Muhalif seçmenlerin çok önemli bir bölümü Kılıçdaroğlu'nun belli başlı tek aday olarak seçimlere girmesinden korkuyor ve bunun için haklı sebepleri var.
Toplumsal çoğunluğu oluşturan Sünni Türklerde Alevilere ve Kürtlere yönelik mezhepçi ve milliyetçi önyargılar var ve Kılıçdaroğlu tek aday olursa üç-dört ay boyunca bu kesimler başta olmak üzere tüm toplumun üzerine Alevi ve Kürt düşmanlığından ibaret bir kanalizasyon boca edilecek. Üstelik bunu aklınıza gelebilecek tüm resmî ve gayriresmî kanallar üzerinden yapacaklar: Diyanetinden tarikatlarına, devlet ve saray medyasından, atıyorum Tarım Bakanlığı'na kadar aklınıza gelebilecek –Saray’ın kontrolündeki– tüm mecra ve kurumlar Kılıçdaroğlu'nu Alevilerin ve Kürtlerin adayı olarak gösterip, Sünni Türk seçmeni ondan uzaklaştırmaya çalışacak.
Hiç düşündünüz mü, neden Saray yarım yamalak da olsa bir Alevi açılımı yaptı, neden Bahçeli Alevilerin en önemli talebi olan "cem evlerine ibadethane statüsü tanınsın" talebini kabul edip, bir de arsasını bir Alevi derneğine bağışladı?
Tek bir sebeple: Kılıçdaroğlu'na "gel gel" yapıyorlar. "İçin rahat olsun, vallahi de Aleviliğini sana karşı kullanmayacağız, korkma aday ol!" diyorlar. Aynı sebeple Kılıçdaroğlu'nun adaylığını istemeyen muhalif kesimlere de "içiniz rahat olsun, Kılıçdaroğlu'nun adaylığına karşı çıkmayın, vallahi bunu ona karşı kullanmayacağız" diyor, böylece muhalefet içindeki Kılıçdaroğlu çekincesini ortadan kaldırmaya çalışıyorlar.
Yalan söylüyorlar. Kılıçdaroğlu tek aday olarak seçime girerse en az üç dört ay boyunca memleketin üstüne bir Kürt-Alevi düşmanlığı lağımı boca edecekler.
Peki çoklu adayla seçime girilirse ne olur?
Aslında Kılıçdaroğlu da bu taktiğe kapı araladı birkaç gün önce; herkesin kendi adayını çıkarması da seçenektir, değerlendirilebilir, türü bir şey söyledi. Yani İYİP adaylığına blokaj koyarsa, yine de aday olup, "o zaman herkes kendi adayını çıkarsın" diyebileceğini ima etti.
Neden olmasın?
Saray iki tur arasındaki 15 günde alavere dalavere çevirir, o yüzden tek aday çıkarıp, onu ilk turda seçtirmek şart diyorlar. İyi de Saray'ın bugün itibarıyla ayları var alavere dalavere için, fazladan ne yapabilecek o son 15 günde?
Çok zayıf bir argüman bu, geçiniz.
Tek adayı savunanların bu argümanı çok zayıf ama çok aday için çok güçlü bir argüman öne sürülebilir: Kılıçdaroğlu tek aday olursa üç-dört ay boyunca Alevi-Kürt düşmanlığından ibaret bir kanalizasyon boca edilecek toplumun üstüne. Ama çoklu seçimde bunu yapamazlar, son 15 güne ertelemek zorunda kalırlar bu kepazeliği, o da ikinci tura Kılıçdaroğlu kalırsa.
2018'deki seçimleri hatırlatıp, "bu taktik denendi ve başarısız oldu, niye aynı şeyi yapalım?" diyecekler olabilir. Elma ile armudun kıyaslanmasıdır bu. O seçime gidilirken AKP ve MHP (bir önceki seçim itibarıyla) yüzde 60'ın üstünde bir maksimum seçmen havuzuyla seçime girdi, enflasyon yüzde 10'lar civarındaydı, dolar 4,5 liraydı, ekonomik kriz yoktu, saray ve tek adam sistemi yıpranmamıştı. Sonuç olarak yüzde 52'yle çıkabildiler seçimden. Şimdi (bir önceki seçim itibarıyla) yüzde 52'lik bir maksimum seçmen havuzuyla seçime giriyorlar, resmî enflasyon yüzde 85, dolar 18,6 lira, ekonomik kriz var ve Erdoğan ile saray rejimi inanılmaz ölçüde yıpranmış durumda. 2018 elma ise, 2023 armut bile değil, olsa olsa hıyardır ve adil bir seçimde o hıyarın kime kalacağı yukarıda özetlenen tablodan net olarak anlaşılabilir.
