Macar asıllı Amerikalı spekülatör George Soros, Osman Kavala’nın tutukluluğu üzerinden Türkiye’de yine gündemin merkezinde.
Kavala, Soros’un kurduğu Açık Toplum Vakfı’nın Türkiye’deki mütevelli heyetinde yer aldığı için Kızıl Soros ve ‘Soros artığı’ gibi yakışıksız suçalamalara maruz kalıyor.
Aslına bakarsanız Soros, sadece Türkiye’de değil, ABD’den Macaristan’a, İngiltere’den Polonya’ya, özellikle sağ siyasetçilerin hedefinde ve komplo teorilerinin merkezinde.
Arka Plan’da George Soros’u ve kurduğu Açık Toplum Vakfı’nın Dünya ve Türkiye’deki faaliyetlerini, hakkındaki iddiaları araştırdık.
Bloomberg’un milyarderler listesinde dünyanın en zengin 367. insanı olan George Soros, 7.5 milyar dolarlık bir servetin sahibi. Soros, Bill Gates ve Marck Zuckerberg gibi “hayırsever” iş adamları arasında sayılıyor. Ancak Soros, sessiz sedasız bir karakter değil. Dünya düzeni ve politikasıyla yakından ilgili, hatta göbeğinde. Mesela ABD’de Demokratlar’ın en büyük destekçilerinden, anavatanı Macaristan’da ise otoriter başkan Victor Orban’ın bir numaralı nefret objesi. Ayrıca Ukrayna’daki “Turuncu devrim”den tutun Türkiye’deki Gezi isyanına, muhalifleri finanse etmekle suçlanıyor.
Soros’un 1993’te kurduğu Open Society Foundation, Türkçesiyle Açık Toplum Vakfı, Afrika’dan Avrupa’ya, 70’ten fazla ülkede sivil toplum çalışmaları yürütüyor.
2001’de Türkiye’de bir temsilcilik açan Açık Toplum, 2008’de de Vakfı kurdu.
Vakfın sitesinde, 2001-2006 arasında Türkiye'de 86 projeye 7 milyon ABD doları destek verildiği yer alıyor.
Vakfın kurucu Mütevelli Heyeti'nde Can Paker, Osman Kavala, İshak Alaton ve Murat Sungur var.
Ancak Kavala’nın tutuklanması ve Vakfın Yönetim ve Danışma Kurulu Başkanı Ali Hakan Altınay’ın gözaltına alınması üzerine Vakıf, Türkiye ofisini 2018’de kapattı.
Soros isminin yine gündeme gelmesinin sebebi, hakkında kesinleşmiş AİHM kararı olmasına rağmen Osman Kavala’nın tahliye edilmemesi.
Şunu ekleyelim; Avrupa Konseyi'nin kurucu üyesi olan ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi imzacısı Türkiye’nin kendi anayasasına göre de AİHM’in kararlarını uygulama mecburiyeti var.
Herkesin bildiği gibi, 10 ülkenin büyükelçileri, Kavala’nın tutukluğunun 4. yılında “serbest bırakılmalı” çağrısı yaptı.
İktidardan muhalafete, farklı kesimler bu açıklamayı kınandı. Ancak münakaşayı asıl alevlendiren, Soros ismi etrafında dönen seviyesi düşük suçlamalardı..
Osman Kavala, tutuklu bulunduğu cezaevinden yanıt verdi. Açık Toplum Vakfı’nın yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptığını fakat vakfın ne başkanı olduğunu, ne de Soros’u temsil ettiğini söylerken şu vurguyu yaptı:
“George Soros’un Türkiye ziyaretlerinde Vakıf yönetim kurulu üyeleriyle benim de katıldığım görüşmeleri, Vakfın çalışmaları ile ilgili sivil toplum faaliyetleri kapsamında gerçekleşti. Bildiğim kadarıyla, Sayın Erdoğan George Soros ile bu Vakfın kuruluşundan önceki bir tarihte tanışmış ve Soros’un en son Kasım 2015’te Türkiye’ye yaptığı ziyaret sonrasına kadar, Adalet ve Kalkınma Partisi’ne mensup siyasetçiler ve Cumhurbaşkanı’nın danışmanları ile Soros’un diyaloğu devam etmiş. Ben bu görüşmelere dâhil olmadım, içerikleri hakkında da bilgi sahibi değilim.”
Kavala, artık adil yargılamanın imkanı kalmadığı için savunma yapmayacağını da açıkladı.
