MHP lideri Bahçeli: "HDP hiçbir ad altında açılmamak üzere kapatılmalıdır"

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında HDP İzmir İl Başkanlığı saldırısında öldürülen Deniz Poyraz ile ilgili konuştu. Bahçeli "Öldürülen Deniz Poyraz’ın kim olduğunu ben size söyleyeyim, PKK’nın kırsal katılım sorumlusu, şehirden dağa çıkmak isteyen PKK sempatizanlarını terör kamplarına sevk eden halkanın içinde yer alan milis işbirlikçidir" dedi.

Partisinin grup toplantısında konuşan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin hedefinde yine CHP ve HDP vardı. 

"Türkiye'nin bahtı açık, dayanışma ruhu sağlamdır" değerlendirmesinde bulunan Bahçeli, "Kılıçdaroğlu, geçmiş beyanlarıyla ters düşmüştür. Belediye yönetimleri millete hizmetin ilk halkasıdır. CHP'li belediyeler özerk bir yönetim değildir. Her belediye başkanı görevinin gereğini yapmıştır" ifadelerini kullandı.

Devlet Bahçeli'nin açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

"Nükseden bunalımların kökeninde sağlıklı ve dengeli bir iktidar muhalefet ilişkilerinin kurumsallaşmaması yatmaktadır. Böylesi bir ortamın yokluğu bir yandan siyasi sistemin çözüm ve değer üretme kabiliyetini ortadan kaldırırken öte yandan meşruluk ve çoğulculuk tartışmalarını da ister istemez beraberinde getirmektedir. Ülkemizde demokrasinin temel zafiyetlerinden birini teşkil eden demokratik uzlaşma kültüründen mahrumiyet hedeflenen siyasi istikrarın tesisi önünde ciddi bir engel olarak var ola gelmiştir.

"BU KILIÇDAROĞLU2NUN KAÇ YÜZÜ VARDIR?"

CHP'nin 18-20 Haziran 2021'de düzenlenen belediye başkanları çalıştayının açılışında konuşan Kılıçdaroğlu, geçmiş beyanlarıyla ters düşmüş, baltayı taşa vurmuştur. Siyasi hıncına yenilen, akli melekeleri mefhuç hali gelen bu zatın ne sözü sözdür ne siyaset anlayışı ülke ve millet yararınadır. Kılıçdaroğlu nüfusun yüzde 54'ünün CHP'li belediyeler tarafından yönetildiğini dillendirmiştir. CHP'li belediyeler devletin hükmü şahsiyetinden bağımsız ya da özerk bir yönetim değildir. Bu belediyeler gökten zembille inmemiş, Kılıçdaroğlu'nun terekesinden çıkmamıştır. Nüfusun yüzde 54'ünün CHP'li belediyeler tarafından yönetildiğini vurgulamak, devlet içinde başka bir devlet varmış gibi değerlendirme yapmanın diğer bir şeklidir. Kılıçdaroğlu'nun ağsındaki bakla zehirlidir. Belediye yönetimleri millete hizmetin ilk halkasıdır. Belediye başkanları da seçildikleri ilk andan itibaren parti aidiyeti ne olursa olsun yörelerindekileri kucaklamakla mükelleftir. Kılıçdaroğlu bildiğimiz kadarıyla hazine bulmadı, kendi adına darphane kurmadı, faturayı da cebinden ödemedi. İhtiyaç sahibi vatandaşlarımıza ne yapıldıysa helali hoş olsun. Devletimizin imkanlarıyla, vergilerle muhtaçlara ulaşıldı. Her belediye başkanı görevinin gereğini yapmış, Kılıçdaroğlu da böbürlenerek istismara yakayı kaptırmıştır. Bu ayıplı bir siyaset. Biz hangi Kılıçdaroğlu'nun açıklamalarına inanalım? Covid salgını boyunca bir yandan gece yatağa aç girenlerden şikayet eden, yoksulluğun artışından bahseden Kılıçdaroğlu'na mı kulak verelim yoksa 5 milyona yakın aileye yardım yaptıklarını kasılarak anlatan Kılıçdaroğlu'nu mu ciddiye alalım? Bu Kılıçdaroğlu'nun kaç yüzü vardır? 

"BİZ DEMİYORUZ Kİ HİÇ SORUN YOKTUR"

Biz demiyoruz ki hiç sorun yoktur, her şey güllük gülistanlıktır, bir elimiz yağda bir elimiz baldadır. Fakat CHP yönetiminin anlattığı gibi kötümser bir Türkiye tablosu söz konusu değlidir. Meseleleri kavrayan, vatandaşlarımızla bir arada olan bir Türkiye gerçeği vardır. Kıskananların çatlaması da beklenmelidir.

