10 Ekim: Öncesi ve sonrasıyla göz göre göre gelen bir katliamın anatomisi

Ankara Garı önünde sadece insanlar ölmedi, adalete olan inançta yara aldı. Bu yara ancak gerçek bir yüzleşmeyle, firari sanıkların yakalanıp cezalandırılması ve adaletin yerini bulmasıyla iyileşebilir.

Ülke tarihinin en büyük katliamlarından birisi olan Ankara Gar katliamının üzerinden 10 yıl geçti. KESK, DİSK, TMMOB ve TTB'nin çağrısıyla on binlerce emekçi, memur, genç, yaşlı barış hakkını savunmak ve bu yöndeki umutlarını büyütmek için Türkiye'nin dört bir yanından yola çıkarak 10 Ekim'de Ankara Tren Garı'nda buluştu. Mitinge katılanlar, o saatlerde gar etrafında çok az sayıda polisin olmasını ve aramadan geçirilmemelerini şüphe ile karşıladılar.

Oluşturulan kortejlerle birlikte miting başlangıcında halaya duranlar, eli kanlı IŞİD'in iki intihar bombacısı tarafından patlatılan bombaların hedefi oldular. İlki 10.04'te, ikincisi ise 3 saniye sonra patlatılan bombaların, etkisiyle 103 insanımız yaşamını yitirirken, çoğunluğu ağır olmak üzere 500'den fazla kişi de yaralandı. Ankara’nın merkezinde patlatılan bombalarla birçok insan kızını, oğlunu, eşini, kardeşini, anne, babasını ve sevdiklerini yitirdi.

Dumanların yükseldiği ve can pazarının yaşandığı alanda sağ kalanların çığlıkları, acı içinde inlemeleri ve ağıtları birbirine karıştı. Kimileri yerdeki yaralılara kalp masajı yaparken, kimileri de yırttıkları kendi miting önlüklerinin parçalarıyla yaralıların akan kanını durdurmaya çalıştı.

Ambulans gelmediği için çok az sayıdaki yaralı beden, ilk etapta ya kollarda ya da sedye haline getirilen pankartlarla çevrede müsait olan ticari, sivil araçlara taşınarak hastaneye ulaştırıldı. Miting alanına yaklaşık bir kilometre uzakta birden fazla tam teşekküllü hastane bulunmasına rağmen, alana ancak birkaç ambulans gelebildi.

Emniyet güçlerinin alandakilere gaz bombalı müdahalesi

Patlamanın olduğu alanda yerde yaşamını yitirenler ve yaralı halde kan kaybedenler varken, emniyet güçlerinin alandakilere gaz bombalı müdahalesi, trafik polisi araçlarının alanın giriş noktalarını tıkayacak şekilde park edilmesi, az sayıdaki ambulansın alana geç ve engellenerek ulaşması, yaralanmamış göstericiler için "süpürülme" emri verilip uygulanması; mitinge katılanlara karşı yöneticilerde oluşmuş bir ön yargının dışa vurumuydu.

Burada, kamu yöneticileri ve güvenlik güçleri, mitinge katılanları koruma zorunluluğu kuralına uymamış oldu. Olay yerinde yaşanan hukuksuzlukları kaydeden 95 avukat, tutmuş oldukları tutanakta; patlamanın gerçekleştiği yerin ilk anda koruma altına alınmadığını, çevik kuvvetin müdahalesi nedeniyle insanların cenazelere basarak kaçmak zorunda kaldığını ve bu soruşturmanın bağımsız olamayacağını belirttiler.

Katliam sonrası hastanelere taşınan cenazeler ve yaralılar için sendika, siyasi parti ve meslek örgütleri Numune Hastanesi merkezli kriz masaları kurdu. Binlerce kişi hastanelere akın etti. İhtiyaçlar dayanışma ve koordinasyonla sağlandı. Avukatların bir kısmı, son durumla ilgili olarak ailelerle bilgi paylaşımını sürdürürlerken, bir kısmı da ölenlerin teşhis ve otopsi işlemleri için Adli Tıp Kurumu'ndaydı.

