Maden talanı dosyası: Rant sırlarına kurban edilen ülke

Çanakkale ve Balıkesir’de orman alanlarının yüzde 80’i, korunan alanların ise yüzde 55’i madenlere ruhsatlı. Türkiye’yi besleyen Bayramiç Ovası’ndan Bergama Ovası’na kadar tarım alanlarının yüzde 78’ı aynı şekilde… Kazdağı Koruma Derneği Başkanı ve Ekoloji Birliği Eş Sözcüsü Süheyla Doğan, Erzincan, Tokat, Sivas’ı da benzer bir yıkımın beklediğini belirtirken, Bartın Üniversitesi’nden Orman Mühendisi Prof. Dr. Erdoğan Atmış, sadece Ekim ayında 766 maden ruhsatının verildiğine dikkat çekti.

Türkiye’nin en kıymetli toprakları, ormanları, kültür ve tarım alanları talana açık durumda. Üstelik nerede, neyin planlandığından kimsenin haberi yok.  Çünkü bu bilgiler ‘gizli.’ Türkiye’de hangi şirketlerin, nerede maden ruhsatı aldığı, “ticari sır” denerek saklanıyor. Bakanlık bu bilgileri, ancak para karşılığında, şirketlerle paylaşıyor. TEMA Vakfı, bedelini ödeyerek Biga Yarımadası’nda nerelerin ruhsatlandırıldığı bilgisine ulaştı. Vakfın Haziran ayında yayınladığı rapora göre Biga Yarımadası’nın yüzde 79’u, madencilik faaliyetlerine açık! Çanakkale ve Balıkesir’de orman alanlarının yüzde 80’i, korunan alanların ise yüzde 55’i madenlere ruhsatlı. Türkiye’yi besleyen Bayramiç Ovası’ndan Bergama Ovası’na kadar tarım alanlarının yüzde 78’ı aynı şekilde… Sadece Biga Yarımadası değil, Anadolu’nun her köşesi dev bir şantiyeye dönüşecek. Muğla’nın yüzde 59’u madenlere ruhsatlı. Hatta yamaç paraşütüyle ünlü Babadağ’ın neredeyse tamamı, Türkiye’nin en yaşlı doğal ormanlarının olduğu Datça yarımadasının önemli bir kısmı da aynı durumda.


Hülya Çeşmeci: Koruyan kanun yok


TEMA Vakfı Çevre Politikaları Bölüm Başkan yardımcısı Hülya Çeşmeci, Türkiye’de ormanları, meraları ve tarım alanlarını koruyacak bir kanunun olmadığını söyledi. Çeşmeci şöyle devam etti: "Türkiye'de bir  kanun yok ki, bir alanı madencilik faaliyetlerden koruyabilsin. Kaz Dağları'nın yüzde 79'u madenlere ruhsatlı.  Bergama antik kentinin de neredeyse tamamı madenlere ruhsatlı."


