CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Sözcü TV'de katıldığı canlı yayında gazetecilerin gündeme ilişkin soruları yanıtladı. Özel Kobane Davası kararlarına ilişkin "Bu dava siyasi davadır. Bu cezalara baktığınızda kabul edilebilir bir tarafı yok. Kim ne derse desin bu davada bir hukuk yok. Yargılama süreci hukuki değil" dedi.
Özel, Ayhan Bora kaplan soruşturmasına ve gözaltına alınan polis müdürlerine ilişkin Süleyman Soylu'yu işaret etti, "Bu süreçte herkes birbirini suçlarken, aslında gizli özne diyebileceklerden bir tanesi de Süleyman Soylu. O yüzden eğer bu soruşturma gerçekten dört başı mahmur yürüyecekse Soylu yargı önünde bildiklerini, sorulan soruları cevaplayacak ki bu olay gerçekten çözülebilsin. Yüce Divan'ın önüne çıkarmazsanız bu olayın zaten en önemli kısımlarından bir tanesinin üstü kapalı kalır" ifadelerini kullandı.
'Her yönüyle siyaseten kullanılmaya elverişli bir dava'
Özel, bugün kararları açıklanan Kobanê Davası hakkında açıklamalarda bulundu. Özel, şunları söyledi:
"İlk günden beri takındığım tutumu değiştirecek değilim. Dava, siyasi dava. Olay olduktan 5 yıl sonra açıldıysa dava, iddianamesi de doğrudan bir partinin genel başkanı tarafından yıllarca yazıldıysa, sonra da dava açıldıysa bu dava siyasi davadır. Uzamasıyla, zamanlamasıyla, karar duruşmasının seçimden sonraya bırakılmasıyla falan her yönüyle siyasetten kullanılmaya elverişli bir dava.
'Bu davada bir hukuk yok'
Burada Selahattin Demirtaş'a ve Fiden Yüksekdağ'a verilen cezalar, görevlerinin başındayken bir partinin eş genel başkanlarıyken alınıp da suçlandıkları şey ve bu cezalara baktığınızda kabul edilebilir bir tarafı yok.
Davayı bir hukuki dava olarak değerlendirmek yerine, tabi bir partinin genel başkanı olmasam her beraat edenleri, yaptığı yeterli görülüp bırakılanları ve ağır cezalar alanları hangi kategorilerde değerlendirmek gerektiği üzerine farklı beyin jimnastiği yapabilirim ama kim ne derse desin bu davada bir hukuk yok. Yargılama süreci hukuki değil.
"Uyuşturucu ticaretine yön veren birisi"
Ayhan Bora Kaplan meselesini konuşacaksak işin şu tarafını kısaca hatırlamak gerekiyor. Ayhan Bora Kaplan, ailesinden birisiyle birlikte Kızılay'ın ortasında korsan CD satışı yapan biridir. Gelirler kendisinden haraç isterler. Bu haracı vermeyi reddeder. Abisini tartaklarlar. Bu da tartaklayanı ayağından vurarak hapse düşer, belirli bir süre. İçeride uyuşturucu mafyasıyla tanışır. Çıkar ve Ankara'da torbacılıkla başlayan, sonra belirli torbacıların amirliği falan... Uyuşturucu ticaretine yön veren birisidir.
'Yanımdan giden biri bununla buluştu'
Ucu başka yerlere dokunduğu için bazı suçların çok üzerinde durulmuyor herhalde. Ayhan Bora Kaplan dosyası enine boyuna tartışıldığında burada tabi ki tehdit, adam kaçırma, şantaj bir sürü şey... Ayrıca devlete emanet yurtlardaki 18 yaşına yaklaşan devletin korumasındaki kimsesiz genç kızların, iş bulma, çalıştırılma vaadiyle ilk önce garsonluk, ardından 'daha iyi para lokantada var', içkili lokanta derken felaket bir şeyin içine sokuldu. Bütün bu rezilliklerin içinde hepsi birden var. Benim yanımdan giden biri bununla buluştu.
'Ayhan Bora Kaplan'ın ekibi olduğu ortaya çıktı'
15 Temmuz gecesi, Bekir Bozdağ TBMM'de kürsüde konuştu. O sırada bizim yanılmıyorsam Levent Gök konuştu. Süleyman Soylu da orada oturuyor. 'Süleyman Bey konuşsun' dedim. O zaman Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı kendisi. İçişleri Bakanı değil. Kalktı geldi kürsüye ve Meclis Başkanına dedi ki 'Zamanım geldi. Arkadaşlarla TRT'nin önünde buluşacağım gençlerle' dedi. Bu lafı dün gibi biliyorum, oradaki herkes de hatırlıyordur.
