Hülya Çeşmeci: Koruyan kanun yok
TEMA Vakfı Çevre Politikaları Bölüm Başkan yardımcısı Hülya Çeşmeci, Türkiye’de ormanları, meraları ve tarım alanlarını koruyacak bir kanunun olmadığını söyledi. Çeşmeci şöyle devam etti: "Türkiye'de bir kanun yok ki, bir alanı madencilik faaliyetlerden koruyabilsin. Kaz Dağları'nın yüzde 79'u madenlere ruhsatlı. Bergama antik kentinin de neredeyse tamamı madenlere ruhsatlı."
Her şey 2004’teki yasayla hızlandı
Türkiye topraklarının madenciliğe açılma süreci, 1985’te Özallı yıllarda başladı. 2001’den sonra, AKP hükümetinin öncülüğünde maden kanunu 21 kez değiştirildi. Ancak en kritik değişiklik, 2004’te yapıldı. Madencilik mevzuatı ve ilgili kanunların değişmesiyle birlikte, şirketleri teşvik edecek başka düzenlemeler de yapıldı. 2015’te “ekonomik cevher” tanımı, maden kanunundan çıkarıldı. Böylece yeraltındaki her şeyi, değerli olsun ya da olmasın, çıkarılmasına onay verildi. Bunun yanı sıra ruhsatlar verildikten sonra projelerin hayata geçirildiği süreç de problemli... Çevresel etki değerlendirme (ÇED) raporları, bağımsız ve bilimsel kurumlar tarafından değil, özel şirketler tarafından hazırlanıyor. Ekolojik yıkımın boyutu, halktan gizleniyor. Üçüncü sorun, planlamadaki eksiklikler. Kanunen arazi planlaması yapmak zorunlu. Ama her ne hikmetse haritaya madencilik faaliyetleri işlenmiyor. Prof. Dr. Atmış: Ormanlar paramparça oluyor Bartın Üniversitesi’nden Orman Mühendisi Prof. Dr. Erdoğan Atmış, sadece Ekim ayında 766 maden ruhsatının verildiğine ve bu politikaların geri dönülmez bir ekolojik, sosyal ve ekonomik yıkıma yol açtığına dikkat çekti. Atmış, şunları söyledi: "Orman yangınlarıyla ormanlar yanıyor ama bir şekilde ormanın geri gelme şansı var. Kendiliğinden var olabiliyor. Ama son yıllarda ormanlar madenlere, enerji tesislerine, turizm tesislerine o kadar açıldı ki... 2004 yılında Maden Kanunu'nda değişiklik yapıldı, yönetmelikler de değişiklik yapıldı. Orman alanlarındaki madencilik faaliyetlerinin önü hızla açıldı. 2002 ile 2015 yılları arasında ormanlarda yapılan madencilik amaçlı tahsislerinin sayısı yüzde 142, bu tahsis edilen alanların da yüzde 172 arttığını tespit etmiştik. İşin acı tarafı, 2015'ten sonra bu miktar daha da arttı. Ormanlar paramparça oluyor. Türkiye'nin 81 ilinde yaygınlaşıyor. Geçen ay, 766 tane maden ruhsatı ihaleye çıkarıldı. Rastgele, Türkiye'nin her yerinde, özel şahıs arazisinde de, ormanda da, tarım arazisinde de bu alanların özelliklerine bakılmadan birilerine verildi bu araziler. Ruhsat verildi."
"Leblebi çerez gibi dağıtıldı ruhsatlar"
Kazdağı Koruma Derneği Başkanı ve Ekoloji Birliği Eş Sözcüsü Süheyla Doğan da Erzincan, Tokat, Sivas’ı da benzer bir yıkımın beklediğini söyledi: "2004'teki değişikliklerden sonra, 2005'te MTA, yurtdışındaki madenci şirketleri Türkiye'ye davet ediyor ve bütün bilgileri veriyor. Toplantının Çanakkale'de yapılması da ilginç. Büyük potansiyel var diye. Bu alanlardaki korumalar kalktığı için de leblebi, çerez dağıtılır gibi maden ruhsatları dağıtılmaya başlanıyor. Arama aşamasında tamamen yabancı şirketleri görüyoruz. Onlar aramaları yapıp, teknik fizibiliteyi hazırlayıp kendileri yapacaklarsa kendileri, yoksa bilgileri ciddi rakamlara satıyorlar işletmeci firmalara. Sonra işletme süreçleri başlıyor. Bu da 2010'lu yılların başlarına denk geliyor. ÇED başvurularıyla bizler de bilgi sahibi olmaya başladık. Ondan önce yerel halk haber vermediyse haberimiz olamıyordu. Çünkü çoğunlukla orman içinde, dağlarda yapıldığı için çalışmalar... O yıllardır bakanlığa başvurduğumuzda bir excel dosyası da olsa gönderirlerdi en azından. Şimdi ticari sırdır diye göndermiyorlar."