Gülsen Solaker
ABD ve Türkiye arasında F-16 görüşmeleri devam ederken Rusya'dan dün Türkiye ile S-400 hava savunma sisteminin ikinci partisinin sözleşmesinin imzalandığına ilişkin bir açıklama gelmesi, şaşkınlık yarattı. Rus haber ajansı TASS'a konuşan Rusya Federal Askeri-Teknik İşbirliği Servisi Direktörü Dmitri Şugayev açıklamasında ayrıca ikinci parti ile ilgili anlaşma kapsamında S-400 hava savunma sisteminde yer alan parçaların bir kısmının Türkiye'de üretileceğini de söyledi.
Şugayev'in ajansa düşen sözlerinin ardından gözler Ankara'ya çevirilirken Savunma Bakanlığı Başkanlığı (SSB) da "Yeni bir gelişme söz konusu değil. İlk gün yapılan anlaşmaya göre süreç devam etmektedir" şeklindeki kısa bir açıklama ile yetindi.
ABD Dışişleri Bakanlığı'ndan da bir açıklama geldi. Bakanlık Sözcüsü Ned Price, Washington'da dün düzenlenen bir basın toplantısında Türkiye ve ABD arasında başlayan F-16 görüşmelerine dikkat çekilerek Kremlin'in açıklamasına ilişkin sorulan sorulara yanıt verdi. "Bu konuda yeni bir gelişmeden haberdar değiliz" diyen Price, Türkiye'ye dolaylı bir uyarıda bulundu. Price, "Rusya'nın Ukrayna'ya karşı acımasız ve haksız savaşında tüm ülkelerin Rusya'nın savunma sanayisi ile işbirliğinden kaçınması her zamankinden daha fazla hayati önem taşıyor. Zira bu onları yaptırım riskine sokar" ifadelerini kullandı.
Haberlerin uluslararası ajanslarda yer almasıyla konu piyasalarda da etki yaparken, Türkiye'nin risk priminin yeniden artışa geçtiği ve borsanın olumsuz etkilendiği gözlendi.
Rusya'nın açıklaması ne anlama geliyor?
Kremlin'den özellikle ABD ile Türkiye arasında F-16 uçağı alımı ve modernizasyonu ile ilgili bir süredir devam eden teknik düzeydeki görüşmelerin dördüncüsü Washington'da yapılırken böyle bir açıklamanın gelmesi kafalarda soru işareti yarattı.
Peki Türkiye'nin ABD'nin karşı çıkmasına rağmen satın aldığı tartışmalı S-400 hava savunma sistemi ile ilgili yeni bir gelişme gerçekten var mı? Eğer yoksa Rus yetkililer neden bu açıklamayı yapma gereği duydu?
Ekonomi ve Dış Politikalar Merkezi (EDAM) Direktörü Sinan Ülgen, bu sorulara yanıt verirken öncelikle Rusya ile imzalanan S-400 anlaşmasının toplam 2,5 milyar dolarlık bir paket olduğunu ancak bu anlaşmaya göre ikinci parti S-400'ün "opsiyonel" kılındığını hatırlatarak Türkiye'nin şimdiye kadar bu miktarın 1,3 milyar dolarını ödediğini belirtiyor.
Rus yetkililere dayanan dünkü haberlerin "sanki bu anlaşma içindeki ikinci parti opsiyonunun hayata geçirildiği" izlenimi verdiğini ancak bunun doğru olmadığının SSB tarafından açıklandığını söyleyen Ülgen, Rusya resmi ajanlarından bu haberlerin yayımlanmasını "dezenformasyon" olarak nitelendiriyor. Ülgen'e göre Rusya'nın amacı ABD'deki F-16 görüşmelerini zorlaştırmak olabilir.
Milli Savunma Bakanlığı'ndan bir heyet F-16 tedariki ve modernizasyonu teknik görüşmeleri için ABD'de hafta başı temaslara başlamıştı.
Ülgen, Türkiye için bu konjonktürde hem F-16 uçaklarını hem de ikinci S-400'leri almanın mantığı olmadığını söyleyerek şu değerlendirmeyi yapıyor:
"Zaten ikinci parti S-400 alınacaksa F-16 paketi ölür. Ona ne Beyaz Saray desteği olur ne de Kongre'den geçer. Dolayısıyla Ankara'nın hem onu yapalım hem onu alalım anlayışına sahip olduğunu düşünmüyorum. Şu anda öncelik olan F-16'lar."
