Türkiye’de çocuğun adı yok-3: Yoksulluk; ihmal ve istismarın kapısını açıyor

Türkiye’de 2 milyon çocuğun temel ihtiyaçları karşılanamıyor. Yoksulluk, çocukların ihmal ve istismarında önemli risk faktörlerinden. Hükümet ise dijital istismara odaklanıyor.

MEHVEŞ EVİN

Kısa Dalga - Narin Güran ve Sıla bebek cinayetlerinin dehşetiyle sarsıldığımız günlerde, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) bünyesinde çocuk istismarı ve şiddetin önlenmesi amacıyla bir komisyon kuruldu. 22 üyeden oluşan alt komisyonun toplantılarında, çocukların korunmasına dair hemen her konu, uzmanları tarafından aktarıldı.

Ne var ki komisyon, daha ziyade AKP’nin gündemindeki çocuğa internet kullanımında yaş sınırı getirilmesi üzerinden verilen demeçlerle basında yer aldı.

Evet, dijital şiddet, çocuk istismar ve ihmalinin bir parçası. Ancak çocuklara istismar ve ihmalini önlemenin ABC’si uygulanmadığı sürece dijital şiddetle başa çıkmak mümkün mü?

TBMM Çocuk Hakları Alt Komisyonu tutanaklarını inceledim.

Aslında bu komisyon ilk kez Ekim 2024’te kurulmuyor. Şimdiye kadar Meclis’in aynı adla kurduğu üçüncü komisyona katıldığını belirten çocuk sağlığı uzmanı Prof. Dr. Betül Ulukol, geçmişten örnek veriyor:

“… 2016’da şimdiki Adalet Bakanımızın komisyon başkanı olduğu bir komisyon vardı, istismara uğrayan çocuklarla ilgili. MEB’den arkadaşlarımız projelerini sundular. Aman Allah'ım, bu projelerin yapıldığı yer, çocuklar için cennet! Çocuklar korunuyor, aileler bilgileniyor, öğretmenlerin farkındalıkları çok yüksek. Sonra dedim ki bu kaç çocuğa ulaştı? 1.000, 2.000, 3.500; 10 bin çocuğa ulaşan proje yoktu. Projeler çok güzel, içleri çok dolu, ama yaygın değil.”

3 milyon euroluk projeler yapıldı da ne oldu?

Avrupa Birliği’yle “Çocuklara Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Eylem Planı” için çalışıldı. Proje 2015'te bitmiş, maliyeti 3 milyon euroymuş.

Sonuç? Meclis’te aynı komisyonlar tekrar kuruluyor, çocuğa istismar, şiddet konuşuluyor…

Ancak bunca çalışmaya rağmen değil bakanlıklar, alt birimler arasında ortak bir çalışma dili, ahlakı sağlanamamış.

Yıllardır muhalefet, Milli Eğitim, Sağlık ve Aile Sosyal Politikalar Bakanlığı gibi kilit kurumların bütçesine karşılık Diyanet’in rekor bütçesine dikkat çekiyor. Bütçe eksikliği ve kullanımındaki sorunlar baki…. Ancak çocukları samimi bir şekilde korumak için başlangıçta büyük bütçeler şart olmadığını Komisyon’a katılan uzmanlar da söylüyor.

Örneğin Prof. Dr. Gülümser Gülteki̇n Akduman yaptıkları saha araştırmalarında, öğretmenlerin istismar olgularını çok az bildirdiklerini, ailelerinse ihmal ve istismara giren davranışları bir disiplin yöntemi olarak gördüğünü anlatıyor. Kendi üniversitesinde hazırladıkları farklı eğitim programlarının ise raflarda beklediğini vurgulayan Prof. Akduman, Millî Eğitim Bakanlığı’nın üniversitelerle iş birliği yaparak bu programları istediği gibi kullanabileceğini belirtiyor.

Tutanaklardan bildik bir manzara ortaya çıkıyor: Türkiye’nin çocuk alanında uzman, canla başla çalışan çok değerli bilim insanları, eğitimcileri, sivil toplumcuları var. Ama iktidar, bu beyin gücünden ya kısmen yararlanıyor, ya da hiç… Alanda çalışanların zaten eli kolu bağlıyken çıkarılan onca mevzuatla işler daha da karmaşıklaştırılıyor.

Yoksul çocuklar neden daha fazla risk altında

Çocukların artan yoksulluk nedeniyle yeterince gıda alamadığı, gelişemediği ve eğitimden kopup çalışmaya zorlandığı veya evlendirildiği bir ülkede yaşıyoruz. Okula aç giden, yeterince beslenemeyen çocuklar bir trajedi olarak -bir kısım- basına yansıyor.

