Kısa Dalga - TBMM’de yeni çözüm süreci için oluşturulan Millî Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu üyesi 3 milletvekilinin İmralı’da Abdullah Öcalan ile yaptıkları görüşmelerin ayrıntıları netleşiyor. Eski AKP milletvekili Şamil Tayyar’ın X hesabından yazıp sonra sildiği bilgilerden sonra heyetin DEM Partili üyesi Gülistan Kılıç Koçyiğit Mezopotamya Ajansı’na ziyaretin tüm detaylarını anlattı.
“Hava yoluyla gittik”
“Öcalan’ı oldukça moralli ve sağlıklı gördüğünü” ifade eden Kılıç, öncesi ve sonrasıyla İmralı ziyaretini şöyle anlattı:
“İstanbul’dan hava yoluyla adaya gittik. Tabii ki bize eşlik eden kurumdan güvenlik görevlileri de vardı ve adada bizi ilgili yetkililer karşıladı. Hızlı bir şekilde adanın içerisinde bulunan İmralı Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nin içerisine geçtik. Ne yolculuk boyunca ne yolculuktan sonra ne de adada herhangi bir olumsuzluk yaşamadık. Gayet normal, prosedüre uygun bir şekilde heyetimiz karşılandı ve biz cezaevine geçtik. Ardından zaten görüşme odasına geçtik.”
YETKİLİLERDEN KISA BİLGİLENDİRME: “Biz heyet olarak görüşme odasına geçtik ve yerlerimizi aldık. O sırada yetkililer bize kısa bir bilgilendirme yaptılar. Birkaç dakikalık bir hazırlık süreci oldu. Kısa bir süre sonra da Sayın Öcalan odaya girdi ve her birimizle tek tek merhabalaştı, tokalaştı. Daha sonra hep beraber oturduk ve görüşme başladı.”
OTURMA DÜZENİ: “Sayın Öcalan karşımızdaydı. Biz üç heyet üyesi masanın diğer tarafındaydık, karşılıklı oturduk. Karşılıklı olarak bize “Hoş geldiniz” dedi. Bizleri takip ettiğini, tanıdığını ifade etti. Ardından heyet üyeleri, orada bulunma amacımızı, komisyonun üyeleri olarak orada olduğumuzu, partilerimizi ve temsiliyetlerimizi anlattılar. Bugünkü görüşmenin de nihayetinde komisyonun bir görüşmesi olduğunu belirttiler.”2
GÖRÜNTÜ YOK, SES VAR: “Görüşme görüntülü olarak kayıt altına alınmadı. Tutanak açısından yalnızca ses kaydı alındı.”
NASIL HİTAP ETTİLER? “Her bir üyeye konuşurken ismiyle, “Fethi Bey, Hüseyin Bey” şeklinde hitap etti. Biz heyet olarak da Sayın Öcalan ile konuşurken “siz” diye hitap ettik.”
PKK’YI ANLATTI: “Genel olarak biraz PKK'nin tarihsel serüvenini, daha önce Kürtlerle Türklerin tarihsel olarak ittifak yaptıkları zaman dilimlerini ve bütün bu ittifakların Türkiye halklarına, Kürtlere ve Türklere nasıl kazandırdığını ve tarihsel kırılma anlarından bahsetti. Yine PKK'nin çıkış koşullarından sonra barış arayışlarını, hükümet ve devlet kanadından özellikle her seferinde nasıl barış girişimleri olduğunu ama bütün bu barış girişimlerinin en nihayetinde nasıl akamete uğratıldığına dair geniş bir değerlendirme yaptı. Tabii heyet üyelerinin de sürece dair kendisine soruları oldu.”
"Keşke CHP de gelseydi"
“Cumhuriyetin kurucu partisi olarak CHP'yi önemsediğini, CHP'nin bu sürecin içerisinde mutlaka olması gerektiğine dair değerlendirmeleri kamuoyunun malumu. Bu görüşmede özel olarak CHP’nin gelmemesine dair bir değerlendirmesi oldu ve “Keşke CHP de gelseydi” dedi.”
