Kısa Dalga - Eşit Haklar İçin İzleme Derneği ve Hollanda Helsinki Komitesi tarafından yürütülen, Avrupa Birliği tarafından desteklenen "Ayrımcılığa Karşı Birlikte Projesi" kapsamında hazırlanan Gündem Eşitlik’in bu bölümünde Somalili Muhammed İsa konuğumuz oldu.
Somalili Muhammed İsa dükkânının ismi yüzünden baskı gördü. Ankara Kızılay’da açtığı mekânının kapısından ayrılmayan kolluk kuvvetleri yüzünden kapattı. Türkiye’de tanıştığı Somalili eşini ve yine Türkiye’de doğan çocuklarını aldı Somali’ye kendi rızasıyla döndü. Elbette zorunda bırakılan bir gidişti, çünkü “başına bir şey gelmesinden” endişe etti. Muhammed Gündem Eşitlik’e Somali’den katıldı. Başına gelenleri akıcı Türkçesi’yle anlattı. Hala, kalbi Türkiye’de atsa da bir daha geri gelmeyecek. Bakalım tüm bu “hayal kırıklığına” sebep olan olaylar zinciri nasıl yaşandı.
Muhammed İsa Abdullah okumaya Türkiye'ye geldi. Üniversiteyi Türkiye'de bitirdi.
Sonra arkadaşlarıyla beraber Ankara'da bir kafe açtı. Ve bu kafenin adını da Saab koydu.
Saab su bidonu taşınan yöresel, el örmesi sepetin adı. Gerçi başka Saab’lar da olduğu için çoğunuz aşina olabilirsiniz. Mesela İsveçli otomobil markası Saab’ı kim hatırlamaz. Şimdi sadece kamyon üretiyor. Yâda dünyaca ünlü modacı Elie Saab’ı hatırlandınız mı? Yani Avrupa’dan Afrika’ya anlamları farklı olsa da altı üstü zararsız bir isim “Saab”. Muhammed için dükkânına bu ismi koyması ne yazık ki şans değil, haksızlıklarla dolu bir süreci başlattı.
Önce biraz geriye gideceğiz, Muhammed’i biraz tanımak için, neden Türkiye’ye geldiğini öğrenmek için.
Muhammed Abdullah: 2011 yılında lise mezunuydum. Lisedeyken bizim bölgedeki en yüksek puan alan öğrencilerdendim. Türkiye'ye bir burs için bir sınav giriliyormuş, katıldım ve kazandım. Türkiye’ye geldim. İlk olarak Samsun'a geldim bir Somali arkadaşımla. Samsun'a gelen ya ilk Somaliliyim. İlahiyat Fakültesi'ni kazandım. İlahiyat Fakültesi okurken aynı zamanda Anadolu Üniversitesi, açık öğretim, İktisat Fakültesi'ne başvurdum. İki okulumu da başarıyla bitirdim. Hatta onur derecesiyle mezun oldum. Mezun olduktan sonra yüksek lisans devam etmeye karar verdim. Bursa, Uludağ Üniversitesi'ni kazandım, Uludağ'a geçtim.
Dükkânı kendine dar edilen Muhammed, devlet televizyonu TRT’de bir dönem çevirmen olarak çalışmış. Yine TRT Belgesel için de belgesel çekmiş. Somali’de uyuşturucu tacirleri üzerine çektiği belgesel festivallere gitmiş ve İngiltere’de de gösterilmiş.
Muhammed Abdullah: Ondan sonra sokakta yaşayan çocuklar üzerinde de yine bir program yaptık. Yani aynı anda iki tane belgeseli çıkarttık. İkisi de TRT belgeseli de yayınlandı. Bursa'dayken bir Afrikalı öğrencilerle bir gazete kurduk. Afrika'nın sesi diye. Yani oradaki Yabancı Öğrenciler Derneği ile bir program yaptık. Bir gazete çıkartıyorduk. Bunun ismi Algıdan Gerçeğe diye Afrika üzerindeki gerçekleri anlatıyorduk.
Gelelim Muhammed’in bir iş adamı olarak yaşadıklarına
Ankara’da bir kafe açmaya karar verdi. Kızılay’da bir dükkân kiraladı. İş yeri almak için tüm belgelerini topladı. Ruhsat için başvururken dükkânının adını da yazdı verdi.