Yoksulluğun, çocukları her türlü istismara daha açık hale getirdiği ise pek konuşulmuyor.

TEPAV’ın son araştırmasına göre; Türkiye’de 0-17 yaş grubundaki 7,03 milyon çocuk yoksulluk içinde yaşarken, 2 milyonu "derin yoksulluk" içinde. Yani beslenme, giyinme, okul ve sağlık hizmetleri gibi temel ihtiyaçları dahi giderilemiyor.

Eğitim İzleme Reformu’nun raporunda ise 612 bin çocuğun artan yoksulluk nedeniyle eğitim dışında kaldığı açıklandı.

Çocuğa yönelik her türlü şiddeti anlamak ve önlemek için önce risk faktörlerini bilmek, kavramak şart. Hacettepe Üniversitesi’nden Doç. Dr. Ni̇lüfer Koçtürk, çocuk ihmal ve istismarındaki risk faktörlerini şöyle sıralıyor:

  • İlişkisel: Kötü ebeveynlik uygulamaları, evlilik uyuşmazlığı, çatışmalar, aile içi şiddet, erken veya zorla evlilikler, düşük sosyoekonomik düzey, şiddet sergileyen arkadaşlar.
  • Çevresel, toplumsal etkilerden biri yoksulluk. “Çocuk yoksulluğu" olarak ifade edilen kavramın, özellikle ihmal ve istismara yol açan önemli bir değişken olduğunu görmekteyiz.
  • Yüksek suç oranı olan bir çevrede yaşıyor olmak; göç, işsizlik; uyuşturucu madde ticaretinin yapıldığı bir ortam ya da madde erişim ya da silahlara erişimin kolay olması, zayıf kurumsal politikalar, yetersiz mağdur bakım hizmetleri.
  • Hızlı sosyal değişimlerin olduğu çevreler, ekonomik eşitsizliklerin olduğu her türlü toplumsal yapı, cinsiyet eşitsizliğinin var olduğu kültürler, yine eşitsizliği artıran politikaların varlığı, zayıf ekonomik, güvenlik ağları ve yasal ve kültürel normlar -özellikle şiddeti destekleyen bu normlar- ateşli silahlara erişim ve çatışma veya doğal afet nedeniyle kırılganlık yaşanan bir ortamda bulunmak…

Yani Türkiye’nin çevresel, toplumsal, ekonomik ve siyasi ortamı, başlı başına çocuk istismarını tetikleyebilecek nitelikte.

Yetişkinlerin cinselliğine tanıklık da istismar

“Cinsel istismarı konuşurken şu gerçeği unutmamak gerekir. Türkiye'de konutların yüzde kaçı tek odalı? Yani ebeveynle aynı oda paylaşılıyor? Minimum 400 bin çocuk, mevsimlik tarımla göçüyor aileleriyle… Bu göç, dört ayla sekiz ay arasında devam ediyor. O hayatın içinde çocuklar, bilerek isteyerek değil belki, ama yetişkinlerin kendi arasındaki her bir şeye -bunun arasında cinsellik de var- tanıklık ediyorlar. Bu tanıklık, o çocukların da cinsel istismar sürecinde kapıyı aralıyor. Bu çok yaygın ama Türkiye'nin konuşmadığı tabulardan biri. Niye? Çok sıradan bir şey haline dönüşüyor.”

Görüşüne başvurduğum Dr. Bülent İlik, SHÇEK’te (Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu) genel müdürlük ve Başbakanlık müşavirliği yapmış, birçok ulusal, uluslararası projenin başında bulunmuş bir sosyal hizmetler uzmanı. Türkiye'nin yüzde 60'ının asgari ücret düzeyinde eşitlendiğine dikkat çeken Dr. İlik, bu nedenle çocuk haklarının hayata geçmesinde çok ciddi zorluklar olduğunu vurguluyor: “İster fiziksel, ister cinsel, ister duygusal istismarı alın. İhmalleri de buna katabilirsiniz.”

Bülent İlik

Peki her yoksul çocuk istismara ve ihmale maruz kalır ? Prof. Koçtürk, “ebeveynler eğitim aldıysa, bilinçliyse ve aileye psikososyal destek sağlanıyorsa, çevresi varsa ya da kurumsal destek alabiliyorsa bu çocuklar daha az ya da hiç ihmal ve istismarla karşılaşıyor” diyor.

