TCMB Başkanı Erkan, 1211 sayılı TCMB Kanunu gereğince TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda milletvekillerini ve kamuyu bilgilendirmek amacıyla sunum yaptı.
Erkan, milletvekillerine Türkiye'nin para politikası, enflasyonla mücadele ve küresel ekonominin etkileri gibi konularda bilgi verdi.
Erkan, enflasyona dair tespitlerine ilişkin, "Politika metinlerimizde ve Enflasyon Raporu'nda enflasyon ve ana eğiliminde kısa vadede belirgin bir yükseliş öngördüğümüzü paylaşmıştık. Ülkemizde enflasyon, eylül ayı itibarıyla yüzde 61,53'e çıkarak haziran ayı enflasyonuna kıyasla 23,3 puan artmıştır. Bu artışın 7,9 puanı hizmet grubundan gelirken, bunu 5,3 ve 4,8 puan ile sırasıyla temel mal ve gıda grupları takip etmiştir. Enflasyondaki artışta birçok unsur ve bunların etkileşimleri rol oynamıştır. Ücret ve kur kaynaklı maliyet yönlü baskılar ile vergi ayarlamaları son üç ayda öne çıkarken, bunların enflasyona önemli ölçüde yansıdığını değerlendiriyoruz. Diğer taraftan, yurt içi talepteki güçlü seyir ve hizmet fiyatlarındaki katılık devam etmektedir. Petrol fiyatlarındaki artış ve enflasyon beklentilerinde süregelen bozulma enflasyonda ilave yukarı yönlü baskı oluşturmaktadır. Bu unsurlar, enflasyonun yıl sonunda Enflasyon Raporu'ndaki tahmin aralığının üst sınırına yakın seyredeceğine işaret etmektedir" dedi.
'Döviz kurundaki oynaklık artışa neden oldu'
Erkan, enflasyonu kısa vadede yükselten unsurlar hakkında, "Arz ve talebin uyum içinde hareket etmesi, fiyat istikrarı için; fiyat istikrarı ise sürdürülebilir büyüme için önemlidir. Parasal sıkılaştırma kararlarımızın, seçici kredi sıkılaştırması adımlarımızın da desteğiyle, iç talebi dengeleyeceğini değerlendiriyoruz. İç talepteki güçlü seyrin yanı sıra döviz kurundaki oynaklık ile yüksek oranlara ulaşan geçişkenlik, enflasyonda artışa neden olmuştur. Kur gelişmelerinin enflasyona yansıması, maliyet, bilanço ve beklenti gibi farklı kanallar üzerinden gerçekleşmektedir. Geçişkenlik, talep koşullarının güçlü ve enflasyon beklentilerinin yüksek olduğu dönemlerde daha hızlı gerçekleşmektedir. Parasal sıkılaştırma sürecimizin ve güçlü bir eğilim gösteren rezerv birikiminin etkilerinin döviz kuru istikrarını desteklediğini görmekteyiz" diye konuştu.