Üstelik çoklu aday seçeneğinde Kılıçdaroğlu korkusu büyük ölçüde ortadan kalkar. İkinci tura Kılıçdaroğlu kalırsa kimsenin söyleyeceği bir şey kalmaz, bunu anasının ak sütü gibi hak etmiş olur ve Ekmelettin'e bile oy vermiş muhalif seçmen haydi haydi (ya da isterseniz "tıpış tıpış") gider Kılıçdaroğlu'na oyunu verir. Muhalefet, hatta CHP içindeki "Kılıçdaroğlu" bölünmesi son bulur.
Yani 2018 koşullarında işlememiş çoklu aday taktiği 2023 koşullarında pekâlâ çok iyi işleyebilir.
Bana öyle geliyor ki İYİP de bu seçeneği kabul edecektir. Zira göstereceği adaya Kılıçdaroğlu'nun seçilemeyeceğinden korkan diğer parti seçmenleri ve bir kısım CHP seçmeni de oy verebilir. Kılıçdaroğlu ve sevenleri de itiraz etmez buna; zira ikinci tura kalma ihtimali en yüksek aday Kılıçdaroğlu'dur ki İYİP'in Mansur Yavaş'ı aday göstermesi bile bu durumu değiştirmez. (İmamoğlu seçeneği artık masada değil, kimse o riski alamaz.)
Tekrar: Son 15 gün korkusu yersiz; Saray rejiminin iki tur arasındaki 15 günde yapabilip de birinci turdan önce, yani önümüzdeki aylar boyunca yapamayacağı hiçbir şey yok. Ama çoklu adayla gidilirse, Saray’ın önümüzdeki aylar boyunca yapamayıp, yalnızca son 15 günde yapabileceği, süre yetersizliği nedeniyle de etkisi çok sınırlanacak çok önemli bir şey var: Kılıçdaroğlu'nu Kürtlerin ve Alevilerin (ve hatta Ermenilerin) adayı olarak gösterip seçmen çoğunluğunun milliyetçi ve mezhepçi önyargılarını kaşımak, hatta kanırtıp kanatmak.
Seçime çok adayla gidelim. Hepimiz biliyoruz ki, 2018'de olduğu gibi Erdoğan'ın ilk turda seçilme ihtimali sıfır. Oysa "tek aday" taktiğini savunanların en önemli gerekçesi Erdoğan'ın ilk turda seçilmesi korkusu değil mi?
Artık geçerli olmayan bir gerekçeden geçerli bir taktik türetilemez.
Seçime çok adayla gidelim. Kılıçdaroğlu ikinci tura kalırsa, en Kılıçdaroğlu düşmanı muhalif seçmenler bile sesini kesip, ikinci turda Kılıçdaroğlu'nun arkasında toplanabilirler.
Seçime çok adayla gidelim. Saray aylar boyunca toplumun üstüne Kürt ve Alevi düşmanlığı boca edemesin. Bu puştluk için ellerinde kala kala yalnızca 15 gün kalsın.
Seçime çok adayla gidelim. Muhalif seçmenlerin tamamı ilk turda gönül rahatlığıyla içine en çok sinen adaya oy vermeye gidebilsin. Bu durumda Erdoğan ilk turda yüzde 40'ı bile bulamaz ve ikinci tura çok zayıf girer. AKP'liler bile ikinci turda kazanmaları için şart olan 10 puandan fazla oyu nereden bulacaklarını açıklayamaz. O son on beş günde muhalefetin kazanacağı inancı inanılmaz ölçüde güçlenmiş, pekişmiş olur.
Seçime çok adayla gidelim. Böylece Kürtler de ilk turda kendi adaylarına gönül rahatlığıyla oy verebilirler ve ikinci tura kalan muhalif aday "PKK'nin, HDP'nin adayı" diye damgalanamaz.
Seçime çok adayla gidelim. Bir de sosyalist aday çıkartalım ve ben ve benim gibiler çok istemelerine rağmen kendilerinden hep esirgenmiş şeyi yapabilsinler: Ufku, bilinci, yüreği ve vicdanı kapitalizmle sınırlanıp kararmamış bir sosyalist adaya oy verebilsinler. Bakalım gerçek bir ufuk, gerçek bir bilinç, gerçek bir yürek ve gerçek bir vicdan bu memlekette kaç kişide var?
Not: Son cümleye "Ne yani, sosyalist olmayanlarda bunlardan yok mu?" diye sorup, itiraz yükseltebilecekler çıkabilir. El cevap: Evet, yeterince yok.