Bilişim Hukuku Uzmanı ve İfade Özgürlüğü Derneği kurucularından Prof. Dr. Yaman Akdeniz, TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilen 'sansür yasası' için, "Türkiye’deki iletişimi ve bilgi akışını çok ciddi anlamda etkileyecek değişiklikler Meclis’te üzerinde çok fazla tartışma imkânı olmadan apar topar geçirildi” dedi.
AKP ve MHP’nin ortak hazırladığı, getirdiği hapis cezası ve yaptırımlar nedeniyle kamuoyunda "sansür yasası” olarak nitelenen 7418 sayılı "Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” dün gece TBMM Genel Kurulu’nda kabul edildi.
Kabul edilen yasa ile dev sosyal medya şirketlerinin ne şekilde tavır alacaklarının belirsiz olduğuna işaret eden Yaman Akdeniz şöyle konuştu:
“NE TARAFINDAN ELE ALIRSANIZ ALIN ÇOK SORUNLU BİR YASA TASARISI”
“Geniş kapsamlı ve ne tarafından ele alırsanız alın çok sorunlu bir yasa tasarısı. Bir taraftan çok muğlak ve tanımlaması zor yeni bir suç. Medyada ve sosyal medyada dezenformasyon suçu olarak adlandırılan tasarının 29. Madde kapsamında yer alan halkı yanıltıcı bilgiyi yayma suçu, 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılması söz konusu olan yeni bir suç tiplemesi ile karşı karşıyayız. Fakat bunu yanı sıra internet kanununda da çok ciddi bazı değişiklikler yapılıyor, BTK’nın erişim engelleme yetkisi genişletiliyor. Devletin Milli İstihbarat Teşkilatı’nda yer alan bazı devlet sırlarına erişim suçlarında da erişim engelleme ve içerik çıkarma kapsamına alınıyor. Sosyal medya platformların Türkiye’deki yükümlülükleri geniş kapsamlı bir şekilde genişletiliyor. Yani, daha fazla yükümlülükleri olacak, daha fazla cezalar ile karşı karşıya kalacaklar. Hatta kendilerinden talep edilen kullanıcı verilerini dahi paylaşmaları gerekecek. Bu dezenformasyon suçu olsun, devletin birliğini ve bütünlüğünü bozmak, anayasal düzeni ve bu düzenin işleyişine karşı TCK’da yer alan çeşitli suçlara istinaden geniş kapsamlı bir kullanıcı bilgisi talebi ile karşı karşıya kalacak. Bugüne kadar bu bilgileri Türkiye ile paylaşmamak ile birlikte gerek Twitter’ın gerek Facebook, Instagram ve Youtube’un ne şekilde bir tavır alacakları, bu yükümlülükleri yerine getirip getirmeyecekleri soru işareti. Bu yükümlülükleri yerine getirmezlerse internet bant genişliğinin yüzde 90 oranında daraltılması, dolayısıyla kullanılmaz hale gelmesi söz konusu olacak.
“TÜRKİYE’DEKİ İLETİŞİMİ VE BİLGİ AKIŞINI ÇOK CİDDİ ANLAMDA ETKİLEYECEK DEĞİŞİKLİKLER APAR TOPAR GEÇİRİLDİ”
Yine şeffaflık raporlarında yer alması gereken bilgilerin genişletilmesi, hatta algoritmalar ve hashtag ile ilgili bilgilerin talep edilmesi, Türkiye’den gönderilen mahkeme kararlarını uygulamadıkları durumda bu daha ciddi cezalar ile karşı karşıya kalmaları ve hatta Elektronik Haberleşme Kanunu’nda yapılan değişiklikle bu sefer şebekeler üstü hizmet sağlayıcılarının regüle edilmeleri ile karşı karşıyayız. Dolayısıyla, WhatsApp, Signal, Skype, Zoom, Telegram gibi servisleri sağlayan firmaların da Türkiye’de tüzel kişilik oluşturması ve talep edilen bilgileri yetkililere vermesi gerektiği bu değişikliklerle ortaya çıkıyor. Yine, Türkiye’de temsilcilik oluşturmazsa veya talep edilen özellikle bu hizmetlerin kullanımı ile ilgili bilgileri vermezlerse bu sefer internet trafiği bant genişliğinin yüzde 95 oranında daraltılması söz konusu olacak. Dolayısıyla Türkiye’deki iletişimi ve bilgi akışını çok ciddi anlamda etkileyecek değişiklikler Meclis’te üzerinde çok fazla tartışma imkânı olmadan apar topar geçirildi.