'Akaryakıt fiyatları, risk unsuru olmayı sürdürecek'
Akaryakıt fiyatlarının da senenin ilk 5 ayında yatay seyrettiğini, mayıs-eylül ayları arasında yüzde 85'in üzerinde artış gösterdiğini kaydeden Erkan, bu artışta uluslararası petrol fiyatlarının, döviz kurları ve vergi ayarlamalarının etkili olduğunu belirterek, "Akaryakıt birçok sektörün girdi maliyetlerini etkilediği için fiyat artışlarının sektörler arasında yayılımını güçlendiren önemli bir etkendir. Dolayısıyla akaryakıt fiyatlarındaki artışların enflasyon üzerindeki dolaylı etkileri, doğrudan etkisinden daha yüksektir. Örneğin, akaryakıt fiyatlarının önemli bir girdi olduğu ulaştırma hizmetlerinde ağustos aylık fiyat artışı endeks tarihindeki en yüksek artış olarak kaydedilmiştir. Fiyatlama davranışlarında ilave bozulmaya neden olan akaryakıt fiyatları, uluslararası arz koşulları nedeniyle önümüzdeki dönemde de enflasyon üzerinde bir risk unsuru olmayı sürdürecektir. Son dönemde vergi ayarlamalarının da enflasyondaki artış üzerinde kısa vadede etkisi olmuştur. Deprem nedeniyle ortaya çıkan finansman ihtiyacı ve artan kamu harcamalarını dengelemek amacıyla, temmuz ayıyla birlikte kamu gelirlerini destekleyici tedbirler açıklanmıştır. Bu tedbirler vergi artışlarının yanı sıra yönetilen fiyatlardaki güncellemeleri de içermektedir. Katma Değer Vergisi (KDV) düzenlemesi 2,9, akaryakıt maktu Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) güncellemesi 3 puan olmak üzere belirtilen vergi ayarlamalarının yıllık enflasyona katkısının 6,3 puan civarında olduğunu hesaplıyoruz. Potansiyel etkinin çoğu fiyatlara yansımış olsa da, sanayiye yönelik elektrik ve doğal gaz fiyat artışları gibi devam eden gelişmeler, üretim maliyetleri kanalıyla yıllık enflasyonun artışına katkı sunmaya devam edecektir. Kiralardaki yükseliş eğilimi hizmet enflasyonundaki katılığı en çok etkileyen unsurlardan biri durumuna gelmiştir. Dezenflasyona geçiş döneminde, parasal sıkılaştırmanın öngörülebilirliği sağlamasını ve birikimli etkileriyle talebi dengelemesini bekliyoruz" ifadelerini kullandı.
'Fiyat istikrarını kalıcı şekilde sağlamayı hedefliyoruz'
Erkan, enflasyonun ana eğilimine dair göstergeleri yakından takip ettiklerini vurgulayarak, "Parasal sıkılaştırma adımlarımızın birikimli etkileri ile ana eğilimi düşürerek, dezenflasyonu 2024 yılında Enflasyon Raporu'ndaki patika ile uyumlu şekilde tesis etmekte kararlıyız. Enflasyonun hem düzey hem de oynaklığını azaltarak fiyat istikrarını kalıcı şekilde sağlamayı hedefliyoruz. Finansal istikrar, öngörülebilirlik ve bunlarla birlikte gelişecek sürdürülebilir bir büyümenin olmazsa olmazı fiyat istikrarıdır. Bu amaçla haziran ayında parasal sıkılaştırma sürecini başlattık. Tüm araçlarımızı enflasyon tekrar tek haneye ve orta vadeli hedefimize gerileyene kadar kararlılıkla kullanmaya devam edeceğiz. Parasal sıkılaştırma süreci, enflasyon beklentilerinin çıpalanmasını ve fiyatlama davranışlarındaki bozulmanın kontrol altına alınmasını sağlayacaktır. Böylece, dezenflasyon en kısa sürede tesis edilecektir. Parasal sıkılaştırma sürecimizi bütünsel bir anlayışla güçlendirmekteyiz. Bu süreç, faiz artışının yanı sıra miktarsal sıkılaştırma ve seçici kredi uygulamalarını da içermektedir. Haziran-eylül dönemi Para Politikası Kurulu toplantılarında alınan kararlarla, politika faizini yüzde 8,5'ten yüzde 30'a yükselttik. Diğer taraftan, makro ihtiyati çerçeveyi de eş anlı olarak sadeleştirmekteyiz. Bu kapsamda, miktarsal sıkılaştırma ve seçici kredi politikalarımız çerçevesinde bazı tedbirleri devreye almaktayız. Miktarsal sıkılaştırma kapsamında, Merkez Bankasının kur koruma desteği sağladığı hesapların zorunlu karşılık oranları artırılmıştır. İlgili hesaplara ilişkin zorunlu karşılık oranları, kademeli olarak önce tüm vadeler için temmuz ayında yüzde 15, ardından eylül ayında 6 aya kadar vadeli hesaplar için yüzde 25 ve daha uzun vadeli hesaplar için yüzde 5 olarak belirlenmiştir. Böylece miktarsal sıkılaştırma ile toplamda 700 milyar TL likidite sterilize edilmiştir" dedi.
