Nature dergisinde yeni yayımlanan bir çalışmada genç farelerden alınan beyin omurilik sıvısı yaşlı farelere aktarılmış. Sonuçta farelerin labirent testlerinde daha başarılı oldukları, yolu bulurken daha az donma-bekleme periyodu yaşadıkları, daha hızlı davrandıkları gözlenmiş.
Nörolog Dr. Sevda Sarıkaya'nın Akşam gazetesinde yer verdiği çalışmada, beyin omurilik sıvısı ile yapılan deneylerin çarpıcı sonuçları yer aldı. Yazıda şunlar anlatıldı:
Nature dergisinde yeni yayımlanan bu çalışmada genç farelerden alınan beyin omurilik sıvısı yaşlı farelere aktarılmış. Bunun öncesinde yaşlı farelerin hafızalarını değerlendiren bazı testler yapılmış. Labirent içerisinde doğru yolu bulmada eğitilmişler. Stanford Üniversitesinden Dr. Tal Iram'ın önderliğinde yapılan çalışmada, genç farelerden toplanan 90 mikrolitre beyin omurilik sıvısı bir pompa içerisinde yaşlı farelerin omuriliğine yerleştirilmiş.
Bir hafta boyunca yavaş yavaş bu pompadan bir tüp vasıtasıyla yaşlı farelerin beyin omurilik sıvısı içerisine nüfuz etmesi sağlanmış. Bir buçuk hafta sonra yaşlı farelere aynı testler tekrar uygulanmış. Farelerin labirent testlerinde daha başarılı oldukları, yolu bulurken daha az donma-bekleme periyodu yaşadıkları, daha hızlı davrandıkları gözlenmiş. Bunun üzerine Dr. Iram ve arkadaşları, genç farelerin beyin omurilik sıvısında farklı olanın ne olduğunu araştırmışlar. Genç fare beyinlerinde oligodendrosit adı verilen hücrelerin daha fazla olduğu gözlenmiş.
Oligodendrositler, nöronların etrafını saran miyelin kılıfı üreten hücrelerdir. Miyelin kılıfını bir kabloyu saran plastik gibi düşünebilirsiniz. Nöronlar birer kabloysa miyelin kılıfı onları sararak iletişimin daha hızlı olmasını sağlıyor. Genç farelerde oligodendrosit yapımını tetikleyen proteinlerden birisinin bir fibroblast büyüme faktörü olan Fgf17 olduğu düşünülmüş. Bunun üzerine yaşlı farelerin beyin omurilik sıvısına sadece Fgf17 enjekte edilmiş. Yaşlı farelerin test başarısının, aynı genç farelerin beyin omurilik sıvısının yaşlı farelere enjekte edildiği deneyde olduğu gibi yükseldiği gözlenmiş. Hipotezin sağlamasını yapmak için tersten bir deney daha tasarlanmış. Genç farelerin beyin omurilik sıvısına Fgf17 etkisini bloke eden bir madde verilmiş. O zaman da genç farelerin hafızasının gerilediği, test başarılarının düştüğü görülmüş.
Yapılan çalışmalar, her yeni bilgi öğrenip/yeni anılar oluşturduğumuzda, beyinde yeni nöronal ağlar oluştuğunu gösteriyor. Yeni başka çalışmalarda ise bu nöronal ağlar oluştuğunda, ilk sinyallerin kök hücrelerine giderek yeni oligodendrisitler oluşmasını sağladığını gösteriyor. Böylelikle yeni oluşan nöronal ağlar, sağlam miyelin kılıfları ile sarılıp, daha hızlı iletişim sağlıyorlar. Çalışmanın yürütücülerinden Dr. Wyss-Coray, bu gelişmenin bir ilk olduğunu, ilerleyen dönemde Alzheimer gibi hastalıkların tedavisine yön verecek yeni çalışmalara yol açacağını belirtiyor.
Ayrıca başka bir şeye daha vurgu yapıyor; ileride tedavi olarak gençlerden alınacak beyin omurilik sıvısının yaşlı beyinlerine verilmesi gibi bir durum olamaz. Üzerinde çalışılması gereken, Fgf17 gibi moleküllerin ilaç haline getirilip kullanıma sunulması şeklinde olabilir. Ben bu gelişmeyi çok önemsiyorum. Beynimize yapacağımız yatırımlar şu an için sadece bolca öğrenme, sağlıklı beslenme ve sporla sınırlı. Bu tür moleküllerin kullanıma girmesi Alzheimer hastaları için bir umut olacağı gibi yaşlılığa bağlı zihinsel yavaşlamayı da ortadan kaldırabilir.