Hollanda konsoloslukları ile İstanbul Taksim çevresindeki kilise ve sinagogları de hedef olarak belirlediği tespit edildi. Bunun için sahte kimlik, pasaport düzenleme, finans temini girişimlerde bulunduğu iddianamede yer aldı. İddianamede sanıkların Dağıstan, Türkmenistan, Kırgızistan, Tacikistan ve Azerbaycan uyruklu olduğuna dikkat çekildi. Son kilise saldırısını da Rus ve Tacik uyruklu kişiler gerçekleştirmişti.
Hale Gönültaş: IŞİD'ın Türkiye'de güçlü bir yapılanması var
DW Türkçe'ye konuşan ve IŞİD üzerine haberleriyle tanınan deneyimli gazeteci Hale Gönültaş, IŞİD'in Türkiye'de güçlü bir yapılanmasından söz etmenin mümkün olduğunu söyledi. Özellikle, Suriye ve Irak'ta 2017 yılından itibaren yavaş yavaş güç kaybetmeye başlamasının ardından çok sayıda örgüt mensubunun Suriye sınırı üzerinden kaçak yollarla Türkiye'ye geçtiğine işaret eden Gönültaş, şu değerlendirmelerde bulundu:
"İstihbarat birimleri tarafından tespit edilmeyen, aileleri tarafından da güvenlik güçlerine örgüte katıldığı bildirilmeyenler (taşınma yolunu seçiyorlar gizlilik için) cezai bir yaptırım almadan Türkiye'deki eski yaşamlarına döndü. Fakat bu kişiler, Türkiye'deki selefi yapılarla bağlantılarını sürdürdü. Devleti tagut olarak gördüklerinden dolayı çocuklarını temel eğitime göndermeme, sağlık hizmetlerinden yararlandırmama gibi sözde şeriat geleneklerini sürdürdüler ve halen de aynı tutumlarını sürdürüyorlar."
"Göç İdaresi'nde kayıtları çıktı"
Gönültaş, sınırdan kaçak yollarla Türkiye'ye geçen yabancı uyruklu IŞİD'lilerin özellikle Suriye ve Irak uyrukluların Türkiye'deki selefi yapılanmaların da desteği ile kendilerine kolay yaşam alanı sağladıklarını anlattı. Pek çok dava dosyasına da yansıdığı gibi polis operasyonlarında terörle ilişkilendirerek yakalanan çok sayıda yabancı uyruklu militanın Göç İdarelerine kayıt olarak geçici koruma/uluslararası koruma aldıklarının ortaya çıktığını dile getiren Gönültaş, şunları kaydetti:
"Polis soruşturmalarına yansıyan bilgilere göre de bu kişilerden büyük bölümünün sahte pasaport ile Göç İdaresinden geçici koruma/uluslararası koruma kartı alabildiklerini takip ettik. Neden sahte kimlik? Çünkü Suriye ve Irak'ta örgütün faaliyetlerinde yer alan yabancı uyruklu militanların Suriye üzerinden Türkiye'ye (kaçak yolla) giriş çıkış yapabiliyordu. Türkiye'de örgütsel faaliyetlerde bulanabiliyorlardı. İşte Türkiye'ye geçtikleri sırada yakalanan militanlar kısa süreli tutukluğun ardından sınır dışı ediliyor, bu militanlar da Türkiye'ye sahte pasaport ve kimlikle gelebiliyorlar. Sahte kimliklerde yer alan isimler ve doğum bilgileri de özellikle savaşın ilk yıllarında IŞİD'in saldırı düzenlediği kentlerinde devletin resmi kurumlarını talanı sırasında ele geçirdiği Suriyelilere, Iraklı vatandaşlara ait oluyordu."
Türk IŞİD'liler
Gönültaş, Suriye ve Irak'tan Türkiye'ye gelen yabancı uyruklu militanların yanı sıra IŞİD çatışma alanlarında bulunup, yeniden Türkiye'ye dönen militanlar halen Türkiye'nin farklı kentlerinde yaşamlarını sürdürdüğünü anlattı. Yaptığı haber takipleri sırasında çok sayıda ilde de bu militanların Türkiye'deki selefi yapılarla ilişkileri olduğu, kendi eğitim kurumlarının bulunduğunu ve şeriat esaslarına yaşadıklarına da tanıklık ettiğini ifade eden Gönültaş, "Bu kişilerin her biri aslında potansiyel tehlike" dedi.
Türkiye'de radikalleşme karşıtı bir rehabilitasyon programının bulunmadığının altını çizen Hale Gönültaş, "Dolayısıyla dönenler sözde şeriat devleti kurallarına göre yaşıyor. Özellikle senin yazdığın Kasım Güler'in ifadesi bu konuda çok kritik. Aslında çok açık seçik ortaya koyuyor. IŞİD'in vilayetlerle yönetilen bir yapı olduğu düşünülürse, örgütün Suriye ve Irak'ta güç kaybetmesinin ardından bu vilayetler üzerindeki komuta ve kontrolü esnedi. IŞİD bir süre önce Şam Vilayeti'ne bağlı olarak taban kazanmak, cihatçı ideolojisini yaymak, kazanılacak tabana silahlı ve askeri eğitim vermek, finans sağlamak için yeni bir yapılanmaya gitti."