'Toplam rezervler 125,5 milyar dolara yükseldi'
Erkan, ağustos ayındaki kur korumalı hesaplardan Türk lirası vadeli mevduata geçişi teşvik eden kararların da olumlu yansımalarını gözlemlediklerini belirterek, "Eylül ayı itibarıyla toplam mevduat artışının sürükleyicisi belirgin şekilde artan TL mevduat hesapları olmuştur. Nitekim düzenlemeler neticesinde 22 Eylül itibarıyla son dört haftada Kur Korumalı Mevduat bakiyesi 64 milyar TL gerilerken, TL mevduatları 465 milyar TL artmış ve yabancı para mevduatları da 3,2 milyar dolar gerilemiştir. Düzenlemelerin mevduat kompozisyonuna etkilerinin zaman içinde daha da belirgin hale geleceğini öngörüyoruz. Kur Korumalı Mevduat bakiyesi gerilerken rezervlerde de artış sağlanması, KKM'den ve döviz mevduatlarından TL'ye geçiş stratejisinin başarıyla ilerlediğine ve TL'ye arzu edilen sağlıklı geçişin başladığına işaret etmektedir. Merkez Bankası uluslararası rezervleri, son dönemde güçlü bir toparlanma göstermektedir. Toplam rezervler son dört ayda 27 milyar dolar artarak 125,5 milyar dolara yükselmiştir. Önümüzdeki dönemde yabancı sermaye girişlerinin artış göstermesi beklenmekte olup, piyasa koşullarını gözeterek rezervleri güçlendirmek politika çerçevemizin temel önceliklerinden biri olmaya devam edecektir" diye konuştu.
'2024 yılını dezenflasyon dönemi olarak tanımlıyoruz'
Erkan, enflasyon görünümünde belirgin bir iyileşme sağlayıncaya kadar parasal sıkılaştırmayı sürdürmekte kararlı olduklarını işaret ederek, "Faiz kararlarımızı, miktarsal sıkılaştırma, seçici kredi sıkılaştırması ve makro ihtiyati çerçevede sadeleşmeyle daha verimli ve etkili hale getiriyoruz. Para politikasının enflasyon üzerindeki etkisi, beklentiler, finansal piyasalar, krediler ve talep gibi birçok kanalın etkileşimiyle belirlenmektedir. Belirtmek gerekir ki; parasal aktarım birkaç çeyreği içeren bir süreç boyunca gerçekleşir. Bu çerçevede, haziran ayından bugüne süregelen parasal sıkılaştırma sürecinin etkilerini belirgin şekilde 2024 yılında görmeye başlayacağız. Bu nedenle 2024 yılını dezenflasyon dönemi olarak tanımlıyoruz. 2024 yılında aylık bazda daha ılımlı rakamlar kaydedecek olsak da, yıllık enflasyonda düşüşü baz etkileriyle birlikte mayıs ayından sonra görmeye başlayacağız. Böylece, önümüzdeki yıl başlayacak dezenflasyonun sürekliliğini sağlayarak 2025 yılında istikrar dönemine gireceğiz. Bu dönemde enflasyondaki gerileme hızlanırken öngörülebilirlik artacak ve 2026 yılında enflasyonu tek haneye yeniden indirmiş olacağız" ifadelerini kullandı.
'fiyat istikrarını tesis etmekte kararlıyız'
Erkan, fiyat istikrarını tesis etmekte kararlı olduklarını kaydederek, "Toplumsal refaha azami katkıyı sağlayabilmek için bütün ekibimizle gece-gündüz, özverili bir şekilde çalışıyoruz. Bu bir süreç, bunun çabuk ve kolaycı bir çözümü yok. Bununla birlikte, toplumun geniş kesimlerinin desteği ve patikamızı benimsemesi bu süreci hızlandırır. Ağır bir sorumluluğumuz var. Bunun bilincinde olarak ve ülkemize hizmet etmenin kararlılığıyla siz milletin temsilcilerine, gazi Seclis'in kıymetli mensuplarına, Türkiye ekonomisinin mevcut görünümünü ve şu ana kadar aldığımız kararları detayları ile arz etmeye çalıştık" dedi. (DHA)