"Tüm dünyayı ne kadar zamanda aşılayabiliriz, bu bize pandeminin ne kadar zamanda ortadan kalkacağını gösterecek. Eğer biz tüm dünyayı, tüm dünya derken % 80’ini kastediyorum, bir yılda aşılayabilirsek ve aşı etkinliği de bir yıl ise o zaman bir yılın üzerindeki bir zamanda pandemi ortadan kalkar."(Dr. Tolga Şahin)
Aşı çalışmalarında son durum nedir?
Dünya Sağlık Örgütü (WHO) verilerine göre, şu an için dünya genelinde, 48 Covid-19 aşı adayı klinik denemelerle insanlar üzerinde test edilirken, 164 aşı adayı da klinik öncesi geliştirme aşamasında bulunuyor. Rekor seviyede gelişen bu aşı çalışmalarında öne çıkan aşı adaylarının %70 ila %95 oranında başarılı olduğu belirtiliyor. Örneğin Almanya biyoteknoloji firması BioNTech ile Amerikan İlaç firması Pfizer’ın geliştirdiği BİONTECH aşısının %95 oranında başarılı olduğu söyleniyor. Amerika Birleşik Devletleri’ndeki Moderna ilaç firmasına ait. MODERNA aşısının da yine %95 oranında başarılı olduğu belirtiliyor. AstraZenaca firmasının Oxford Üniversitesiyle ortaklaşa ürettiği OXFORD/ASTRAZENECA aşısının ise belirtilen başarı oranı %70… “Time Code” programımızın bu bölümünde aşıyla ilgili son gelişmeleri halk sağlığı uzmanları Prof. Dr. Nilay Etiler ve Dr. Tolga Şahin’le konuştuk.
3 – 5 yıldan önce çıkmaz derken, süreç nasıl hızlandı?
Normal şartlarda aşı üretimi yılları buluyorken, pandemi dönemlerinde süreç daha hızlı ilerliyor… Tarihte üretilmiş tifo, kızamık, çocuk felci gibi birçok aşının üretilmesi yıllar sürdü. Örneğin çocuk felci aşısının üretiminin 47 sene sürdüğü biliniyor. Kızamık aşısının ise 10 yıl… Salgın dönemlerindeki aşı üretim sürecinin nasıl olduğunu bize Halk Sağlığı Uzmanı Dr. Tolga Şahin aktarıyor: "Aşıların ilaçlardan farkları vardır. Genelde bir ilaç alındıktan sonra 12 saat 24 saat veya hafta, ay gibi bir ayı geçmeyen etki süreleri vardır. Fakat aşılar yıllar boyu etkili oldukları için, bir insan bir aşıyı kullandıktan sonra hayatı boyunca onun etkilerine veya yan etkilerine maruz kalabilmektedir. Bu nedenle aşı çalışmaları ilaç çalışmalarına göre fark yaratır. Daha uzun çalışma sürelerine ihtiyaç duyar. İlaç çalışmaları 1-2 yıl gibi bir süreç içerisinde güvenlik verilerine sahip olabilirken, aşı çalışmalarının bu süreleri 5-10 yıl gibi süreleri bulabilmekte. Fakat bugün geldiğimiz noktada koronavirüs hastalığı oldukça tehlikeli bir boyutta ve tüm dünyayı ilgilendirdiği için istisnai konuları atlayabiliyorlar. Hızlandırılabiliyor. Aslında ilk başta hep bahsedilen bir süreç vardı; aşı 3-5 yıldan önce çıkmaz deniyordu. Aslında rutin prosedür uygulanırsa evet, çıkmaz. Bugün aşı hangi aşamada nasıl yürütülüyor? Öncelikle güvenilirliğine bakılıyor. Yapılan çalışmalarda aşıda ciddi bir yan etki bulunmazsa üretim süreçleri başlatılır. Ve belirli bir antikor seviyesi, yani bağışıklık seviyesi elde edildiği anda da aşı denenmeye başlanır. Buna ‘acil durum onayı’ deniyor. Dünya Sağlık Örgütü şu an acil durum onayı ile aşıların bir an önce toplumla buluşmasını amaçlamakta.”
Firmalar sürece nasıl dahil oluyor?
