Gülsen Solaker
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Rus işgali altındaki Ukrayna bölgelerinde "referandum" kararı alınması sonrasında bugün kısmi seferberlik ilan etmesi, savaşın tahmin edilenden daha uzun ve şiddetli geçeceğine ilişkin işaretleri artırdı. Bu durumun, Türkiye'nin izlemeye çalıştığı denge politikasını da daha zorlaması bekleniyor.
Putin bu sabah televizyonlardan canlı yayınlanan konuşmasında kısmi seferberlik ilan ettiklerini ve Rusya'nın kontrolündeki bölgeleri savunacaklarını açıklayarak, "Ülkemizin toprak bütünlüğü tehdit edildiğinde Rusya'yı ve halkımızı korumak için elimizin altında olan tüm araçları kesinlikle kullanacağız. Bu bir blöf değildir" ifadelerini kullandı.
Putin'in bu kararı Ukrayna ordusunun son haftalarda yaptığı karşı taarruz ile ülkenin doğusundaki bazı bölgeleri ele geçirmeye ve Rus birlikleri karşısında zaferler kazanmaya başlamasının ardından geldi. Ukrayna, Harkiv bölgesinde son altı günde 8 bin kilometrekarelik alanı geri aldığını açıklamıştı.
Kısmi seferberlik savaşı şiddetlendirir mi?
Peki şimdiye kadar Ukrayna'ya resmen savaş ilan etmeyen ve işgali "özel askeri operasyon" diye tanımlayan Rusya'nın son aldığı kısmi seferberlik kararı ne anlama geliyor ve savaşı daha da uzatarak, şiddetlendirir mi?
İstanbul Nişantaşı Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Ali Semin, yeni kararı savaşta gelinen yeni bir aşama olarak niteleyerek, şunları söylüyor:
"Putin'in kısmi seferberlik ilan etmesi savaşın artık çok yakın bir zamanda bitmeyeceğinin bir tezahürü. Bir ülke neden kısmi seferberlik ilan eder? Daha önce neden etmedi mesela? Bunun iki sebebi var; ya şu anda askeri güç olarak yıprandığını hissedip ilan etti ya da bu savaşı stratejik olarak ikinci aşamaya geçirerek daha da büyük bir savaş haline getirmek istiyor."
Rusya son kararı kapsamında 300 bin kadar yedeği askere almayı planlıyor.
Dış Politika Analisti Aydın Sezer'e göre de savaş artık cephede daha da "sertleşecek." Sezer, 300 bin asker alımının bunu gösterdiğini belirterek, sözlerini şöyle sürdürüyor:
"Bu kararın alınmasının arka planında daha önemli bir siyasi gelişme daha var. O da önümüzdeki günlerde yapılacak referandumlar. Bu referandumlardan sonra Rusya'ya katılma kararı çıkarsa ki buna kesin gözüyle bakılıyor, Rusya bu bölgeleri kelimenin tam anlamıyla ilhak etmiş olacak. Dolayısıyla savaş bu bölgelerde bundan sonra Ukrayna topraklarında değil, Rusya topraklarında cereyan eden bir savaş haline gelecek."
Sezer, referandumdan sonra Batı'nın Ukrayna'ya vereceği silahlarla ayrılıkçı topraklara yönelik bir saldırı gerçekleştiğinde artık resmen Rusya'ya yönelik bir saldırı olarak algılanacağına işaret ederek, Putin'in bunun ön hazırlığını yaptığını belirtiyor.
Ukrayna'nın işgali yaklaşık 7 ayı geride bırakırken, Rusya'nın kontrolüne aldığı ayrılıkçı bölgelerde 23-27 Eylül tarihleri arasında Rusya'ya katılmak için "referandum" düzenlenmesi bekleniyor.
Barış için hâlâ şans var mı?
Türkiye bir süredir savaşan iki tarafı Antalya'da daha önce yaptığına benzer şekilde yeniden masaya oturtmaya çalışıyordu. Erdoğan BM Genel Kurul konuşmasında "Her iki tarafa da krizden onurlu çıkış imkanı verecek makul, adil ve uygulanabilir bir diplomatik çözümü beraberce bulmamız gerekiyor" demişti.
Peki barış görüşmeleri için hala bir şans var mı?
Moskova'da yaşayan Rusya uzmanı Ümit Nazmi Hazır'a göre savaşın uzaması ve sertleşmesi ihtimalinin yanı sıra bir başka olasılık Putin'in hem referandumları hem de kısmı seferberlik kararını masada elini yükseltmek için öne sürmüş olabileceği.
Hazır, Rus liderin ayrılıkçı bölgeleri de referandumla kendisine bağlayıp ileride bir anlaşma olması durumunda elini biraz daha yüksekten açmak isteyebileceğini belirterek, "Benim gözlemim bundan sonraki süreçte görüşmelerin yine olabileceği yönünde. Bence Putin masaya oturma sürecini başlatmadan önce böyle geniş çaplı hamlelerle tansiyonu yükselterek hazırlık yapıyor" diyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan en son ABD'de PBS kanalına verdiği demeçte de Putin'le son görüşmesine atıfta bulunarak "Kendilerinin de aslında bu işi artık bir an önce bitirmenin gayreti içerisinde olduğunu anladım. Bu gidişin sıkıntısı büyük" demişti.
