Özgür Özel: Kürt sorununu tanıyoruz, çözülmesi için demokrasi vaat ediyoruz

Özgür Özel, "Biz Kürt sorununu görüyoruz, tanıyoruz. Çözülmesi için de demokrasi vaat ediyoruz. Türkiye'nin yarınları için doğru olan neyse onu yaparız" dedi.

Kısa Dalga - CHP Genel Başkanı Özgür Özel, TELE2'de Sabah Pusulası programına katıldı. Marmara Kapalı Ceza İnfaz Kurumu önünden yapılan yayında gündeme ilişkin soruları yanıtlayan Özel, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek hakkında ellerindeki belgeleri Ankara Cumhuriyet Başvacılığı’na verdiklerini söyledi.

Özel, şunları ifade etti:

"Şimdi bir kere çok hassas bir görev yapıyor. O hassas görevin yasakladığı birtakım işler var. Bunun birincisi, en birincisi savcılık dışında bir maaş alamazsın. Aylarca yurt dışından, Eti Maden şirketinin yurt içinden ikinci maaşı alıyordu eskiden. Eti Maden şirketinin yurt dışından yapmışlar ki yakalayamayacağımızı düşünerek. Bunu daha önce zaten söylemiştik.

Bunun dışında mal bildiriminde bulunması lazım. Mal bildiriminin içinde de düzenli olarak edindiği yeni malları bildirmesi lazım. Bu yok. Aldığı maaş belli. Yaptığı harcamalar belli. Bugün için 30 milyon lira değerinde bir gayrimenkul edinmiş. Ayrıca yine geçtiğimiz dönemde 98 milyon lira değerinde bir gayrimenkulün alımı için noterden gitmiş işlemlerini yapmış. Sonra bu mevzuların bir şekilde haberdar olunduğu zannıyla durdurmuş. Aynı anlaşmayla mal bir başkası tarafından alınmış o 98 milyon liralık.

Bu arada Ankara'da RTÜK’te bir polis memurunun inanılmaz mallar edinmesi var. Çok yakın olduğu bir polis memurunun. Bunların hepsi dilekçede. Tabii ondan sonra bunun yanında yine Ankara'da çeşitli avukatlık bürolarının çeşitli temasları bunların hepsinin araştırılması lazım. Ama biz bunları defalardır söylüyoruz. Ertesi gün HSK'ya gidip başvuruyoruz. HSK 'işlem yapmayacağım' diyor. Bu sefer bu bilgilerin belgelerinin hepsini gittik Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na teslim ettik. Oraya bir girsin. Oradan sonra artık HSK o dosyayı talep eder, etmez, yapar, yapmaz. Biz zaten HSK'ya düzenli olarak elimizdeki bütün bilgileri belgeleri veriyoruz."

"Ekrem Bey düşman gördüğü rakip, içeride yatanlar da düşman gördükleri insanlar"

Konunun enine boyuna araştırılması gerektiğini vurgulayan Özel, şöyle konuştu:

"Çünkü ben ana muhalefet partisinin genel başkanıyım. Ben bu ülkenin seçilmiş belediye başkanını sırf cumhurbaşkanı adayı olacak diye bir elden koordine ederek bir gece önce diplomasını iptal ettirip bir gün sonra kapısına polisi dayayan bu kötü senaryonun senaristini de biliyorum. Sette çekimi yapanını da biliyorum. O yüzden bu mesele öyle normal yollardan işleyen bir operasyonla karşı karşıya değiliz. Bazı suçları bazılarına öyle maaşla falan işletemez. Suç işleniyor. Adalet katlediliyor. Türkiye'nin geleceğiyle oynuyorlar. Ve bilmem işte 80 yıl alacağı maaşın yetmeyeceği yatlara geziyorlar. Hollanda'da da o yatlara biniyorlar. Bunların hepsini adım adım takip ediyoruz. Bugün tarih önünde kayda geçiriyoruz. Bugün işlem yapmayanların yarın yapmayanların da hakkında işlem yapılacak.