Peki firmalar bu aşı üretim süreçlerine nasıl dahil oluyorlar ve Dünya Sağlık Örgütü’ne karşı sorumlulukları neler? “Birçok firma bu sürece girdi, girdikten sonra çalışmalar başlattı. Ve başlattıkları çalışmalarda hepsi DSÖ’ne bu konuda yaptıkları çalışmaları bildirmek zorunda idi. Hatta Türkiye’de bazı çalışmalar oldu, bazı üniversite ve kurumlar biz aşıyı buluyoruz, başlattık veya bulacağız dedi. Ama bakanlığın orada bazı itirazları oldu. Aslında itirazları şöyle haklıydı. Siz kendi evinizde, laboratuvarda bir aşı üretemezsiniz. Çünkü toplumsal bir konu olduğu için, toplumu ilgilendirdiği için aşı üretimlerinde DSÖ veya sağlık otoritelerini bilgilendirmek ve süreci onlarla paylaşmak zorundasınız. Bu söylediklerim şunun için çok önemli; DSÖ üretilen aşıların miktarlarını, çalışmalarını sürekli takip eder."Yüzde 70 – 90 başarı uygulamada görülecek mi?
Aşılarla ilgili kamuoyuna açıklanan yüzdeli başarı oranları uygulamada da aynı mı olacak? Tolga Şahin, bu sorumuzu şöyle yanıtladı: “Şimdi deniyor ki, aşının virüse karşı %90 etkinliği gösterildi. Fakat aşının, insanlara uygulanmadan etkinliğini bilemeyiz. Şu an bahsedilen etkinlik, antikor oluşturma yüzdesi. Bu şu demek; yani şu an aşı çalışıyor. Vücutta bir bağışıklık cevabı oluşturuyor. Fakat biz bugün biliyoruz ki koronada zaten bağışıklık cevabı oluştuktan ve hastalık geçtikten yaklaşık üç ay sonra, hastalığı geçirmiş kişiler tekrar hasta olabiliyor. O zaman aşılandıktan üç ay sonra biz hasta olacak mıyız, olmayacak mıyız sorusunun cevabını aşı programı başladıktan sonra görebileceğiz. Şu an bunu da bilmiyoruz. Çünkü vücudumuzda hafıza hücresi dediğimiz, bağışıklık sistemindeki hafıza hücreleri bazı hastalıklarda onlarca yıl korur. Fakat şu an koronada bu sistemin nasıl çalıştığını hala bilmiyoruz, görmedik.”
Aşılarda hangi teknolojiler kullanılıyor?
Aşı çalışmalarında öne çıkan bir önemli başlık da geleneksel aşılara göre daha yeni teknolojilerle üretilmiş olmaları. Farklı firmaların aşı adaylarında değişiklik gösteren bu yeni teknolojiye biraz daha yakından bakalım: Biontech ve Moderna aşıları RNA teknolojisi ile Oxford ve Sputnik aşıları ise viral vektör teknolojileriyle üretildi. Geleneksel aşılarda enfeksiyona neden olan virüsler zayıflatılarak vücuda enjekte ediliyor. Böylelikle vücut bu virüse karşı bağışıklık kazanmayı öğreniyor. RNA tabanlı aşılarda ise; virüsün tamamı yerine genetik bilgisini taşıyan RNA zincirinden kritik bir kısım vücuda enjekte ediliyor. Viral vektör aşılarında da yine gen teknolojisi kullanılarak virüsün taşıdığı genetik materyalin bir kısmı başka bir virüs içine yerleştiriliyor ve vücuda enjekte ediliyor. Çünkü viral vektör aşılarının üretici firmaları, normal saklama koşullarında uzun süre bozulmadan dayanabildiğini söylüyor. Fakat RNA teknolojisiyle üretilen aşıların, üretim sürecinden dağıtım sürecine kadar soğuk bir tedarik zincirinde taşınması gerekiyor. Hatta dağıtım sürecinin tamamlanmasından sonraki depolama sürecinde bile -70/75 santigrat derecelik bir ortamda tutulması gerekiyor. Biontech aşısıyla ilgili olarak BioNTech firmasının CEO’su Profesör Dr. Uğur Şahin, BBC’ye verdiği röportajda konuyla alakalı “Beklentim 2021’in ikinci yarısında, dünyanın her yerine aşının dağıtılabilmesi için bir soğuk zincir çözümü bulacağımız yönünde” diyor. Prof. Dr. Nilay Etiler, şunları anlattı: “Covid-19 hastalığına karşı üretilen aşılar, farklı teknolojilerle üretildi. Her birinin kendine göre avantajı ve dezavantajı var. Ama burada hangi aşının sahada kullanılacağı yani topluma uygulanacağı konusunda bazı önemli noktalar var. Aşılama hizmetlerinde bizim için önemli olan konulardan bir tanesi aşının en uçtaki sağlık kuruluşuna kadar güvenli bir şekilde ulaştırılıyor olması. Örneğin -70 derecede korunması gereken Pfizer/BioNTech aşısı için söyleyecek olursak hani bunun acaba en uçtaki Aile Sağlığı Merkezi’ne kadar ulaştırılması lojistik anlamda ne kadar mümkün bunu henüz bilmiyoruz. Onun dışında da bazı aşılarda da biliyorsunuz rapel gerekiyor. Yani bir hatırlatma dozu gerekiyor aşının etkisinin ortaya çıkabilmesi için. Dolayısıyla kişileri ikinci kez belki de üçüncü kez aşılatmak gerekebilir.”