Bu arada Barış Mitingi Koordinasyon Komitesi hem katliamı lanetlemek hem de yaşamını yitirenleri uğurlamak için bir gün sonrası için Sıhhiye' de toplanma çağrısı yaptı. Teşhis ve otopsiler devam ederken 11 Ekim günü Sıhhiye' de toplanan binlerce kişi gerçekleştirilen katliamı protesto etti. 12 Ekim'de ise KESK, DİSK, TMMOB ve TTB iki günlük grev ilan etti. Türkiye'nin pek çok ilinde yaşam durdu. Greve öğrenciler boykot, esnaflar kepenk kapatarak katıldı.

Dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu, NTV'nin canlı yayınında, “Türkiye' de bulunan canlı bombaların isim listesi elimizde, ancak eylem yapılmadıkça tutuklayamıyoruz" demişti.

Cenazelerin bazı şehirlerdeki defin işlemlerine emniyet güçleri tarafından müdahale edilirken, cenazeye katılan bazı vatandaşlar hakkında da soruşturmalar açıldı. Konya'da düzenlenen Türkiye-İzlanda maçının başında yaşamını yitirenler için yapılan saygı duruşu esnasında tribünlerden yuhalamalar ve ıslık sesleri yükseldi. Bu yuhalamalar, toplumun ayrıştırılıp, bazılarının vicdanlarının köreltildiğini de açığa çıkarmış oldu.

Bu kanlı saldırının ardından İçişleri, Sağlık ve Adalet Bakanları, bir basın toplantısı düzenledi. Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, patlamadan 7 dakika sonra saat 10.11 itibarıyla 21 ambulansın ekipleriyle birlikte yaralılara ulaştığını iddia etti. Olay yerinde zaten 4 ambulans görevlendirdiklerini söyleyen Müezzinoğlu, daha sonra patlamadaki ölü ve yaralı sayısını açıkladı. Adalet Bakanı Kenan İpek ise olayla ilgili "dört Cumhuriyet Savcısı’nın görevlendirildiğini gerek emniyet gerekse istihbarat birimleriyle titiz bir şekilde çalıştıklarını" söyledi.

İstifa sorusu, Adalet Bakanı'nı güldürdü

Bu esnada bir gazetecinin İçişleri Bakanı Selami Altınok'a güvenlik zafiyeti nedeniyle istifa etmeyi düşünüp düşünmediğini sorması üzerine, yanında oturan Adalet Bakanı'nın gülmesi, kamuoyunda tepkiye yol açtı. Bu gülme olayı, yaşanan acının ön plana çıkarılması gerektiği yönünde bir vicdan sorgulamasını tetikledi.

İçişleri Bakanı Altınok, gazetecinin sorusuna “Güvenlik açığıyla alakalı hiçbir şey söz konusu değildir. Miting Sıhhiye Meydanı'ndadır ve miting alanının etrafı bariyerlerle kapatılmıştı ve alana girildiğinde arama yapılacaktı. Mitingle alakalı herhangi bir güvenlik zafiyeti olmadığını düşünüyorum” şeklinde cevap verdi. Daha sonra Gar çevresinde 129, Sıhhiye Meydanı’nda ise 2 bin 44 polisin görevlendirildiği basında yer aldı.

Muhalefet parti liderleri, sivil toplum kuruluşları İçişleri Bakanı Selami Altınok ve Adalet Bakanı Kenan İpek’in görevlerinden istifa etmelerini istedi.

İstihbarat bilgileri katliamdan sonra paylaşıldı

IŞİD, 5 Haziran 2015'te Diyarbakır'da HDP mitingine saldırarak 5 kişinin ölümüne ve 400 kişinin de yaralanmasına neden oldu. 20 Temmuz 2015 günü de Urfa'nın Suruç İlçesinde SDGF’li gençlerin gerçekleştirdiği basın açıklamasına canlı bomba ile saldırdı. Saldırı sonucu 33 genç yaşamını yitirirken yüzden fazla kişide yaralandı. Bu kanlı eylemler sonrasında IŞİD tarafından kalabalık bir toplantı ve mitinge yönelik ses getirecek birden çok canlı bomba eylemi yapılacağına dair açık çok sayıda istihbarat notu varken, bu bilginin gizlenmesi ve bilginin miting tertip komitesi ile miting öncesi paylaşılmaması çok vahim durumdur. İstihbarat bilgilerinin katliamdan sonra paylaşılmasının geri dönülmez acı sonuçları da ortadadır.

