Kısa Dalga - İktisatçı ve yazar Dr. Mahfi Eğilmez, Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın hazırladığı yeni vergi paketi düzenlemesini değerlendirdiği yazısında Gider Bildirimi konusunun üzerinde durulması gerektiğini belirtti. Yeni vergi paketi için öneride bulunan Eğilmez, çözüm olarak servet bildirimi ve gider bildirimini 1960 yılındaki çerçevesinde geri getirmeyi önerdi. Eğilmez, "Yeni vergi paketi için bir öneri" başlıklı yazısında özetle şunları dile getirdi:
Yurt dışı çıkış harcı: Artırılması yanlış
Yurt dışı çıkış harcının artırılması da yanlış. Böyle bir harç alınması baştan beri yanlıştı zaten. Vergi, vatandaştan kamu hizmetlerine katkı olsun diye karşılıksız alınır, buna karşılık harç, vatandaştan, aldığı kamu hizmetinin karşılığı olarak tahsil edilir. Vatandaşın yurt dışına çıkışında kamu kesiminin sunduğu bir hizmet yoktur. Pasaport düzenlemesinde zaten pasaport harcı alınmak suretiyle o hizmetin karşılığı alındığı için yurtdışı çıkış harcı dayanaksız bir tahsilat olmaktadır.
Vakıflara yapılan bağışlardaki istisnalar kaldırılmalı
Gelir ve kurumlar vergilerinde bazı istisna ve muaflıkların kaldırılması doğrudur. Bununla birlikte kaldırılması gereken istisna konut üzerinden alınan emlak vergisindeki istisna değildir. Derneklere, vakıflara yapılan bağışlardaki istisnalar kaldırılmalıdır. Çünkü bunlara istisna tanınınca o, bir bağış olmaktan çıkıp vergiden kaçınma ve göze girme aracı haline dönüşmektedir.
Bir konu var ki üzerinde özel olarak durulması gerekiyor: Gider Bildirimi
Vergi paketinde eleştirilecek pek çok konu var ve bunu zaten vergi uzmanları ilerleyen günlerde gündeme getirecektir. Bir konu var ki üzerinde özel olarak durulması gerekiyor: Gider Bildirimi.
Teklifte; “Risk analizi sonucu beyana tabi gelirleri ile yapılan harcamaları arasında %20’nin üzerinde uyumsuzluk olan mükelleflerden Özel Gider (Harcama) Bildirimi istenmesi ve aradaki farkın izah edilememesi durumunda ilgili hakkında vergi incelemesi yapılması, izah edilemeyen fark tutarlarının arızi kazanç olarak kabul edilerek gelir vergisi tarh edilmesi” öngörülmektedir.
Yüzde 20’yi aşan bir uyumsuzluk neden gerekli?
Bu düzenlemeden anlaşılacağı üzere bu şekilde vergi salınabilmesi için bazı koşulların oluşması gerekiyor:
(1) Her şeyden önce bir risk analizi yapılacak. Bunu kimin yapacağı, izne bağlı olup olmadığı, hangi kriterlere bakılacağı vb. gibi konuların metinde açıklaması yok. Muhtemelen sonradan çıkarılacak bir tebliğle belirlenecek. (2) Beyana tabi gelir ile giderler arasında % 20’yi aşan bir uyumsuzluk olması gerekiyor. Böyle bir oran niçin gerekli anlayamadım. Gelir ile gider arasındaki uyumsuzluğun % 20 ve altında olması farkın önemsiz olduğu anlamına mı geliyor? Bu ülkede açlık sınırının altında yaşayan insanlar varken böyle bir fark aramanın anlamı yok.
(3) Böyle bir fark varsa mükelleften Özel Gider Bildirimi istenecek. Yani bu bildirim baştan gelir vergisi beyannamesiyle birlikte verilmeyecek. Bu, bence doğru yaklaşım değil. Servet ve Gider Bildirimlerinin en baştan gelir vergisi beyannamesiyle birlikte vergi dairesine verilmesi gerekir.
(4) Gelir ile gider arasındaki farkın izah edilmemesi ve bunun üzerine mükellef hakkında vergi incelemesi yapılması gerekiyor. Oysa bütün bu incelemeler en baştan yapılıp mükellefe en sonunda sorulması gerekir.
(5) Fark varsa bunun arızi kazanç olarak kabul edilmesi ve gelir vergisi tarh edilmesi gerekiyor.
Yollardan biri 1960'taki çerçeveye dönmek
Türkiye’yi kara para cenneti olmaktan çıkarmanın, düzgün bir ülke haline getirmenin yollarından birisi servet bildirimi ve gider bildirimini 1960 yılındaki çerçevesinde geri getirmektir. Bunu yaparken 2023 yılı öncesinde bu şekilde servet artışıyla geliri arasında fark bulunanlar için bir af maddesi getirilerek” bu farkı kendiliğinden beyan edip farkın % 25’ini vergi olarak ödeyenler için geçmiş yıllar servet incelemesi yapılmaz ve ceza salınmaz” şeklinde bir hüküm getirilebilir. Bu yapılırsa hem ciddi miktarda vergi toplanması hem de bu tasarıda yer alan yurtdışı çıkış harcı, bahşiş üzerinden vergi alınması, gayrimenkul sermaye iradında istisnanın kaldırılması gibi getirisi götürüsünden fazla olacak maddelerden vaz geçilmesi mümkün olabilir.
1998 yılında dönemin Maliye Bakanı Zekeriya Temizel’in hazırladığı ve kamuoyunda 'nereden buldun yasası' olarak adlandırılan yasa, Maliye'ye, mükelleflerin servetleriyle kazançları arasındaki ilişkinin kaynağını ve fark varsa bunun vergisinin ödenip ödenmediğini araştırma yetkisi veriyor, servet incelemesinin benzeri bir mekanizma getiriyordu. 1999 yılı başından itibaren uygulanacak olan bu yasanın uygulanması 1 Ocak 2003 tarihine ertelendi, böylece seçimden sonra uygulamaya geçilecekti. Seçimi AKP kazandı ve ilk icraatlarından birisi olarak 9 Ocak 2003 tarihinde 4783 sayılı kanun ile bu yasayı yürürlükten kaldırdı.
Özetle servet bildirimi ve gider bildirimi uygulamaları 1960 yılındaki çerçevesiyle yeniden getirilir ve geçmişte oluşan farklar, vergisini ödemek kaydıyla silinirse bu yolla hem ciddi tahsilat sağlanır ve halkın tepkesini çekecek birçok düzenlemeye gerek kalmaz. Bu düzenleme aynı zamanda Türkiye’yi kara para, vergi dışı ve kayıt dışı işlemler cenneti olmaktan kurtarır, gri listeden de çıkmasını sağlar. Ne var ki 2003 yılında nereden buldun yasasına olan yaklaşımını dikkate aldığımızda AKP’nin bunu yapabileceğini sanmıyorum." (Ekonomi)