CHP Genel Sekreteri Selin Sayek Böke, “Zor Soru” programının ikinci bölümünde Kısa Dalga Yayın Yönetmeni Kemal Göktaş’ın ekonomiyle ilgili sorularını yanıtladı. İç, dış borçlanma, kamu ihaleleri, faiz kararları, kamu – özel işbirliği modelini anlatan Böke, krizin devamlı hale geldiğini ve “buhran” denilen aşamaya geçtiğini söyledi.
“AKP BORCA DAYALI DÜZEN KURDU”
“Bu kurdukları düzen rantçı düzen, borca dayalı bir düzen” diyen Böke, şöyle devam etti:
“Kamunun kaynaklarını, halkın ödediği vergileri üretime, gelir yaratan alanlara yatırmadığınız, rant alanlarına yatırdığınız zaman o gelir açığının tasarruf açığını borç alarak kapatmak gerek.
AKP’nin kurduğu borçlu düzende şu anda Türkiye'nin dışarıya 450 milyar dolar borcu var.
YATIRIMCININ İKİ RİSKİ
Dışarıya borçlu olunduğu zaman faizleri gereğinden daha düşük seviyeye çekemiyoruz. Kaynak verenler diyor ki, ben size bu parayı verirken bir risk alıyorum.
Bu riski iki türlü tarif etmek mümkün. Bir tanesi verdiğin paranın geri ödenebilmesi riski. Yani Türkiye'de yeterince kaynak olmazsa bana bu parayı geri ödeyemez riskini görüyor yatırımcı. Çünkü kaynaklar doğru kullanılmıyor.
İkincisi de hukuk… İnsan hakları üzerinden tarif etmiyorum bunu. Yatırımcının, yatırımının güvence altına alınacağı bir hukuk düzeni talebi olur.
Bu iki durumdan yani gelir yaratan bir düzenden ve hukuk düzeninden uzaklaşıldıkça güven erozyonu oluşuyor. Dış sermaye de diyor ki, ‘yüksek faizi verirsen gelirim.” Bu da faizi düşürmeye engel yaratıyor.
Faizler arttığı zaman hepimiz etkileniyoruz.
“ZİKZAKLARIN GÜNAH KEÇİSİ MERKEZ BANKASI OLUYOR”
Faizi arttırsa olmuyor, düşürse olmuyor. Bunun sonucunda ne oluyor? Zikzaklar çiziliyor.
Merkez Bankası başkanına deniyor ki, faizleri düşürür, düşürüyor. Maliyetler ortaya çıkınca onu günah keçisi ilan edip onu bir tarafa attı. Bu sefer faizin biraz artmasına izin veriyor fakat diğer taraftan sıkışıyor. Yine başkanı değiştiriyor.
Temel sorun kurmuş olduğu düzenin yapısının bozukluğu. Dolayısıyla bu artık sürdürülebilir değil. Bu zikzaklar Türkiye'ye müthiş bir yük bırakıyor.”
“NORMAL EKONOMİDE PARA DEĞER KAZANIR”
Böke, kuralları işleyen, hukuk güvencesinin olduğu bir düzende faiz yükseldiği zaman para biriminin de değer kazandığını anlattı. Hem AKP’nin yarattığı hem de süregelen küresel düzen dolayısıyla “kriz” halinin sürdüğünü vurgulayan Böke, şunları söyledi:
“Bütün ülkelerin likidite üzerinden birbirine daha da bağlanmış olduğu bir düzen yoktu. Dolayısıyla küresel düzende de hırçınlaşmış vaziyette.
Bugün yaşadığımız krizler, reel sektöre doğrudan hayatımıza sirayet eden ağır yükler doğuruyor.
İşsizlik, yoksulluk, gelirsizlik… Sanal refahtan ziyade günü kurtarabilecek koşullara hapsolmuş vaziyetteyiz. Bu manada krizin sürekli hale geldiği, bu nedenle de ‘buhran’ diye tarif ettiğimiz bir evreye gelmiş vaziyette, ya da süreklilik kazanmış olan bir kriz…”
Kamu- özel işbirliği modelini de anlatan Böke, “CHP’nin iktidar olduğunda projelere el koyacağı” söylemini de şöyle açıkladı:
“Hepimizin vergileriyle yapılan projelerde kâr elde etme kısmı özel sektöre bırakıldı. Oysa tam tersinin olacağı iddia edilmişti. Biz kamu özel işbirliği projelerinde ortaya çıkan bu zarara son vermek kamu - özel işbirliği projelerini hemen kamulaştıracağız. Bunu yaptığınız zaman düzen hızla değişmeye başlayacak.
İlk anda kamulaştırılacak olan projeler kamu zararı yaratanlar olacak. Şirketlerin ismi, sahiplerinin kim olduğu önemli değil. Yasalar dahi diyor ki bir kamu zararı görürsen buna engel olmakla yükümlüsün.
“İKTİDAR KAMU ZARARINI SIR DİYE SAKLIYOR”
Şimdi bu iktidar ne yapıyor? Kamu zararını görüyor. Ticari sır diye saklıyor kendisi de ortaklaşarak zenginleşiyor. Biz de diyoruz ki hukuk devleti içerisinde doğru denetim mekanizmalarıyla kamu zararı tespit ettiğimiz anda o zarara göz yummayız. Bu projeler kamulaştırılacak altını çizelim. Bugünkü iktidarın aksine can ve mal güvenliğini de güvence altına alıyor olacağız.
Sadece geçen senenin bütçesi içerisinde 83 milyar lirayı aşkın bir paranın kamu özel işbirliği projelerine garanti ödemesi yapıldığını Ulaştırma Bakanı Meclis’te söylemişti. Bu 83 milyarla Türkiye'nin farklı bölgelerinde fabrikalar kurabiliriz.
Kamu zararı gördüğümüz her şeyi sonlandırmak zorundayız. Bu bir sorumluluk. Kamu adına harcama yetkisini üstlenen bir iktidarın kamuya zarar yaratıyor olması kabul edilemez, hesabının sorulması gerekir. Hukuk çerçevesi içerisinde hesap vermekten korkmayan bir demokratik iktidar tarif ediyorum.”