Eski Ziraat Bankası Genel Müdür Yardımcısı ve Başkent Üniversitesi Uluslararası Finans ve Bankacılık Bölüm Başkanı Prof. Dr. Şenol Babuşcu, Merkez Bankası’nın durumu ve seçim sonrası döviz kuruna dair beklentileri değerlendirdi.
Birgün Gazetesi’nden Havva Gümüşkaya’ya konuşan Babuşcu, Ağustos 2022’de yapıldığını tahmin ettiği bir toplantıdan bahsederek, bu toplantıda Merkez Bankası’nın tek görevinin belirlendiğini söyledi:
“Muhtemelen Ağustos 2022’de bir toplantı yapıldı. Yaklaşık sekiz ay önce yapıldığını tahmin ettiğim bu toplantıda bir karar alındı: ‘Döviz kurlarının yükseltmememiz lazım, seçime kadar kurlarda sıçrama olmasın. 8-9 ay bu işi götürebilirsek hem enflasyon düşecek hem ekonomi düzelecek.’ Böylece her şeyi kura bağladılar. Odak noktası olarak seçtiler. Bu tarihten itibaren Merkez Bankası’nın bir tane görevi oldu. Tek derdi kurların sıçramaması oldu.”
“Döviz kurunu tuttular ama bedeli ağır oldu, daha hissetmiyoruz”
Merkez Bankası Kanunu’na göre; bankanın ilk amacının enflasyonsuz bir ortam sağlamak, ikinci amacının ise Türk Lirası’nın değerini korumak olduğunu söyleyen Babuşcu, “İki yıldır birinci amaçla hiç ilgilenmiyorlar. Enflasyon kendi kendine gidiyor. Bu süreçte ikinci amaca doğru yöneldi. Bunu da yaptı. Eylül ayında kur 18,50-19,00 lira arasındaydı. Şu anda da 20 lira yani 1 lira yükseldi. Kurları 8 ay tutabildiler ama bedeli çok ağır oldu. Daha hissetmiyoruz bedelini ama önümüzdeki dönemde eğer, aynı politikalar sürdürülürse daha da ağır olacak. Bankacılık ve finans sistemine ciddi hasarlar verdi. Bankaların mali yapılarını zayıflatmaya başladı. Bankacılık sisteminde kârlılık azaldı. Kârın düşmesi mali yapının zayıflaması demektir. Şu an için bir tehlike yok ancak yılın ikinci yarısından itibaren AKP hükümeti devam ederse ve aynı şekilde kur baskılanırsa 2024 yılı bankacılık için sıkıntılı bir yıl olabilir” dedi.
“Yolun sonuna geldik”
Babuşcu, “Son sekiz ay Merkez Bankası’nı daha da zayıflattı. Rezerv kalmadı. Yolun sonuna geldik aslında. Seçim iki ay sonra olsaydı, Merkez Bankası’nın dayanacak gücü kalmayacaktı” ifadesini kullandı.
“Baskı altında oluşan ekonomik göstergeler var”
Prof. Bapuşcu, oluşan ikili kur hakkında ise şu yorumu yaptı:
“Merkez Bankası’nın silahı kalmadı. Vatandaş da bu konuşmaları duyuyor. Bankacılar, ‘Mart ayında sattığımız dövizin iki katını Nisan ayında sattık’ diyorlar. Bugün kurlar piyasada belirlenmiyor. Piyasada belirlenen kurla, gerçek kur arasında fark var. Faizi de piyasada belirlemiyoruz. Bir tane Merkez Bankası faizimiz var ama hiçbir yerde kullanmıyoruz. Kredi faizi baskı altında tutuluyor. Mevduat faizi piyasa koşullarında belirlenmiyor, bankalara baskı yapılıyor. Yani ekonomik göstergelerin hiç biri piyasa koşullarında belirlenmiyor. Baskı altında oluşan ekonomik göstergeler var. Bu tamamen baskı ile fiyat belirmeden kaynaklanan bir durum. Vatandaşın talebi arttıkça, Kapalı Çarşı’daki kur da artıyor. Merkez Bankası’nın elindeki döviz efektif değil. Yani elinde nakit dövizi yok. Onun için Kapalı Çarşı’dan döviz toplatıyor. Bankalar da Merkez Bankası’ndan döviz alamadığı için vatandaşa ‘bugün git yarın gel’ diyor. Piyasa dengeleri bozulursa böyle çözümler çıkıyor ortaya. Seçim sonrası bu baskı kalktığında döviz piyasası da normale dönecektir.”
Seçim sonrası döviz kuru ne olur?
Seçim sonrası döviz tahminlerini de anlatan Pabuşcu, Erdoğan’ın kazanması seçeneği için şu öngörülerde bulundu:
“Kurlar baskı altında tutulamaz duruma geldi. Çünkü rezervler yok artık. O nedenle AKP hükümeti kurları serbest bırakacak, baskıyı kaldıracak. Daha doğrusu kaldırmak zorunda kalacak. Böyle olursa kurların 25-26 seviyelerine doğru çıkacağını tahmin ediyorum. Maksimum seviyeye yılsonuna kadar çıkacağını ve 29 liraya kadar ulaşacağını düşünüyorum. Bu da enflasyon olarak geriye dönecek. Döviz kurunun bu seviyelere yükselmesi yıl sonu enflasyonuna 20-30 puan etki eder.”
Prof. Pabuşcu, Kılıçdaroğlu’nun kazanması durumunda ise kurların aynı seviyelerde kalacağını düşündüğünü dile getirdi.
Babuşcu, şöyle konuştu: “19,00-21,00 arasında konumlanacaktır. Yabancı sermaye ciddi beklenti içinde. Millet İttifakı hükümeti kurduktan sonra iki yıllık ekonomi programı açıklayacak. Bununla yabancı sermaye girişlerinin başlayacağını düşünüyorum. Kendileri de 300 milyar dolarlık bir yabancı sermaye girişinin olacağından bahsediyor. Ancak bu para bir anda gelmez. İki, üç yıllık bir süreçte gelir. Bu girişlerle döviz kurunda aşağı yönlü bir baskı yapacaktır. Fakat ‘döviz kuru 15 liraya inecek’ beklentisi de gerçekleşmez. Eğer gerçekleşirse kurun 30 liraya yükselmesinden daha kötü bir senaryo olur. İhracat yarıya iner, ithalat üç katına çıkar. Cari işlemler açığı finanse edilemez bir boyuta gelir. Ciddi bir kriz içinde kriz daha yaşarız.
“Merkez Bankası bu durumu önlemek için bir baraj çeker ve kur bu seviyeye düşmesi önlenir. Merkez Bankası’nın baraj çekme amacı kurların düşmesini engellemek kadar rezervlerin artmasını da sağlamak olacaktır. Şu an Merkez’in rezervleri eksi seviyede. Türkiye Cumhuriyeti rezervlerinin 50-100 milyar dolar civarında olması lazım. Bu nedenle kurların 19-21 seviyesinde kalacağını tahmin ediyorum.” (Kısa Dalga)