Her şey 2004’teki yasayla hızlandı 

Türkiye topraklarının madenciliğe açılma süreci, 1985’te Özallı yıllarda başladı. 2001’den sonra, AKP hükümetinin öncülüğünde maden kanunu 21 kez değiştirildi. Ancak en kritik değişiklik, 2004’te yapıldı. Madencilik mevzuatı ve ilgili kanunların değişmesiyle birlikte, şirketleri teşvik edecek başka düzenlemeler de yapıldı. 2015’te “ekonomik cevher” tanımı, maden kanunundan çıkarıldı. Böylece yeraltındaki her şeyi, değerli olsun ya da olmasın, çıkarılmasına onay verildi. Bunun yanı sıra ruhsatlar verildikten sonra projelerin hayata geçirildiği süreç de problemli... Çevresel etki değerlendirme (ÇED) raporları, bağımsız ve bilimsel kurumlar tarafından değil, özel şirketler tarafından hazırlanıyor. Ekolojik yıkımın boyutu, halktan gizleniyor. Üçüncü sorun, planlamadaki eksiklikler. Kanunen arazi planlaması yapmak zorunlu. Ama her ne hikmetse haritaya madencilik faaliyetleri işlenmiyor. Prof. Dr. Atmış: Ormanlar paramparça oluyor Bartın Üniversitesi’nden Orman Mühendisi Prof. Dr. Erdoğan Atmış, sadece Ekim ayında 766 maden ruhsatının verildiğine ve bu politikaların geri dönülmez bir ekolojik, sosyal ve ekonomik yıkıma yol açtığına dikkat çekti. Atmış, şunları söyledi:
"Orman yangınlarıyla ormanlar yanıyor ama bir şekilde ormanın geri gelme şansı var. Kendiliğinden var olabiliyor. Ama son yıllarda ormanlar madenlere, enerji tesislerine, turizm tesislerine o kadar açıldı ki...  2004 yılında Maden Kanunu'nda değişiklik yapıldı, yönetmelikler de değişiklik yapıldı. Orman alanlarındaki madencilik faaliyetlerinin önü hızla açıldı. 2002 ile 2015 yılları arasında ormanlarda yapılan madencilik amaçlı tahsislerinin sayısı yüzde 142, bu tahsis edilen alanların da yüzde 172 arttığını tespit etmiştik. İşin acı tarafı, 2015'ten sonra bu miktar daha da arttı. Ormanlar paramparça oluyor. Türkiye'nin 81 ilinde yaygınlaşıyor. Geçen ay, 766 tane maden ruhsatı ihaleye çıkarıldı. Rastgele, Türkiye'nin her yerinde, özel şahıs arazisinde de, ormanda da, tarım arazisinde de bu alanların özelliklerine bakılmadan birilerine verildi bu araziler. Ruhsat verildi."


"Leblebi çerez gibi dağıtıldı ruhsatlar"


Kazdağı Koruma Derneği Başkanı ve Ekoloji Birliği Eş Sözcüsü Süheyla Doğan da Erzincan, Tokat, Sivas’ı da benzer bir yıkımın beklediğini söyledi: "2004'teki değişikliklerden sonra, 2005'te MTA, yurtdışındaki madenci şirketleri Türkiye'ye davet ediyor ve bütün bilgileri veriyor. Toplantının Çanakkale'de yapılması da ilginç. Büyük potansiyel var diye. Bu alanlardaki korumalar kalktığı için de leblebi, çerez dağıtılır gibi maden ruhsatları dağıtılmaya başlanıyor. Arama aşamasında tamamen yabancı şirketleri görüyoruz. Onlar aramaları yapıp, teknik fizibiliteyi hazırlayıp kendileri yapacaklarsa kendileri, yoksa bilgileri ciddi rakamlara satıyorlar işletmeci firmalara. Sonra işletme süreçleri başlıyor. Bu da 2010'lu yılların başlarına denk geliyor. ÇED başvurularıyla bizler de bilgi sahibi olmaya başladık. Ondan önce yerel halk haber vermediyse haberimiz olamıyordu. Çünkü çoğunlukla orman içinde, dağlarda yapıldığı için çalışmalar... O yıllardır bakanlığa başvurduğumuzda bir excel dosyası da olsa gönderirlerdi en azından. Şimdi ticari sırdır diye göndermiyorlar."


Kaz Dağları mücadelesi daha başında: Dava açıldı 

Maden şirketlerine karşı mücadele etmek, süreci takip etmek, hiç ama hiç kolay değil. Hatta Kaz Dağları’ndaki Kirazlı örneğinde, Alamos Gold’un ruhsatı bile yok! Ancak Kanadalı şirket ve yerli ortağı Doğu Biga Madencilik, bakanlıkla görüşmelerin sürdüğünü ve ruhsat alacaklarını açıkladı. Şirketin Ağı Dağı’nda (Çan) da altın arama ruhsatı var. Kaz Dağları ve Çan Koruma derneği, 3 Kasım’da dava açarak tüm bu faaliyetlerin durdurulmasını, ÇED raporlarının açıklanmasını istedi. Peki Türkiye’nin en değerli alanları madenciliğe açılırsa nasıl bir yaşam sürdüreceğiz? Yoksa Türkiye, Afrika’ya mı benzeyecek? Bir sonraki podcastte bu sorulara yanıt arayacağız.

Podcast Haberleri