79. Venedik Film Festivali’nde, Gezi davasında 18 yıl mahkumiyet alan sinemacı Çiğdem Mater’in mektubu okudu.
Mater, Bakırköy Cezaevi’nden Venedik’teki meslektaşlarına şöyle seslendi:
"Her gün dünyanın bir yerinden tutuklanmış sinemacıların haberini almamız boşuna değil. Yine de dayanışma ve küresel destekle, doğru yolda, doğru bildiklerimizi yaptığımızı her an hissediyorum. Tahran’daki bir hücrede ya da Kabil’de yeraltına çekilmek zorunda kalmış bir sanatçıda söylediklerimin karşılık bulacağına, bulduğuna eminim. Özgür zamanlarda, festivallerde buluşmak ümidiyle”
Söz konusu panele Venedik Film Festivali başkanı Alberto Barbera, Rotterdam Film Festivali başkanı Vanja Kalurdjercic, Amsterdam Belgesel Film Festivali başkanı Orwa Nyrabia, yönetmen Sinem Sakaoğlu, Avrupa Film Akademisi Başkanı Mike Downey ve İranlı yapımcı-yazar Kaveh Fernam katıldı.
Çiğdem Mater’in arkadaşı ve yönetmen Sinem Sakaoğlu şu konuşmayı yaptı:
"SES ÇIKARMAK SESİ KESİLMEYE ÇALIŞILAN MESLEKTAŞLARIMIZA SESLERİNİ GERİ VERMEK ADINA ÇOK ÖNEMLİ”
“Çiğdem Mater, eleştirel düşünen, bağımsız bir sinemacı. Venedik Film Festivali’nden ödüller almış bir yapımcı, bugün burada, aramızda olmalıydı. Onun yerine Gezi davasında saçma suçlamalarla 18 yıl ceza aldığı için İstanbul'da bir hapishanede. Çiğdem bir sabah 6’da bir film çekimi için, yani işini yapmak için bulunduğu bir kasabada kaldığı otel odasında gözaltına alındı. O gözaltıyla başlayan hukuki süreç, belki de hukuki taciz süreci demek daha doğru olur, üç yıl sonunda hapis cezasıyla sonuçlandı. Davanın Çiğdem'in de mahkemeye pek çok kere söylediği gibi kötü bir film senaryosunu andıran detaylarına girip bu saçma davaya meşruiyet kazandırmak istemiyorum.
Tek bir detayına değineceğim ki o da Çiğdem yapmadığı, yapmayı sadece düşündüğü, çekilmemiş bir film ile suçlanarak ceza aldı, ki film yapmak veya yapmayı düşünmek kanunen suç da değil. Bu tabii ki sadece Çiğdem özelinde bir durum değil, aynı davadan ceza alan belgeselci Mine Özerden, yakın zamanda tamamen uydurma suçlarla gözaltına alınan ve tutuklu yargılanan kurgucu Erhan Örs, yakın dönemde dava süreçleri ile taciz edilen diğer meslektaşlarımız. Hapisteki meslektaşlarımızın yanında, pek çok muhalif sinemacının maruz kaldığı sansür ve finansman kesintileri, genel bir iklime, baskı rejimine işaret ediyor. Bu durumda ses çıkarmak, buna karşı dayanışma göstermek, biz dışarıdakiler için olduğu kadar, sesi kesilmeye çalışılan meslektaşlarımıza seslerini geri vermek adına da çok önemli.” (ANKA)