Türkiye Tabiatını Koruma Derneği (TTKD) bilim danışmanı Dr. Erol Kesici, “Manisa’nın kuş cenneti” olarak bilinen Marmara Gölü'nden geriye sadece adının kaldığını, bir damla bile su kalmadığını, doğal dengesinin bozulduğunu ve yaşamının yok edildiğini kaydetti.
Türkiye'deki göller ve sulak alanlara yönelik çalışmalar yapan TTKD bilim danışmanı Dr. Erol Kesici, 1932 – 1952 yılları arasında Gediz Nehri ve Kum Çayı’ndan kanallar açılarak göl yüzey alanının 44 kilometrekareden 70 kilometrekareye çıkarıldığını hatırlattı. Önceki yıllarda yapılan bu çalışmayla doğal zenginliğinin artırıldığının altını çizen şunları söyledi:
“Göl havzası, 150'ye yakın farklı kuş türüne 20 binden fazla su kuşuna, mevsimsel olarak yaşama, barınma, üreme alanı oluşturarak ulusal öneme haiz sulak alan kriterlerini karşılamaktaydı. Göl havzasında balıkçıl, angut, sakarmeke, yeşilbaş, fiyu, sumru, tepeli pelikan ve küçük karabatak gibi nesli tehlikede olan kuş türleri de dahil, çok sayıda su kuşunu barındırırdı."
Gölde önceki yıllarda balıkçılık yapıldığını, buradan sağlanan suyla da üzüm, pamuk, tütün, lahana, karpuz, kavun, mısır, zeytin üretimi ve sebzecilik ve hayvancılığın yapıldığını söyleyen Kesici, gölün şimdiki halini şöyle özetledi:
"Son 30 yıl içinde, suları giderek azalan, bataklık alanı nemli alan şekline dönüşerek, çok ciddi sorunlarla karşı karşıya kalan göle, dış kaynaklardan su taşınmışsa da bugün için bir damla su kalmadığı gibi ne bir balık ne bir kuş ne de göl varken yaşayan canlı gözlenememekte. Kuşların göç yolları için çok önemli bir kaybı oluşturan ekolojik yok oluş, gençlerin de bölgeden göç etmesine neden olmuştur. Gölün kurumasıyla toprağın giderek çoraklaşmasıyla bitme aşamasına gelen tarımda sulama, yer altı suyu çekim amaçlı pompaj kuyularının giderek çoğalmasına neden olmuş ve yer altı suları da yetersiz kalıp, toprak giderek tuzlanmaktadır. Gölün suyunun bitmesiyle oluşan hidrolojik kuraklık, iklimsel ve tarımsal kuraklığa neden olmuş ve sonuçta göl alanının paylaşılması ve suya ulaşımla ilgili kavgalara, can-mal kayıplarına yol açarken, sosyal kuraklık da göçe neden olmuştur."
NEDEN KURUDU?
Havzanın bütünüyle korunması gerektiğine dikkat çeken Kesici, gölün kuruma nedenlerini de şöyle anlattı:
"Doğal gölün doğal yapısına müdahale edilerek, adeta su deposuna dönüştürülmesi. Aşırı tarım, su çekimleri ve sınırsızca açılan kuyular sorgulanmalı. Gölde yapılan istilacı türlerle ilgili balıklandırmalar sorgulanmalı. Gölün doğal biyolojik çeşitliliği ve ekosisteminin tahrip edilmesi gölün havuza dönüştürülmesi su kaynağının üretkenliğini yok etmiştir. Tarımsal amaçla suya talebin giderek artması, gölde su seviyesinin giderek azalmasıyla artan buharlaşma, nem azalmasına bağlı iklim değişimi." (DHA)