Ancak gelinen aşamada Dr. Semin'e göre barış artık daha uzak bir ihtimal. Semin, Türkiye'nin şu anda Rusya ile çok sayıda alanda işbirliği yaptığını, sadece doğal gaz değil Suriye, Doğu Akdeniz ve S-400'ler gibi başlıkların da ilişkilerin farklı boyutları olduğunu anımsatıyor.
Diğer yandan son dönemde Batı ülkelerin Türkiye'ye karşı tutumlarını, ABD'nin Türkiye'yi sıkıştırmak için Yunanistan'a destek verdiğini ve Dedeağaç'ta üs kurduğunu hatırlatan Semin bütün bunlara bakıldığı zaman uluslararası ilişkiler sisteminde Türkiye'nin yapacağı hamlelerin "çok belli ve net" olduğunu belirtiyor. Semin, ancak bu konjonktürde Türkiye'nin arabuluculuk girişimlerini doğu nezdinde yürütmeye çalıştığına işaret ederek, Türkiye'nin "bunu Rusya'yla ve doğu bloğuyla yürütmeye çalıştığını görebiliyoruz" diyor.
Türkiye'nin denge politikası zora girer mi?
NATO üyesi Türkiye savaşın başladığı 24 Şubat'tan bu yana iki tarafla da ilişkilerini sürdürerek "denge politikası" takip etmeye çalıştı ve bu konumu sayesinde tahıl koridoru anlaşması gibi bazı kazanımlar da sağladı. Ancak özellikle Semerkant'taki Şangay İşbirliği Örgütü Zirvesi'nde Putin ile sergilenen yakın dostluğun ardından dengenin bozulmakta olduğu yorumları yapıldı.
Şimdi ise gündemde kısmi seferberlik kararıyla savaşın uzaması ve daha şiddetlenmesinin Ankara'nın denge politikasını daha da zorlayıp zorlayamayacağı gibi önemli bir soru işareti bulunuyor.
Aydın Sezer, Türkiye'yi artık daha zor günlerin beklediğini söyleyerek, "Bundan sonraki süreçte NATO'dan gelecek telkinler ve talepler konusunda Türkiye'nin ne yapacağı büyük bir soru işareti" diyor. Sezer'e göre, Erdoğan yine her iki tarafı da idare etmeye yönelik olarak günü kurtarma çabasıyla bu işi götürebileceği kadar götürmeye çalışacak ama eninde sonunda tercih yapması gereken bir durum ortaya çıkabilir.
Rusya'nın son adımlarının ardından ise Batı ülkelerinin bir yandan Ukrayna'ya askeri teçhizat desteğini artırırken aynı zamanda yeni yaptırımları uygulamaya koyabileceği belirtiliyor. Batı'da Putin'e karşı açıklamaların dozu da giderek yükseliyor.
Hazır'a göre Türkiye'nin politikalarını biraz da savaşın seyri belirleyecek. Savaşın şiddetlenmesi durumunda Ankara'nın da daha net bir pozisyon seçmek zorunda kalabileceğine işaret eden Hazır, kendisi tercih yapmak istemese bile bir NATO üyesi olduğu için Batı'nın bunun için zorlayabileceğini kaydediyor.
Tahıl koridorunun geleceği ne olur?
Savaşın şiddetlenmesi durumunda son haftalarda Rusya'dan yapılan açıklamalarla geleceği tehlikede görünen tahıl koridoru anlaşmasının uzayıp uzamayacağı da merak konusu.
Semin'e göre tahıl koridoru sürdürülmek isteniyor ancak Rusya'nın tahılların Afrika'ya gitmediğini söyleyerek tepki göstermesinde haklılık payı var. 120 günlük anlaşmanın ilk süresinin bitmesinin ardından koşullu olarak ve "şu ülkelere ve şu kıtaya gidecek" denilerek yeniden çözüm arayışlarına girilebileceğini belirten Semin, "Bunda Türkiye tarafsız ve dengeli bir ülke olarak rol alabilir diye düşünüyorum" yorumu yapıyor.
Sezer ise Kasım ayında dolacak olan ilk sürenin ardından Putin'in bu ablukayı kaldırmaya devam edip etmeyeceği konusunun şu anda büyük bir muamma olduğunu ifade ediyor.
Konunun bir başka boyutunu ise sanılanın aksine Ukrayna'dan çıkan tahılın neredeyse yüzde 20'den fazlasının zaten Türkiye'ye gelmesi olarak gösteren Sezer, bu süreçte kazanan asıl tarafın dünyanın en büyük makarna ve un ihracatçısı ülkelerden bir tanesi olan Türkiye olduğunu belirtiyor.