Türkiye, Rusya ve İran dışişleri bakanları Astana formatı kapsamında Katar'ın başkenti Doha'da Suriye için Cumartesi günü bir araya gelecek. Toplantının, üç garantör ülkenin Suriye'deki son gelişmelerin daha da belirgin hale getirdiği görüş ayrılıklarının etkisi altında gerçekleşmesi bekleniyor.
7-8 Aralık'ta düzenlenecek olan 22. Doha Forumu'na katılacak olan Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ile İran Dışişleri Bakanı Abbas Erakçi forum marjında 7 Aralık'ta Astana toplantısı için buluşacak.
Türkiye'nin yanı sıra ABD ve Avrupa Birliği'nin (AB) terör örgütleri listesinde yer verdiği Heyet Tahrir Şam (HTŞ) 27 Kasım'da başlattığı saldırı ile Halep ve Hama'yı Suriye rejiminin elinden almış, Türkiye destekli Suriye Milli Ordusu (SMO) da Ankara'nın PKK'nın uzantısı olarak gördüğü YPG güçlerine yönelik operasyona başlamıştı.
HTŞ ilerlemesini sürdürürken Astana süreci ile Suriye'deki ateşkesin garantörlüğünü 2017'den beri üstlenen Türkiye, Rusya ve İran dışişleri bakanlarının Doha'da yapacağı görüşme büyük önem taşıyor.
İran ve Suriye'nin Türkiye ile ilgili rahatsızlıkları neler?
Suriye'deki son çatışmaları, Ukrayna'daki savaşın ABD Başkanı Donald Trump'ın göreve başlayacağı 20 Ocak'tan sonra sonlandırılması beklentisi tetikledi. Rusya ve İran şimdi Suriye'deki etkinliklerinin azaltılması riski ile karşı karşıya.
Bu nedenle 27 Kasım'dan bu yana Türkiye'nin kontrolündeki İdlib bölgesinde aylardır hazırlık yapan radikal İslamcı HTŞ'nin saldırılarına "yeşil ışık" yakmakla suçladıkları Ankara'ya sert mesajlar gönderen Moskova ve Tahran'ın bir kez daha bu tutumlarını iletmeleri bekleniyor.
HTŞ'nin Halep'i ele geçirmesinin hemen ardından İran Dışişleri Bakanı Abbas Erakçi önce Şam'a giderek Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad ile görüşmüş; ardından da Ankara'yı ziyaret etmişti. İran ve Arap basını Erakçi'nin Fidan ile görüşmesinde Türkiye'yi "çatışmaları körüklemekle' suçladığını yazarken İslam Devrim Lideri danışmanı Ali Ekber Velayeti de İran'daki Tesnim Haber Ajansı'na verdiği demeçte Türkiye'nin "ABD ve İsrail'deki Siyonist rejimin kazdığı çukura düştüğünü" savundu.
Suriye'deki gelişmeler nedeniyle Ankara'ya rahatsızlığını ileten bir diğer Astana garantörü ise Rusya. Fidan'ın Erakçi ile ortak basın toplantısında sarf ettiği "Suriye'deki olayların dış müdahalelere bağlanamayacağı" sözlerine yanıt Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Maria Zaharova'dan geldi. Sözcü Zaharova, "Suriye'de yeni bir silahlı çatışmayı kışkırtmak ve şiddet sarmalını tırmandırmak isteyen dış güçlerin teşviki ve kapsamlı desteği olmasaydı böylesine cesur bir eyleme cüret edemezlerdi" ifadelerini kullandı.
3 Aralık'ta Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın telefon görüşmesinde de Moskova'daki rahatsızlığın boyutu Kremlin açıklamasına yansıdı.
Kremlin açıklamasında Putin'in görüşmede "Suriye devletine karşı radikal grupların terörist saldırganlığının hızlı bir şekilde sona erdirilmesi" gerekliliğine vurgu yaptığı ve Ankara'ya nüfuzunu bu yönde kullanması” mesajı verdiği kaydedildi.
Ankara Suriye'de ne hedefliyor?
İran ve Rusya'nın son gelişmelere karşı tutumlarını Doha'da Fidan'a bir kez daha aktarmaları bekleniyor. Ankara'nın da diğer iki garantörden çatışmalardan sivillerin de zarar göreceğine dikkat çekerek muhalefetle müzakerelere başlaması için Esad üstündeki etkilerini kullanmalarını bir kez daha isteyeceği tahmin ediliyor.
Ankara ile Şam arasında ilişkilerin normalleştirilmesine yönelik müzakereler son dönemde durmuştu. Esad, TSK'nın bölgeden çekilmesini talep ederken Türkiye sınır güvenliğini tam olarak sağlamadan bunu yapmak istemediğini söylüyor.
Suriyeli mültecilerin Türkiye'den güvenli bölgelere geri dönüşünü sağlamayı hedefleyen Ankara, aynı zamanda Kuzeydoğu Suriye'nin büyük bölümünü kontrol eden Kürt bölgelerinin birleşerek bir koridor oluşturmasının önüne geçmek istiyor.
Astana süreci nasıl başlamıştı?
Astana formatı kapsamındaki görüşmelerin başlangıcı 2016'ya kadar gidiyor.
