ABD bir süre önce uçak gemisi USS Dwight D. Eisenhower'ı Kızıldeniz'den çekerek yerine USS Theodore Roosevelt ve refakat gemilerini gönderdi. Amerikan filosunun buradaki öncelikli görevi, Arap Yarımadası'ndan Süveyş Kanalı'na kadar uzanan deniz nakliye yollarını korumak.
Bu haber, manşetlere pek taşınmadı ve kamuoyunun fazla ilgisini çekmedi. Ama Kızıldeniz'den geçen deniz yolunun dünya ticareti için önemi hayli büyük.
Bloomberg haber ajansı, 20 Haziran'da geçtiği haberde, Gazze krizinden Filistin'den yana tavır alan Husilerin, SİHA kullanarak kömür taşıyan bir yük gemisini batırdığını bildirdi.
Husilerin saldırılarına karşılık olarak ABD ve İngiltere, son aylarda Yemen'deki milis mevzilerini defalarca vurdu. Ayrıca uluslararası koalisyona ait başka savaş gemileri de Yemen kıyılarındaki nakliye trafiğini güvence altına almaya çalışıyor. Alman donanması da AB'nin "Aspides" misyonu kapsamında "Hessen" firkateyni ile bölgede boy gösteriyor.
Maliyetler yeniden yükseliyor
Gazze'deki çatışmaların başladığı geçen yılın Ekim ayından bu yana, küresel ticaret büyük bir baskı altında. Dünyanın dört bir yanındaki tüccarlar, daha yüksek nakliye maliyetlerini hesaba katmak ve mallarını sigortalatmak için daha fazla para harcamak zorunda.
Armatörler de gemilerini kaybetme riski önemli ölçüde arttığı için yüksek sigorta maliyetlerinden şikayetçi. İhtiyatlı davranarak Süveyş Kanalı'ndan geçmekten kaçınan ve bunun yerine Ümit Burnu'nu dolaşan gemiler ise daha uzun yolculuk sürelerini ve daha yüksek yakıt maliyetlerini hesaba katmak zorunda kalıyor.
"Drewry Dünya Konteyner Endeksi" navlun piyasasını izliyor ve fahiş fiyat artışlarını kaydediyor. Deniz, kara, hava ya da demir yolu ile yapılan taşımacılık faaliyeti için ödenmesi gereken bedel "navlun" olarak adlandırılıyor. Endekse göre, 40 feet'lik büyük bir standart konteyner için ortalama navlun fiyatı, Haziran ayında yüzde yedi artarken bir önceki yıla kıyasla yüzde 233 gibi muazzam bir artış gösterdi. Bazı güzergâhlarda fiyatlar daha da keskin bir şekilde yükseldi.
Kızıldeniz'de yaşananların dolaylı etkileri
Londra merkezli bağımsız finansal danışmanlık şirketi Capitol Economics'in ekonomisti Simon MacAdam, DW'ye şu değerlendirmeyi yapıyor:
"Mevcut fiyat artışlarından doğrudan silahlı çatışmaların sorumlu olmadığı unutulmamalı. Pahalılığın asıl tetikleyicisi, ithalatçıların yıl boyunca stoklarında yeterli mal bulundurmalarını sağlamak için birçok siparişi öne çekmeleri gibi görünüyor. Ayrıca gemilerin Ümit Burnu'ndan dolaşmak zorunda kalması gibi faktörler, nakliye üzerinde büyük baskı oluşturuyor ve fiyatların daha da artmasına neden oluyor."
Güney Afrika'daki Ümit Burnu çevresindeki rota, gemilerin Avrupa'ya ulaşmadan önce Afrika kıtasını tamamen dolaşması gerektiği anlamına geliyor.
Daha fazla gemiye ihtiyaç var
Cenevre merkezli bir BM kuruluşu olan Dünya Ticaret ve Kalkınma Konferansı'nda (UNCTAD) ticaret uzmanı olan Jan Hoffmann, DW'ye navlun fiyatlarının genel olarak neden yükseldiğini şöyle açıklıyor:
"Bunun başlıca nedeni, gemilerin kat etmek zorunda olduğu mesafelerin uzaması. Güney Afrika çevresindeki sapmalar, arzı sürdürmek için daha fazla gemi gerektiriyor. Bir konteyner için ortalama mesafe 2024 yılında, 2022 yılına kıyasla yüzde dokuz daha uzun olacak."
Hoffmann, sözlerini şöyle sürdürüyor:
"Gemiler daha uzun yol kat edecekse daha fazla nakliye kapasitesinin kullanılması gerekecek. Bu da daha fazla gemi satın almak ya da kiralamak ve daha fazla personel istihdam etmek anlamına geliyor. Daha uzun rotalar, daha fazla gemi gerektiriyor. Eğer bu gemiler henüz mevcut değilse, navlun fiyatları daha da yükselecektir."
UNCTAD uzmanına göre bu durumdan çevre de zarar görüyor:
"Bir başka etki de gemilerin hızlarını artırması. Daha uzun mesafeleri katetmek için yapılan daha yüksek hızlar, örneğin Singapur-Rotterdam rotasında yüzde 70 oranında emisyon artışına yol açtı."
Hoffmann'a göre, sapmalar daha uzun süre devam ederse bu durum, fiyat artışlarının sürmesine ve uluslararası ticaretin daha da kısıtlanmasına yol açacak.
Çifte darboğaz yaşanıyor
Hoffmann, denizcilikteki darboğazın malların başka yerlere taşınmasını da engellediğini vurguluyor:
"Panama Kanalı'nda su seviyesinin yetersizliği nedeniyle kısıtlama olmaksızın seyrüsefer yapılamıyor. Hem Süveyş hem de Panama kanalları tam kapasite kullanılamadığı için ABD'nin, Doğu Asya ile olan deniz bağlantılarına bir kara köprüsü inşa edilmesi gerekiyor. Yani Batı kıyısındaki limanlardan doğu kıyısındaki merkezlere demiryolu veya karayolu ile kara taşımacılığı yapılmalı."
Ancak bu o kadar kolay görünmüyor. Bu yöntem, özellikle buğday ya da sıvı gaz sevkiyatı söz konusu olduğunda ekonomik açıdan verimsiz da olarak kabul ediliyor. Bu nedenle de Güney Amerika'nın en güney ucu olan Horn Burnu çevresindeki alternatif rota gibi, çok uzun ve tehlikeli bir sapma tercih ediliyor.
"Durum daha da kötüye gidebilir"
Kızıldeniz'deki durum gerginliğini koruyor. Bloomberg'in haberine göre, uluslararası deniz ticareti taşımacılığı yapanların yaklaşık yüzde 70'i hâlâ bölgeden kaçınıyor ve bunun yerine Güney Afrika'daki Ümit Burnu'ndan dolaşmayı seçiyor.
ABD Donanması'nın yeni uçak gemisi filosunun konuşlandırılmış olması da bölgede durumun ordu tarafından uzun vadede ne kadar ciddi görüldüğünü gösteriyor.
"Gemi inşa etmek uzun yıllar alıyor ve yeni konteynerlerin yüzde 90'ı Çin'de yapılıyor. Dolayısıyla daha yüksek kapasiteler için gemi ve konteynerler bir gecede inşa edilemiyor. Bu nedenle durum, uzun vadede daha da kötüye gidebilir."