Maraş merkezli 7.7 ve 7.6 büyüklüğündeki iki büyük depremin vurduğu yerlerden biri de Hatay… Kentte günlerdir yardım çığlıkları yükseliyor. Hatay’a gitmek için dün sabah 8 gibi Ankara’dan yola çıkıyoruz.
Yola çıkarken her tarafta insanlar yardım toplamaya çalışıyor, benzin su ve gıda depolamaya çabalıyordu. Kimileri de bizimle aynı istikamete doğru yola çıkıyordu.
Adana - Antakya otoyoluna girdiğimizde ambulans sesleri de bize eşlik etmeye başladı. Bir tarafta cenaze araçları ile birlikte kayıplarını son yolculuğuna uğurlamaya giden depremzedeler bir tarafta ise yardım araçları hayatta kalanların yarasını sarmaya gidiyordu.
Yardım araçları içinde diğer ülkelerden de araçlar vardı. Kuzey Makedonya, Slovenya bunlardan bazılarıydı.
Mola için durduğumuz yerde herkes yakınını arıyor ve ulaşmayı başaranlar “İyi misin” sorusuna yanıt arıyordu. Tekrar yola çıktığımızda ve kente yaklaştıkta artık trafik neredeyse milim milim ilerliyordu. Vinçler, kepçeler, arama kurtarma araçları da deprem bölgesine doğru ilerliyordu. Depremin üzerinden saatler geçmişti. Aklımdan ilk geçen şu oldu; “İki gün önce gitseler belki enkaz altından insanlar sağ çıkarılacaktı…” Bunun yanıtını bir süre sonra görecektik zaten…
Trafik artık iki yönlüydü bir yanda yardım için gidenler bir yandan yanlarına aldıkları birkaç parça eşyayla kenti terk edenler… Ve elbette cenaze araçları…
İki gün önce gelseydi...
Gece saatlerinde varabildiğimiz Hatay’da ilk durağım Samandağ oluyor. Arama kurtarma çalışmalarına denk geliyorum. Canlı çıkarılan insanlar acılara bir nebze teselli oluyor. Sabahın ilk ışıklarıyla yıkımla da yüz yüze geliyoruz. Profesyonel arama - kurtarma ekipleri dün itibariyle gelmiş.
Konuştuğum herkes aynı şeyi anlatıyordu: "İki gün önce yardım gelseydi enkaz altında kalanların çoğu kurtarılabilirdi…”
Konuştuğum kişilerden biri bir fotoğraf gösteriyor: “Daha bir önce enkaz altındaydı ve onunla konuşuyorduk” diyor. Ama şimdi ölü çıkaracaklar…”
Kimsenin enkaz altında kalanlar için umudu kalmamış…
Samandağ Belediyesi’nin tam arkasındaki enkazda bir kişi iki kızı ve eşini bekliyor.. Konuşacak mecali kalmadığını söylüyor. Enkazdan gelecek en küçük sesi bekliyor.
Atatürk Mahallesi’nde yıkılan Tokmak Apartmanı’nın enkazından düne kadar ses geldiğini söylüyorlar. Orada bulunanlar biri bebek iki kişinin cenazesine ulaşmış. “Vücudu sıcaktı” diyorlar “Profesyoneller geldi kurtulurdu” belki…
" />
Kentteki benzin kuyruğundaki bir genç yaralanmış ellerini gösteriyor : “Bizim evimiz yıkılmadı ben buraya yardıma geldim… insanları kendi ellerimizle kazıyarak çıkarıyoruz…”
Samandağı'nda yaşayan Aynur Rencüzoğulları da şunları anlatıyor: "Göçük altında kalan çocuğun feryadını duydum, çorba bile içti… Ama kurtulamadı, ekipleri geç geldiği için..."
56 yaşındaki İsmail Tokmak, 56 yaşında tır şoförü. Deprem olduğunda Azerbaycan'daymış... "İki çocuğum eşim bütün ailem enkaz altında... Buradakiler kendi çabalarıyla kızımı çıkarmışlar... Bütün ailem gitti bir tek ben kaldım..."