Türkiye ve Rusya ikinci parti S-400 imzaladı mı?
Dış politika uzmanı Aydın Sezer de S-400'lerin ilk iki bataryasının Türkiye'ye sevkinin ardından sürecin devam ettiğine yönelik açıklamalar yapıldığını anımsatarak Ukrayna savaşıyla birlikte şimdiye kadar bu konuda çok ses çıkmadığını ancak konunun dünkü açıklamalarla yeniden gündeme geldiğini ifade ediyor.
Rusya'nın açıklamasının Türkiye'de sanki "yeni bir anlaşma imzalandı" gibi algılandığını belirten Sezer, ancak Şugayev'in anlaşma için "yeni imzalandığını" değil, "imzalandığını" belirttiğine de dikkat çekiyor.
Sezer, bu son gelişmelere dair iki farklı yaklaşım bulunduğunu ve birinin Rusya'nın F-16 görüşmelerini etkilemek istediği yorumu olduğunu söyleyerek buna kendisinin ihtimal vermediğini çünkü Rusya'nın bu aşamada Erdoğan'ı zor durumda bırakmak istemeyeceğini ifade ediyor.
İkinci ihtimal olarak ise Türkiye'nin bilgisi dahilinde Rusya'ya yaptırılan bir açıklama olabileceğini kaydeden Sezer, müzakere masasında ABD'ye karşı daha güçlü olma amacı taşıyabileceği yorumu yapıyor.
Sezer, "Buradan çıkan temel sonuç bence şu; Türkiye hala ikinci parti S-400'lerle ilgili masada. Benim şahsi görüşüm bunun imzalandığı ya da paraflandığı yönünde" değerlendirmesini yapıyor.
S-400 süreci nasıl gelişmişti?
Türkiye, 2000'lerin başından itibaren hava savunma sistemini güçlendirmek amacıyla çeşitli ülkelerdeki sistemlere dair arayışa girmişti.
ABD ile Patriot sistemi için "teknoloji transferi olmayacağı" gerekçesiyle anlaşamayan Türkiye, Eylül 2017'de Rusya Federasyonu ile "acil ihtiyaç" kapsamında iki filo (4 batarya) S-400 Hava Savunma Füzesi Sistemi tedariki ile ilgili olarak 2.5 milyar dolar değerinde bir anlaşma imzaladı.
Bu anlaşma ile Türkiye, Rusya'dan S-400 tedariki gerçekleştiren ilk NATO ülkesi oldu ve başta ABD olmak üzere müttefiklerin tepkisini çekti.
S-400'lerin satın alınması ve ardından teslimi sürecinde ABD sert tepki gösterdi ve Washington Türkiye'yi F-35 savaş uçağı projesinden çıkarttı. Ayrıca Türkiye için üretilmiş olan F-35 uçaklarının teslimatı da durduruldu ve savunma alanında Türkiye'ye bazı yaptırımlar uygulamaya kondu.
Türkiye ile Rusya arasında ikinci parti S-400 tedariki ise yine imzalanan bu anlaşma çerçevesinde eskiden beri gündemde olan bir konu. Türkiye Rusya'dan S-400 aldığı gerekçesiyle F-35'ten çıkarılmasının hemen ardından 26 Eylül 2021'de Amerikan CBS kanalına konuşan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, yeni bir parti S-400 hava savunma sistemi alma konusunda ısrarını koruduğunu belirtmişti.
Savunma Sanayii Başkanı İsmail Demir de Nisan 2002'de TRT'de çıktığı yayında konu ile ilgili konuşmuş ve Türkiye'nin Rusya ile masaya başından beri iki sistem için oturduğunu kaydetmişti. Demir süreci, "Proje, tek bir proje. Bir proje yaptık, ikinci bir projeyi yapacak değiliz. Biz bunun 1. partisini aldık, 2. partiyi de hemen akabinde teslim alabilirdik ancak orada bu sürecin önemli parametrelerinden bir tanesi teknoloji transferi ve ortak üretimdi. Bu konudaki müzakerelerin biraz zaman alması neticesinde sürecin devamı zamana yayıldı" sözleriyle anlatmıştı.