Askıda ekmek kampanyamızı tenkit edenler, askıda fatura kampanyasına geçtiler. Yapanı alkışlarız. Mağduriyetin giderilmesinden memnun oluruz.

Kılıçdaroğlu 5 CHP'li belediyelinin 13 bin 338 sanatçıya yardım yaptığını söylemiş. Bunlar kimlerdir? Sanatçı kisvesine bürünmüş bölücülere, Türkiye muhaliflerine belediye imkanları peşkeş çekilmiş midir? Kılıçdaroğlu'nun dost katalogunda isimleri yazılı mıdır? Kılıçdaroğlu'nun birlikte iktidar olmayı hedeflediği dostları arasında PKK'nın FETÖ'nün DHKPC'nin dış güçlerin Türk düşmanlarının sıralamadaki yeri neresidir? Demokraside iktidara dostlarla değil milletle ulaşılır. Dostlarla güvenen, şartlar değiştiğinde postuna dolacak samanı da öngörmelidir. Terörist Demirtaş, Kılıçdaroğlu'nun dostu mudur? Muharrem İnce de hala dost mu görülmektedir? Kılıçdaroğlu'na tavsiyem akşamları video çekip paylaşmak yerine Zeki Müren'in Eski Dostlar şarkısını dinleyerek kendisini avutmasıdır.

Biz zillete düşenleri, Kılıçdaroğlu'nu ve sabıkalı dostlarını çok iyi biliriz. Varsın onlar ne idüğü belirsiz dostlarıyla kucaklaşsın, biz milletle kucaklayacağız.

"KILIÇDAROĞLU, DOST DESİN KIVRANSIN"

Kılıçdaroğlu dost desin kıvransın, biz Türkiye diyeceğiz, Türklüğün onurunu yaşayacağız. Onlar dostlarıyla iktidar olacağız ezberine takılsalar ne yazar, biz cumhurun muhteşem iradesiyle Türkiye'yi geleceğin süper gücü yapacağız. Erken seçimi daha çok biz iktidara gelmek için değil, bu millet beladan kurtulsun diye istiyoruz diyen Kılıçdaroğlu, belanın iptiladan, iptilanın müpteladan geldiğini unutmasın. Türk milletinin dost diye düşmana ganimet olmayacağını, zilletle pekişmiş kafasına soksun. 

Harcı adalet olmayan bir toplum veya devletin binası çürüktür. Kuvvetsiz adalet ve adaletsiz kuvvet iki büyük felakettir. Türk milleti adaletiyle sivrilmiş, adından gururla bahsettirmiştir. Hz. Mevlana'nın dediği gibi, 'adalet ağaçları sulamak, zulüm ise dikene su vermektir.' Biz dikene su verenlerden olmayacağız, bizi bilen bilir, bilmeyen de kendi gibi bilir. 

Devlet duyguyla değil, akılla yönetilir, devlet kin ve nefretle değil adaletle muamele eder. Tehdit ne denli çetin, ne kadar derin olsa da devlet yönetimi adalet ve hukukun çizdiği sınırlardan taviz vermez, vermemelidir.

Terörle ve bölücülükle mücadele de aynen böyle olmalıdır. Bu mücadelede başarının önündeki engellerden en önemlisi terörizm ile bölücük arasındaki ilişkiyi algılamakta sorun yaşayan çevrelerin varlığıdır. MHP yıllardır terörü ve terör örgütünü yalnızca kanlı eylemlerinden ibaret görmekten uzak bir anlayışla, daha yukarıdan yorumlama ve değerlendirme çabasında olmuştur. 

37 yıldır kanlı eylemleriyle ülkemizin ilk gündemi haline gelen PKK terörünün bir amaç değil araç olduğu ortadadır. Kurulduğu ilk yıllardan itibaren PKK'nın Türkiye üzerinde emelleri olan her devletin kullandığı uluslarüstü bir baskı ve pazarlık mekanizması olarak şiddete ve teröre başvurduğu bir gerçektir. Millet varlığına kast eden PKK terörü ile mücadele ve teröristlerin imhası yıllardır en üst seviyede büyük bir fedakarlıkla sürdürülmüştür. Çok sayıda şehir verilmiş, çok sayıda vatandaşımız hayatını kaybetmiş ve yaralanmıştır. Ülkemiz başka sahalara ayırması gereken maddi imkanlarını haklı olarak terörle mücadeleye aktarmış, bu konuda da kayıplar yaşanmıştır. 