“İNTERNET PLATFORMLARI YARGININ BİR PARÇASI OLMA İLE KARŞI KARŞIYA”
Şunu anlıyoruz ki hükümet, 2023 seçimlerine hazırlanıyor ve özellikle dezenformasyon suçu ile bunu okuduğumuz zaman hükümet ile ilgili ortaya çıkan eleştirilerin, tepkilerin azaltılması ve yok edilmesi hesaplanıyor. Sadece gazeteciler ve medya organları değil, muhalif kesim sıklıkla ‘Halkı Yanıltıcı Bilgiyi Alenen Yayma Suçu’ndan yargılanma tehlikesi ile karşı karşıya. İnternet platformları yargının bir parçası olma ile karşı karşıya. Çünkü, sürekli talepleri gelecek; kararların uygulanması talep edilecek ve dolayısıyla onların da Türkiye’deki sorumluluklarını gözden geçirme durumunda kalacaklar. Çünkü, biz Twitter’ın kendisine gönderilen kararların büyük bir kısmının uygulamadığını, medya platformlarının kullanımı ile ilgili yayınladıkları şeffaflık raporlarından biliyoruz. Mesela Birgün Gazetesi veya HDP ile ilgili, Can Dündar, İsmail Saymaz gibi gazetecilerin Twitter hesapları ile ilgili kararları bugüne kadar uygulamadığını biliyoruz. Benim de karşıma çıkmakla birlikte, tweetlerim ile ilgili özellikle 2022 yılı içinde bana gönderilen mahkeme kararlarını Twitter uygulamadı.
“DOLAYISIYLA ANONİM HESAPLARIN SÜRDÜRÜLEBİLMESİ GEREKİRKEN, O HESAPLAR TEHLİKE ALTINDA OLACAKTIR”
Sosyal medya platformlarında kullanıcı bilgilerinin her ne kadar bazı suçlara ilişkin talep edilmesi mümkün olsa dahi bu dezenformasyon suçu da o listeye eklenmiş ve dolayısıyla yetkililer özellikle anonim hesapların kimlere ait olduğunu bulmaya çalışacaklardır diye düşünüyorum. Aslında anonim hesapların ifade özgürlüğü açısından önemli olduğunu düşünüyorum. Çünkü, anonim hesapların hepsine troll demek de doğru olmaz. Bir kısmı çok önemli bilgiler de paylaşıyor, mizahi hesaplar da var. Dolayısıyla anonim hesapların sürdürülebilmesi gerekirken, o hesaplar tehlike altında olacaktır. O hesapların kimlere ait olduğunu yetkililer bulabilirse, zaten o kişiler hakkında sadece dezenformasyon suçu değil, kim bilir kaç tane ceza soruşturması ve yargılaması söz konusu olacaktır. Bu da bazı hesapların kapanmasına, oto-sansüre yol açabilir.
