1990’lı yılların en çok izlenen televizyon dizileriyle hayatımıza giren ve kariyerinin en ışıltılı zamanında setleri bırakan Janset'le dizileri, oyunculuğu, sektörü konuştuk. "Gelen dizi tekliflerini reddetmeye karar veren bendim" diyen Janset'in sosyal medyada paylaştığı öpüşme fotoğrafına tepki gösterenlere de söyleyecekleri var: "Kafam gözüm mor bir şekilde oraya bir fotoğraf koysaydım daha mutlu olacaklardı? Sevgiye dair bir paylaşımdı o. Ayıp yanlış yerlerde aranıyor."
Janset’i 1990’lı yılların en çok izlenen televizyon dizilerinde, güldüren rolleriyle tanıyıp sevdik. Televizyon oyunculuğunun yanı sıra sinema filmlerinde de rol aldı. Geçmişinde mankenlik ve sunuculuk deneyimi de bulunan Janset, kariyerinin en ışıltılı döneminde, gelen dizi tekliflerini reddetmeye başladı. Kendi anlatımıyla ‘dizi sürelerinin uzamasından, setlerdeki çalışma koşullarından, sigortasız çalıştırılmaktan çok yoruldu ve çok sevdiği mesleğini hakkıyla yapabilmek için bir dönem yapmamayı dahi göze alıp, sendikal haklarının peşinden koşmaya karar verdi. Kendi gibi oyuncu olan arkadaşlarıyla önce telif birliği BİROY’u, ardından Oyuncular Sendikası’nı kurdu. Sendikal çalışmaları nedeniyle ekranlarda daha az görmeye başladığımız Janset, İstanbul’dan da ayrılma kararı aldı. 25 yıldır birlikte olduğu Pentagram’ın bas gitaristi Tarkan Gözübüyük’le tası tarağı toplayıp ‘Mekanım Datça olsun’ diyenler kervanına katıldı. Şu sıralar kendi Youtube kanalı için farklı başlıklar altında birbirinden eğlenceli programlar yapan Janset’le Kısa Dalga Podcast için keyifle dinleyeceğiniz, izleyeceğiniz ve okuyacağınız bir söyleşi yaptık. Sendika sürecini, o dönemde aldığı tepkileri, elinin tersiyle ittiği iş tekliflerini, kızgınlıklarını, umutlarını, neden çocuk sahibi olmadığını, Türkiye hallerini konuştuk.
“Dizi tekliflerini ben reddettim”
Malumdur ki, hak hukuk peşinde koşan biriyseniz işiniz zordur bu topraklarda. Janset’i de sektörün çeperinden uzaklaştıran onun bu örgütülük hali mi oldu yoksa kendisi mi reddetti dizilerde oynamayı? Şöyle yanıtlıyor:“1990’lı yıllarda Ayrılsak da Beraberiz gibi televizyon dizilerinin süresi 20-25 beş dakikaydı. O bir sit-com’du. Yarım Elma 40 dakikaydı. Daha sonra dizilerin süresi öyle enteresan olmaya başladı ki, insanüstü bir performans gerektiriyordu. Zorlanmaya başladım ve benim yapabileceğim bir şey değildi bu. Yavaş yavaş işin sendikal kısmını araştırıp o tarafa doğru geçmeye karar verdim. Önce BİROY telif birliğini kurduk sonra Oyuncular Sendikası’nı. Şu kısmı hep yanlış anlaşılıyor. Gelen dizi tekliflerini reddetmeye karar veren bendim. Herkes yapımcıların benimle çalışmadığını düşünüyordu ama benim onlarla çalışmamayı tercih ettiğim bir dönemdi. Usuller suistimale dönüşünce, o noktada televizyona artık iş yapmayacağım dedim.
