Kısa Dalga - CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Kürt sorununda tek parti yıllarına atıf yaparak söylediği "Kendi tarihine, CHP’nin geçmişine bak. Celladı orada göreceksin” sözlerine yanıt verdi.
Özgür Özel'in, CHP'nin 30. Olağan Kongresinde yaptığı konuşmada "Herkesi canı istediğinde ‘Şu parti kapatılsın, kapatmıyorsa Anayasa Mahkemesi de kapatılsın’ diyenlerin demokratlığını hatırlamaya davet ediyorum. Bir Stockholm Sendromu’na kapılmamaya, dün elinden zor kurtulduğunuz celladınıza aşık olmamaya davet ediyorum” sözleri üzerine başlayan tartışma sürüyor.
DEM Parti eş genel başkanlarından sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan da tartışmaya katılarak “Kendi tarihine, CHP’nin geçmişine bak. Celladı orada göreceksin” dedi.
Erdoğan'a ekmek çıkmaz
Özgür Özel, dün bir gazetecinin Erdoğan’ın sözlerini hatırlatması üzerine “Şimdi, bir kere bu tartışmadan Erdoğan'a ekmek çıkmaz” dedi. Erdoğan’ın bir yüzyıl öncesine giderek Kürt sorunu ile ilgili CHP iktidarını suçlamasını eleştiren Özel, Cumhuriyet’in kuruluş yılları için “"Aa, o zaman tek parti vardı, hepimizin dedesi oradaydı" denildiğini hatırlatarak “Türkiye'yi kurtaran, demokrasiyi kuran, demokrasiyi getiren, tek parti vardı, biz oradaydık, dedeler oradaydı. Sonra tarihten bir husumet alanı bulup orayı kaşıyacak, "CHP yaptı!" Senin deden neredeydi? Hani ya? Çanakkale'de dedeler omuz omuza…” diye konuştu.
"Taybet Ana'nın cenazesi 7 gün yerde kaldı"
Tarihten acılı, husumet çıkarabilecek bir şeye atıf yaparken CHP’nin tek başına suçlanmasına karşı çıkan Özel şöyle devam etti:
“Nerede bu yoğurdun bolluğu? Millete seksen yıllık, doksan yıllık, yüz yıllık hatırlatmalar yaparak bir şeyler yapmaya çalışacaksın, ondan sonra millete, örneğin, bundan on yıl önce senin iktidarında Taybet Ana'nın cenazesinin yedi gün yerde kaldığını, kadınların o cenaze çürümesin diye elinde beyaz bayrakla giderken üstüne ateş açıldığını hatırlamayacaksın.”
Aysel Tuğluk’un annesinin cenazesi…
”Ya da bir milletvekilinin annesinin cenazesine, "O cenazeyi burada tutmayız" diye saldırıldığını, gömüye izin verilmediğini, defne izin verilmeyen meselenin senin döneminde olduğunu, senin bakanlarının da bunu, bu duruma vaziyet ettiğini, sessiz kaldığını görmeyeceksin. Millet bilmiyor mu senin döneminde ne oldu?”
Selahattin Demirtaş “seni başkan yaptırmayacağız” dediği için 9 yıldır cezaevinde
Mesela, sadece "Seni başkan yaptırmayacağız" dedi diye şurada Edirne'de 9 yıldır bir bir vatan evladı gidiyor orada yatıyor. Ne suçu ne? Sana demiş ki, "Seni başkan yaptırmayacağız." Ben hiçbir partinin, hiçbir aktörünün, aktörlerinin arasına girmeyi, asla böyle bir şey yapmam, yapmadım, yapmıyorum. Ama rejime şeytan değiştirenler, muhataplıkta aktör değiştirenler…Bu samimiyetsizliği millet görür, bilir.”
“CHP terörsüz ve demokratik Türkiye mücadelesi veriyor”
Benim orada söylediğim baskı dönemleri, zulümler ve bu baskıyla bağlılık yaratma meselesi, bugün Türkiye'de önemli miktar muhalif seçmende bir duygu durum bozukluğu yaratıyor. Zaten bunun doğru olduğunu bildikleri için bugün çıkmış Erdoğan onun üstünden bir şeyler yapmaya, bir şeyler devşirmeye çalışıyor. Ben barış sürecine, ben müzakereye, ben komisyona, ben bu işin hallolmasına, Sayın Bahçeli'nin terörsüz Türkiye beklentisine, Cumhuriyet Halk Partisi'nin terörsüz ve demokratik Türkiye mücadelesine, komisyondaki demokrasi adının yer almasına, hepsine değer veriyorum arkadaşlar."
Taybet anne olayı nedir?
İnsan Hakları Derneği, Taybet İnan’ın öldürülmesinin yıldönümünde yaptığı açıklamada olayı
“Uzun yıllardır çatışmalı süreçlerin yaşandığı coğrafyamızda yaşanan en acılı olaylardan biri” olarak tanımladı.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi dosyasında Taybet İnan’ın öldürülmesi ve sonrasında yaşananlar şöyle anlatıldı:
“14 Aralık 2015 tarihinde Silopi’de 24 saatlik sokağa çıkma yasağı uygulandı. Taybet İnan 19 Aralık 2015 tarihinde saat 19.00 civarında, komşusundan dönerken evinin dışında zırhlı araçtan açılan ateşle vuruldu. Kayınbiraderi Yusuf İnan, ona yardımcı olmak amacıyla girişimde bulundu ancak o da evden çıkar çıkmaz vurularak yaralandı.
