Enflasyonda beklentiler bozuldu

Enflasyonda bir de kur riskinden söz etmek mümkün. Dış ticaret rakamlarında ortaya çıkan yüksek açık, ekonomi yönetiminin kuru tutmak için elinin eskisi kadar rahat olmaması böyle bir riski artırıyor. Kurda bir hareketlenme olması halinde enflasyon beklentileri tepetaklak olabilir.

Gazeteci İbrahim Ekinci, Marjinal Fayda'da, küresel ve ulusal ekonomiyi anlamak, kararlar alırken sağlıklı öngörüler oluşturabilmek için bir haftanın panoramasını çıkarıyor.

PODCASTİ DİNLEMEK İÇİN PLAY’E TIKLAYINIZ

Şubat ayı enflasyon rakamları açıklandı.

TÜİK aylık yüzde 3.15, İTO yüzde 3.83, ENAG ise yüzde 7.21 açıkladı.

Yıllık enflasyon ise üç kurumdan sırasıyla yüzde 55.18, 78.62 ve 126.91 geldi.

TÜİK ocakta yüzde 6.65 aylık enflasyon açıklamış, baz etkisiyle TÜFE enflasyonu da 57.68’e inmişti. Şubatta baz etkisi yine etkili oldu ve TÜFE yıllık yüzde 55.18’e geriledi.

TÜİK enflasyonu ile İTO enflasyonu arasında önceki yıllarda gözlenen paralellik son dönemde bozulmuştu. Şubat ayı rakamlarında da 23,44 puanlık fark oldu. Bu, TÜİK rakamları hakkında, TÜİK’in enflasyon rakamlarını düşük açıkladığı hakkındaki görüşlerin dayanaklarından biri…

Geçen yıl yüksek aylık enflasyon rakamları geldiği için bu yılın mart, nisan ve haziran aylarında da baz etkisinin çalışması, haziran ayına kadar yıllık enflasyonun yüzde 50’nin altına gelmesi, yüzde 40’a doğru bir manşet enflasyon görülmesi mümkün. Daha altı bir oran ise zor. İki nedenle:

  • Bu yıl, depremin yaratacağı üretim kısıtları, kira, konut ve diğer bazı hizmet fiyatlarında gözlenen yüksek artış, kuraklık, domuz gribi salgını gibi etkiler enflasyonu yukarı itiyor.
  • Seçim ekonomisi ve depremin gerektirdiği yüksek harcamaların da kısmen enflasyonist etkileri bekleniyor.

Enflasyonda bir de kur riskinden söz etmek mümkün. Dış ticaret rakamlarında ortaya çıkan yüksek açık, ekonomi yönetiminin kuru tutmak için elinin eskisi kadar rahat olmaması böyle bir riski artırıyor. Kurda bir hareketlenme olması halinde enflasyon beklentileri tepetaklak olabilir.

Özetle enflasyonda beklentilerde bozulma emareleri artıyor.

Büyümede adaletsizlik derinleşiyor

Büyüme rakamları açıklandı. Türkiye ekonomisi geçen yıl yüzde 5.6 büyümüş. Büyüme oranı yüksek. Ancak bölüşüm tarafındaki bozulmanın, işgücünün milli gelirden aldığı payın düşmeye devam ettiği görüldü. Bu tam olarak Ekonomi Bakanı Nurettin Nebati’nin Yeni Ekonomi Modeli olarak anlattığı sistemin sonucu. Milli gelirden sermaye kesiminin aldığı pay, Türkiye’nin vahşi sömürü ortamına çekildiğini gösteriyor.

2016’dan 2022’ye işgücünün payı yüzde 36.3’ten yüzde 26.5’e gerilemiş durumda. Geçen yılın son çeyreğindeki rakam daha da düşük: Yüzde 25.2! Bu rakam düşüşün devam ettiğini düşündürüyor. Yılbaşı ücret maaş zamlarıyla, bu yılın ilk çeyreğinde birkaç puanlık artış mümkün. Ancak trend, 2016’dan bu yana düşüş yönünde.

Bu tablo Türkiye’de büyümelerin toplamda huzuru, refahı büyütmediği; aksine çalışan, dar gelirli kesimleri ezdiği, daha da yoksullaştırdığı için yüksek büyüme oranlarının toplumsal adalet ve huzursuzlukta da büyük artışa yolaçtığını söylemek mümkün.

Dış ticaret rakamları alarm veriyor

Ocak ve şubat ayı dış ticaret rakamları belli oldu. Ocak ayı tablosundaki en dikkat çekici rakam aylık açığın 14.2 milyar doları bulmasıydı. İkinci dikkat çekici veri ihracatın ithalatı karşılama oranında dramatik düşüştü. Ocak ayı dış ticaretinde ihracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 57.6 oldu. Buna göre Türkiye’nin ihracatı, ithalatının ancak yarısını, yarısından biraz fazlasını karşılayabilir seviyelere gerilemiş oldu.

Bakanlığın açıkladığı şubat ayı dış ticaret rakamları daha da dikkat çekici bir durum ortaya çıkardı. Aylık bazda ihracatta gerileme oldu. 2022 şubat ayında 19.9 milyar dolar olan ihracat, bu şubatta yüzde 6.4 düşerek 16.6 milyar dolara geriledi. Hükümetin her ay yaptığı “rekor kırdık” açıklaması da yapılamadı. Aylık dış ticaret açığı da 12.2 milyar dolar düzeyinde geldi. İhracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 59 oldu.

Tablonun gösterdiği şu: Bakan Nebati’nin TL değer kaybettiği, kur yükseldiği için “Türkiye’nin rekabet gücü kazandığı” ve dış ticarette parlak bir tablo beklentisi her ay yeniden yeniden çöküyor. Enflasyona etkisinden kaçınmak, kriz algısının önüne geçmek için rezerv satışıyla kurun tutulması, rekabet gücü kazanımını, rekabet gücü kaybına dönüştürdü. İthalatı daha cazip hale getirdi.

Podcast Haberleri