Bakın arkası Silivri Cezaevi. Buraya dünyanın en büyük duruşma salonunu yapıyorlar. Bakın oradaki o hafriyatlar, buradaki vinçler. Buraya dünyanın en büyük duruşma salonunu yapacaklar. Dünyanın en büyük iftirasına. 3 ayda biteceği söyleniyor. Bakın burası tarla. Burası yol. Burası kaldırım bile değil. Ve buradan mesela şimdi görevleri gereği devletin polisi beni korumak için burada duruyor. Görevi gereği dünya kadar gazeteci bu yolda şöyle biraz önce ben buraya gelirken 20’ye yakın gazeteci elinde cep telefonları ya da kameralarıyla bizi çekiyordu. Bir yandan da otobanın girişi çıkışı burası. Buradan süratli arabalar geçiyor. Ergenekon, Balyoz zamanında bile içeride basına ayrılmış bir yer vardı. Sizler de daha insani şartlarda çalışıp karşıdaki hiç olmazsa kafeteryada soğuktan yağmurdan korunup bir sıcak çayı elinize alabiliyordunuz.

Şimdi bu rejim 2025 yılında yani 21. yüzyılın ikinci çeyreği başlarken hem korktuğu muhalifleri bu içeride tutuyor hem de gazetecilerin görevini yapacağı bir yeri vermek yerine gazetecileri dışarı çıkarıyor. Bu cezaevinin bir savcısı var. O savcı buranın yani ümit ediyorum bir gün buraya bir gelir bakar burayı görür. İçeride basın için hazırlanan yer olduğu halde oradan haber yapılmasın haber yapan gazetecilere zulüm yapılsın diye buraya getiriyorlar. Bakın burada basın toplantısı ya da işte canlı yayın yapılması bile Cumhuriyet Başsavcısının kurduğu düşman hukuku sistemi ve muhalifleri yıldırma çabalarının bir bütünüdür. Yani nasıl Ekrem İmamoğlu'na iftira atmayanları salmayıp iftira atanlara ertesi gün tahliye ediyorsa, Ekrem İmamoğlu'na at dediği iftirayı atmayan kadınları çoluğundan çocuğundan uzak Anadolu'da, Düzce'de, Gebze'de, Bolu'da, Afyon'da cezaevlerine koyuyorsa, onları nasıl 27 kişilik koğuşa 40’ıncı kişi olarak yollayıp nöbetleşe yatmaya zorluyorsa, burada basın mensubuna da bu zulmü yapmayı, daha zor haber yapsınlar, yılsınlar, gelmesinler, haberleştirmesinler diye yapıyorsa da işte bu şartları yaşasınlar diyor. Bu genel olarak rejimin uyguladığı düşman hukukudur. Düşmanla muhatap olduğunda rejimler böyle şey yapar. Siz bu rejimin düşman gördüğü bir gazetecisiniz, ben düşman gördüğü bir siyasetçiyim. Ekrem Bey düşman gördüğü bir rakip, içeride yatanlar da düşman gördükleri insanlar."

"AK Parti'nin son seçimlerde aldığı oy sayısından 5 milyon fazla imza topladık"

Ekrem İmamoğlu’na özgürlük ve erken seçim talebiyle başlatılan imza kampanyasına destek veren kişi sayısının 25 milyon 100 bin kişiye ulaşmasına ilişkin soruya yanıt veren Özel, şöyle konuştu:

