“Laikçi, İsrailci, ırkçı, rakıcı, katliamcı, inkârcı, asimilasyoncu, komünist, faşist, siyonist… ne kadar boş beleş kişi ve tayfa varsa aynı safta buluşup sefil bir cephe oluşturdular. Her biri Malazgirt’in intikamını almak için tutuşan Bizans’ın birer askeri gibi tavır takındılar. Roma ordusundan fırlamış birer süvari edasıyla HÜDA PAR’a karşı saldırıya geçtiler.”
Bu kin dolu sözler HÜDA PAR’ın Genel Başkan Yardımcısı ve Sözcüsü Yunus Emiroğlu’na ait…
Meclis’e Cumhur İttifakı kontenjanı ile girmeyi başarmış bir siyasi partinin genel başkan yardımcısı ve sözcüsü neden bu kadar kızgın?
Siyasette bu haftanın konusu yine HÜDA PAR’dı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu; Malazgirt Zaferi’nin 953. yıl dönümü etkinlikleri için Ahlat’ta birlikte poz vermişlerdi. Hatta yanlarında kuvvet komutanları da vardı.
Anayasanın değiştirilmez maddelerinin değiştirilmesi gerektiğini savunan, terör örgütü olduklarını kabul etmedikleri Hizbullah’ın siyasi uzantısı olarak görülen HÜDA Par’ın genel başkanı ile hem Bahçeli’nin hem de kuvvet komutanlarının bir arada görünmesi tartışmaları yine alevlendirmişti.
Erdoğan ve Bahçeli, Malazgirt Zaferi’nin yıldönümü kutlamaları kapsamında daha önce de Ahlat’ta bir araya gelmişlerdi. Ancak önceki yıllarda HÜDA PAR Genel Başkanı yoktu. Bu yılki tartışmanın önemi buradaydı.
Parti Sözcüsü sıralıyor ya, “Laikçi, İsrailci, ırkçı, rakıcı, katliamcı, inkarcı….” diye. “Rakıcı” kısmını geçelim, konumuz o değil.
Konumuz “Laikçi” kavramı…
Sözcü bunları söylediğinde, akla hemen AKİT Gazetesi geliyor. AKİT Gazetesinin de sık sık kullandığı bir tabir “Laikçi…”
Bu AKİT Gazetesi, HÜDA-PAR ile ilgili bir haber yayınladı bu hafta… Haberin başlığı “Laikçi yobazları korkutan teklif”ti.
Neydi o teklif?
Haberin yayınlanmasından kısa bir süre önce yukarıdaki kin dolu sözleri bir çırpıda sarf eden HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı AKİT Gazetesi’ni ziyaret etti. Yunus Emiroğlu burada “dine hakaret edilmesini önlemenin tek başına halkın tepkisiyle mümkün olmayacağını” söyledi. Bununla ilgili anayasal, yasal düzenlemelerin ivedilikle yapılması gerektiğini belirtti. Bu konuda bir kanun teklifi hazırladıklarını da ekledi.
AKİT’in “laikçi yobazları korkutan teklif” dediği buydu.
Gazete daha sonra konu ile ilgili HÜDA Par’ın bir başka genel başkan yardımcısından, Mersin Milletvekili Faruk Dinç’ten görüş aldı. O da dedi ki “değerlerimize hakarete caydırıcı yaptırımlar getirilmesine yönelik kanun teklifi hazırlığımız var…”
Anayasanın değiştirilmesi teklif bile edilemeyecek maddelerinin değiştirilmesi gerektiğini sık sık dile getiren, böylece anayasal teklif yasağını pek çok kez delen HÜDA PAR, böyle bir yasa teklifi ile kimi hedefler, hedefindekilerin nasıl cezalandırılmasını talep eder?
Şimdi konuyu detaylandıralım…
“Olumlu ve olumsuz yönleriyle eyalet, özerklik ve federasyon gibi yönetim modelleri üzerine serbestçe tartışılabilmelidir diyoruz. Tamam mı? Siz eğer, lütfen... Eğer siz okuduğunuzu anlamıyorsanız o zaman buralarda oturmayın. Eğer siz okuduğunuzu anlıyor, bile bile çarpıtıyorsanız diyecek sözüm yok, kendinize yakışanı yapıyorsunuz.”
