GÜLSEREN ONANÇ: "KADINI YOK SAYAN ANLAYIŞA KARŞI MUHALEFETİN SÖZÜ YOK"

Mehveş Evin, 2018 yılında SES Eşitlik Adalet Kadın Platformu’nu kuran Gülseren Onanç’la "2021’in Ses Getiren Kadınları" ödüllerini, ödüllendirilen kadınların hikayelerini, hem de dünyadaki ve Türkiye’deki “erkek” sorununu konuştu. Patriyarkanın kadınları kamusal alandan uzaklaştırma çaba ve korkusundan bahsederken buna karşılık nasıl bir muhalefete ihtiyaç duyulduğunu da değindi.

Kısa Dalga Podcast · GÜLSEREN ONANÇ: "KADINI YOK SAYAN ANLAYIŞA KARŞI MUHALEFETİN SÖZÜ YOK"



İş kadını ve aktivist Gülseren Onanç, CHP’de Genel Başkan Yardımcılığı ve Parti Meclisi üyeliği gibi önemli görevler üstlendi.
TBMM Kadın-Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu’nun kuruluşunda da önemli rolü var. 2018 yılında SES Eşitlik Adalet Kadın Platformu’nu kurdu. SES, kadınların yerel, ulusal ve uluslararası düzeyde dayanışma ve mücadelesini onurlandırmak için “2021’in Ses Getiren Kadınları”nı seçti. 

Gülseren Onanç’la hem ödüllendirilen kadınların hikayelerini, hem de dünyadaki ve Türkiye’deki “erkek” sorununu konuştuk. Patriyarkanın kadınları kamusal alandan uzaklaştırma çaba ve korkusundan bahsederken buna karşılık nasıl bir muhalefete ihtiyaç duyulduğunu da değindik. 

İş yaşamından siyasete, şimdi de aktivizm alanında çalışıyorsun. Türkiye’de kadınlara yönelen şiddet, tehdit ve ceza yöntemleri bu iktidara has mı?

Patriarkal yüzyıllık bir mücadele söz konusu. Yükselen sağ siyasetle birlikte dini alet eden patriyarka, son 10 yıldır kadını kamusal alanın dışına itmek için bildiğini okuyor. Trump’tan Orban’a, örnekler çok…

Oysa bizde bu sorun Türkiye’ye özelmiş gibi tartışılıyor

Global bir sorun ve global bir mücadele var. Dinin siyaseten kullanılması başka coğrafyalarda da karşımıza çıkıyor. Son yıllarda bu ortaklık yoğunlaştığı gibi kadın mücadelesi de ortaklaştı. En uçta, radikal İslam göstergesi olarak Taliban var. Kadını iş, okul, kamusal alana katılımını engelliyor. Türkiye’de adım adım uygulanmak istenen bir süreç görüyoruz. Muhalefet, tek adam rejimini sorunun kaynağı olarak gösterse de siyasal İslam’ın hayat biçimlerini özellikle kadınlara dayatıldığı bir gerçek. Kabaş, Aksu örnekleriyle birlikte İstanbul Sözleşmesi’nden çıkma hamlesi tesadüf değil. Otoriter siyasal İslamcı iktidarın uygulaması. Dinden bağımsız olarak bu liderlerin dayanışması da sözkonusu. Erdoğan gibi Macaristan’da Orban da İstanbul Sözleşmesi’nden çıkmak istiyor. Yereldeki başkanlık sisteminin çok ötesinde, global bir sorun.

LGBTi’ye yönelik düşmanlık ve saldırılarda da benzeşiyorlar

Bu sistem odağına aileyi koyup kadını ikincilleştiriyor. Toplumsal cinsiyetin ailedeki rolleri tehdit ettiğini iddia ediyor. Bir zihniyet ortaklığı var. Fakat haksızlık, adaletsizlik yükseldikçe kadın hareketleri de güçleniyor. Afganistan’dan Şili’ye, kadınlar çok önemli mücadele veriyor. Çok heyecan verici: Şili’de kurucu meclise eşit oranda kadınlar girdi, şimdi feminist anayasa yazım sürecine girdiler. Türkiye’de kadın cinayetleri, çocuk istismarı konularındaki mücadeleler de tarihe not düşüyor. 

Sadece iktidar ve kurumlarında değil, muhalefeti, medyayı da erkekler kaplıyor. Bir nevi yaşlı erkekler kulübü gibi

Siyaset, erkek iktidarın en çok olduğu alan. Kamusal alanda, spor dışında kadınlar yok gibi. Bu çok tehlikeli. Bu kültür dayatmasına karşı duran muhalif bir siyaset göremiyorum. Beni endişelendiriyor. Büyük siyasi dayatmaya karşı mücadele eden muhalif siyasi partilerde bu refleksi görmüyoruz. Sanki sistem değişirse herşey değişecek diye anlatılıyor. Mesela seküler eğitime nasıl geçilecek? Söz üretmek gerekiyor. Sadece parlamenter sisteme geçiyoruz diye olmaz, bütünsel bir bakış lazım. Kürt sorunundan AB sürecine, demokrasi süreçleri nasıl işleyecek? Konuyu tek adam sistemine indirgemek tehlikeli. 

Gülşen, Sezen Aksu, Sedef Kabaş hakkındaki söylemler de pek ciddiye alınmadı, “gündem değiştirme” dendi…


Hayır, bu söylemler kadınların kamusal alandan uzaklaştırılmasının bir yansıması. Kadınlar kimlikleriyle hedefe kondu. Gündem değiştirme değil gündemin ta kendisi. 


“Siyasette kadın yok” denince Meral Akşener örneği veriliyor. Kadınlara dair bakışı, politikası konusunda ne düşünüyorsun?

Simone de Beauvoir “Kadın doğulmaz, kadın olunur” der. Siyasette feminist bilince sahip olmayı önemsiyorum. Meral Akşener’e son saldırıların neden yapıldığı sorulduğunda “kadınları zayıf görüyorlar” demiş. Tamamen yanlış. Aksine, kadınları tehlikeli buluyorlar. 


Siyasetçiler yeterince yer kaplıyor… 2021’in Ses Getiren Kadınlarını konuşalım. SES Platformu bu kadınları hangi kriterlere göre seçti?

Hem Türkiye’de, hem dünyada mücadele veren kadınlar bize umut veriyor, her şeyden önce teşekkür etmek istedik. Geri dönüşü de çok güzel oldu. Taliban’a karşı direnen kadınlardan İran’daki Beyaz Çarşamba Hareketi’ne, Paris’in Belediye Başkanı ve CB adayı Anne Hidalgo’dan Şili’nin Kurucu Meclis Başkanı Elisa Loncón Antileo’ya ödül vermek istedik. 

Türkiye’de Boğaziçili kadın öğrencilerden İkizdere’de mücadele veren kadınlara, Diyarbakır’ın tek kadın muhtarı Dilek Demir’den Derin Yoksulluk Ağı’nın kurucusu Hacer Foggo’ya… Hülya Gülbahar, Emine Şenyaşar, kadın voleybol takımı, bilim kadınları, avukatlar… Hepsinin mücadelesi, liderliği bize umut veriyor. 

Yılın SES getiren kadınlarının tamamı için TIKLAYIN

Podcast Haberleri