Eşit Haklar İçin İzleme Derneği ve Kısa Dalga işbirliğinde 2020 yılının Kasım ayında yayın hayatına başlayan Yasaksız Meydan, ikinci sezonun ikinci bölümünde Yasaksız Meydan’da Zeynep Duygu Ağbayır’ın konuğu 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Hava Harp Okulu öğrencisi olan ve daha sonra müebbet hapis cezası alan Taha Furkan Çetinkaya’nın annesi Melek Çetinkaya.
Melek Çetinkaya, “Çocuklarımızın o gece masum olduğunu söyleyen halk tanıklık yapmasına rağmen çocuklarımızın kahraman askerler diye İstiklal Marşı okudukları görüntüler olmasına rağmen müebbet cezalar verildi. Tabii ki biz orada yıkıldık” diyor. “Biz anneler olarak , acaba ne yapabiliriz diye sürekli düşünüyorduk” diyen Çetinkaya, eylemlerine başlamasını şöyle anlatıyor:
“Benim bir oğlum ve bir kızım daha var. Kızım 4. sınıf diş hekimliğinde okuyor. Diğer oğlum da 14 yaşında bu sene liseye gidiyor. Bundan 3 sene önce bu eyleme yeni başladığımızı düşünürsek ikisi de biraz daha küçüktü ve tedirgindiler. Sürekli gözaltına alınmamdan haliyle tedirgin olmaya başlamışlardı. Eşim sürekli bunu neden yapıyorsun? Bu şekilde çocukları alamayız işte bunu yapma ya da işte sen gidiyorsun evdeki çocukları düşünmüyorsun gibi engel olmaya çalışıyordu. Fakat ben eşimi dinlemiyordum, eşime diyordum ki; tamam benim çocuğumu getir ben sokağa çıkmayayım. Daha sonra eşimin ailesinden tepkiler almaya başladım. Kayınvalidem kayınpederim işte eşimin abisi ablası falan. Neden sadece sen çıkıyorsun, diğer anneler anne değil mi?
Ben zaten acılı bir anneyim. Ne yediğimi bilmiyorum, ne içtiğini bilmiyorum. Doğru düzgün uyku yok. Gecem gündüzüm birbirine karıştı. Elbette ki diğer anneler de üzülüyordu, üzülmüyordu değil. Ama neden eylem yapmadıkları konusunda ya da bana neden katılmadıkları konusunda onlar adına çok fazla bir şey söylemek istemiyorum. Ama en büyük etkenlerden biri onları farklı şehirlerde olması. Ailelerin zaten maddi durumu çok iyi değil. Sokaktaki insanlara gelince bize destek vermek isteyen insanlar vardı. Aslında durup bizi dinleyen, çekim yapan insanlar vardı. Ama polis bunlara da müdahale ediyor. Youtube kanalım var. oraya yaptığım programları yüklüyorum. Twitter’ı söylüyorum, ilk 40 binlik hesabımı kapattırdılar maalesef.
Şu an yeni bir hesabım var. 22, 23 bin kişi takip ediyor. Bu şekilde sesimi daha iyi duyurabildiğimi gördüm ve bu mücadeleye devam ettim. Ben ilkokul mezunu küçük yaşta evlenmiş, 20 yaşında anne olmuş... Cezaevinde müebbet alan oğlumu 20 yaşında doğum yaptım. Yaşım küçük, arka arkaya üç tane çocuğum oldu. Bu tip olaylardan çok haberim yoktu. En bariz televizyonda görebildiğimiz Gezi olayları idi mesela. Hani neden sokağa çıkma gereği duyuluyor ki bunun başka bir yolu yok mu? Hani böyle olmasa diye serzenişlerde bulunuyorduk. Ama anladık ki insanlar gerçekten adaleti, adalet saraylarında bulamadığında sesini gerekli mercilere iletemediğinde böyle bir yola başvuruyormuş yani bunu anlamış olduk.
Kemal Kılıçdaroğlu bir milletvekili için bu yürüyüşü başlattıysa bir anne evladı için de yapmalı. Gerekirse tek başıma bile yaparım dedim. Gider tweet atarım, sonra da kendim yaparım diye düşündüm ve o an aklıma gelir gelmez hemen tweeti attım. Hatta ilk tweeti gören eşim de hemen sil o tweeti, kesinlikle böyle bir şey yapmana izin vermem dedi. Orada yine ben onu aynı şeyi söyledim. Sen benim çocuğumu getir. Zaten ben bu tip şeyleri yapmaya çok meraklı değilim. Twitter duyuruları yaptığımda başka bir yerde kaldım. Kıyafetimi değiştirdim, telefonumu kapattım. Hani sinyal almasınlar nerede olduğumu anlamasınlar diye. Ama o gün 1’de Kızılay Güvenpark’ın oraya geldim, orada başlatacaktık çünkü. Anında polisler bana doğru koşmaya başladı, sinyal almışlardı muhtemelen. O gün 60 kişi gözaltına alındık.
Bundan sonra nerede bir mağduriyet gördüm, nerede bir zulüm gördüm; kişiliğine, kimliğine bakmaksızın ben onun yanında olmaya yemin ettim, söz verdim. Bundan sonra gelecek hükümetlerin de yapacağı halka yapacağı her türlü zulmün karşısındayım. Ya ben şunu anladım, bundan sonra sokağa çıkan hiçbir insan kendinden çıkmıyor, mutlaka bir derdi vardır. Yetkililere anlatamamıştır ve son çare sokağa çıkmıştır. Şimdi Şenyaşar ailesi. Anne Kürt, Türkçe bile bilmiyor ama biz onun o kadar güzel anlaşıyoruz ki. Neden? Onun da evlat acısı var benim de evlat acım var. Yani neden adalet kişisine göre
değişiyordu. İnsanın gücüne göre değişiyordu. Orada bir zulüm var, ben bunu görebiliyorum."
Eşit Haklar İçin İzleme Derneği ve Kısa Dalga ortaklığında Yasaksız Meydan, barışçıl toplantı ve gösteri hakkı engellenen ve seslerini kamuoyuna duyurmak isteyenlerin platformu olmaya devam ediyor. Eğer siz de toplantı ve gösteri hakkınızın ihlal edildiğini düşünüyorsanız ya da barışçıl toplantı ve gösteri hakkına dair söylemek istedikleriniz varsa, Eşit Haklar İzleme Derneği ve Yasaksız Meydan ekibine esithaklar@gmail.com adresinden ve sosyal medya hesaplarımızdan ulaşabilirsiniz.