EMEP, 6 Şubat’ta Kahramanmaraş merkezli meydana gelen ve Adana, Adıyaman, Diyarbakır, Elazığ, Gaziantep, Hatay, Kahramanmaraş, Kilis, Malatya, Osmaniye ve Şanlıurfa’yı yıkıma uğratan depremin 6. ayında “6. Ay Deprem Bölgesi Raporu”nu kamuoyuyla paylaştı.
PODCASTİ DİNLEMEK İÇİN TIKLAYIN
13 Temmuz- 25 Temmuz 2023 tarihleri arasında EMEP Gaziantep Milletvekili Sevda Karaca, parti genel merkez yöneticileri ve il yöneticilerinin yer aldığı heyet ile birlikte Hatay, Malatya, Adıyaman, Kahramanmaraş, Gaziantep’te halk buluşmaları düzenledi. Bu buluşmalar sonucunda “6. Ay Deprem Bölgesi Raporu” hazırlandı.
Karaca, Kısa Dalga'dan Esra Tokat'a bölgedeki sorunları ve ihtiyaçları anlattı.
'Kabul edilemez bir durum'
Buna göre bölgede başta su sorunu olmak üzere, barınma, kira fiyatlarının çok fazla olması, sağlığa erişim gibi sorunların ciddi şekilde devam ettiğini vurgulayan Karaca şunları söyledi:
"Bölgede 6'ncı ayda halen temiz içme suyuna ulaşamayan binlerce insandan söz ediyoruz. Uzayan kuyruklar bu sıcağın alnında içme suyuna ulaşmak için aynı zamanda cebinden para harcamak zorunda kalınan bir tablo. Diğer yandan bunun yine devlet eliyle karşılanmadığı hala dayanışmayla su ihtiyacının karşılandığı bir tablo gerçekten kabul edilemez bir durum ve bu çok ciddi halk sağlığı sorunlarına yol açıyor."
'İçmek değil, insan bedenine temas bile etmemeli'
"Bugün Hatay'da kuyu şebekesinden alınan numuneler örnekler gösteriyor ki bu su içmek değil, insan bedenine temas bile etmemeli. Bakın içmekten bahsetmiyorum, insan bedenine değmesinden bahsediyorum. Bu suyun ve bunların mikrobiyolojik olarak kirlenmiş olduğu raporlarla açık bir biçimde Çevre Mühendisleri Odası tarafından ortaya kondu."
'Enkazın altında kaldık, enkazın içinde yaşıyoruz'
Depremzedelerin 'Enkazın altında kaldık, enkazın içinde yaşıyoruz' dediklerini aktaran Karaca:
"Bu şu anlama geliyor; Yani enkaz kaldırma çalışmalarını sermayenin bir rant kapısı haline getiren iktidar, orada depremden hayatta kalmış halkın da sağlığını hiçe sayarak; toz duman altında, asbest tehlikesi altında bir yıkım, enkaz kaldırma, moloz toplama ve ayıklama işlemi gerçekleştiriyor. Bu enkaz kaldırma çalışmaları oldukça yavaş ilerlerken bir taraftan da bu enkazlardan çıkan molozlar yerinde ayrıştırıldığı için de çok ciddi sağlık sorunlarına yol açıyor. Üstelik yerinde ayrıştırıldıktan sonra götürüldükleri yerlerde büyük oranda tarım arazileri, büyük oranda ormanlık alanlar meralar. Büyük oranda yine yerleşim alanlarının yakınındaki yerler."
Hizmetler derneklere vakıflara devredildi
Deprem bölgesine pek çok tarikat ve cemaatlerin de faaliyet gösterdiğini belirten Karaca şunları söyledi:
"İlim Yayma Cemiyeti'nden tutalım, Özgür Suriye Doktorları ya da adını o an öğrenemediğimiz ama araştırmalarımıza devam ettiğimiz pek çok sayıda aslında vakıf ve dernek adı altındaki tarikat ve cemaatlerin konuşlandığı. Orada Göç İdaresinin yapması gereken her şeyi onlar eliyle yapıldığı bir tablo ile karşı karşıya kaldık. Muhtemeldir ki diğer konteyner kentlerde de durum bu.
Deprem bölgesinde kentlerde çadır kentlerde ya da kent yaşamının içerisinde devlet varlığı, bakanlıklar eliyle yapılan görevlendirmeler il müdürlükleri eliyle yapılan görevlendirmelerde biz iki şeyin öne çıktığını görüyoruz. Bir Diyanet'in çok görünür varlığı, iki devletin çeşitli bakanlıklarıyla protokol imzalayarak devletin yapması gereken hizmetleri devlet adına bu protokoller meşruiyetiyle deprem bölgesinde gerçekleştiren tarikat ve cemaatler. Bu protokollerin içeriği nedir? Ne kadar süreyle imzalanmıştır? Devletin kendi kamu görevlileri eliyle yürütmesi gereken hizmetlerin hangileri bu dernekleri vakıflara devredilmiştir? Kimdir bu görevliler? Bu vakıfların ve derneklerin hangi tarikatlerle, cemaatlerle bağları var? Bu insanlar çocuklarla yaşlılarla, engellilerle ya da çeşitli psiko-sosyal desteğe ihtiyacı olan depremzedelerle yüze gelebilecek bir eğitime donanıma sahipler midir? Bu soruların cevapları yok."