PKK terörünü silahsız bölücülükten, bölücü faaliyetleri de bölgemizdeki küresel projelerden bağımsız düşünmek ve birbirinin içinden çıktığını görmeden tek tek ele almak hepimizi yanlış sonuçlara ve sebeplere götürecektir. 

Yalnızca son 20 yılın Irak ve Suriye coğrafyalarındaki gelişmelerini incelediğimizde, PKK, YPG ve PYD terörünün arkasında Türkiye üzerinde hesabı olanların tamamının hüvviyetlerini görmek mümkündür. Devletin terörle mücadeleden sorumlu veya yetki verilmiş resmi makamlarının zaman zaman bunları dile getirdiği, şikayetçi olduğu malumunuzdur. 

Türkiye, PKK'nın ve bölücülüğün arkasındaki küresel aktörleri her platformda, muhataplarının yüzüne vurmuştur. NATO Zirvesi'nde Sayın Cumhurbaşkanı'nın ABD Başkanı'na yaptığı da budur. Bakü'de gazetecilere verdiği beyanatı ile ABD'nin müttefik olarak PKK/YPG'yi mi yoksa Türkiye'yi mi gördüğünü açık yüreklilikle sormuştur. 

Özellikle ABD'nin son 30 yılda komşumuz Irak'a yönelik 2 ayrı savaşının siyasi sonuçlarını sebepleriyle değerlendirdiğimizde, Türkiye'yi kıvama getirmek için kullanılan bölücülük ve bölücü terör oyununu her yönüyle berraklaştıracaktır. 

"HDP FİGÜRAN DEĞİL, ASIL FAİLDİR"

HDP bu oyunda asal bir figüran, asıl bir faildir. Parti görünümlü bu bölücü odağın kumanda odası, zalimlerin denetim ve kontrolündedir. PKK, silahlı saldırı konusunda kışkırtçılık tembihlenirken, HDP silahsız bölücülüğün maşası olarak görevlendirilmiştir. Türkiye üzerinden oyun kuranların tıpkı bir asır önce olduğu gibi yine bölücülük üzerinden yürüdükleri net olarak görülmüştür. Otu çekip köküne bakıldığında HDP'nin PKK'dan, PKK'nın HDP'den farklı olmadığı gerçeği ortaya çıkacaktır. 

Konu sıradan bir asayişsizlik veya organize suç şebekesi konusu değil, Türkiye'nin var oluş ve yok oluş davasıdır. Buna tarafsız ve tepkisiz kalanların ihanete ortaklıkları tartışmasızdır.

"HDP HİÇBİR AD ALTINDA AÇILMAMAK ÜZERE KAPATILMALIDIR"

AYM Genel Kurulu'nun HDP'nin kapatılması istemiyle açılan davanın ilkini reddedip ikincisini kabul etmesi bize göre hayırlı bir gelişme, adaletin tecelli açısından ümit verici bir tesellidir. Hukuk varsa, adalet hakimse,  Türkiye tarihi haklarından ve milli bekasını savunmaktan vazgeçmemişse, terörizmin siyaset ayağı, hiçbir ad altında açılmamak üzere kapatılmalıdır.

Kılıçdaroğlu eline vicdanına koyup söylesin, kimin yanındadır? Bölcülüğü ve şiddeti, terörü mü destekliyor? Yoksa Türkiye'nin ve şühedanın safında mı duruyor? Bu meselenin arası, ortası, kıyısı, köşesi, şurası, burası yoktur. Artık seçenek kalmamıştır. Ya ihanet kazanacak ya da millet iradesi ihaneti kazıya kazıya temelinden söküp atacaktır. 

Kılıçdaroğlu 'demokrasilerde parti kapatmak yanlıştır' diyor, halt ediyor. HDP'yi savunuyor, bölücülüğün avukatlığına utanmadan soyunuyor. O dediği meşruiyet ve hukuk sınırları içinde faliyet gösteren partiler için  geçerlidir. HDP bunun dışındadır ve parti marti de değildir. Adalet ve vicdan terazisi bu rezalete onay veremez. Cinayetleri normal göremez. HDP'nin pek çok vahim özelliğinin yanında Türk demokrasisine biçilmiş kefen, doğrultulmuş silah, tuzaklanmış patlayıcı, döşenmiş mayındır. HDP kapatılmalıdır, bu örgütün bölücü yöneticileri hakkında hukuk ve adalet tesirini mutlaka ve süratla göstermelidir.

Ve İzmir HDP il binasına yapılan saldırı da süreci başka bir noktaya taşımıştır.

