DEM Parti'li Çandar'dan Suriye uyarısı: 'Ankara, Kürtlere hasmane tutumunu sürdürürse...'

DEM Parti Milletvekili Çandar, AKP'nin Suriye'deki Kürtlerden silah bırakma talebini ele aldığı yazısında "Ankara, Kürtlere hasmane bir tutum takınmaya devam ederse Türkiye’deki 'sürecin' selametini tehlikeye sokacak” dedi.

Kısa Dalga - Türkiye’de başlayan yeni süreç, PKK’nın sembolik silah bırakma töreniyle yeni bir aşamaya geçti. AKP hükümetinin temsilcileri silah bırakmanın Suriye’yi de kapsaması gerektiğini belirterek, SDG/PYD’nin de silahlarını teslim etmesini istiyor. Ancak SDG yönetiminden aksi açıklamalar geliyor.

DEM Parti Diyarbakır Milletvekili Cengiz Çandar, T24’te yayımlanan “Suriye ve “süreç”: Suriye’de ne oluyor, ne olamaz, ne olmalı…” başlıklı yazısında Suriye’de yaşanan son gelişmeleri ele aldı.

Çandar, Türkiye’nin HTŞ lideri ve Suriye’nin geçici Cumhurbaşkanı olan Ahmet el-Şara’ya destek verdiğini hatırlattı ve Suriye’nin geleceğine dair toplantılarda masada ABD ve Fransa temsilcilerinin yer aldığını belirtti.

Çandar, “Türkiye’de, başta iktidar yanlısı çevreler ve bizzat iktidar sahipleri, her vesileyle, Suriyeli Kürtleri ve son olarak Dürzileri İsrail’in piyonu olarak nitelemekte beis görmüyorlar. Şam yönetiminin ortaya koyduğu resim, tam da bu açıdan ibret verici. Türkiye’de başka hiçbir konuda Suriye’de olan-bitenler kadar gerçekler ters yüz edilmiyor. Unutmayalım ki, Suriye’de dikiş tutmazsa Türkiye’deki “sürecin” yaşaması da mucizelere kalır” dedi.

‘Ankara, Kürtlere hasmane bir tutum takınmaya devam ederse…’

“Şam ve Suriyeli Kürtler arasında taban tabana zıt pozisyonların uzlaştırılması girişimlerinin, her şeye rağmen ABD ve Fransa gözetiminde devam edeceği anlaşılıyor” diyen Çandar, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Ama Suriye’de işlerin bundan sonra çok zor yürüyeceğini de hesaplamak gerekiyor. Ankara, Ahmet el-Şara’ya kayıtsız şartsız destek sunarken, Mazlum Abdi’ye, yani SDG’ye ve Kürtlere hasmane bir tutum takınmaya devam ederse, hem Suriye’de kendini giderek etkisizleştirecek, hem ABD ve Fransa’nın gerisine düşecek ve hem de Türkiye’deki “sürecin” selametini tehlikeye sokacak.”

‘En büyük hatayı ABD ve İngiltere’nin peşine takılarak yaptılar’

DEM Parti milletvekili Çandar, Suriye’de yaşanan gelişmeleri değerlendirdiği yazısında şunları kaydetti:

“Ankara, Suriye’ye ilişkin en büyük hatayı, ABD ve İngiltere’nin (ve dolaylı yoldan İsrail’in) peşine takılarak, Şam’daki Ahmed el-Şara ve HTŞ yönetimini kayıtsız şartsız desteklemekle yaptı. Şam’daki rejim daha yerli yerine tam olarak oturmadan Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, anlaşılmaz ve gereksiz biçimde Suriye’nin geleceğini “Suriye Arap Cumhuriyeti” olarak tanımladı. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, 8 Aralık 2024’te Başşar el-Esad’ın Arap milliyetçisi Baas diktatörlüğünün Şam’ı tek kurşun atmadan HTŞ milislerine bırakmasını “8 Aralık Devrimi” olarak niteledi.

Oysa, birçok belge ve bilgi, Ahmed el-Şara‘nın ve HTŞ’nin 2019’dan beri yönettikleri İdlib vilayetinden çıkarak, önce Halep’e ilerlemesinin, ardından güneye inerek Hama ve Homs’u ele geçirdikten sonra 8 Aralık 2024’te Şam’a girmesinin bir Anglo-Amerikan projesi olduğunu ortaya koyuyor.”

‘Koyunun kasap bıçağına boynunu uzatmasını istemekten başka bir anlam taşımaz’

Suriye’de HTŞ yönetiminin Alevilere yönelik katliamını ve Dürzilerle girdiği çatışmaları hatırlatan Çandar, silah bırakma tartışmasına dair şunları söyledi:

“Bu durumdaki bir ülkede, Suriyeli Kürtlere, “gidin silahlarınızı Şam’daki yönetime teslim edin ve sahip olduğunuz bütün yapıları dağıtın” demek, koyunun kasap bıçağına boynunu uzatmasını istemekten başka bir anlam taşımaz.

Böyle bir şey olmaz. Olamaz. Bu önerme, gerçekçi de değildir, ahlâkî de değildir.

Hal böyleyken, “Şam’a teslim olmazsan, gelir üzerine çökerim” tehdidinde bulunmak, Türkiye’deki “Süreç”i, menziline varmadan sona erdirmek ile aynı anlama gelir.

2025 Suriye’sinde ulusal birlik ve toprak bütünlüğü isteniyorsa, bu, merkeziyetçilik ve zor kullanarak ile olamaz.

Suriye’nin ulusal birliği ve toprak bütünlüğü -gerçekleştirmesi çok zor olmakla birlikte- ülkenin tüm renklerini, mezhepleri ve etnik topluluklarını dengeli biçimde Şam’daki yönetimde yansıtarak ve üzerinde uzlaşılacak bir toplumsal sözleşme ve yeni anayasa ile mümkün olabilir.

Bu amaca sabırlı bir diyalogla ulaşılabilir.”

‘Suriye’de dikiş tutmazsa Türkiye’deki ‘sürecin’ yaşaması da mucizelere kalır’

“Ankara, Mazlum Abdi’yi niçin ABD’ye, Fransa’ya bırakıyor? Türkiye’nin başkentine davet edip görüşemez mi?” diye soran Cengiz Çandar, yazısını şöyle noktaladı:

“Ankara, Ahmed el-Şara ile Mazlum Abdi arasında 10 Mart 2025’te Şam’da imzalanan 8 maddelik mutabakatın hayata bir an önce geçebilmesi için her iki taraf nezdinde devreye giremez mi? Ahmed el-Şara ile Mazlum Abdi’yi Ankara’da toplayamaz mı?

Unutmayalım ki, Suriye’de dikiş tutmazsa Türkiye’deki “sürecin” yaşaması da mucizelere kalır.”

Gündem Haberleri