"Seçmen sayısı şu anda 60 milyona yaklaşmıştır ama seçimlerde oy kullanması beklenen seçmen sayısı işte 50 milyon 52 milyon falandır. Şunu söyleyeyim AK Parti'nin son seçimlerde aldığı 17 milyon, AK Parti'nin son seçimlerde aldığı oy sayısından 5 milyon fazla bu oy toplanan imza. 5 milyon fazla gelecek seçimlerde oy kullanması muhtemel seçmen sayısının yarısına yakın bir imza. Çok özel gerçekten çok yüksek. Evet 25.1 milyon imza toplandı kampanyadaki imzaları kurultayımızda bir büyük tırla kurultayın önünde tutmuştuk. Sonra da Kayseri'ye götürdük. 25.1 milyon insan ki bunun için de tabii biz bu imzaları Erdoğan'ın eline teslim etmeyeceğiz. Bu imzaları tarafsız bağımsız bir heyet tarafından tek tek sayıldı tutanak altına alındı biliyorsunuz. Bu imzaları verenler içinde ve veremeyenler içinde devlet memurları var. Devlet memurlarının yakınları var. Çoluğu çocuğu mülakata girecekler var. Kendisi ileride mülakatlara girecek insanlar var. Normalde geçen sene bugün bana veya herhangi birine sorsanız deseniz ki ya Cumhuriyet Halk Partisi adayını belirleyecek. Bunun için ön seçim yapacak. Kaç kişi oy kullanır? Ben size derdim ki 1 milyon 400 bin üyemiz var. Normalde bizim ön seçimlerimize katılım oranına baktığınızda tabii bu üyenin dağ köylerinde olanı var. Yani bütün Türkiye'ye dağılmış çok zor coğrafyalarda olanları var. Burada kayıtlı olup burada okuyanı var. Orada kayıtlı olup burada çalışanı var. Derdim ki 1 milyona yakın kişi gelip oy kullanırsa önemli bir başarı olur, hedefimiz 1 milyon olsun derdim. Öyle bir saldırıya karşı davetlerimizle millet öyle bir harekete geçti. Öyle bir mobilize oldu ve öyle bir şekilde ayağa kalktı ki biz ön seçim kararı aldığımızda 1 milyon 400 bin olan üyemiz ön seçim günü geldiğinde 2 milyona çıkmıştı. Yani 100 yıllık parti 1 milyon 400 binden bir kısa şubat ayı içinde 2 milyon kişiye çıktı. 2 milyon kişinin 1.5 milyon oy kullansa iyi olur derdim size. Ama 19 Mart'ta 18’inde 30 yıllık diplomayı bir iftar sofrasında iptal edip ertesi sabah polislerle İstanbullunun seçtiği ve 3 kez seçtiği mazbatasını elinden aldıklarında seçtiği daha sonra yeniden yeniden bütün yaptıkları kötülüklere rağmen arkasında durduğu kişiyi gelip evinden alınca bu olaydan 4 gün sonra tam da Ekrem İmamoğlu hakim karşısındayken üyelerimiz için koyduğumuz sandığın yanına bir sandık daha koyduk. Öğleye kadar koyduğumuz birinci sandık dayanışma sandığı doldu bir tane daha koyduk. Üye sandığı dolana kadar 10 tane dayanışma sandığı doldu. Ve 15.5 milyon kişi oy kullanıyor. Ve Sayın İmamoğlu'nu millet cumhurbaşkanı adayı yaptı. Biz oradan sonra o 15.5 milyon oyu gördükten sonra bu sefer erken seçim talebi için imza kampanyası başlattık.

İmza kampanyası bazıları şöyle haberleştirdiler, duydum, onu düzeltmek isterim. Sanki 15.5 milyon oy kullananın o gün attığı imza üstüne biz 10 milyon imza daha toplamadık. O oylar ve o imzalar ayrı. Biz Ekrem İmamoğlu'nun köyünde Ramazan Bayramı'nın 1. günü ilk imzasını köyün en yaşlı 2 kişinin bir teyzemle bir amcamın attığı üçüncü imzasını benim attığım kampanyada bu örgütümüz eliyle meydan meydan kapı kapı sokak sokak gezerek 25.1 milyon imzayı yeniden topladık. Burada 25.1 milyon yeni imzamız var. Ve neyin altına imza attı insanlar? Ey Erdoğan diyor. Adayımı bırak, sandığı getir. 'Adayımı yanımda, sandığı önümde istiyorum' diyen 25 milyon imzamız var."

"Bütün yaz konuşulan hiçbir konu iddianamede yok"

Ekrem İmamoğlu’nun moralinin nasıl olduğuna ilişkin soru üzerine Özel, şu ifadeleri kullandı:

"Kolay bir iş değil. Mesela Ekrem İmamoğlu kendisinin bu hücrede tutulmasına üzüldüğünden çok ben kendisine kötülük yapmak için birlikte çalıştığı arkadaşlarının içeriye alınıp evlatlarıyla tehdit edilip, o iftiraya zorlanıp hatta bir ara dedi ki öyle kötülük yapıyorlardı ki 'herkes iftirayı atsın ben suçu üstüme alacağım' dedi yani. 'Yeter ki siz çıkın' dedi. O kadar duygusallaştığı günler oldu. O insanların kendilerine, ailelerine zulmedilmesine elbette ki üzülüyordur, üzülüyor.