HÜDA-PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, 25 Aralık 2023'te, AKP ile kurdukları ittifak sayesinde girebildiği Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Genel Kurulu’nda söyledi bu sözleri.
"Eyalet, özerklik ve federasyon serbestçe tartışılmalı" sözleri duyulduktan sonra Genel Kurul karıştı. Cumhurbaşkanı'nın tek başına hazırladığı merkezi yönetim bütçe kanun teklifinin görüşmeleri sırasında duyulmuştu bu sözler...
Bir anlamda HÜDA PAR, yürütmenin bütçesini AKP adına savunuyordu.
Yapıcıoğlu'nun “serbestçe tartışılmalı” dediği konu; Anayasanın teklif edilmesini, yani tartışılmasını yasakladığı maddelere dokunuyordu.
HÜDA PAR, kırmızı çizgiye basmıştı; hem de TBMM Genel Kurulu’nda.
"Biz size benzemeyiz"
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, ertesi gün, konu ilgili soruya yanıt verdi.
"Değiştirilemez maddelerin tartışılması ile ilgili bir durum söz konusu bile olamaz" dedi, Bakan.
Ama tartışılmıştı. O gün, Yapıcıoğlu zımnen de olsa değiştirilmesini teklif etmişti ve ardından tartışılmıştı. Yani HÜDA PAR aslında amacına ulaşmıştı... Aslında fiilen Anayasa delinmişti, bir kez daha…
AKP'li Bakan "tartışılması söz konusu bile olamaz" demişti ama o gün Meclis'te bu sözlere hiçbir AKP'li veya hiçbir MHP'li vekil karşı çıkmamıştı. CHP, İYİ Parti ve Türkiye İşçi Partisi milletvekilleri, Yapıcıoğlu'nun sözlerine tepki göstermişti. Hatta CHP Milletvekilleri sıra kapaklarına vurarak gürültü çıkarmış, Yapıcıoğlu'nu bir de böyle protesto etmişlerdi.
Yapıcıoğlu'nun bu gürültü sırasında söylediği bir söz vardı. Biraz geri planda kaldı o günkü tartışma sırasında, ama hatırlayalım... Hatta hiç unutmayalım:
Dedi ki HÜDA PAR Genel Başkanı... "Biz sizin bildiğiniz siyasetçilerden değiliz. Biz size benzemeyiz"
HÜDA PAR bugün Meclis'te kime benzemiyor? Biz siyasetçileri nasıl biliyoruz da, HÜDA PAR ona benzemiyor?
Parti programı, seçim beyannamesi; tüm bunlar üzerine yapılan tartışmalar elbette bu sorunun yanıtını veriyor ama hadi biraz daha derine inelim...
Bu meydan okumanın sahibi kim?
HÜDA PAR Genel Başkanı, 2023 yılı sonunda "Eyalet, özerklik, federasyon"un tartışılabileceğini söylediğinde CHP Milletvekilleri sıra kapaklarına vurdu demiştik...
TBMM Genel Kurulu'nda sıra kapaklarına sık sık vurulur. Kürsüye, konuşmaya en çok değer verilen yer de olsa sıralara vurarak gürültü çıkarmak, kürsüdekinin konuşmasını bir anlamda engellemek "medeni" bir protesto olarak kabul edilir Meclis'te... Belki de daha "medeniyetsiz" görüntülere sık sık şahit olunduğu için...
1999'da, milletvekili genel seçiminin ardından Merve Kavakçı başörtüsü ile Milletvekili olarak Meclis Genel Kurulu'na girmişti. Genel Kurul karışmıştı. Yine sıra kapaklarına vurulmuş, Kavakçı'nın Genel Kurul salonundan çıkması istenmişti.
Başörtüsü, ya da o gün daha sık kullanılan adı ile türban; hala toplumsal kutuplaşmanın bir parçası. Biz istesek de istemesek de… Bu konunun çoktan aşıldığı söylense de… Hem de AKP'nin yarattığı görgüsüz elitlere yönelen tepkinin bir unsuru bile denilebilir. Ama o günlerde daha çok siyasetin elverişli kutuplaşma aparatıydı.
