KTÜ Sürmene Deniz Bilimleri Fakültesi''nin 'Karadeniz Ekosistemini Korumak İçin Toplumsal Farkındalığı Artırarak Deniz Çöplerini Azaltma LitOUTer' projesi kapsamında sempozyum düzenlendi.
Türkiye'nin yanı sıra Gürcistan, Romanya ve Bulgaristan'dan temsilcilerin de katıldığı sempozyumda Karadeniz'deki kirlilikle ilgili yapılan araştırmaların sonuçları açıklandı.
KTÜ Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü'nce sahildeki 3 istasyonda 25 ile 100 metrekarelik alanlarda yapılan kirlilik çalışmasının sonuçlarında, bölgelerde en fazla atık kirliliğinin Gülcemal dolgu sahası ve çevresinde görüldüğü bildirildi.
'AĞLARA ÇOK FAZLA ÇÖP TAKILDIĞI ŞİKAYETİ GELİYORDU'
KTÜ Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü'nde görevli Doç. Dr. Koray Özşeker, Ortahisar'da Değirmendere'nin etkisi altında olan doğu bölgesi, Gülcemal dolgu alanına kadar uzanan yürüyüş yolu ile Ayasofya sahilinin bulunduğu batı bölgesi ve Ganita sahilinin bulunduğu merkez olmak üzere 3 istasyonda örnekleme ve takip yaptıklarını söyledi.
Balıkçılardan çok sayıda şikayet gelmesiyle çalışmaya başladıklarını anlatan Doç. Dr. Özşeker, "Dolgu alanı çevresinde balıkçı ağlarına çok fazla çöp takıldığı konusunda şikayetler alıyorduk. En fazla katık atık miktarı, tür ve çeşitliliğine de batı istasyonu olan dolgu sahasında rastladık. Hem dolgu sahası hem bölgemizdeki akıntının yönü ve şiddetine bağlı olarak doğudan batıya doğru akıntı söz konusu. Akçaabat ve batısındaki ilçelerin katı atıkları da buraya taşınıyor. Bu bölge, avcılığın yapıldığı koy şeklinde korunaklı bir alan. Taşınan malzeme burada birikiyor. Dolgu malzemesiyle birlikte zaten çok fazla karasal kaynaklı katı atık da deşarj edilmişti" dedi.
'EN FAZLA PLASTİK ATIK BULDUK'
Araştırmada, karşılaştıkları en fazla atık türünün plastik olduğunu söyleyen Doç. Dr. Özşeker, "Katı atıkları 8 kategoriye bölerek değerlendirdik. En fazla buluğumuz katı atık türü maalesef ki plastik oldu. Plastikten sonra metal ve tekstil türü katı atıkların miktarı da çok çıktı. En fazla atık miktarına sonbahar ve ilkbahar mevsimlerinde rastladık. Batı istasyonumuz olarak değerlendirdiğimiz 3'üncü istasyon, insanların yoğun olarak gezdikleri bir rekreasyon alanı. Buradaki kirlilik göze çok çarpıyordu ve dolgu alanı nedeniyle atık taşınımı çok fazlaydı. İnsanlar da burayı bilinçsizce kullanınca etkilerini gördük. Covid-19'un etkileri de bariz şekilde belliydi. Maske, dezenfektan şişeleri ve tek kullanımlık katı atık türlerine çok fazla rastladık" diye konuştu.
'KATI ATIKLAR DENİZLE BÜTÜNLEŞİYOR'
Kıyı kesimlerinde çalışmalarına rağmen çok fazla atıkla karşılaştıklarını belirten Doç. Dr. Özşeker, şöyle devam etti:
"Katı atıklar rüzgarla akıntıyla dalga etkisiyle bir şekilde denizle bütünleşiyor. Denize giren özellikle plastik gibi malzemeler hiçbir şekilde kaybolmuyor. Bunlar dolgu sahasına taşınan malzemeyle birlikte deniz tabanına da çökeliyor. Balık tutmak için ağlarını attıklarında çöplerin ağırlığı nedeniyle ağlarını kaldıramayan balıkçılar olduğunu da biliyoruz. Bir şekilde zaten bu denizi etkiliyor. Bölgemizde denizdeki katı atık kirliliğin ana kaynağı karasal kaynaklı. Dünyanın her yerine dolgu yapılıyor ama burada kullanılacak malzemenin daha dikkatli şekilde çevreye zarar vermeden nasıl yapılabilirliğini konuşmalıyız. Her bulduğumuz malzemeyle, içerisindeki etkenlerin ne olduğunu bilmeden denizi doldurmamamız gerekiyor. Ne yazık ki bölgemizde dolgu malzemelerinin içerisinde çok fazla miktarda katı atık mevcut. Maalesef karasal malzemelerde denizlerimizi doldurarak, zaten kirli olan denizimizi daha da fazla kirletiyoruz." (DHA)