O an için önemli değildi. Sonradan Soylu'nun TRT'nin önüne gittiği... Sonra sonra kayıp silahlar konusunda TRT'nin önünde buluştuğu birtakım sivil kişilere silah dağıttığı. Bu tartışmalar yapıldı. O kişilerin Ayhan Bora Kaplan'ın ekibi olduğu ortaya çıktı.
'Kaplan'ın himaye edildiğine ilişkin iddialar vahim'
Ayhan Bora Kaplan, korsan CD, torbacı, uyuşturucu, gasp falan... Süleyman Soylu ile TRT'nin önünde randevulaşma. Sonrasında da Süleyman Soylu İçişleri Bakanı oluyor belli bir süre sonra. Ardından da Süleyman Soylu'nun o çok tartışmalı süreci... Ayhan Bora Kaplan'ın himaye edildiğine ilişkin iddialar çok ciddi. Bu süreçte herkes birbirini suçlarken, aslında gizli özne diyebileceklerden bir tanesi de Süleyman Soylu. O yüzden eğer bu soruşturma gerçekten dört başı mahmur yürüyecekse Soylu hakkında bir fezleke hazırlanacak, gelecek oy birliğiyle karma komisyondan geçecek, dokunulmazlığı kaldırılacak ve yargı önünde bildiklerini, sorulan soruları cevaplayacak ki bu olay gerçekten çözülebilsin.
'Soylu yargılanmalı'
Süleyman Soylu hakkında bir soruşturma komisyonu kurulmasını önermezseniz, Meclis'te oluşturulacak bir komisyon savcı sıfatıyla gerekeni yapmaz ve Süleyman Soylu'yu Yüce Divan'ın önüne çıkarmazsanız bu olayın zaten en önemli kısımlarından bir tanesinin üstü kapalı kalır.
Bugünün tartışması şu: Bir partinin genel başkanı sayın Bahçeli, ülkenin İçişleri Bakanı birer tweet atıyorlar. Biri tweet atıyor, biri cevap veriyor. Muğlak muğlak tweetler. Tweetlerde hem çok şey söyleniyor, hem hiçbir şey söylenmiyor. Devamında da 'FETÖvari yöntemler' falan diye bitiriyor. Geçmişte Süleyman Soylu'nun en iyi ilişki içinde olduğu kişi, hatta derlerdi ki bir ara 'Soylu AK Parti'nin değil MHP'nin bakanı' diye Ankara'da konuşuluyordu.
Sinan Ateş iddianamesine tepki
Son günlerde ortaya çıkan bir şey. Nedir? İddianame yazılmış, Sinan Ateş iddianamesi. İddianamede olaya karışan aracın her şeyin plakası var ama bir tane araca siyah Audi diyorlar. Bir tek onun plakası yer almamış. Sonra o siyah Audi'nin hangi Audi olduğuna ilişkin bir fotoğraf ortaya çıktı. Ne bunun ortaya çıkmasını bir gazetecilik başarısı olarak gören var. Konunun iki tarafı da, bir taraf işin ucun kendisine geldiğini düşünerek süreci enfekte etmek için bunu servis ettiğini ve Ali Yerlikaya'nın üstüne yıktığını iddia ediyorlar. Öbür taraf da diyor ki 'Ali Yerlikaya MHP-AKP ilişkisini dinamitlemek ve Soylu'yu işin içine katmak için bunu yaptı' diyorlar. Bu bir suç. Suç olan ne? Fotoğrafın gizli kalmasını beklemek suç.
'Aracın plakasının iddianamede olmaması başlı başına bir yargılama konusu'
İddianamede o arabanın plakasının yazılmaması kabul edilemez. Kim kullanıyormuş arabayı? Kim kullanıyorsa kullansın. Ülkü Ocakları başkanının kullandığı araç olursa iddianameye yazılamıyor. Bu süreç öyle kolay sindirilecek süreç değil. O aracın plakasının iddianamede olmaması başlı başına bir yargılama konusudur. İddianameyi hazırlayanlar için, onlara bu telkinleri yapanlar için...
'Türkiye'nin normalleşmeye ihtiyacı var'
'Normalleşme' diyorum, diyorlar ki 'yumuşama'. Türkiye'nin normalleşmeye ihtiyacı var. Ne muhalefeti yumuşak yapmaktır, o yüzden yumuşama lafına... 2024 yılında anayasası olan, seçimler yapılan, yeminle göreve başlayan milletvekillerinin, cumhurbaşkanının, bakanların olduğu bir yerde... Burası muz cumhuriyeti değilse ve kuruluşunun 100'üncü yılını geçen sene kutladığımız bu cumhuriyette eğer insanlar suçu işleyenin siyasi aidiyetine, ittifak ortaklarına göre değerlendiriliyorsa..."