“HUKUKÇU OLARAK BÖYLE BİR MADDEYİ YORUMLAMAK DA ÇOK ZOR”
Sadece sosyal medya açısından değil, medya da ciddi bir tedirginlik ile karşı karşıya kalacaktır. Kanun maddesinde ne yazarsa yazsın, yazdığından bağımsız olarak biz bu tip cezai yaptırımları ve ‘Halkı Yanıltıcı Bilgiyi Alenen Yayma Suçu’ da aslında ağırlıklı olarak keyfi bir şekilde uygulanacaktır. Aslında bir hukukçu olarak böyle bir maddeyi yorumlamak da çok zor. Çünkü, öncelikle madde başlığında yer alan halkı yanıltıcı bilginin ne olduğu maddenin içinde tanımlanmamış. Yani, madde başlığında bulunan ‘yanıltıcı’ kelimesi madde metninde yok. Keza, madde metninde geçen gerçeğe aykırı bilgi tanımı da madde metninde yok. Bana, medyadan arkadaşlar da sorduğunda ne şekilde cevap vereceğimi de bilmiyorum.
“ALMANYA DESELER DAHİ ASLINDA MACARİSTAN’DAN ÇEVİRİ YOLUYLA KARŞIMIZA ÇIKAN BİR SUÇ TİPLEMESİ İLE KARŞI KARŞIYAYIZ”
Avrupa Konseyi veya Avrupa Birliği’nin dezenformasyon konusunda çok ciddi çalışmaları var. Bu çalışmalar devam da ediyor. Bu sorunun çözümünde de cezalandırma yatmıyor. Açıkça bunu Avrupa Konseyi ve Avrupa Birliği de söylüyor. Türkiye’nin yaptığının bir benzeri Avrupa ülkelerinde de yok. Bir tek Macaristan’da var; Macaristan’daki ceza hükmünü biz tercüme etmişiz. Her ne kadar Almanya deseler dahi aslında Macaristan’dan çeviri yoluyla karşımıza çıkan bir suç tiplemesi ile karşı karşıyayız. Buna acil ihtiyaç olmadığı çok açık ve net, dolayısıyla 2023 seçimleri bağlantısını yapıyorum.
“BASIN ÜZERİNDE DE BİR DONDURUCU ETKİSİ OLACAKTIR. DOLAYISIYLA ASIL AMAÇ SUSTURMAK. BİZ SUSARSAK, Kİ SUSMAYACAĞIZ”
Hükümetin 2021 yazındaki Orman yangınları, sel vakalarını hatırlayalım; sosyal medya üzerinden gelen tepkileri, hükümetin çok zor bir durumda kaldığını hatta bu tepkilerin büyük bir kısmına cevap veremediğini, pandemi dönemindeki tepkileri hatırlamak lazım. Bundan duyulan rahatsızlığın sonucunda böyle bir suç tiplemesine hükümet ihtiyaç duydu. Çünkü bu ilk aşamada dondurucu bir etki yaratacaktı. Özellikle anonim hesaplar, sosyal medya kullanıcıları bakımından. Basın üzerinde de bir dondurucu etkisi olacaktır. Dolayısıyla asıl amaç susturmak. Biz susarsak, ki susmayacağız, susarsak zaten bu ceza tipinin kullanılmasına ihtiyaç kalmayacaktır ama susmayanlar için yürürlüğe girdiği tarihten itibaren ‘halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma suçu’ ile ilgili soruşturmalar açıldığını duyacağız.
“İFADE VE BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ TÜRKİYE'DE HER ZAMAN TEHLİKE ALTINDAYDI AMA BU SON DEĞİŞİKLİK DAHA DA KARANLIK BİR DÖNEMİN BAŞLANGICI”
Keyfi soruşturmalar açılacak, teknik takipte kimi bulabilirlerse onları soruşturacak, yargılayacaklardır. Nasıl biz medya taraması yaptığımızda sıklıkla karşımıza cumhurbaşkanına hakaret suçu çıkıyorsa, bu da bundan sonraki dönemde yeni bir suç tiplemesi olarak karşımıza çıkacaktır. Tabii amaç hem korkutmak hem de susturmak, yani ifade ve basın özgürlüğü Türkiye'de her zaman tehlike altındaydı ama bu son değişiklikten sonra daha ciddi bir tehlike ile karşı karşıyayız. Daha da karanlık bir dönemin başlangıcı olduğunu söyleyebiliriz.” (ANKA)