10 Ekim Ankara Gar Davası Avukat Komisyonu'nun katkılarıyla hazırlanıp yayınlanan "Duymak Zorundasınız" başlıklı kitapta, “katliam hazırlıkları başladığı andan itibaren katliam planını bilen, bilmesi gereken, imkânı olmasına rağmen engellemeyen, mitingin güvenli bir biçimde gerçekleşmesinden sorumlu olup gerekli önlemleri almayan, yaralılara zamanında müdahale etmeyen, delilleri yok eden, yargıyı etkileyen herkes bu katliamın failidir" açıklaması süreç öncesi ihmalleri ve katliam sonrasının yanlış, adaletsiz hukuksal gidişatını objektif olarak özetlemektedir.

Saldırıdan üç gün sonra, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı bu katliam dosyasının erişimine kısıtlılık ve yayın yasağı talep etti. Savcılık bu gizlilik kararını sekiz ay boyunca devam ettirdi. Böylece bu dava dosyasının avukatlardan gizlenmesinin önü de açılmış oldu.

Katliamı planlayan, lojistik destek sağlayan veya doğrudan yardım eden IŞİD'lilerin bir kısmı saldırıdan kısa bir süre sonra çok sayıda otomatik silah, el bombaları ve bomba yapımında kullanılan materyallerle birlikte Gaziantep'te yakalandı. 14 Kasım 2015 günü, yetkililer, iki canlı bombayı Ankara ' ya götüren IŞİD militanı Halil İbrahim Durgun'un, yine Gaziantep'te bir hücre evine yapılan operasyonda kendini patlatarak öldüğünü açıkladılar. Örgütün Türkiye' deki bombalı saldırıları organize eden ve kilit isimlerden olan Yunus Durmaz' da verilen resmi bilgilere göre, aynı şekilde, 19 Mayıs 2016'da hücre evi baskını sırasında kendini patlattı.

"Emniyet ve MİT'in faillerini takip ettiği halde olayı önlememesinin gerekçesi oy beklentisi mi?"

Katliam davası avukatları katliamı aydınlatmak için yoğun bir çaba gösterirlerken dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu katıldığı bir televizyon programında, "Şimdi Ankara'daki terör saldırısı sonrasında anket yaptık ve kamuoyunun nabzını tutuyoruz oylarımızda bir yükseliş trendi var" demişti.

Bu açıklama üzerine CHP Milletvekili Eren Erdem, Başbakan Davutoğlu'na şu soruları sordu:

• Türkiye tarihinde yaşanan en büyük katliamdan sonra anket şirketlerine oy oranlarını araştırmaya yönelik talimat vermeniz siyasi etik açısından doğru mudur?

* Geçtiğimiz günlerde açıkladığımız belgelerde yer alan Emniyet ve MİT'in Ankara Katliamı'nın faillerini takip ettiği halde bilerek olayı önlememesinin gerekçesi oy beklentisi midir?

* Eylem yapmadan canlı bombaların tutuklanmamasının gerekçesi patlamanın yaratacağı oy artışı mıdır?

* Geçici hükümetinizdeki Bakan’ın Ankara Katliamı sonrası ekranlarda gülerek tepki vermesinin nedeni oy artışı mıdır?

* Anket sonuçlarına göre farklı şehirlerde de de canlı bomba eylemlerine yönelik istihbarat ve uyarılar görmezden gelinip yok sayılacak mıdır?

7 Haziran 2015 seçimlerinde, ilk kez tek başına iktidar olamayan AKP, ülkede oluşturulan kaos ortamının ve 10 Ekim Ankara Gar katliamından sonra oylarını 9 puan artırarak 1 Kasım seçimlerinde birinci parti oldu. Yani Başbakan Davutoğlu'nun istediği sonuç alınmış oldu.

