Prof. Dr. Haydar Sur: Aşıdan başka silahımız yok
Vaka artışlarına karşı tek çarenin aşı olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Haydar Sur, aşı karşıtlığından vazgeçilmesi gerektiğini, aşıdan başka çaremiz olmadığını söyledi. Sur "“En azından 80 milyonun 50 milyonu aşılansın ki bu durumu atlatalım. Ufukta başka bir çıkış yolu yok. Aşı olmaktan korkan, aşıya bin bir türlü kulp takmaya çalışan insanlar, aşıdan başka silahımızın olmadığını bilsinler." dedi.
Artan vaka sayılarına karşı kısmı kapanmaya geçtiğimiz bugünlerde uzmanlar meske, mesafe uyarılarını yenilerken, sırası gelip aşı yaptırımayanların varlığına dikkat çekiyor. Üsküdar Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı ve Halk Sağlığı Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Haydar Sur da bu konu da "aşıdan başka çaremiz yok" diyerek uyarıda bulunuyor.
COVID-19 vakaları ve alınan önlemler üzerine bir konuşma yapan Prof. Sur, aşı karşıtlığından vazgeçilmesi gerektiğinin altını çizdi ve aşı sırası gelmesine rağmen aşı yaptırmayan vatandaşların olduğunu söyledi . Aşıların hayat kurtardığını ve COVID-19 pandemisinde "aşıdan başka çıkış yolu" olmadığı belirten Prof. Sur şöyle konuştu: ‘“Bu kişiler bir an önce akıllarını başlarına alıp aşı yaptırsınlar. Aşıyla ilgili çok, ama çok gereksiz tartışmalar oldu. Bu tartışmalar, ne yazık ki gereğinden fazla yer buldu. Bu, son derece değersiz bir görüştür. Tarih boyunca aşıya hep karşı çıkanlar olmuştur. Aşı her sene 10 milyonlarca insanın hayatını kurtarmıştır ve kurtarmaya devam edecektir. Koronavirus pandemisinde de şu an aşıdan başka çaremiz yoktur.”
Prof. Dr. Haydar Sur, toplum sağlığı için aşı yaptırmanın önemi üzerinde durarak, 80 milyonun en az 50 milyonunun aşılanması gerektiğini, bu sayede pandemi sürecinin atlatılabileceğini belirtti.
Prof. Dr. Haydar Sur, şöyle devam etti: “En azından 80 milyonun 50 milyonu aşılansın ki bu durumu atlatalım. Ufukta başka bir çıkış yolu yok. Aşı olmaktan korkan, aşıya bin bir türlü kulp takmaya çalışan insanlar, aşıdan başka silahımızın olmadığını bilsinler. Bunu da insanlığın elinden alıyorsunuz. Bunun vebalinin ne kadar büyük olduğunu düşündünüz mü? Daha iyi bir tercih üretmeden bir şeyi kötülemek kadar kötü bir davranış yoktur hayatta. Problemin bir parçası da problemi ortaya koyup çözüm üretemeyen insanlardır. Bu noktada aşı karşıtlığından bir an önce vazgeçilmesini temenni ediyorum. Tüm toplumumuzun sağlığı adına bunun bize çok fayda sağlayacağını düşünüyorum.”
Toplum içerisinde COVID-19 virüsünü küçümseyen ve kurallara uymayan vatandaşların olduğunu belirten Prof. Dr. Haydar Sur, maske kullanımına ve sosyal mesafe kuralına uyulduğu takdirde risklerin azalabileceğini söyledi.
Prof. Sur, “O insanlar bu hastalığa karşı duyarsız kalmanın rüzgârını estirebildiler. Mesela pazar yeri, bir sürü insanın ekmek parası kazandığı yerdir. Ama maskeyi ağzınızdan çıkarıp gel vatandaş gel diye bağırırsanız bir sürü kişiye virüs dağıtma riskiniz var. Bunu yapmamak lazım. İki metre mesafeden alışveriş yapılsa pazar yerinin de riski önlenebilir. Biz oradan ekmeğini yiyenlere düşman değiliz. Mesaj üretmeye çalışmıyoruz ama kuralıyla yaparsa o da ekmeğini yesin, biz de salgını yönetelim. Kendi yakınlarımızdan biri yoğun bakımda yatak bulamayıp sokağın ortasında İtalya’daki gibi can verirse, Allah korusun, o zaman bunun vicdani sorumluluğunu, günahını, vebalini kim üstlenecek? Biz üstümüze düşenleri söylüyoruz. İyi günde kötü günde risk yönetimi bir Müslümana, akıllı bir 21. yüzyıl insanına düşen en büyük sorumluluktur. Bunu yerine getirmemiz gerek” diye konuştu.
"TOPLUM PSİKOLOJİSİNİN YÖNETİLEMEDİĞİNİ DÜŞÜNÜYORUM"
COVID-19 salgını kapsamında alınan önlemler hakkında da değerlendirmelerde bulunan Prof. Dr. Haydar Sur, alınan kararlarda toplum bilimcilerinin de görüşlerine yer verilmesi gerektiğini söyledi. Toplum psikolojisinin yönetilmediğini belirten Prof. Dr. Haydar Sur, şunları söyledi: “Özellikle tüm toplumun kapatılması kararını sadece sağlıkçılara sormak, bize biraz haksızlık oluyor. Uygulamada imkânsız durumlar var. Biz sağlığın uzmanlarıyız. Toplum yönetim bilimcileri uzmanları değiliz ki. Onların da bu kararlarda söz sahibi olması gerekiyor. Toplum psikolojisinin yönetilmediğini düşünüyorum. Toplumda bir bıkkınlık oluştuğunu söyleyebiliriz. Bugüne kadar sadık kalanları da ‘Bundan sonra ben de uymuyorum. Zaten olan oldu, olacak olan da olacaktır’ psikozuna sokarsak elimizdeki uyumlu yüzde 70 kitleyi de daha azaltabiliriz. Biz sağlık bilimcileriyiz. Mesajımızı bir yere kadar üretiriz. Ondan sonra uygulamaya sokması gereken daha profesyonel, konunun uzmanlarının yanımızda olması lazım.”
Ramazan ayının göreneklerine de değinen Prof. Dr. Haydar Sur, kalabalık sahur ve iftar sofralarında toplanılmaması ve teravih namazının evde tek başına kılınması gerektiğini söyledi. Prof. Sur, sözlerine şu şekilde devam etti: “İftar sofraları, aileyi bir araya getiren, sahur sofraları bu zamanlar arasında geçirilen ibadetler, sohbetler Ramazan’ı özel kılan güzel göreneklerdir. Bunların sevabı da vardır ama bu sene bunları yapan kişiler günah işler. Esas sevap, bu sene bir araya gelmemekten geçecek. İnsanlığın hayrına olan şeye sevap denir. Başka insanların hastalanmasına sebep olmamak için bu zevklerimizden fedakârlık edersek işte Ramazan’daki sevap budur. Bu sene teravihi cemaatle kılmak değil evde kendi başımıza kılmak esas sevap olacaktır.’’ (AJANSBİZİM)