“Sandım ki şikayet eden herkes arkamızdan gelecek”
Sendikal haklarımla ilgileneceğim dedim. Benim gibi düşünen arkadaşlarımla bir araya gelerek Oyuncular Sendikası'nı kurmaya karar verdik. Aslında işimi severek ve doğru düzgün yapabilmek için sendika çalışmalarına katıldım. Sonra şunu farkettim ki, işimi o kadar seviyorum ki, layıkıyla yapabilmek için onu bir dönem yapmamayı bile göze aldım. Herkesin acı eşiği farklıdır. Öncelikle kendi hakkın için mücadele edersin. Bıçak kemiğe dayanmıştır ve senin canın acıyordur. Buna karar verdiğinde herkesin seninle aynı anda hareket etmesini bekleme. Biz zannettik ki sendikayı kurduğumuzda şikayet eden herkes arkamızdan gelecek ve biz bu mevzuyu bir sene içinde toparlayacağız. Hiç öyle olmadı.”
“Tüm sektörü starlara göre organize edemezsiniz”
“Oyuncular çok çalışıyor ama karşılığını da alıyorlar!” algısının büyük bir hata olduğunun altını çiziyor Janset. “Müzik sektörünü Sezen Aksu'ya göre organize edemezsiniz. Bütün sektörü Kenan İmirzalıoğlu ya da Haluk Bilginer gibi starlara göre organize edersen en büyük hata bu olur. Çünkü kimse bir İmirzalıoğlu ya da Haluk Bilgiler, Demet Akbağ değil. Ayrıca bence onlar da bu çalışma koşullarına göre az kazanıyor. Kapıdan girip - çıkıp merhaba diyen de oyuncu ve bir sürü set çalışanı da var. İşte asıl kaos bu düşünceyle başlar. Diyor musunuz ki, ‘Bu futbolcular da milyonlarca dolarlık ne iş yapıyor ki?’ Bir şey yapıyor, onun bir katma değeri var ekonomiye.”
"Kafam gözüm mor bir fotoğraf koysam mutlu mu olacaktınız?"
Sosyal medya hesabından, sevgilisiyle öpüşürken paylaştığı fotoğrafla gündem olan hatta sert eleştiriler alan Janset’in fotoğraf üzerinden kendisine ahlak dersi verenlere de bir çift sözü var. “Kafam gözüm mor bir şekilde oraya bir fotoğraf koysaydım daha mutlu olacaklardı? Sevgiye dair bir paylaşımdı o. Benim Tarkan’la öpüşmemden daha normal bir şey olamaz. Ne yani Tarkan'ın beni dövmesini mi istiyordunuz? Aşktandır o, gittikçe daha da büyüyor, yani sevgidir o. Aşk güzelleştirir. Aşk olsun, keşke hep aşk olsa. Belki de parmağıma yüzük taksaydım onunla evli olsaydım, belki de bu kadar tepki olmayacaktı. Çünkü çok şekildeyiz. Parmağıma yüzüğü taksaydım bu konuşmaların hiçbiri olmayacaktı.”
"Öpüşmenin adabını kimseye soracak değilim!"
“Ayıp yanlış yerde aranıyor. Evlerimizin en mahrem yeri yatak odasıdır, kapısı da kapalıdır. Dikkat edin herkesin burnu odanın içinde dolaşmaya çalışır. Sana zarar vermiyorum, ben adabımı, usulümü biliyorum. Sokakta sevişmiyorum ki. Birbirine karıştırmayın her şeyi. Öpüşmenin de bir adabı olurmuş. Onu sana soracak değilim. Bu da benim adabım. Sen benim 25 yıllık ilişkimde ilk defa böyle bir fotoğraf görüyorsun. Beni eleştirenlerin o fotoğrafın altına yazdığım metni okumadıkları belli. ‘İnsan olduğun için ve benim insanlık haklarımı koruyarak bana insan gibi davrandığın için teşekkür ediyorum’ diyorum. Bir insan hırsızsa, başkasının hakkına göz dikiyorsa, çocuklara tecavüz ediyor, kadına şiddet uyguluyorsa yanlış olan, ayıp olan, cezalandırılması gereken budur. Şimdi bunlar normalmiş gibi davranıp masumane bir takım şeyler yargılanmaya başlandığı zaman ülke bambaşka bir yere doğru gider.”