MALAZGİRT’TEN ŞEYH SAİD’E: “Bu görüşmenin içerisinde Kürt ve Türk ilişkilerinin tarihsel arka planını anlattı. Bu anlamıyla önce 1071 Malazgirt’teki ittifakın kendisi, Sultan Alparslan’ın Kürt beylikleriyle olan ilişkisine dair bir değerlendirme yapıldı. Yine 1500’lerde Sultan Sencer-Selçuklu dönemine dair bir değerlendirmesi oldu. Yine “Osmanlı'nın çözülüş döneminde Kürt beyliklerinin isyanının çözülüşte etkili olduğunu, Abdülhamid'in bunu fark ederek bunu engellemek için Hamidiye alaylarını kurduğunu ifade etti. Sonra Kurtuluş Savaşı, Kurtuluş Savaşı'nda Kürtlerin de yer almasına dair bir değerlendirmesi oldu. Bütünsel bir tarihsel arka plan sundu. Yine Selahaddin Eyyubi'nin Kudüs'ü fethetmesi döneminde Kürt ve Türk güçlerinin ortak mücadelesi sonucunda bunun gerçekleştiğini ifade etti ve sonra da günümüze geldi.”
“Başlangıç itibarıyla Cumhuriyet tarihi açısından ifade edersek Şeyh Sait İsyanı’na dair kısa bir değerlendirme yaptı ve bu isyanın 1921'lerde değil 1925'lerde olmasının nedeni üzerinde durdu. Çünkü en nihayetinde bir ümmet anlayışıyla Kürtler de Kurtuluş Savaşı'na dahil oldu ve bu savaş Kürtler ve Türkler tarafından birlikte verildi, nedeni de ümmet anlayışıydı. Ama daha sonra bu ümmet anlayışından uzaklaşılıp ulus-devlet anlayışının hâkim olmaya başlamasının bir isyana yol açtığını ifade etti. Daha sonra da kendisinin PKK’yi kurma sürecine nasıl başladığını, Çubuk’ta altı kişiyle başlayan yolculuğunu ve en nihayetinde PKK'nin tarihsel gelişimini ve bugüne kadarki süreci anlattı.”
“Özal’ın ölümü şüpheli”
Özal dönemi, Erdal İnönü, Demirel hükümeti dönemindeki arayışlar, Erbakan dönemi… Ve her birinin ardından nasıl pratiklerin sergilendiğini, nasıl müdahaleler olduğunu ve her seferinde bütün bu barış çabalarının nasıl akamete uğradığını ifade etti. Ve burada bir dış müdahalenin, Kürt ve Türk ittifakının gerçekleşmesini istemeyen, barışın gerçekleşmesini istemeyen uluslararası güçlerin bulunduğunu ve süreci sabote etmek için ne kadar büyük şeyler yapabileceklerini de Özal'ın ölümü üzerinden örneklendirdi. Sayın Turgut Özal'ın ölümünü bir tesadüf olarak değerlendirmediğini, buraya şüpheyle bakmak gerektiğini ifade etti.
“DEVLET KATINDA VARILMIŞ BİR MUTABAKAT”: “27 Şubat çağrısının en önemli yanının bir mutabakat olduğunu, devlet katında da varılmış bir mutabakat olduğunu söyledi ve her bir cümlesinin, her bir satırının programatik nitelikte olduğunun altını çizdi. En önemli bölümlerden birisi buydu. Bu süreç içerisinde PKK’nin bütün çağrılara uyduğunu, ateşkesin hızlı bir şekilde devreye girdiğini ve o günden beri hiçbir şekilde bir şehit haberinin gelmediğini söyledi. Bunu çok önemsediğini, çok anlamlı bulduğunu ifade etti ve meselenin sadece silah bırakma meselesi olmadığını, temel sorunun bir inşa sorunu olduğunu belirtti.”