Muhammed Abdullah: İlk bir senede bir sorun yaşamadık. Yani ruhsatıyla, diğer belgeleriyle. Hepsi dört dörtlüktü. Ondan sonra bir korona döneminde normal bir kapanmaya geçtik. Kapanmadan bitti, ortada hiçbir şey yokken bir polis baskısı oluşmaya başladı. İlk olarak biz açıkçası şaşırdık.
Normal bir şey değil. Ondan sonra ben Ankara valiliğine gittim. Şöyle bir olay yaşıyoruz, bu olayda çözülmesini isteriz dedik. Tamam dediler ama bir dönüş olmadı. Bir gün dükkâna geldim, saydım 18 kişilik bir ekip gelmiş. Polis, zabıta hepsi var. Bir anda dükkânı boşaltmışlar. Yani müşteriyi boşaltmışlar. Herkesi dışarı çıkartmışlar. Niye geldiniz dedim, rutin kontrole geldik dediler.
Sadece kafe kontrolüyle sınırlı kalmadı, Muhammed karakola çağırıldı
Muhammed Abdullah: Karakola gittim. O muhitte iş yeri olan Somalileri de çağırmışlar. Açık bir şekilde oradaki komiser bize dedi ki, sizi burada istemiyoruz. O günden sonra ben dedim ki, olmaz, bunu yetkililere bildirmemiz lazım, valiye gittim.
Muhammed’in makamlara yaptığı ziyaretler iddia ettiğine göre, geri tepmişti. Polisler Saab’ı da sahibini de istemiyorlardı. Polisler geri geldiler, bizi niye şikâyet ettin dediler? Aradan birkaç gün sonra yine karakola çağırdılar. Bu kez dükkânının adını değiştirmesini istediler. Dükkânın adı Türkçe olacak dediler.
Muhammed Abdullah: İlk dükkânımız Somali Sofrasıydı, ufak bir dükkân. Onun karşısında da Saab vardı. Saab daha geniş, daha büyüktü. Sonra ilk olarak Somali Sofrasını Güzel Yurt Sofrası olarak değiştirdik. Bu arada bu isimler ruhsata çıkan isimlerdi. Ruhsat alırken Somali Sofrası yazıyordu. Yine baskılar dinmedi, devam ettiler. Afrika, Arap yemekleri yazıyordu, yok dediler etnik hiçbir isim koyma, sil dediler. Sildik. Tabelamız 6 ay boyunca boş kaldı. Ondan sonra yine baskılar dinmedi, devam ediyordu. Bir gün bir polis geldi. Bir gün komiserle beraber geldiler. Dükkânı boşalttılar. Biz de kayda aldık. Video sosyal medya da çıktı, çok destek geldi. Âmâ bir gün eve geldiler ve evimi aradılar. Bu akşam tabelayı boya dediler ve ben beyaza boyadım.
Muhammed bu aşamadan sonra Kamu Denetçilik Kurumu’na gitti. Ardından da TİHEK, Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu'na gitti.
Muhammed’in anlattığına göre, ilerleyen günlerde kafenin kapısında polis beklemeye başladı. Kafeye giren tüm müşterilere kimlik kontrolü yapılmaya başlandı.
Ama bu gel zaman git zaman müşteriler huzursuz olduğu için ayakları kesildi.
Muhammed sonrasında, gözaltına alındı, geri gönderilme merkezinde 35 gün kaldı. Bu arada hakkında yurt dışına çıkış yasağı kondu. Bütün düzeni Ankara’da olmasına rağmen Kırıkkale’de yaşaması istendi.
Muhammed tekrar mahkemeye başvurdu, ancak artık yorulmuştu. Dahası 2 çocuk babası olduğu için, ailesinin geleceğinden de endişe etmeye başladı. Baskılara daha fazla dayanamadı. Mahkemede ötekileştirildiğini, ayrımcılığa uğradığını kanıtladı. Karara itiraz edildiği için dava devam ediyor. Akıcı Türkçesiyle evinde bile Türkçe konuştuklarını anlatıyor Muhammed. “Türkiye’yi seviyorum ve özlüyorum ama yine de umarım çocuklarım oraya gitmek istemez” diyor.