Kocaeli Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü öğretim üyesi Prof. Aziz Çelik, bugün başlayacak olan memur toplu görüşmelerine dair değerlendirmelerde bulundu.
Toplu görüşme sistemini eleştiren Çelik, “Türkiye’de kamu görevlileri toplu pazarlığı uzun bir süredir, emeğin gücü ortaya konmadan, örgütlü sendikal güç kullanılmadan rica-minnet sendikacılığı ile yapılıyor” dedi. Çelik, milyonlarca memuru temsil etmemesine rağmen masada tek söz sahibinin Memur Sen Başkanı olduğuna dikkat çekerek, anlaşmazlık durumunda devreye giren Kamu Görevlileri Hakem Kurulunun ise yanlı bir kurum olduğunu belirtti. Prof. Dr. Çelik, “Görünen köy kılavuz istemez. Kamu görevlileri toplu pazarlığı da malumun ilanı olacak ve hükümetin istediği şekilde sonuçlanacak” dedi.
Prof. Dr. Aziz Çelik’in, sosyal medya hesabından “Sözde toplu sözleşme başlıyor! İşte memur toplu sözleşmesi gerçekleri!” başlığıyla yaptığı paylaşım şöyle:
“3,7 milyondan fazla kamu görevlisi (memur) ve 2,5 milyonu memur emeklisi olmak üzere yaklaşık 6 milyondan fazla kişiyi ve onların ailelerini ilgilendiren kamu görevlilerinin 7. Dönem toplu pazarlığı bugün (1 Ağustos 2023) başlıyor.
Bu toplu sözleşme kapsam açısından Türkiye’nin en büyük toplu sözleşmesi niteliğinde. Milyonlarca çalışanın ve emeklinin yaşam koşulları ile gelir ve bölüşüm ilişkileri üzerinde çok büyük etkisi var.
“Rica-minnet sendikacılığı”
Türkiye’de kamu görevlileri toplu pazarlığı uzun bir süredir, emeğin gücü ortaya konmadan, örgütlü sendikal güç kullanılmadan rica-minnet sendikacılığı ile yapılıyor.
Tek adam toplu sözleşmesi!
4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu’na göre toplu sözleşme sadece en çok üyesi olan memur konfederasyonunun başkanı tarafından tek başına imzalanabiliyor. Tek yetkili Memur-Sen başkanı! İsterse imzalar, her şey ona kalmış!
Çoğunluk karar sürecinde yok!
6 milyondan fazla memur ve emeklisi adına görüşmelere üç kamu görevlisi konfederasyonu (Memur-Sen, Kamu-Sen ve KESK) katılıyor. Ancak bütün yetkiler en çok üyeye sahip Memur-Sen’de hatta onun genel başkanında. En çok üyeye sahip konfederasyon başkanı (şu anda Memur-Sen) “evet” derse pazarlık bitiyor.
Diğer konfederasyonların masada varlığı sembolik, imza ve Hakem Kuruluna başvurma yetkileri yok. Bu ne demek? 1 milyon üyeye sahip Memur-Sen başkanı 6 milyondan fazla memur ve emeklisinin kaderini belirliyor.
İşçi sendikaları sadece kendi üyeleri için toplu iş sözleşmesi imzalarken, memur sendikalarına bu hak tanınmadı. Herkes Memur-Sen’in imzaladığı sözleşmeye mahkûm.
2 milyon 130 bin sendikalı memur var. Bunlardan 1 milyon 35 bini Memur-Sen üyesi. Memur-Sen bırakın 3,7 milyon memuru, sendikalı memurların çoğunluğunu bile temsil etmiyor. Buna rağmen son sözü Memur-Sen başkanı söylüyor.
“Memur-Sen sendikadan ziyade bir korporasyon işlevi görüyor”
Tam anlamıyla korporatif bir sistem. Hükümet temsilcisi ile “en çok üyesi olması sağlanan” konfederasyon (Memur-Sen) başkanı son sözü söylüyor. Memur-Sen sendikadan ziyade bir korporasyon işlevi görüyor.
Yıllık İzinde Toplu Pazarlık
Gelelim yaptırım gücüne. Velev ki en çok üyesi plan konfederasyon başkanı hükümet teklifine “evet” demedi. Bu durumda uyuşmazlık bir zorunlu tahkim mekanizması olan Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna (KGHK) gidiyor. KGHK ise çoğunluğu hükümet tarafından atanan üyelerden oluşan taraflı bir organ. Oradan da hükümetin istediğine yakın bir sonuç çıkması neredeyse kesin.
Bununla da bitmiyor. Memur toplu pazarlığı bilinçli olarak ağustos ayına denk getirildi ve bir ay ile sınırlandırıldı. Bunun 20 günü pazarlığa on günü ise KGHK’ye ayrılmış durumda. Oysa işçilerin toplu pazarlığı aylarca sürebiliyor.
Başta öğretmenler olmak üzere kamu görevlilerinin büyük çoğunluğunun tatilde olduğu bir ayda toplu pazarlığı zorunlu hale getirmek ne büyük kurnazlık, nasıl bir deha! Velev ki sendikalar eylem yapacak olsa memurların çoğu yıllık izinde!
Görüldüğü gibi memur toplu pazarlığında bütün yollar Roma’ya çıkıyor. Tam anlamıyla grevsiz ve eylemsiz otoriter korporatif bir toplu pazarlık rejimi bir oya gibi örülmüş.
Kamu görevlilerin ekonomik ve sosyal hakları için sendika kararıyla iş bırakılması ve greve gidilmesi Anayasa Mahkemesi kararıyla bir hak olarak tescil edildi. Kamu görevlileri iş de bırakabilir, greve de gidebilir, toplu eylem de yapabilir. Hukuksal bir engel yok. Yeter ki zihinlerde engeller olmasın. “Mış” gibi yaparak, basın toplantılarıyla geçiştirerek sonuç almak mümkün değil.
Görünen köy kılavuz istemez. Kamu görevlileri toplu pazarlığı da malumun ilanı olacak ve hükümetin istediği şekilde sonuçlanacak.” (Kısa Dalga)