Ülkeler aşıya nasıl ulaşılacak?
Prof. Dr. Uğur Şahin’inin dediği gibi bu lojistik sorunlar da halledildi ve başarısı tescillenen aşılar piyasaya sürüldü, ülkelere dağıtıldı. Peki bu noktadan sonra, kim aşıya nasıl ulaşacak? Aşının ülkelere ulaşma sürecini Dr. Tolga Şahin anlattı: “Öncelikle bulan firmalar tabii ki DSÖ ile bir iletişim halinde olacak. Yani “ben istediğim ülkeye veririm, istemediğime vermem” deme şansları olmayacak. Ülkeler DSÖ’ne ihtiyaçlarını gönderecek. Diyecekler ki, benim şu kadar ihtiyacım var, ben şu kadar ödeyebilirim diyecek. Tüm dünyanın beraber adım atması çok önemli. Bunu DSÖ’nün sağlıyor olması gerekecek. DSÖ’ne burada çok iş düşüyor. Her ülkenin özellikle risk gruplarının aşılanması gerekecek. Bunun dağıtımı tabi protokollerle oluyor. Her ülkenin Sağlık Bakanlığı, her ülkenin otoriteleri bu konuda belirli rakamlar verip, ülkedeki bireylere sağlıyor olması gerekecek. Bu zor bir süreç. Çünkü 200’ün üzerinde ülkeyi etkilemiş, dünyadaki insanların hemen hemen hepsini etkilemiş bir süreç. Oldukça zor. Ama dünyanın parça parça da olsa herkesin aşılanıp, hatta belki aşılanan kişilere seyahat izni verilecek veya aşılanan kişilere bazı imtiyazlar tanınabilecek. Ancak bu şekilde birkaç yıl içerisinde pandeminin kontrol altına alınabileceği tahmin ediliyor.”
Aşının Türkiye içinde dağıtımı nasıl olacak?
Türkiye’deki aşılama sürecinin nasıl ilerleyeceğini ise Prof. Dr. Nilay Etiler şöyle aktardı: “Türkiye’de aşılama hizmetleri birinci basamak sağlık kuruluşlarında yürütüyor. Ki bunların başında da Aile Sağlığı Merkezleri geliyor. Elbetteki bir sağlık sistemi içerisinde bu aşıların, belli bir düzen ve planda uygulanması gerekir. Yani aşı geldi, gelin aşıyı yaptırın gibi değil. Kimlerin risk grubunda olduğu, öncelikli olan gruplar belirlenecek. Mesela 65 yaş üstü olanlar, kronik hastalığı olanlar… Bu bilgilerin hepsi Aile Sağlığı Merkezleri kayıtlarında mevcut. Nasıl ki mevsimsel grip aşısı için, Aile Sağlığı Merkezleri kullanılıyor ya da bebek aşılarında Aile Sağlığı Merkezleri kullanılıyor, burada da bu şekilde olması gerekir. Tabi aşılama hizmetlerinin en önemli noktalarından bir tanesi kayıt sistemidir. Yani aşılar geldi topluma gelişigüzel aşı yapılamaz. Kime aşı yapıldı, kaç doz aşı yapıldı? Bunlar çok önemli. Özellikle de hatırlatma dozu yani rapel dozu yapılması gereken aşılarda, birinci doz aşıyı yaptıktan sonra, ikinci dozu hatta belki varsa üçüncü dozu yapmak için kişilerin bilgilerinin kayıt sistemine girmesi lazım. Ve bunun takip edilmesi lazım. Yani birinci dozunu yaptırıp ikinci dozunu yaptırmayan kişiyi, aşısını tamamlamak için, çağırmak gerekiyor.”