Open Society merkezinden de bir açıklama geldi. Türkiye'deki Vakfın tüm faaliyetlerinin İçişleri Bakanlığı ve Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün düzenli denetiminde olduğunu vurguladı.
Yani Türkiye’de vakıfların nasıl kurulduğu ve yönetildiği tamamen iktidarın tasarrufunda ve denetiminde.
Öyleyse neden Soros bu kadar tartışmalı bir isim?
1930’da Budapeşte’de dünyaya gelen György Schwartz’ın ailesi, Yahudi ayrımcılığından kurtulmak için önce soyadı değiştirdi.
Naziler Macaristan’ı işgal ettiğinde Hıristiyan olmaya zorlandılar. Mucize eseri soykırımdan kurtulan Soros ailesi, 1947’de İngiltere’ye göç etti.
London Scool of Economics’de okuyan Soros’un en önemli ilham kaynağı ve hocası, ünlü filozof Karl Popper.
Avusturyalı düşünür Popper, “Açık Toplum ve Düşmanları” adlı eserinde açık toplumların akılcı bir değişimin garantisi ve koruyucusu olduğunu, kapalı toplumların ise insanları dini, siyasi yahut ekonomik otoriteye boyun eğmeye zorladığı savunuyordu.
Soros, 1956’da New York’a gidip finans kariyerine Wall Street’te başladı. 1960’ların sonunda “Kuantum Fonu” adlı şirketi kurup büyük karlar elde etti. Efsanevi bir tacir olarak ünlenen Soros, 1992’de yaptığı kur spekülasyonuyla bir günde 1 milyar dolar kar elde etti. Ama daha önemlisi, İngiltere Merkez Bankası’nı çökertme noktasına getirdiği bu hamlesiyle İngiliz halkının cebinden çalmakla suçlandı. Soros, Açık Toplum Vakfının ilkini 1984’te, anavatanı Macaristan’da kurdu. Üniversitelere, deneysel eğitim modellerine, kültür ve sanata maddi destek sağladı.
Güney Afrika’da ise Apartheid rejimine karşı siyah öğrencilere maddi destekte bulundu
Soğuk Savaş sonrasında vakıf eski komünist ülkelerde temsilcilikler açtı. Amacını "eski Sovyet imparatorluğu içindeki birçok ülkede demokratik hükümetlerin ortaya çıkmasına katkıda bulunmak" olarak açıklıyordu.
Soros’a göre komünist ülkeler, Karl Popper’ın “kapalı toplum” tanımına uyuyordu ve parayla, yenilikçi fikilerle bu rejimleri zaman içinde, barışçıl bir şekilde değiştirmenin mümkün olduğunu herkese göstermek istiyordu.
Eski Doğu Bloku ülkelerinin serbest pazara girmesiyle Batı ile Doğu’nun yakınlaşacağını, daha çoğulcu toplumların ortaya çıkacağını savundu.
Tabii bu faaliyet ve fikirleri nedeniyle “komünizm düşmanı, ABD’nin maşası” olarak anılmaya başlandı. Komünizmin yıkılmasının ardından pek çok Doğu Avrupa ülkesi yolsuzluk batağına saplandı ve aşırı milliyetçiliğe kaydı.
Soros’a göreyse hata Batı’nındı. Kritik anda yeterince siyasi ve ekonomik destek sağlamayınca sonuç böyle olmuştu. Amerikalı siyaset bilimci Daniel Bessner, Soros’un ölümcül hatasını The Guardian’da yayımlanan yazısında şöyle tanımlıyor:
“Aslında Batı sermayesi Doğu Avrupa’ya aktı, fakat demokratik kurumlardan ziyade doğrudan özel sektöre gidince kleptokrasinin ve antidemokratların güçlenmesine neden oldu. Soros kilit bir sorunu tanımlamıştı ancak kapitalizmin temel mantığının, yani karı her şeyin üstünde tutmanın demokrasinin gelişmesine engel olacağını kavrayamadı. Çünkü fethettiği sistemin fazlasıyla içinde kaldı.”
Soros, bir yandan da finans spekülasyonlarıyla zenginliğine zenginlik katmaya devam etti. 1997’deki Asya finansal krizinden sonra bu defa hipergloballeşmenin ve piyasa köktenciliğinin açık topluma tehdit olduğunu anlatan kitaplar yazdı.
Soros’a göre kapitalizmi kurtarmanın tek yolu, “politik karar vermeye dair küresel bir sistem” oturtmaktı.