Ayrıca kendi babası üç kuşaktır olan şirketleri şirkete el koymuşlar. Bakın bir suç yok. Tut ki olsun. O suç ispatlanınca o suçtan elde edilen kadar gelirine, malına el koyabilirsin insanların. Bu insanların 60-70 senelik inşaat şirketine el koydular. Yetmedi. Hasan amcamın maaşını, emekli maaşını çektiği kartına el koydu. Yani ekmeğe muhtaç etmeye uğraşan bir düşman hukukuyla karşı karşıyayız. Buna üzülüyoruz. Bunun yanında işte en yakın dostları arkadaşlarının 26 yaşındaki çocuğunu Fatih Kereş'in oğlunu Mustafa'mızı aldılar, getirdiler, buraya koydular. 'Baban konuşursa çıkacaksın' diyor. Şimdi böyle bir şey olabilir mi? Yani zorla insana birini birine iftira atmaya, olmayan bir suçu kabul etmeye, olmayan bir suçu birine yöneltmeye yönelik yapılan işler var.

Kendi eşine, çocuklarına yapılanları görünce her gün televizyonu açıp TRT'yi sonuçta açtığında devletin televizyonunun kendisi hakkında hiç olmayan ve hiç olmayacak iftiralarla bütün bir yazı geçirip dokuz ayı geçirdiğini gördüğünde. Şimdi televizyonda diyor ki Ekrem İmamoğlu'nun lüks araçları görüntülendi. 10 tane lüks araba. Hiç olmamış. Hiçbirisi değil. O araçlar sonradan MHP'li bir milletvekilinin olduğu için. Ya da Ekrem İmamoğlu'nun işte İBB'nin Florya'daki lojmanlarında ki Ekrem Bey orada kalmıyor. Yerdeki parkenin altından 2 milyon euro çıktı. Vallahi bilmem ama herhalde 2 milyon euroyu parke altına koymak için 100/200 metrekare bir yer kaplamak lazım. Efendim bin 200 tane cep telefonu Ekrem İmamoğlu tarafından alındı. Delegelere dağıtıldı. Bakın iddianame çıkana kadar biz dedik ki iddianameyi bekliyoruz. Yargılanmak değil yargılamak için. İddianame çıktı. İlk baştan bu 10 büyük yalan. Bir tanesi iddianamede yok. Yani iddia bile etmediler. Ama bütün yaz TRT'den iddia edip 4 bin sayfalık iddianamede iddia edemedikleri algı operasyonları. Yani gerçek anlamda böyle bir suç olsa, bu iddianamede yer alsa şimdi bütün Türkiye bekler der ki bakalım buna ne diyecek diye. Biz buna ne diyeceğiz? Bütün yaz konuşulan hiçbir konu iddianamede yok. Ne var? Abuk sabuk başka şeyler var ama yani iddianamelerine çok güvenselerdi, yaz boyunca bu yalanları atarlar mıydı?"

"Adalet ve Kalkınma Partisi'nin içinde taht savaşları var"

Özel, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek hakkında Ankara Cumhuriyet Başvacılığı’na yaptığı suç duyurusuna ilişkin soruya şöyle yanıt verdi:

"Operasyonel habercilik geleneği yerleşmeye başladı, birtakım yerlerde. O haberleri yapan siteleri çok dikkatli okusunlar. Biz işte Mart'ın on 19'u, 23'ünde Ekrem Bey buraya geldi. 24'ünde ben geldim. O günden bugüne işte ölüm olursa buraya gelmediğimiz oluyor. Biz Ekrem Bey'e arkadaşlarımıza bu kadar sahip çıkacağız. Akın Gürlek hakkında dünya kadar tazminat davası açıyor. Biz her hafta bu mücadele için elimizden gelen dilimizin döndüğü her şeyi söyleyeceğiz. Efendim geçen hafta Cumhuriyet Halk Partisi'nin elinde bir bilgi var. Bunu vermedi Akın Gürlek'le Özgür Özel anlaştı diye haber yapan operasyon yapanlar var. Şimdi rezil oldular çünkü ne çıktı ortaya?