Artık değil. Hatta bu seslerini duyduğumuz anların görüntüleri, Merve Kavakçı’nın Meclis’ten çıkmasının istendiği sırada çekilen görüntüler; yıllarca AKP kuruluş yıldönümü etkinlikleri için hazırlanan videolarda gösterilirdi. AKP'nin davasının köklerine işaret ediyordu çünkü bu görüntüler, onlar için. Ama gün geldi, bu görüntülere bile sansür uyguladı AKP. Bu görüntüler biraz kısaltılacaktı. Çünkü, Genel Kurul salonundan çıkarılması istenen Merve Kavakçı'nın yanında Nazlı Ilıcak oturuyordu ve Kavakçı'ya en büyük desteği de o veriyordu. 15 Temmuz sonrasında Merve Kavakçı'nın yayında Nazlı Ilıcak varken çekilmiş görüntüleri kesildi. Çünkü Nazlı Ilıcak artık onlardan değildi. Nerelerden nerelere gelinmişti...
Siyaset böyle bir şeydi işte ama yapılış biçimi hiç değişiyordu. DSP Genel Başkanı ve Başbakan Bülent Ecevit, o gün Merve Kavakçı'ya "haddinin bildirilmesini" ve onun dışarı çıkarılmasını isterken bir sözü daha olmuştu.
"Burası devlete meydan okunacak yer değildir" demişti Başbakan Ecevit.
Evet Meclis, devlete meydan okunacak yer değildi. Ama yıllar sonra programında özerklikten, federasyondan ve eyalet sisteminden bahseden bir partinin genel başkanı aynı Meclis'te bunların tartışılmasını istiyordu. Anayasa üzerine yemin ettiği halde.
O zamanki meydan okumanın sahibi Fazilet Partisi'ydi. Bugünkü meydan okumanın sahibi kim?
Çok kısaca bakalım...
HÜDA PAR kim?
Mustazaflarla Dayanışma Derneği, kısa adıyla Mustazaf-Der, 2004 yılında kuruldu. Mustazaf; küçümsenen, ezilen demekti.
Diyarbakır 2. Asliye Hukuk Mahkemesi kararıyla 2012 yılında kapatıldı. Mahkemenin gerekçesi, derneğin Hizbullah'ın amaçları doğrultusunda hareket etmesiydi. Bu gerekçe şöyle açıklanmıştı:
"Dernek tüzüklerince belirtilen amaç dışında, mevcut anayasal düzeni yıkarak şer’i esaslara dayalı teokratik bir devlet kurmayı amaçlayan yasadışı Hizbullah terör örgütünün amacı doğrultusunda faaliyetlerde bulunduğu anlaşılmakla derneğin feshine karar vermek gerekmiştir."
HÜDA PAR, derneğin kapatılmasından kısa bir süre sonra kuruldu. Mustazaf-Der ve Hüdapar, Kürt Hizbullahı olarak kabul ediliyordu. Hüdapar, Hizbullah'a yakınlığını hiç reddetmedi ama ilişkisi ile ilgili soruları hep geçiştirdi.
Mustazaf-Der, Eylül 2022'de yeniden açıldı. Çünkü, İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi kapatma kararını hukuka aykırı buldu. Bunun üzerine yeniden yapılan yargılamada, dernek ile Hizbullah'ın bağı gerekçe gösterilerek verilen kapatma kararı kaldırıldı.
Dernek Genel Merkezi, Hüdapar Diyarbakır İl Başkanlığı ile aynı adresteydi. HÜDA PAR'ın kurucu Genel Başkanı Mehmet Hüseyin Yılmaz, şimdi hem partinin Genel Sekreteri hem de yeniden açılan derneğin Genel Başkanı.
Her ne kadar dernek ve Parti, derneğin kapatılmasına ilişkin kararın ortadan kalkması ile Hizbullah ile ilişki tartışmasının da ortadan kalktığını savunsa da...
Partinin mevcut Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, "Hizbullah bana göre bir terör örgütü değildir" demişti. Zaten, Hizbullah “Allah'ın Partisi” demekti, HÜDA PAR da Kürtçe bu anlama geliyordu.
HÜDA PAR, 2018 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Recep Tayyip Erdoğan'ı desteklemişti. 2023 Genel Seçimleri için AKP ve MHP'nin Cumhur İttifakına katılmadan önce 2022 yılında parti adına yapılan bir açıklama, Anayasanın ilk dört maddesi ile ilgili tartışmanın aslında o zaman başladığını gösteriyordu.