UMUT HAKKI GÜNDEME GELDİ Mİ? Sayın Bahçeli’nin umut hakkına ilişkin değerlendirmesini önemsediğini açıkça söyledi. Bu konudaki değerlendirmesi bu kapsamda kaldı.
Görüşmenin ana ekseni Suriye
“Suriye konusu görüşmenin ana eksenini oluşturuyordu. Heyet üyeleri de daha ziyade Suriye ile ilgili daha fazla soru sordular. Şunu çok açık ve net bir şekilde söyledi: 'Çok uzun bir süre Esad yönetimi vardı ve Esad yönetiminin karakteristik özelliği en nihayetinde bir diktatörlüktü ve yıllarca da böyle yaşadılar. Bugün bir Şara yönetimi var. Eğer gerçekten demokratikleşme olmazsa en nihayetinde bu da bir diktatörlüğe gidecektir” diye ifade etti. O anlamıyla olmazsa olmaz diye ifade ettiği en temel şeylerden birisinin yerel demokrasi olduğunun altını çizmemiz gerekiyor.”
“Demokrasi, toplumun örgütlenmesi, komün, meclis, kendi sivil toplumunu oluşturması, Suriye bağlamında örneğin Bayırbucak Türkmenleri, Kürtler, Çerkez topluluklar için söylediği gibi herkesin kendi topluluğunu, komününü, meclisini, sivil toplumunu inşa etmesi ve bu şekilde de kendi öz varlığıyla sisteme katılması gerektiğine değindi.”
“Bunun için de bir demokrasiye ihtiyaç olduğunu söyledi ve demokrasi olmazsa Suriye’de yeniden bir diktatörlük olacağını ve bunun da aslında Suriye halklarına hiçbir şekilde huzur, refah, mutluluk getirmeyeceğini belirtti. Cümle cümle değil ama kaba haliyle böyle ifade ettiğini söyleyebilirim. … Devlet demokratikleşirse, demokratik bir dönüşüm sağlarsa halklar da o demokratik sistem içerisinde kendi öz örgütlülüklerini sağlayıp var olabilirler, diye ekledi. Hem Türkiye açısından hem Suriye açısından hem Kürtlerin yaşadığı bütün ülkeler açısından Kürtlerin varlık olma hakkını koruyan, gören bir yaklaşımın esas alınması gerektiğini ifade etti.”
SDG’NİN SİLAH BIRAKMASI: “Silah bırakma başlığı açısından şunu söyledi; 10 Mart mutabakatını önemsediğini ve uygulanması gerektiğini söyledi. Belki Suriye bağlamında en temel, altı çizilmesi gereken vurgunun bu olduğunu söylemek gerekiyor. 10 Mart mutabakatı, SDG yönetimi ile oradaki geçici hükümet arasında yapılan mutabakatın, yani Mazlum Abdi ile Şara arasında imzalanan mutabakatın uygulanması gerektiğini, bunu önemsediğini belirtti.”
SURİYE İÇİN İKİLİ YAPI ÖNERİSİ: “Bu anlamıyla özellikle silahlı güçlerin orduya entegrasyonu ama aynı zamanda yerel asayiş güçlerinin olması gerektiğini dile getirdi. Birini İçişleri Bakanlığı, diğerini Millî Savunma Bakanlığı olarak ifade etti. ‘İkili düşünebilirsiniz’ dedi. Biri Millî Savunma Bakanlığı’na ordu olarak entegre olacak. Yerel asayiş güçleri ise İçişleri Bakanlığı’na bağlı yerel asayiş olacak. ‘Onun gibi düşünülebilir’ denildi. Bu konunun etraflıca tartışılması gerektiğinin altını çizdi.”
