Çin bir süredir demografik bir değişimi yaşıyor. Ülkenin nüfusu 60 yıldır ilk kez düşüş halinde.
Yeni verilere göre ise Çinli kadınların büyük çoğunluğu ya tek çocuk sahibi olmak istiyor ya da hiç çocuk istemiyor.
Çin’in Nüfus Araştırmaları Merkezi tarafından yapılan bir araştırmaya göre, çocuk sahibi olmayan kadınların oranı 2015’te yüzde 6 iken, 2020’de yüzde 10’a yükseldi.
Araştırmada, doğurganlık yaşında olan Çinli kadınların istediği çocuk sayısının da düşüş gösterdiği görüldü. 2017’de 1,76 olan bu ortalama, 2021’de 1,64 olarak hesaplandı.
Singapur, Japonya ve Güney Kore gibi diğer Asya ülkelerinde de doğurganlık ortalaması ikinin altında olsa da, kadınların pek çoğu hala ikiden fazla çocuk sahibi olmayı arzuluyor. Çin’de ise durum böyle değil.
BBC Türkçe'de Sylvia Chang imzasıyla yayımlanan "Çinli kadınların pek çoğu neden anne olmak istemiyor?" başlıklı makalede özetle şu bilgiler aktarılıyor:
Doğum yapma isteği de oldukça düşük
Londra İktisat ve Siyasi Bilimler Fakültesi'nde (London School of Economics and Political Sciences, LSE) Uluslararası Sosyal ve Kamu Politikası alanında yardımcı doçent olan Dr Shuang Chen, “Çin bu anlamda bir uçdeğer. Çünkü sadece doğum oranları değil, doğum yapma isteği de oldukça düşük” diyor.
Çin’de yetkililer 4 Mart’ta bu alanda siyasi çalışmalar için bir araya geldi ve doğum oranını artırmaya yönelik öneriler masaya yatırıldı. Evli olmayan kadınların yumurtaları dondurmasını desteklemek ve anaokulundan üniversiteye kadar okul ve ders kitabı ücretlerini kaldırmak bu önerilerden bazıları.
Ortaya çıkan fikirlerden bir diğeri de, evli olmayan insanların çocuk sahibi olmaları halinde, evli olan insanlarla aynı haklara sahip olmaları. Çin'de, evli olmayan ebeveynlerden doğan çocuklar, eğitim, sağlık ve sosyal yardım için gerekli olan “hukou” (hane kayıt sistemi) almakta güçlük çekiyor ve yönetim ücretleri maliyetli olabiliyor.
Çocuk yetiştirmede giderek artan masraflar Çinli kadınlar için doğum yapmak istememenin başlıca sebebi.
Çin’de akranlarınızla yaşadığınız rekabet, deyim yerindeyse doğduğunuz an itibarıyla başlıyor. Dolayısıyla da ebeveynlerin en büyük dertleri, çocuklarını iyi okullara sokabilmek. Bunun için de yüksek standartlardaki okullara kayıt yaptırmak için bu bölgelerden ev satın alınır, çocuklar müfredat dışı derslere de sokulur.
22 yaşındaki üniversite öğrencisi Mia, “Böylesi bir rekabet ortamına yeni bir çocuk daha sokmak istemem” diyor. Kuzey Çin'de küçük bir kasabada doğan Mia, Gaokao olarak bilinen üniversite sınavında aldığı yüksek notlarla Pekin’in en prestijli okullarından birine girdi. Gelin görün ki yaşadığı stresin hâlâ devam ettiğini söylüyor.
Mia, bugün mezun olanların, yurt dışında okumuş kişilerle de rekabetin içinde olduğunu vurguluyor ve şöyle devam ediyor: “İlave tüm bu eğitim, aynı zamanda para demek.”
Mia, gelecekteki çocuklara bu tür fırsatlar verilmesi için yeterli parayı kazanamayacağını düşünüyor: “Eğer doğuracağım çocuğa bu imkânları sunamayacaksam, neden dünyaya yeni birini getireyim ki?”
Gloria, 30’lu yaşlarında evlenmiş Çinli bir kadın. “Çocuklara maddi olarak gücüm yetmiyor” diyor. Çin’de yaşadığı bölgede, tüm masraflarına ek olarak çocuk yetiştirmenin aylık 2 bin 400 dolar daha ek maliyet getireceği yönünde bir hesabı var. “Yemek gibi günlük temel ihtiyaçlar 3 bin yuan civarında (436 dolar) tutuyor. 2 bin yuan (291 dolar) kreşe, ihtiyaç halinde de bin yuan (145 dolar) yarı zamanlı bir bakıcıya ve en az 10 bin yuan (bin 456 dolar) da okul masraflarına harcıyorum.”
Çin’in güneyindeki Guangdong bölgesinde yaşayan Gloria, yarı zamanlı çalışan bir ilkokul öğretmeni. Ülkenin bu bölgesinde özel sektörde bu tür bir işten elde edilecek ortalama aylık gelir 6 bin yuan (873 dolar) civarında. Gloria, Çin’in tek çocuk politikası nedeniyle ailesinin tek çocuğu. Ödediği ev kredisinin yanında yaş alan anne babası için de para biriktirmek zorunda.
Michigan Üniversitesi'nde sosyoloji bölümünden Yrd. Doç. Dr. Yun Zhou, “İş-yaşam dengesi, çocuk sahibi olmayı düşünecek yüksek öğrenimdeki kadınlar için oldukça önemli bir faktör” diyor ve şöyle devam ediyor: “Kadınlar için çalışmak, kendini gerçekleştirmek demek. Cinsiyet ayrımcılığıyla dolu bir iş hayatında, kariyer ile çocuk sahibi olmak arasında seçim yapmak zor."
Hayatlarını sosyal medyada paylaşmayı seven pek çok genç yetişkin gibi Mia da bir gün çocuksuz bir hayatı neden istediğini anlattığı bir video çekti ve bunu internette paylaştı. Ancak yüzlerce küfürlü yorum aldı. Çok sayıda insan Mia’yı bencillikle suçladı. Bazıları ise 20’li yaşlarının başında olduğu iddiasıyla henüz kendisinin farkında olmadığını söyledi.
Bir sosyal medya kullanıcısı, “40’lı yaşlarına geldiğinde hala böyle düşünüyor musun, göreceğiz” yazdı. Bir başka yorumda ise, “10 bin dolarına iddiaya girerim ki bundan pişman olacaksın” ifadeleri kullanıldı.
Doğum teşvikleri...
2020 yılına ait nüfus verilerine göre, ülkede 1961 yılından bu yana en düşük doğum oranı gerçekleşti. 2020’de yalnızca 12 milyon bebek dünyaya geldi. Bunun üzerine ise hükümet “üç çocuk” politikasını kamuoyuyla paylaştı.
Son yıllarda hükümet, daha fazla insanı çocuk sahibi olmaya teşvik etmek için birçok yeni uygulamayı devreye soktu.
Ancak ülkenin düşük doğum oranları nedeniyle bazı insanlara göre, çocuk doğurmak istemeyen kadınlar ülkeyi yüzüstü bırakıyor, hayal kırıklığına uğratıyor.