Partinin o zamanki Genel Başkanı İshak Sağlam, parti Cumhur İttifakı kontenjanı ile Meclise girmeden önce, şunları söylemişti:
“5 darbeci general yazıyor biz de bunu ilah seviyesine çıkarıyoruz. ‘Bunu eleştiremezsiniz, değiştiremezsiniz, değiştirilmesini teklif dahi edemezsiniz’ düşüncesi akla ve mantığa uygun değil. Eğer yeni bir anayasa yapılacaksa ‘Değiştirilemez’ maddesinin gündeme gelmesi de teknik olarak mümkün değildir.”
2023 sonunda, İshak Sağlam'dan sonraki HÜDA PAR Genel Başkanı Yapıcıoğlu da aynı şeyi söylememiş miydi, TBMM Genel Kurulu'nda...
Parti, Cumhur İttifakı ile Meclise girmeden önce savunduğu tezi Meclis'te de savunabiliyorsa, bu tez İttifakın diğer partileri tarafından da savunuluyor demekti. En azından AKP ve MHP'nin bu teze itiraz etmedikleri kabul edilebilirdi.
HÜDA PAR, kırmızı çizgileri Meclis'e girmeden önce de girdikten sonra da aslında bilfiil tartıştırıyor.
HÜDA PAR bu tartışmayı hep yeni anayasa konusu ile birlikte işliyordu doğal olarak. İshak Sağlam bunun için "yeni bir anayasa yapılacaksa ‘değiştirilemez’ maddesinin gündeme gelmesi de teknik olarak mümkün değildir" diyordu.
Yeni anayasa, yeni anayasa derken AKP, Hüdapar ve İshak Sağlam'dan farklı mı düşünüyordu? Yoksa HÜDA PAR aslında bu konunun biraz vakitsiz öten cesur horozu muydu?
“Baştan sona…”
AKP Genel Başkan Yardımcısı Hayati Yazıcı, 19 Ağustos’ta birden bire Anadolu Ajansı muhabirine bir açıklama yaptı. Ekim ayında yeni anayasa ile ilgili bir çalıştay düzenleyeceklerini söyledi. Bu çalıştayda, yeni anayasa yapımının yollarının ne olacağının tartışılacağını ifade etti.
Yazıcı’nın şu sözleri, tartışmanın fitilini tekrar ateşledi:
"Baştan sona, birinci maddeden son maddesine kadar bir anayasa yapıyorsanız, bu anayasa yapma hakkını kendinde bulunduran aziz milletin onayından mutlaka geçmesi gerekir. Aksi takdirde eksik olur.”
Yazıcı, baştan sona yeni bir anayasanın yapılmasından bahsediyordu. İlk dört madde de dahildi buna, en azından Yazıcı’ya göre.
Başta sona yeni bir anayasa yapılmasının HÜDA PAR adına yapılan açıklamalardan ne farkı vardı?
Onlar da demiyor muydu, ‘yeni bir anayasa yapılacaksa değiştirilemez maddeler gündeme gelemez. Yani değiştirilemez madde diye bir şey olamaz.’
Hayati Yazıcı’nın “baştan sona yeni bir anayasa” sözlerine Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum yanıt verdi.
Dedi ki “yeni bir anayasa hedeflense de sıfırdan bir kurgu olmayacak.” Dedi ki “değiştirilemezlik ilkesini içeren bir anayasa milletimizin vazgeçilmezidir.”
Yazıcı, belki de asıl niyeti çok kibarca söylemişti.
Ocak 2017’de TBMM Genel Kurulu’nda AKP Bursa Milletvekili İsmail Aydın dile getirmişti bunu çok daha net bir şekilde:
“Bir hukukçu olarak Anayasanın değiştirilemez maddesini kabul etmek mümkün değildir. Gerekli nisapla Anayasanın tüm maddeleri değiştirilebilir, hatta Meclis yeni bir anayasa yapabilir.”