“SDG BENİ DİNLER”: “Kendisinin de bu konuda çok etkili olacağını da açık ve net bir şekilde söyledi. Zaten bu soru kendisine de sorulduğunda ‘Evet, oradakiler de beni dinlerler’ dedi… Ama bunun için tabii ki ‘koşulların oluşması gerektiğinin’ altını çizdi. Sonuçta koşullar oluşursa, diyalog zeminleri gelişirse, görüşebilirse birçok sorunu aşabileceğini, birçok sorunun çözülmesine katkı sunabileceğini özel olarak ifade etti.”
Yayman ve Yıldız ne sordu?
“Diğer iki heyet üyesi de kamuoyunda tartışılan, kamuoyunun çok merak ettiği, Türkiye’de en fazla Kürt sorunu denildiğinde ya da bu süreç konuşulduğunda gündeme gelen soruları daha öncelikli olarak sordular. Bunun ana eksenini dediğim gibi biraz Suriye oluşturuyor. Suriye’deki entegrasyon ya da 10 Mart mutabakatının uygulanma meselesi. Bazı özel başlıklar da tabii ki soruldu, konuşuldu. Örneğin ‘petrol gelirleri ne olacak’ sorusundan ‘YPG silah bırakacak mı’ gibi sorulara kadar birçok soru soruldu.”
HEYET ÜYELERİ İKNA OLDU mu?: (Heyet üyeleri yaptıkları sohbet sonrası sizce ikna oldular mı? sorusu üzerine) İkna oldular. Tatmin olduklarını düşünüyorum. Bu süreç açısından Sayın Öcalan’ın kararlılığını, 27 Şubat çağrısının arkasında durduğunu, sadece Türkiye açısından değil, bölge açısından Kürt sorununun demokratik çözümü perspektifine sahip olduğunu, bir Türkiyeli Kürt yurttaş olarak Kürt sorununun demokratik çözümü için elinden gelen bütün çabayı harcamaya hazır olduğunu ve harcadığını bizzat gördüler. Bu konuda çok ikna olarak döndüklerini ifade edebilirim. Ben bunu bizzat gözlemledim.
“HEP DEVLETLE GÖRÜŞÜYORDUK, İLK DEFA SİYASİ HEYETLE GÖRÜŞÜYORUZ”: “Heyetimize şöyle dedi: ’Siz siyasetçiler olarak buradasınız. Biz şu ana kadar hep devletle görüşüyorduk. Bu sefer ilk defa bir siyasi heyetle görüşüyoruz. Bu da siyasi çözüm ve sorun ile ilgili bir mutabakat arayışıdır.’”
"Kürt sorununu idam sehpasından masaya taşıdık"
“Kürtler ve Türklerin tarihsel ittifakını anlattı. İlk defa 29. İsyan diye ifade edilen PKK’nın çıkışı için ‘Bir Kürt isyanını biz idam sehpasından masaya taşıdık ve bunu barışla sonuçlandıracağız” diye bir ifadesi oldu. Ben bunun çok önemli olduğunu düşünüyorum.”
YASA EKSİKLİĞİ: “Sayın Öcalan, 11 Temmuz’daki silah yakma törenini ve yine 26 Ekim’de Türkiye’den PKK güçlerinin çekilmesini çok önemsediğini ifade etti. Yine 1 Mart’tan beri süren ateşkes ve hiçbir can kaybının olmamasının memnuniyet verici olduğunu, bunun çok önemli olduğunun altını çizdi. Silah bırakıp, yakanların Türkiye’ye dönmemiş olmasının yasa eksikliğinden kaynaklandığını söyledi ve yine orada Bahçeli’ye atfen, ‘Sayın Bahçeli de bunu söylemişti. Keşke gelebilselerdi’ dedi. O anlamıyla gelmelerinin koşulunu oluşturmak için de bir yasal düzenleme ihtiyacı olduğunu belirtti.”