Geçen hafta çarşamba günü bizim mitingimiz cenazemizden dolayı iptal edilmişti. Ama perşembe günü belgelerin tamamını Cumhuriyet Başsavcılığı'na verdirtmişim. Bana diyor ki elinde belge var açıklamadı. Bunlar maksatlarını herkes gayet iyi biliyor. Bir de şöyle bir mevzu da var. Adalet ve Kalkınma Partisi'nin içinde taht savaşları var. Yani evlatlar, damatlar ve Bu bakanların mevcut bakanlar eski bakanlar. Erdoğan'a yan bakanlar, şaşı bakanlar doğru güzel bakanlar. Her türlüsü var içlerinde. Birbirleri hakkında dünya kadar evrak oraya buraya yolluyorlar. Bu taht savaşları içinde CHP'ye gelen evrakları onların istediği zamanda ve zeminde ve şekilde değerlendirecek olursak biz AK Parti'nin içindeki birtakım çıkar odaklarının aparatına dönüşürüz. O yüzden biz bize gelen belgeleri doğruluğunu sınamak, doğru şekilde değerlendirmek.

Bazı belgeleri de şöyle; mesela bir şey görüyorsun. Sen bunu mitingde söylediğin zaman buna karşı siyasi bir pozisyonlanmayla Özgür Özel'in mitingde söylediği bilmem neyi filanca yer işlem yaptığı cesareti kimsede yok. Ondan bazısını da başka kanallarla ulaştırmak önce beklemek sonra söylemek. Af buyursunlar da bu kadar büyük bir mücadelenin içinde bu mikroplarla nasıl mücadele edileceğini de bize bıraksınlar yani. Oturdukları sıcak köşelerinden iptal edilen mitingi diyor ki geçen hafta belge açıklamamak için miting iptal etmiş. Evladım ölmüş. Taziyesindeyim yani. Ama ertesi günde o belgeleri Cumhuriyet Başsavcılığı'na vermişiz. Orada duruyor yani."

"Türkiye'nin yarınları için doğru olan neyse onu yaparız"

TBMM Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’na sundukları rapor hakkında da konuşan Özel, şunları söyledi:

"İlk gün dedim, 'Cumhuriyet Halk Partisi'nin olduğu yerden değil olmadığı yerden korkun' dedim. Millet adına oradayız. Biz Kürt sorununu görüyoruz, tanıyoruz. Çözülmesi için de demokrasi vaat ediyoruz. Şu anda da komisyona demokratikleşme paketleri öneriyoruz. Ayrıca diğer tüm partilerin yazdığını çizdiğini dikkatle okuyoruz. Bakıyoruz ve bundan sonra da komisyon raporunda ortaklaşabileceğimiz bir metin üzerinde çalışılırsa o raporda oluruz. Raporlarda af önerisi yok zaten. Yani ben bir af önerisi görmedim. Ayrıca af dediğiniz mevzunun bir toplumsal mutabakat meselesi olduğunu düşünmek lazım. Yani af lafını burada konuşursunuz. Bu içeride bunu kendi arkadaşlarımız için söylemiyorum. Onlar daha yargılanma aşamasındalar. Ama Türkiye cezaevlerinde beş yüz bine yakın insan var. Af kelimesi o içeride başka bir tansiyon yaratıyor.

O insanların dışarıdaki yakınlarında başka bir tansiyon ve beklenti yaratıyor. Suçtan zarar gören insanların yakınlarında başka bir tansiyon ve bir başka mesele yaratıyor. Ondan af dediğiniz mesele bütün suçlar açısından söylüyorum. Çift yönlüdür ve toplumsal mutabakat gerektiren bir iştir. Öyle önüne gelenin ortaya bir şey atıp tartışıp sonra arkasından çekildiği bilmem ne falan işte seçim zamanlarında söylenen sonra unutulan falan hem içeride yatana yazık. Bunların yakınlarına yazık. Hem bazı suçlardan zarar gören kişilere yazık. Şimdi deprem suçlarına COVİD affına sokmaya yeltenildi. Depremde yakınlarını kaybedenlerin çığlıklarını, gözyaşlarını dün siz gördünüz. O yüzden bu mevzular böyle dikkatli konuşulması gereken mevzular.

Biz Kürt sorununun demokratik yollardan çözümü için komisyonda raporumuzu verdik. Çalışmalarına rapor yazma aşamasında devam ediyoruz. Onun dışında her türlü spekülasyondan ve her türlü tartışmadan Cumhuriyet Halk Partisi kendini başka bir yerde tutuyor. Ülkenin yararına Türkiye'nin yarınları için doğru olan neyse onu yaparız yanlış bir şeyin içinde yanında olmayız."

Gündem Haberleri