Gönültaş, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığının hazırladığı bir iddianamede IŞİD'e yeni eleman kazandırmak için örgütün Türkiye, Azerbaycan ve Gürcistan'da yapılanmaya gittiği ve tamamının "silahlı ve askeri eğitimlerini Gürcistan'da aldıkları" bilgisine yer verildiğine dikkat çekti. Geçen hafta haberleştirdiği IŞİD'in Horasan (Islamic State Wilayāh Khurasan-ISKP) yapılanmasına ait iddianamede yer verilen bilgilerin de Tacik, Özbek, Azeri, Dağıstan, Çeçen Kırgız, Rus militanların Afganistan bağlamında Türkiye'yi bir "geçiş güzergâhı", toplanma noktası olarak kullandığını ortaya koyduğunu anımsattı. Gönültaş, "İddianamede yer verilen bilgiler örgütün Suriye ve Irak gibi bölgelerde zayıflaması ve yer altına çekilmesine rağmen, ISKP yapılanmasının ne denli güçlendiğini ortaya koydu" dedi.
Sarıyer saldırısı ne anlama geliyor?
Peki, Sarıyer'deki kilise saldırısı ne anlama geliyor? DW Türkçe'ye konuşan eski MİT Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş, siyasal gelişmeler, bölgedeki çatışmalar, Türkiye'nin jeopolitik konumu, göç olgusu gibi riskler karşısında radikal İslamcı örgütlerin bu tür saldırıları rahatlıkla yapabileceğini belirtti. Öneş, şunları kaydetti:
"Sığınmacılar sorununun yarattığı riskler, bu konuda tehdidin sürekliliği IŞİD gibi radikal terör unsurlarının Türkiye'de çok rahat yerleşme imkânı sağladı. İçişleri Bakanlığının son dönemde açıkladığı IŞİD operasyonları böyle bir tehdidi hissettiğinin de açıkçası ifadesi. Özellikle Hamas-İsrail çatışmasının yarattığı ortam, Suriye-Irak bölgelerindeki gelişmeler ve bu bölgelerdeki radikal unsurlarla Türkiye'deki yerleşik yapıların irtibatları, Türkiye'nin siyasal, sosyal, kültürel her alanda yanlış politikalarının ortaya çıkardığı durumlar, radikal İslamcı unsurları tehdit unsuru olarak karşımıza çıkarıyor."
"Tehdit ortada ve açık"
Sarıyer'deki saldırının tüm irtibatlarının üzerine hassasiyetle gidilmesi gerektiğini belirten Öneş, saldırganların bağlantılarının ortaya çıkarılmasının önemli ve hayati olduğunu kaydetti. "Tehdit ortada ve açık" diyen Öneş, devletin özellikle radikal İslamcı unsurlara karşı yürüteceği politikaların etkinliğinin çok önemli olduğunu vurguladı. Siyasal iktidarın politikasına işaret eden Öneş, "Laiklik karşı hareketlere karşı her alanda, güvenlikten eğitime kadar iktidarın hassasiyet göstermesi, bu radikal unsurlara müsamaha göstermemesi gerekir" dedi.
Türkiye'de terör örgütü listesinde
2011'de Suriye iç savaşının başlamasının ardından kurulan IŞİD, Türkiye'de aynı yıl Bakanlar Kurulu kararıyla terör örgütü listesine eklendi.
Ancak Ankara'nın Suriye lideri Beşar Esad'ı devirme politikası kapsamında "açık sınır" politikası izlemesi nedeniyle Türkiye, cihatçıların Suriye ve Irak'a geçiş için kullandıkları yol haline geldi. Dünyanın dört bir yanından Türkiye'ye gelen cihatçılar, kaçakçılar yoluyla sınırdan geçerek IŞİD'e katıldı. Bu durum, emniyet ve istihbaratın teknik takip kayıtlarına da yansıyordu.
Türkiye'den IŞİD'e katılım
Buna paralel olarak Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan çok sayıda kişi de; Ankara, Konya, Adana, Gaziantep, İstanbul, Adıyaman başta olmak üzere birçok kentten aileleriyle birlikte IŞİD'e katılıyordu. IŞİD, Türkiye'deki bazı kentlerine "Emir" atayacak kadar Türkiye'de örgütlenmeye gitti. Gar davasına dosyasına göre, örneğin Ankara Tren Garı katliamının planlayıcısı olan örgütün Gaziantep emiri Yunus Durmaz, yöneticileriyle yaptığı yazışmalarda IŞİD'in Antep ve Kilis'i işgal etme planı yaptı. Gaziantep'te bu kapsamda 150 kişiye silahlı ve örgütsel eğitim verildi, bu kişiler maaşa bağlandı. Yine Türkiye'deki birçok kentte silah ve patlayıcı depolandı.
IŞİD'in Türkiye'deki saldırıları
IŞİD'in Türkiye'de 2014'de gerçekleştirdiği ilk eylemlerin ardından ise Türkiye'nin örgüte yönelik politikası değişmeye başladı. 20 Mart 2014 tarihinde Niğde'de yol kontrolü sırasında durmayan üç yabancı IŞİD üyesinin, ikisi güvenlik görevlisi üç kişiyi öldürmesi dönüm noktası oldu.
Bu tarihten sonra IŞİD, Türkiye'yi hedef alan eylemler ve saldırılarla gündeme geldi. 20 Temmuz 2015'te Şanlıurfa Suruç'ta, 10 Ekim 2015'te Ankara Tren Garı önünde, 20 Ağustos 2016'da Gaziantep'te bir Kürt düğününde, 28 Haziran 2016'da İstanbul Atatürk Havalimanı Dış Hatlar Terminalinde, 2017 yılına girildiği yılbaşı gecesinde İstanbul Beşiktaş'taki Reina gece kulübünde IŞİD'in düzenlediği saldırılarda onlarca kişi yaşamını yitirdi.