-1998’de, ABD’nin küresel kurumlara karşı olduğunu anladı. ABD Uluslararası Hukuk Mahkemesi’ne katılmayı, madenlerin yasaklanması için yapılan Ottowa anlaşasını imzalamayı reddetmiş, canı istediği zaman tek taraflı ekonomik yaptırımlar uyguluyordu.
Ancak Soros’un, Amerikan elitini dönüştürecek bir planı yoktu. Bu kesim, kendi çıkarına uymayan hiçbirşeye yatırım yapmadığı gibi Amerika'nın dünyadaki askeri varlığının güçlenmesini destekliyordu.
Bessner’e göre bu, Soros’un düşüncesinin en eksik ve hatalı kısmı oldu. Soros, bizzat bir hiper zengindi, hayal ettiği küresel dünyanın önündeki ideolojik engelleri göremedi. Soros, Türkiye’de CIA’cı, antikomünist, olarak tanımlansa da ABD’deki en büyük düşmanları neoconlar. George W. Bush’un 11 Eylül sonrasında ilan ettiği “teröre karşı savaş”a ve Irak işgaline yüksek sesle karşı çıkanlardandı. Hatta 2004’te “Amerikan Egemenliği Balonu” adlı bir kitap yazdı.
Soros’a göre ABD’nin Dünyadaki “ya bizimlesin ya bize karşı” anlayışının, Nazi ve Sovyetler’den farkı yoktu.
Bush yönetiminin ülkeyi “sürekli savaş hali”ne sürüklediğini, işgal edilen yerlerde yerelin baskılanacağını öngördü. 2004’te Demokrat aday Kerry’yi canı gönülden desteklese de yine Bush kazandı.
Burada Türkiye’ye dönelim. Bildiğimiz, Soros ile Tayyip Erdoğan’ın daha siyasi yasağı varken, 2003’te Davos’ta gizli ve açık görüşme yaptığı, 2005’teyse Soros’un Türkiye’de AKP kurmaylarınca ağırlandığı.
Bu tarihler, AKP’nin yeni iktidara geldiği, AB üyeliği sürecinin hızlandığı, Gülen cemaatinin de giderek güçlendiği döneme işaret ediyor.
Dolayısıyla hem Türkiye'deki muhalif sol ve hem sağ için Soros, AKP’nin güçlenmesini destekleyen Batı’nın, liberallerin cisimleşmiş hali.
Siyaset bilimci Prof. Dr. Adnan Ekşigil, Birikim’de yayımlanan yazısında şöyle diyor: “Hem süper zengin, hem hiper spekülatör, hem üstüne bir de Yahudi olunca, Soros’un komplo kuramcıları için yenilip yutulmaya doyulmaz bir malzeme haline gelmesi ve sonunda, komünistinden kapitalistine, İslâmcısından Evanjelistine dek, çok geniş bir kesimin gözünde tam bir şeytan figürüne bürünüvermesi şaşırtıcı değil. Ne var ki, kapitalizmden en çok nemalananların başında gelmesine rağmen, Soros’un kapitalizmi meşrulaştırıcı bazı basmakalıp inanç ve efsanelere itibar etmediği, hatta bunlara keskin eleştiriler getirdiği bilinir.”
Soros, Trump' bir sahtekar ve diktatör heveslisi olarak tanımlıyordu Başta Fox TV olmak üzere, Trump’ı destekleyen Amerikan medyasında Soros’la ilgili sayısız komplo teorisi üretildi.
Trump’ın Başkan olmasıyla ABD’de Soros’a saldırılar başka bir boyuta taşıdı. 2017’de Neo Nazilerle protestocular Virginia’da çatışırken bir genç kadın, Heather Heyer arabayla ezildi. Amerikan sağı, Soros’un Trump’a zarar vermek için bu olayları organize ettiğini ileri sürse de iddialar kanıtlanmadı.
Soros’un Avrupa’daki baş düşmanı ise Macaristan’ın otoriter, aşırı sağcı lideri Victor Orban. Son seçim kampanyasını Soros düşmanlığı üzerine kuran Orban, Amerikalı spekülatörün sınırları açarak ülkeyi göçmenlerle doldurmak istediğini iddia etti. Kısacası Soros, bugün Trump’tan Putin’e, Orban’dan Erdoğan’a, dünyadaki otoriter liderlerin bir numaralı düşmanı.
Bu podcasti hazırlarken The Guardian, BBC, Birikim, Odatv gibi kaynaklardan yararlandım, farklı görüşlere ve teyit edilmiş bilgilere yer vedim. Seslendirmede Basri Özgür yardım etti.