Gülsen Solaker
Türkiye bölgedeki PKK/YPG unsurlarına yönelik uzun süredir yapmak istediği operasyona hafta sonu Suriye ve Irak için başlatılan Pençe Kılıç hava harekâtı ile başlarken, güvenlik uzmanları hava harekatının kara unsurlarıyla devam etmesini yüksek olasılık olarak görüyor ancak bunun zamanlaması için şartların olgunlaşması gerektiğine dikkat çekiyor.
Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) tarafından 2019 Mayıs ayında başlatılan ve Irak'ın kuzeyinde gerçekleştirilen "Pençe" serisi operasyonları İstiklal Caddesi'ndeki saldırının ardından hafta sonu Suriye'ye doğru genişletildi.
Millî Savunma Bakanlığı'nın sosyal medya adresinden "Hesap zamanı" ifadesiyle duyurulan harekât kapsamında "Irak’ın kuzeyindeki Kandil, Asos, Hakurk’un yanı sıra Suriye'nin kuzeyindeki Arap Pınarı, Tel Rıfat, Cizire ve Derik bölgelerindeki hedeflerin" eş zamanlı olarak ateş altına alındığı belirtildi. Vurulan hedefler arasında ilk defa Suriye'nin kuzeyinde Kürtlerin Kobani, Arapların Ayn el-Arab olarak adlandırdığı "Arap Pınarı bölgesi" de yer aldı.
Hava harekatının başlamasının ardından gözler kara harekatının yapılıp yapılmayacağına çevrilirken, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan Katar dönüşü uçakta yaptığı açıklamada harekatın "sürekliliğinin söz konusu olduğunu", karadan ve havadan gereken neyse yapmaya devam edileceğini, şimdiye kadarki hava bombardımanlarının sınırda Irak’ta 140 km güneye, Suriye'de 20 km güneye kadar indiğini söyledi.
Kara harekâtı ne zaman başlar?
Peki Türkiye’nin uzun zamandır yapmak istediği bu operasyonların devamı niteliğinde bir kara harekâtı ne zaman başlayabilir ve kapsamı ne olabilir?
Hava Kuvvetleri eski İstihbarat Başkanı Gürsel Tokmakoğlu, DW Türkçe’ye yaptığı değerlendirmede kara harekatının beklenmekte olduğunu söyleyerek şöyle konuşuyor:
"Bu harekât elbette şartlar uygun olunca yapılacaktır. Bu şartlar sadece ABD ile ilgili değildir ve aynı zamanda sahada belirli bir düzenin sağlanması, hazırlıkların tamamlanması olarak düşünülmeli."
Güvenlik ve Dış Politika Analisti Cahit Armağan Dilek de hava harekatları münferit ve kısa süreli değerlendirildiği için uluslararası toplumda daha az tepkiye yol açtığına işaret ederek, kara harekatının ise uluslararası hukuk açısından başka bir nitelik taşıyabileceğini belirtiyor.
Dilek, PKK ve YPG unsurlarınca Azez’deki Türk üssüne ve son olarak Karkamış’a yapılan son saldırıları ise Türkiye'ye kendilerince yanıt verme çalışmasının yanı sıra kara harekâtına zorlama olarak da değerlendiriyor ve şunları söylüyor:
"Sonuçta TSK’ya karşı dayanmaları mümkün değil. Askerler girdiği zaman onların hepsini dağıtır, bunu biliyorlar. Ama uluslararası baskıyı Türkiye'nin üzerine çekmeye, belki de bazı yaptırımlar uygulatmanın önünü açmaya çalışıyorlar."
Dilek, kara harekâtı için Türkiye topraklarından yeni bir askeri birlik göndermeye gerek olmayabileceğini çünkü bölgede zaten TSK güçlerinin bulunduğunu belirterek, "Oradaki birliklerimiz belki başka hedeflere yönlendirilebilir. Çünkü bizim kontrol ettiğimiz alanların hemen dış sınırlarında PKK, PYD'ye ait noktalar var" diyor.
Gaziantep'in Karkamış ilçesine bugün havan topu ve roket ile saldırı gerçekleşmiş ve biri çocuk biri öğretmen iki kişi hayatını kaybetmişti.
ABD’nin Ankara Büyükelçiliği saldırıyla ilgili bir kınama mesajı yayınlayarak, "Bu şiddeti ve haklı görülemeyecek saldırıyı güçlü bir şekilde kınıyoruz" dedi.
Bir sonraki hedef Menbiç mi?
Güvenlik Politikaları Uzmanı Hasan Selim Özertem bundan sonraki hedeflerden birisinin Menbiç olabileceğini düşünüyor.
Ankara'dan daha önce yapılan farklı açıklamalarda PKK'nın Suriye ayağı olarak nitelendirilen YPG unsurlarının temizlenmesi için başlatılacak operasyonun hedefi olarak Tel Rıfat ve Menbiç gösterilmişti. Türkiye’nin burada 30 kilometre derinliğinde bir güvenli bölge oluşturmak istediğine dair de haberler yayımlanmıştı.
Özertem, Menbiç'in 2018'den bu yana hem ABD ile hem Rusya'yla sürekli olarak konuşulan bir alan olduğunu belirterek, PKK’nın buradan militanlarını hâlâ çekmemiş olduğunu ve İstiklal Caddesi’ndeki son saldırının ardından buranın Türk yetkililerce işaret edilmesini önemli bulduğunu aktarıyor.