Bugünlerde HTŞ'nin ele geçirdiği Halep, 2016 yılı yaz aylarında Suriye rejimi tarafından kuşatılmış ve Aralık ayında ise tamamen rejimin eline geçmişti. Türkiye ile Rusya'nın girişimleri ve garantörlüğü ile önce Halep'te ardından tüm Suriye'de 30 Aralık 2016'da varılan ateşkesin ardından çatışmaların yeniden başlamaması için 23 Ocak 2017'de yapılan Suriye konulu ilk Astana formatındaki toplantıya Kazakistan ev sahipliği yaptı.
İlk olarak Astana'da bir araya gelindiği için bu adı taşıyan süreçte Türkiye ve Rusya'ya İran da garantör ülke olarak katılırken Ürdün, Lübnan ve Irak gibi ülkelere ise gözlemci ülke statüsü verildi.
Astana garantörü ülkeler 2017'den bu yana düzenli aralıklarla devlet başkanları, dışişleri bakanları ya da üst düzey diplomatlar düzeyinde bir araya geliyor. Bu formatta şimdiye kadar 7 kez devlet başkanları, 9 kez de dışişleri bakanları Suriye için toplandı.
Son devlet başkanları zirvesi 19 Temmuz 2022 tarihinde Tahran'da; son dışişleri bakanları toplantısı ise 22 Eylül 2023 tarihinde BM 78. Genel Kurulu marjında New York'ta gerçekleştirilmişti. Son gelişmeler öncesinde bir sonraki devlet başkanları zirvesinin Rusya'da yapılması bekleniyordu.
Astana'da diplomatların katıldığı yüksek düzeyli toplantıların sonuncusu, yani 22'ncisi ise HTŞ saldırılarından birkaç hafta önce 11-12 Kasım 2024'te düzenlenmişti. Bu toplantı sonunda 24 maddelik ortak bir bildiri de yayınlanmıştı.
Astana süreci ile neler hayata geçti?
Astana süreci toplantılarının ana hedefi ateşkes rejiminin korunması ve bunun için çatışan taraflar arasında güven artırıcı önlemler kabul edilmesini sağlamak olarak öne çıkıyor.
Bu kapsamda gerginliği azaltma bölgeleri kurulurken aynı zamanda Anayasa Komitesi'nin ve Suriyeli taraflar arasında güven artırıcı önlemlerin hayata geçirilmesi de sürecin ele aldığı başlıca konular arasında.
4-5 Mayıs 2017 tarihinde gerçekleştirilen dördüncü Astana toplantısında Gerginliği Azaltma Bölgesi (GAB) olarak dört bölge belirlendi. İdlib ve komşu illerin (Lazkiye, Hama ve Halep vilayetleri) bazı bölgeleri, Humus ilinin kuzeyi, başkent Şam'daki Doğu Guta ile ülkenin güney bölgeleri (Dera ve Kuneytra vilayetleri) olmak üzere 4 GAB oluşturuldu.
Ancak 2018'e gelindiğinde Esad rejimi, Rusya ve İran'ın destekleri ile bu dört bölgeden İdlib hariç üçünü ele geçirdi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ise 17 Eylül 2018'de Soçi'de bir araya gelerek İdlib'deki son durumu ele alırken iki ülke arasında "İdlib Gerginliği Azaltma Bölgesindeki Durumun İstikrarlaştırılmasına İlişkin Muhtıra" imzalandı. Daah sonra Astana'daki üçüncü garantör olan İran da muhtıraya desteğini açıkladı.
2020 yılı Şubat ayında ise İdlib'te barış misyonu sürdüren Türk Silahlı Kuvvetleri'ni hedef alan Rusya'nın hava saldırıları sonucu 34 asker hayatını kaybetti.
Türkiye bu gelişmenin ardından 10 Şubat 2020'de "Bahar Kalkanı Harekâtı" başlattı ve Erdoğan'ın 5 Mart 2020'de Moskova'yı ziyareti sırasında "İdlib Gerginliği Azaltma Bölgesi'ndeki Durumun İstikrarlaştırılmasına İlişkin Muhtıra'ya Ek Protokol" imzalandı. Bu yeni mutabakatla Türk ve Rus birliklerinin oluşturacakları güvenli koridorlarda ortak devriye yapmaları ve çatışmasızlık rejiminin böyle sürdürülmesi kararlaştırıldı.
Türkiye İdlib ve çevresinde toplam 12 gözlem noktası kurdu.
Astana ile neler başarılamadı?
Astana formatı toplantıları ile Suriye'de çatışmasızlık ortamı belli bir dönem için hayata geçirilirken kalıcı bir siyasi istikrar ise sağlanamadı.
Soçi'de 30 Ocak 2018 tarihinde düzenlenen Suriye Ulusal Diyalog Kongresi'nde bir "Anayasa Komitesi" kurulması çağrısı yapıldı. Birleşmiş Milletler'in desteğiyle kurulan komitenin açılış oturumu ise 30 Ekim 2019'da Cenevre'de üç ülke Dışişleri Bakanlarının katılımıyla gerçekleştirildi.
Anayasa Komitesi bugüne kadar sonuncusu Haziran 2022'de olmak üzere 8 tur toplandı. Cenevre'de yapılan toplantıların dokuzuncusu için BM çağrıda bulundu; ancak bu çaba sonuç vermedi.
Bu arada ateşkese büyük oranda uyulurken son aylarda Suriye rejimi ve Rusya'nın İdlib Gerginliği Azaltma Bölgesi sınırları içerisindeki sivil yerleşim yerlerine düzenlediği kara ve hava saldırılarında çok sayıda sivil hayatını kaybetti.