Aile üyeleri defalarca acil servisi aramalarına rağmen yardım talepleri karşılanmadı. Aile üyeleri acil servisi ve polis memurlarını aramaya devam ettiler ve bu sırada hayatını kaybeden Taybet İnan’ın cenazesinin alınması için yardım talep ettiler. Yanıt olarak, beyaz bayrak tutmaları koşuluyla cenazeyi almak için evden ayrılabilecekleri söylenmesine rağmen, kapıyı her açtıklarında bulundukları yöne doğru ateş edildi.
Milletvekili Aycan İrmez valiyle görüştü, ancak kendisine ‘güvenlik güçlerinin olay yerine gitmesinin ardından’ cenazeyi alabileceklerini söylendi. Vurulma olayından birkaç gün sonra, Taybet İnan’ın eşi, cenazeyi sokaktan almak için girişimde bulundu ancak o da vurularak yaralandı. Sonrasında ise aile, evlerini terk etti ve yakınlarının evine sığındı. Son olarak cenaze 25 Aralık 2016 tarihinde yetkililerce sokaktan alınarak hastaneye götürüldü. ...Taybet İnan’ın cenazesi herhangi bir dini tören olmaksızın yetkililerce defnedilmesi sırasında ailenin yalnızca üç üyesinin katılımına izin verildi.
Taybet İnan’ın öldürülmesi ile ilgili soruşturmada ise hiçbir ilerleme olmadı. Avukatların Anayasa Mahkemesi’ne 2021 yılında yaptığı “yaşam hakkı ve etkin soruşturma yükümlülüğünün ihlali” ile ilgili başvuru ‘zamanında başvuru yapılmadığı’ gerekçesiyle usulden reddedildi.
Aysel Tuğluk’un annesinin cenazesine saldırı
Tuğluk'un annesi Hatun Tuğluk, vasiyeti üzerine defin için Ankara'da bulunan İncek Mezarlığı'na getirildi. Dönemin HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Aysel Tuğluk, tutuklu bulunduğu cezaevinden cenazeye katılmak üzere özel izinle çıkmıştı.
Cenazenin defnedilmesinden kısa bir süre sonra ilk etapta 5-6 kişiden oluşan bir grup cenazeyi protesto etmek üzere toplandı. Polisin müdahale etmemesi nedeniyle grubun sayısı giderek arttı ve mezarlığa saldırmaya çalıştılar.
Saldırganlar, önce “Burası Sünni mezarlığı, Aleviler buraya defnedilemez” dediler. Sonra da 'Burası Türk toprağıdır, Ermeni toprağı değil, bura Ermenileri istemiyoruz' dediler.
Kalabalığın artması ve mazara saldırı olasılığı üzerine cenaze defnedildiği yerden çıkarıldı.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, üç-dört saat sonra devreye girdi ve cenazenin gömülmesini istedi, gerekli tedbirlerin alınacağını söyledi. Ancak cenaze çıkarıldığı ve aile bundan sonra ne olacağını bilemediği için morga götürmeyi tercih etti. Cenaze Dersim’e (Tunceli) götürelerek defnedildi.
Önder: “Bu kadar nefsime ağır gelen bir olay yaşamadım”
Geçtiğimiz Mart hayatını kaybeden DEM Partili siyasetçi Sırrı Süreyya Önder, bu olayı anlatırken “Neler gördük bu memlekette, ama nefsime bu kadar ağır gelen bir
olay yaşamadım. Demek, Kürt anaları bu topraklarda gömülemeyecek. Demek, bu topraklarda Kürt analarına mezar yok, onlara mezar da esirgenecek. Bu hiçbir şeye benzemez. Bu bir kopuştur” demişti.
Dönemin HDP sözcüsü Osman Baydemir de olayı şöyle anlatmıştı:
“Cenaze mezarlığa ulaştığı andan itibaren önceden örgütlenmiş bir faşist güruhun saldırısına maruz kaldık. Bir buçuk saat boyunca taş ve sopalarla mezarlığa giren ve kabri tekmeleyen saldırganlara yönelik hiçbir polis müdahalesi olmadı. Tek bir gözaltı bile yok. Böyle bir zihniyet bu ülkeyi yönetemez. Böyle bir zihniyet Türk'ü, Aleviyi, Kürdü bir arada yaşatamaz.”
Ahmet Türk: “Bu kadar acı yaşadım, böylesine ilk defa şahit oluyorum”
Kürt siyasetinin önde gelen isimlerinden olan Ahmet Türk de şunları söylemişti:
“Anlatacak kelime bulamıyorum. Bu bir vahşettir. Bu bir linçtir. Polisler seyrediyordu.
Cenazeyi gömmüştük, çıkardık. Akıl alır gibi değil. Kırk elli yıldır bu memlekette siyaset yapıyorum. Bu kadar acı yaşadım, bu kadar acıya tanık oldum, ama böylesine ilk defa şahit oluyorum. Aklım, havsalam almıyor.”