Kısa Dalga - Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş, "Bizim açımızdan mesele, basit bir al-ver meselesi değildir. Şart, şurt meselesi değildir. Biz gerçek bir barış için ihtiyaç duyduğumuz zorunluluklardan, gerekliliklerden söz ediyoruz" dedi.
Erkan Baş, Meclis'te düzenlediği basın toplantısında, Suriye'nin Lazkiye bölgesinde yaşanan infazlara ilişkin şunları söyledi:
"Gazi katliamından yıllar sonra Suriye'de Aleviler yine bir katliamla karşı karşıya. Siyasal İslamcı AKP'nin cihatçı ortağı HTŞ, Suriye'de Alevi sivillere yönelik vahşi bir katliama girişti. Tüm dünyanın gözü önünde cihatçılar, Alevi yerleşimlerinde sayıları binlerle ifade edilen cinayetler işliyorlar. Türkiye'de de iktidarın kiralık kalemleri, bu alçakça cinayetleri meşrulaştırmak için hemen sıraya girdiler. Neymiş? Öldürülenler Esad artığıymış, öldürülenler rejim artığıymış. Yuh olsun! Kadınlar mı Esad artığı, çocuklar mı rejim artığı? Bu mezhepçi, bu dinci zihniyet, emperyalistlere yaptığı köleliğin yanında coğrafyamızı kan gölüne çevirmeye devam ediyor. Ama ant olsun ki öğrenecekler. Türkiye'nin siyasal İslamcı bir bataklık olmadığını mutlaka öğrenecekler. Herkes bilsin, Alevi halkı yalnız değildir, Alevi halkı sahipsiz değildir. Bu ülkede milyonlarca ilerici cumhuriyetçi, laiklik yanlısı, siyasi görüşü ne olursa olsun haysiyet sahibi milyonlarca insandan söz ediyoruz. Biz bu haysiyet mücadelesinin, bu varoluş mücadelesinin en ön saflarında durmaya devam edeceğiz."
"Gerçek bir demokratikleşme olmadan barış olabilir mi?"
"Türkiye İşçi Partisi, Kürt sorununun varlığını ortaya koyduğu için darbeci zihniyet tarafından kapatılmış bir partidir" diyen Baş,
"Silahların sustuğu, hiç kimsenin hayatını kaybetmediği bir Türkiye için en önemlisi yeni savaşların meydana gelmeyeceği, güçlü, kalıcı bir barışı inşa etmek için mücadeleye devam edeceğiz. Bütün değerlendirmelerimizin gerçek bir barışı, kalıcı bir barışı arayan bir yaklaşımın ürünü olduğunu bu kapsamda eleştirilerimizi ve kaygılarımızı da DEM Parti heyetiyle dostça paylaştığımızı ifade etmek isterim.
Şunu açık ve net olarak ifade edeceğim. Bütün kamuoyu, süreci izliyor ve çeşitli sorular soruyor. Bizim açımızdan mesele, basit bir al-ver meselesi değildir. Şart, şurt meselesi değildir. Biz gerçek bir barış için ihtiyaç duyduğumuz zorunluluklardan, gerekliliklerden söz ediyoruz. Çok basit bir soru soruyoruz. Gerçek bir demokratikleşme olmadan barış olabilir mi? Özgürlükler bu derece kısıtlanmışken barış olabilir mi? İktidarın tek yanlı olarak kullandığı ve her muhalifi, hedef haline getirdiği yargı silahı susmadan barış olabilir mi? Kayyum düzeni ortadan kalkmadan barış olabilir mi?
Dolayısıyla bunlar şartlar. Bunlar olursa barış olsun dediğimiz şeyler değil. Bunlar zaten barışın mümkün olabilmesinin ilk adımları, gereklikleri olarak bizim tarafımızdan ifade edilmeye ve bu doğrultuda mücadele etmeye devam edilecek hususlardır. O yüzden bir yolun başında olduğumuz gerçeğinden hareketle ve çok iyi tanıdığımız yaklaşık neredeyse çeyrek yüzyıldır bu ülkeyi yöneten bir iktidarın oluşturduğu saray rejiminin bu süreci halkın beklentilerini, halkın taleplerini, halkın ihtiyaçlarını, halkın özlemlerini kendi küçük iktidar hesaplarına, kendi küçük seçim hesaplarına, kendi küçük parmak hesaplarına alet etmesine izin vermemek gerekir.
Barışın toplumsallaşması, halkın bu sürece güçlü bir biçimde katılımının, önünün açılması bir zorunluluktur. Türkiye Büyük Millet Meclisi zemini, siyasi partilerin bu sürece dahil edilmesi kuşkusuz önemli adımlar olacaktır ve bunun barışın toplumsallaşmasıyla kuvvetlendirilmesi gerekir. Çünkü toplumsal barış sadece diplomasi kanallarıyla inşa edilebilecek bir şey değildir. Bu kapsamda umuyoruz ki Meclis en kısa sürede bir görev üstlenecek, halkın katılımına ve denetimine açık bir şekilde bu sorunu konuşabileceğimiz ve ülkemizi barışa, demokrasiye, özgürlüklere taşıyabileceğimiz bir sürecin hep birlikte tarafı olacağız."