İçişleri Bakanı Soylu, Mersin ve İstiklal Caddesi saldırılarının Menbiç’te planlandığını söylemişti.
ABD ve Rusya’nın tepkileri ne olur?
Bu arada Türkiye’nin şu anda sadece hava harekâtı ile sınırlı tuttuğu bu adımına karşılık ABD ve Rusya'dan gelebilecek tepkiler de dikkatle takip ediliyor.
Türkiye, ABD’nin Suriye’deki YPG güçlerine verdiği silah ve eğitim desteğinden uzun süredir rahatsız. ABD ise Türkiye'nin Suriye'deki askeri müdahalelerini desteklemiyor.
ABD'nin Erbil Başkonsolosluğu internet sitesinde harekât öncesi yayımladığı açıklamada, "Türkiye'nin Suriye'nin ve Irak'ın kuzeyinde askerî harekât düzenleyebileceğine dair haberler nedeniyle" vatandaşlarını uyarmıştı.
Bu arada ABD’nin Türkiye’ye F-16 satışı için onayı gereken ABD Kongresi’nin bazı üyelerinden operasyona karşı çıkan bazı tepkiler de gelmeye başladı.
Tokmakoğlu, kara operasyonu için değerlendirme yapılırken F-16 satışı gibi hususların dikkate alınmayacağını söyleyerek, "Türkiye F-16’ların şarta bağlı verilmesini zaten kabul etmedi" diyor.
Financial Times ise Beyaz Saray'ın Orta Doğu ve Kuzey Afrika Koordinatörü Brett McGurk'ün Türkiye'nin hava operasyonu sonrası Washington'un Türkiye'den "Suriye'nin kuzeydoğusundaki zor durumu daha da istikrarsızlaştıracak bir şey yapılmamasının garantisini istediği" açıklamasına yer verdi.
Tokmakoğlu, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile Erdoğan’ın Soçi‘de 5 Ağustos‘ta yaptıkları görüşmede Suriye ile ilgili olarak aralarında anlaştıklarını söyleyerek, "Temel amaç ABD'nin askerinin ve nüfuzunun Suriye’den çıkartılmasıdır. Bu hemen olacak bir şey değil ve sahadaki düzenlemeler buna ilişkin devam etmekte" yorumu yapıyor.
Diğer taraftan Türkiye’nin böyle bir operasyon düzenlemesine uzun zamandır yeşil ışık yakmayan Rusya da denklemdeki bir başka önemli ülke. Çünkü bölgedeki hava üstünlüğü Rusya’da.
Tokmakoğlu, hafta sonu yapılan hava harekâtı için Rusya'dan bir talepte bulunulmadığını belirterek, şunları ekliyor:
"Rusya zaten böyle bir operasyon için onay makamı değil. Türkiye isterse Suriye hava sahasını kullanabilir, Adana mutabakatı ve BM Sözleşmesi’nin 51. maddesi buna imkân verir. Ayrıca sadece hava harekatının yapılması uluslararası anlamda daha kabul edilebilir ve risksiz bir operasyon şeklidir."
Esad ile normalleşme süreci hızlanır mı?
Son gelişmelerdeki bir başka öne çıkan unsur da Ankara’nın Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad ile ilişki kurma sürecinin hızlanıp hızlanmayacağı.
Erdoğan, Endonezya dönüşü Suriye ve Mısır'la ilişkilerle ilgili soru üzerine "Siyasette ebedi dargınlık, kırgınlık, küslük olmaz. Vakti, zamanı geldiği anda oturur, değerlendirir, ona göre de bir yenilemeyi yapabilirsiniz. Şu anda Türkiye olarak bu konularda sıkıntılı olduğumuz ülkelerle ilişkileri yeniden ele alabiliriz, sil baştan yapabiliriz" demişti.
Dilek, Türkiye için en büyük tehdidi komşu ülkelerdeki federal yapılar olarak göstererek, Irak’ta geç kalındığını ancak Suriye’de bunun gerçekleşmesinin mutlaka önlenmesi gerektiğini söylüyor.
Bu arada Suriye'de çözümü ele alan süreç olan ve Türkiye, Rusya ve İran heyetlerini bir araya getiren Astana Zirvesi'nin 19'uncusu bu hafta Kazakistan'da düzenlenecek.
Özertem, Suriye’de çözüm için şu anda birkaç farklı sürecin farklı kanallardan ilerlediğini hatırlatarak, Esad’ın tüm bu görüşmelerden istifade ederek ve Rusya ile İran’ın desteğini alarak fiili pozisyonunu Suriye'de genişletmeye çalıştığına dikkat çekiyor. Özertem, sözlerini şöyle sürdürüyor:
"Eğer Esad'la bir görüşme söz konusu olursa PKK'nın alanının daraltılması gündeme gelebilir. Esad için öncelikle alanlardan birisi İdlib. İdlib'de gelecekte nasıl bir istikrar tesis edilecek, nasıl bir düzen kurulacak? Bunun henüz adı konmamış durumda. Esad ile Türkiye arasında yürütülecek bir diyalog önümüzdeki dönemde PKK'nın bölgedeki alanının en azından sınırlandırılması açısından etkili olacaktır."
Ankara ile Şam arasında tam bir normalleşme halen sağlanmazken, istihbarat yetkililerinin zaman zaman görüştüğü biliniyor.