Çocuğu gerektiğinde en yakınından korumanın kanuni bir yükümlülük olduğunu vurgulayan Dr. İlik, “kutsal aile” yaratmanın sorununa değiniyor: “Ailenin içinde çocuğun durumu iyidir. Her ne koşulda olursa olsun, çocuk aile içinde kalır derseniz akıldan, bilimden ve Türkiye'nin gerçeklerinden uzaklaşıyorsunuz demektir. Evet, aile çok önemlidir. Evet, çocuğa bakım, koruma, gelişim sorumluluklarını yerine getiren aile bizim de birinci tercihimizdir. Ama öyle aile ortamı var ki o çocuğun yaşam hakkını, başta yaşam hakkı olmak üzere ihlal ediyor. Yakın ve acıtıcı örnek mi istiyorsunuz? İzmir’de yanarak ölen beş çocuk…”

Çocuğun beyin gelişimi istismardan nasıl etkileniyor?

Yoksulluğun olmadığı yerlerde de istismarın farklı boyutlarının yaşandığını unutmayalım. Her şeyden evvel, istismar tanımıyla ilgili sorunlar var. Çocuğa yönelik kötü muamelenin dört temel başlığını Prof. Betül Ulukol, Komisyona şöyle özetlemiş:

  • Biri, fiziksel şiddet yani çocuğu dövmek, boğmak, vesaire diyoruz ama çocuğa kakasını yedirmek, bazanın altına kilitlemek gibi hiç aklınıza gelmeyecek, "Bu bir insanın yapabileceği bir şey mi?" dediğiniz korkunç şeyler olabiliyor. Çocuğa herhangi bir şekilde zarar verme potansiyeli taşıyan fiziksel güç uyguladığınızda bu fiziksel istismardır.
  • Cinsel istismarın tanımı TCK 103 altında düzenlenmiş. Ama öyle örnekler var ki bu maddenin içine girmiyor, fakat çocukta duygusal, cinsel olarak hayatının sağlıklı ilerlemesine engel olacak etkiler bırakabilir. Cinsel istismar yalnızca dokunarak, ya da tecavüzle olmaz. Çocuğun pornografik sahneye veya bir cinsel eyleme canlı olarak şahit olması, çocuğun fotoğraflarının çekilmesi ya da röntgenciliğinin yapılması, çocukla açık saçık ifadeler kullanılması da istismar. Özetle, “çocuğun bir cinsel doyum unsuru olarak kullanılması, çocuğun cinsel istismarıdır”.
  • Duygusal istismara gelirsek, çocukta değersizlik ve suçluluk hissini oluşturan her tülü olumsuz söz ve davranışları kapsar: Çocuğun korkutulması, iftira atılması, yapamayacağı şeylerin beklenmesi, “yapamadın, edemedin” diye sıkıştırmak da duygusal istismardır.
  • İhmal, çok atlanan bir istismar türü: Temel ihtiyaçların karşılanması yani beslenmesi, giydirilmesi, okula gönderilmesi, sağlık hizmetinden faydalandırılması gibi gereksinimlerin karşılanmaması. (Sevgisizlik, ilgisizlik, aşağılama, yani duygusal ihtiyaçların karşılanmaması da ihmaldir- M.E.)
  • Araştırmalar, çocukluk çağında karşılaşılan olumsuz deneyimlerin nörobilişsel beynin gelişimindeki bozulmalara yol açtığını ortaya koyuyor. Yani çocuğun sosyal, duygusal, bilişsel gelişimini etkiliyor, riskli davranışlarını artırıyor, hastalıklara hatta ölüme yol açıyor.

Peki beyin nasıl etkileniyor? İstismar ve ihmal, hücrelerin gelişimi, hücreler arası bağlantı, "miyelinizasyon" diye hücreleri koruyan sistemi bozuyor. Bilimsel ispatı da var. İhmale uğramış çocuğun beyninde iki küreyi birbirine bağlayan sinir ağları (corpus collosum) sağlıklı psikolojik ortamda büyüyen bir çocuğunkinden daha küçük.

Seri katillerle ilgili yapılan ABD’de yapılan bir çalışmadan örnek: Seri katillerin yüzde 18'i ihmal edilmiş, yüzde 26'sı cinsel istismara uğramış, yüzde 36'sı fiziksel istismara uğramış, yüzde 50'si psikolojik istismara uğramış. Yalnızca üçte birinde istismar öyküsü yok

Yarın: Çocuk İzleme Merkezleri (ÇİM) nasıl işliyor? Kamu Denetçiliği Kurumu (KDK) denetlemekte etkin mi?

Özel Haber Haberleri