Saldırganın ifade tutanağı uyanık bir şuurla analiz edildiğinde, meczup olmadığı, tek başına hareket etmediği, bilinçli bir eylem içinde eyleme geçtiği hemen fark edilecektir.

"ÖYLE BİR GÜN SEÇİLMİŞTİR Kİ, BİNADA TEK BİR HDP'Lİ YÖNETİCİ YOKTUR"

Lütfen dikkat buyurunuz, öyle bir gün seçilmiştir ki, binada tek bir HDP’li yönetici yoktur, hatta planlı bir toplantı da iptal edilmiştir.

Tıpkı Ankara Gar patlamasında, tıpkı Suruç katliamında olduğu gibi, HDP’liler araziye uymuşlar, birden bire kayıplara karışmışlardır.

Olayın vuku bulduğu gün, ne hikmetse, çay servisi yapan asıl şahsın yerine yardım amacıyla kızı binaya gelmiştir.

Cinayete kurban giden Deniz Poyraz’ın masada yarım bıraktığı kağıt bardaktan içtiği çay ile yediği domates ve zeytin, kısa süre içinde Türkiye aleyhtarlarının propaganda görseli olarak kullanılmıştır.

"KATİLİN BOZKURT İŞARETİ YAPAN FOTOĞRAFLARI ANINDA SERVİS EDİLMİŞTİR"

Katilin ise bozkurt işareti yapan ve silah tutan halini resmeden fotoğrafları sanki bir yerlerde hazırda bekletiliyormuş gibi anında servis edilmiştir.Yani bir taşla daldaki birden fazla kuşun vurulması hedeflenmiştir. Altını kalın bir şekilde çizerek soruyorum; bu katil gerçekte kimdir? HTS kayıtları çıkarılmış mıdır? Bağ ve bağlantıları kimleri ve nereleri işaret etmektedir? Provokasyonun içinde derin PKK’nın, yabancı istihbarat örgütlerinin, kiralık taşeronların parmağı var mıdır?

HDP’yi masumlaştırıp partimizi, Cumhur İttifakı’nı ve Türk devletini suçlamak üzerine bina edilen bu cinayetin önü arkası, sağı solu, altı üstü sonuna kadar araştırılmalıdır.

Kim ne biliyorsa, kimin elinde ne belge, ne bilgi varsa emniyet güçlerine ve adli makamlara teslim etmek durumundadır.

"ÖLDÜRÜLEN DENİZ POYRAZ, MİLİS İŞBİRLİKÇİDİR"

Öldürülen Deniz Poyraz’ın kim olduğunu ben size söyleyeyim, PKK’nın kırsal katılım sorumlusu, şehirden dağa çıkmak isteyen PKK sempatizanlarını terör kamplarına sevk eden halkanın içinde yer alan milis işbirlikçidir.

Milis işbirlikçi, köy, kasaba ve şehirlerde yalnız ve sahipsiz görülen kişileri terör örgütüne devşirmek için çalışan, örgütün hain eylemlerine yardım ve yataklık yapan terörist demektir.

Bu milis işbirlikçinin babası ise duyan herkesi şok eden açıklamalarda bulunmuş, bir nevi canlı bomba gibi patlamıştır.

Herkesi ikaz ediyorum, hiç kimse, “ne yapsın acısı var, ne dediğini bilmiyor,” saptırmasına heves etmesin.

Böylesi bir bahaneye de sarılmasın. İzmir’in göbeğinde bir PKK’lı arayıp da bulamayacağı bir propaganda imkanı yakalamış, bunu da şerefsizce kullanmıştır

Sol örgütler, emek ve meslek örgütleri, barolar, CHP, HDP, TKP, TİP, EMEP, KESK, DİSK, Halkevleri, alayınıza milletim adına soruyorum, Deniz Poyraz’a sahip çıktığınız kadar bu milletin çocuklarına, bu vatanın onurlu evlatlarına sahip çıkabildiniz mi?

Müşfik bir seslenişiniz, sevgi dolu bir dokunuşunuz görüldü mü?

Aziz şehitlerimize rahmet dilemenizi bıraktık da, terörü kınayacak tek bir kelam edebilecek insaf ve iffeti sergileyebildiniz mi?

Kılıçdaroğlu’na diyorum, yabancı dostlarının tuzağına düşme, zira başaramayacaksın.

HDP’nin eşbaşkanlarına sesleniyorum, emperyalist efendilerinize aldanmayın, zira başaramayacaksınız.

İP’in ve diğer marjinal partilerin başkanlarını uyarıyorum, ona buna ümit bağlamayın, melun amaçlarınıza kesinlikle ulaşamayacaksınız."

Gündem Haberleri