Evet bu sözleri söyleyen bir hukukçuydu, kendisinin de dediği gibi. TBMM Anayasa Komisyonu’nun da üyesiydi…
“Teklif edenlerle işimiz olmaz”
O gün, Başbakan Binali Yıldırım, bu sözlerin söylendiği Meclis’te gazetecilerin sorularını yanıtlamıştı. Gazeteciler bu sözleri Başbakan’a hatırlatmıştı çünkü AKP’li İsmail Aydın’ın sözlerinin ardından Meclis’te tartışma çıkmıştı. Öyle ki daha ortada bir Cumhur İttifakı da olmadığından MHP milletvekilleri sert sözlerle karşı çıkmıştı AKP’li Aydın’a…
Binali Yıldırım ise tartışmaların ardından gazetecilere “Biz değiştirilmesini teklif etmedik, edenlerle de işimiz olmaz” açıklamasını yapmıştı. Hatta, “bu maddelerin teminatı AK Parti iktidarıdır” diye de eklemişti. Yıl 2017’ydi.
Daha sonra o gün AKP’nin hukukçu milletvekiline karşı çıkan MHP ile HÜDA PAR, AKP ile birlikte ittifak halinde seçimlere girdi
HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, bir milletvekili olarak, Cumhur İttifakı kontenjanından seçilmiş bir milletvekili olarak hem de seçimlerden kısa bir süre sonra aynı fikri dile getirdi:
“Bu maddeler zinhar değiştirilemez demek, gelecek nesillerin iradesine ipotek koymaktır. Bu doğru bir şey mi, değil mi? Gelin bunu tartışalım diyoruz.”
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ve HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile birlikte ortak programlara katıldılar. El ele görüntüler verdiler…
Hangi AKP?
Bir tarafta anayasanın ilk dört maddesinin değiştirilmesini teklif edenlerle işimiz olmaz diyen bir AKP, bir tarafta değiştirilmesi gerektiğini söyleyen HÜDA PAR ile birlikte hareket eden bir AKP…
Bir tarafta; genel Başkan Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı’ndaki başdanışmanının “yeni anayasa sıfırdan bir kurgu olmayacak” dediği bir AKP, öbür tarafta Genel Başkan Yardımcısı’nın “baştan sona” ile başlayan cümleler kurduğu bir AKP…
Ve hatta Numan Kurtulmuş… Yeni anayasa için TBMM’de grubu bulunan partileri ziyaret eden, onlarla birlikte MHP’ye ve MHP’den çok MHP olanlara rağmen DEM Parti’yi de ziyaret eden Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş… Öbür tarafta da AKP ve MHP milletvekillerinin oyları ile Meclis Başkanı seçilen ama “İlk dört madde tartışmasını lüzumsuz” bulan Numan Kurtulmuş var.
Asıl mesele “laiklik…”
Hangi AKP?
Bir de Numan Kurtulmuş’un bu sözlerine köpüren bir Hüda-Par… Genel Başkanvekili Halef Yılmaz, Numan Kurtulmuş’un bu sözlerine twitter’de yayınladığı uzun bir mesajla tepki gösteriyor. “Mesele ilk dört maddeden çok daha büyüktür” diyor… Diyor ki “Mesele Kemalizm zihniyetinden Anayasanın arınması”… Ve tabii ki diyor ki, “Melese, laiklik adı altında milletimizin dini olan İslam’a düşmanlığa sebep olan bütün yanlışların düzeltilmesi…”
--
Olası-Kast’ta bu hafta AKP’nin anayasanın ilk dört maddesinin değiştirilmesini isteyen ortağının hazırladığı “mukaddes değerlere yönelik saldırılara karşı kanun teklifi”ne destek verip vermeyeceği sorusuna yanıt aradık…
Kendisini eleştirenleri “Laikçi, İsrailci, ırkçı, rakıcı, katliamcı, inkârcı, asimilasyoncu, komünist, faşist, siyonist…” olarak tanımlayıp sefil bir cephe oluşturmakla suçlayan HÜDA PAR…
Güçlenmesinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararının etkili olduğu bir HÜDA-PAR…
Hazırladığı “Mukaddes Değerlere Yönelik Saldırılara Karşı Kanun Teklifi’nde” kimi hedef alır? “Laikçi yobazlar” bu kanun teklifinde değerlere saldırmaktan nasıl caydırılır?
Ve daha önemlisi…
Anayasanın ilk dört maddesini “Laiklik adı altında İslam’a düşmanlığa sebep olan bütün yanlışların düzeltilmesi” için değiştirmek isteyen bir HÜDA-Par ve bunun elini tutan AKP bir tarafta dururken…
Hangi AKP, HÜDA-PAR’ın bu kanun teklifine destek verir, hangi AKP vermez?
Önümüzdeki hafta görüşmek üzere…