Alman siyasetçileri şu sıralar en çok endişelendiren konulardan biri, ABD'nin müstakbel başkanı Donald Trump'ın öngörülemezliği geliyor:
Örneğin Trump ilk başkanlık döneminde yaptığı gibi Almanya'yı yine sert bir şekilde eleştirecek mi? Ya da NATO'ya, özellikle de Avrupalı ortaklarına karşı atıp tutacak ve hatta ittifaktan ayrılma tehditleri savuracak mı?
Tüm bunları değerlendirmek şu an için zor ve bu, yeni dönemde Berlin'de tedirginliğe neden oluyor.
Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock'un Trump'a seçim zaferinin "ortaklık ve dostluk" teklif etmesi de dünyada yaşanan bu zor zamanlarda güvenilirlik beklentisini yansıtıyor.
Almanya için NATO vazgeçilmez
Yakında görevini devretmeye hazırlanan Demokrat Partili Başkan Joe Biden, ABD'nin olası bir saldırıda "NATO topraklarının her karışını savunacağını" sık sık vurguluyordu. Bu, Avrupalı NATO üyeleri için sağlam bir güvenceydi. Zira olası bir çatışmada Almanya, sadece 180 bin askeri ve yetersiz donanıma sahip ordusu ile askerî ittifakın korumasına fazlasıyla bağımlı.
Ancak Cumhuriyetçi Donald Trump döneminde, muhtemelen daha sert bir rüzgâr esecek. Trump'ın jeopolitik anlayışında Çin ve Hint-Pasifik bölgesinin çok gerisinde olan Avrupa, sadece ikinci derece bir rol oynuyor. Trump ayrıca Avrupa'nın savunmasını Amerika'nın değil, öncelikle bizzat Avrupa'nın görevi olarak görüyor.
"Avrupa kendi güvenliğine daha çok yatırım yapmalı"
ABD, halihazırda NATO bütçesinde aslan payını üstlenmesinin yanı sıra ittifaka en fazla asker ve lojistik desteği sağlayan ülke. "NATO üyeliğini ABD için çok masraflı" olarak tanımlayan Trump, başkanlık koltuğuna oturduğunda bu mevcut desteği önemli ölçüde azaltabilir.
Almanya Savunma Bakanı Boris Pistorius, böyle bir ihtimale karşı şimdiden tedbir alınması gerektiğini düşünüyor ve "Biz Avrupalılar, kendi güvenliğimiz için daha fazlasını yapmalıyız. Adil bir yük paylaşımına gitmeliyiz" diyor. Pistorius, bu sözlerini eyleme de dönüştürerek Avrupa'nın savunma kabiliyetlerini görüşmek üzere kısa bir süre önce Fransa, Polonya, İngiltere ve İtalya'dan mevkidaşları ile bir araya geldi.
Trump'ın yeniden seçilmesinin ardından Almanya, bu konuda öncü bir rol oynaması mümkün. Ancak şu anda derin bir hükümet krizinin tam ortasında bulunan ülke, bir yandan da 23 Şubat'ta erken seçime hazırlanıyor.
Trump, 2017-2021 yılları arasındaki ilk başkanlık döneminde de Almanya'nın savunma harcamalarını yetersiz bulmuş, hatta Berlin'in NATO'ya "büyük miktarlarda borcu olduğunu" iddia etmişti. Dönemin Almanya Başbakanı Angela Merkel de bu söylemlere sert tepki göstermişti.
Sadece parayı veren mi korunacak?
Trump'ın ikinci başkanlık döneminde savunma harcamaları konusunu yeniden gündeme getirmesi beklenebilir. Zaten seçim kampanyası sırasında da bunu ima etmişti. Cumhuriyetçi politikacı, NATO'nun "yüzde iki hedefine" uymayan, yani gayri safi yurtiçi hasılasının en az yüzde ikisini savunmaya ayırmayan ülkelerin, ABD tarafından korunmayacağını söylemişti.
DW'ye konuşan Avrupa Dış İlişkiler Konseyi'nden güvenlik uzmanı Ulrike Franke, bu tür açıklamaları tehlikeli buluyor:
"Sadece bu tutum bile NATO'nun altını ciddi bir şekilde oyabilir. Çünkü NATO'ya duyulan güvenin temelinde, tehlike anında diğer müttefiklerin imdada yetişeceğine olan inanç yatıyor."
NATO'nun eski başstratejisti Stefanie Babst da Donald Trump'ın ikinci döneminden endişeli:
"Trump, NATO'yu bir değerler ittifakı olarak değil, bir hizmet örgütü olarak görüyor. 'Sadece parayı veren korunur' şeklindeki bir tutum, NATO için tam bir zehirli iksir olur. Zira NATO içindeki anlaşmazlıktan en büyük faydayı, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin sağlıyor."
Almanya'nın savunma bütçesi delinecek mi?
Mali açıdan sıkıntıya düşen Almanya, yeni ABD yönetiminin savunma taahhüdünün dışında kalabilir mi? Üstelik ABD'nin halihazırda Almanya'da konuşlandırdığı ve nükleer caydırıcılık işlevi gören nükleer silahların varlığına rağmen.
Alman hükümeti, bu yıl on yıllardır ilk kez gayri safi yurtiçi hasılasının yüzde 2'sini savunmaya harcadı ve böylece NATO üyelerinin gönüllü taahhüdünü yerine getirdi. Bu, Rusya'nın Ukrayna'yı işgalinden sonra hükümetin ordu için ayırdığı bir defaya mahsus 100 milyar euroluk özel fon sayesinde mümkün oldu.
Bu özel savunma fonu aslında yeni bir borçlanmadan ibaret. Fon ayrıca 2026 ya da en geç 2027 yılına kadar tükenmiş olacak. Dolayısıyla yeni seçilecek federal hükümetin temel görevlerinden biri de savunma bütçesini kalıcı olarak artırmak olacak. Aksi takdirde Almanya, savunma harcamalarında yeniden yüzde ikinin altına düşebilir ve müttefiklerinin eleştirilerine maruz kalabilir.
ABD'nin Ukrayna'ya desteği bitiyor mu?
Avrupalıların başını ağrıtan bir diğer konu da Ukrayna'ya yapılan askerî yardım. Bugüne kadar Ukrayna'ya en büyük yardımı ABD sağlarken onu Almanya izledi. Trump'ın konuyla ilgili açıklamaları, ABD'nin daha fazla yardım yapmayacağı endişesine yol açıyor.
Müstakbel Başkan Donald Trump'ın "Ukrayna'daki savaşı 24 saat içinde sona erdireceğine" dair iddialı açıklaması da Almanya'da rahatsızlığa neden oldu.
Alman Dış Politika Topluluğu (DGAP) Direktörü Thomas Kleine-Brockhoff, Trump'ın Putin'le bir anlaşma yapmaya çalışması halinde Ukrayna ve AB'nin büyük olasılıkla müzakere masasına davet edilmeyeceğini düşünüyor. Böyle bir dışlanmanın önüne geçilmesi gerektiğini belirten Kleine-Brockhoff, Trump 20 Ocak'ta göreve başlamadan önce, Avrupa'nın önde gelen ülkelerinin, Ukrayna ile bir temas grubu oluşturarak ateşkes koşullarını belirlemesini öneriyor.