"Süreç başarılı olmazsa darbe mekaniği devreye girebilir"
“Bu sürecin başarılı olması gerektiğini, başarılı olmasını istemeyen yapılar olduğunu, en azından bir darbe mekaniği vurgusunu dile getirdi. Yani bu süreç başarılı olmazsa en nihayetinde yine bir darbe mekaniğinin devreye girebileceğine dair bir tehlikeye dikkat çekti. … Başarısızlık konusunda en genel değerlendirmesi ise şuydu: ‘Başarısız olması durumunda darbe mekaniği devreye girecektir ve bu en nihayetinde birçok kesime de yönelecektir’ dedi.”
“İSRAİL, BİR KÜRT GÜCÜNE YASLANMAK İSTİYOR”: “İsrail’in Ortadoğu’da yapmak istediğine dair belli vurguları oldu. Özellikle Abraham Anlaşmaları üzerinden nasıl Ortadoğu’yu dizayn etmek istediklerini, nasıl bölgesel bir güç olmak istediklerini anlattı. İsrail’in bir Kürt gücüne yaslanarak bundan sonra var olmak istediğini ifade etti. Bu anlamıyla bütün bölgesel gelişmeleri iyi okumak gerektiğine dair bir değerlendirmesi oldu ve tarihsel akış içerisinde Kürtlerin üzerine sürekli hesap yapan birçok gücün olduğunu da ekledi.”
SES KAYDINDAN OLUŞTURULAN TUTANAK MECLİS’TE: “Biz üç komisyon üyesi olarak ses kaydından oluşturulmuş tutanağı imza altına aldık ve Meclis Başkanı'na teslim ettik. Bu tutanağın imza altına alınmış hâlinin, yani olduğu gibi komisyona mutlaka aktarılması gerektiğini düşünüyorum. Bizce bu tutanak basına da açık olmalıdır. Mutlaka bütün kamuoyu tutanağı bilmelidir ki herhangi bir spekülasyona yer kalmasın.”
Şamil Tayyar’ın “sildiği” İmralı notları
Koçyiğit’in aktarımlarının yanı sıra dün eski AKP milletvekili Şamil Tayyar’ın sonradan sildiği X mesajı da İmralı ziyareti ile ilgili birçok ayrıntıyı içeriyordu. Tayyar şunları yazmıştı:
“Birinci çözüm sürecindeki başarısızlığı FETÖ’ye bağlayan Öcalan, şimdi böyle bir riskin bulunmadığını, ancak İsrail’in ortalığı karıştırdığını anlatmış.
Öcalan, ‘Suriye meselesini çözerim’ demiş, Mazlum Abdi’nin kendisini dinleyeceğini aktarmış, ‘PKK’yı ikna etmek YPG’den daha zordu’ demiş.
Öcalan, silahları bırakma, mağaraları boşaltma girişimlerinin yavaş olduğunu kabul etmiş, komisyonun ziyaretiyle PKK içindeki direnci kırmada psikolojik eşiğin aşıldığı düşüncesini paylaşmış, ‘bundan sonra hızlanır’ iddiasında bulunmuş.
DEM’e ‘beni anlamıyorlar’ diyerek kızmış, bazı isimlerin sürecin ruhuna uygun davranmadıklarını söylemiş.
YPG’nin Suriye yönetimine entegre olması, içindeki lejyonerleri temizlemesi ve DEM gibi parlamentoda mücadele etmesini önermiş. Türkiye’nin ise Suriye Kürtlerine hamilik yapmasını istemiş. Süreç başarısız olursa herkesin kaybedeceğini söylemiş.
PKK ve YPG lider kadrosuyla yüz yüze değil telefonla görüntülü görüşme imkanının sağlanması düşünülüyor.
Yeni yıla girerken daha somut gelişmelerin yaşanması bekleniyor. Buna mukabil, Öcalan’a sürecin başarısızlığı halinde geçmişten çok daha sert operasyonlar döneminin başlayacağı mesajı verilmiş" ifadesini kullandı. Özetle durum böyle. Sürecin en kritik dönemi yeni başlıyor.”