Süreç AİHM üzerinden devam edecek

13 Temmuz 2016'da Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan Ankara Gar Katliamı'na ilişkin iddianame, Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi. Dava avukatlarınca Yunus Durmaz' adlı katliam planlayıcısının evinde ele geçirilen dijital materyallere dayandırılarak hazırlandığı ifade edilen bu iddianamenin, yetersiz olduğu ve birçok soruya cevap hazırlandığı ifade. Yargılama 7 Kasım 2016' da başladı. Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi, davayı 3 Ağustos 2018'de bitirdi.16'si firari,19' u tutuklu toplam 35 sanığın yargılandığı davada, tutuklu 19 sanıktan 9' una "anayasal düzeni ihlal " ve "kasten öldürme" suçlarından 101 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilirken, diğerlerine ise örgüt üyeliğinden ceza verildi. Gerekçeli kararda görevlilerin ihmal ve sorumlulukları görmezden gelindi. Bu davanın insanlığa karşı suç kapsamında değerlendirilmesi gerekirdi. Davada insanlığa karşı işlenen suçla yargılanan Erman Ekici adlı IŞİD'liye bu suçtan ceza verilmedi. Diğer yandan firari 16 sanığın dosyası da ayrıldı. Bunlar arasında IŞİD' in Türkiye sorumlusu (Emiri) İlhami Balı da var.

10 Ekim Ankara Gar Katliamı'nın mağdurları, olayda ihmali bulunan kamu görevlilerinin yargılanmasını talep etti. Fakat Ankara Valiliği, bu yargılama için soruşturma izni vermedi. Cumhuriyet Başsavcılığı da buna karşı bir dava açmayınca, kamu görevlilerine ilişkin soruşturma dosyası kapandı. İç hukuk yollarının tüketilmesi nedeniyle kamu görevlilerinin ihmaline ilişkin süreç bundan sonra AİHM üzerinden devam edecek.

Bu katliama ilişkin davalarda, ailelerin ve avukatlarının kararlı mücadeleleri, olayı ve yaşanan adaletsizlikleri kamuoyu gündeminde tutma çabaları önemli ve çok değerlidir.

103 insanı IŞİD tarafından katledildi

4 Mart 2006' da katliamda yaşamlarını yitirenleri unutturmamak ve sorumlular dan hesap sormak için 10 Ekim Barış ve Dayanışma Derneği (10 Ekim-Der) kuruldu.10 Ekim Barış ve Dayanışma Derneği her yıl gerçekleştirilen anmalara öncülük etti. Katliam mağdurlarının hukuki ve diğer sorunlarında inisiyatif aldı. Yıllarca katliamın yapıldığı meydana bir anıt yapılması talebinde bulundu. Yetkililerce 8 yıldır çeşitli gerekçelerle kabul edilmeyen bu talep, nihayet geçen yıl kabul edildi.

Heykeltıraş Metin Yurdanul'un hazırladığı bu simgesel anıt, geçen yıl 9 Ekim'de Ankara Garı önünde açıldı. 10 Ekim Ankara Gar Katliamı mağdurlarını adaletsizlikle, haksızlıkla, zulümle terbiye etmek isteme çabalarına eklenmek istenen hafızasızlıkla terbiye etme çabaları, bu anıtın açılışı ile boşa çıkarılmıştır.

Bu ülkenin başkentinde barış talebi ile miting yapmak isteyen 103 insanımız, eli kanlı, şeriatçı bir cinayet örgütü olan IŞİD tarafından hunharca katledildi. Geride onarılması güç acılar bıraktı. Olay sonrası kimse istifa etmediği gibi, kimse de olayla ilgili hesap vermedi.

10 Ekim 2015 günü, Ankara Garı önünde sadece insanlar ölmedi, adalete olan inançta yara aldı. Bu yara ancak gerçek bir yüzleşmeyle, firari sanıkların yakalanıp cezalandırılması ve adaletin yerini bulmasıyla iyileşebilir.

Bu kanlı saldırıda ihmali olanların yargılanmasına yönelik kamuoyu beklentilerine yanıt verilmelidir.

Köşe Yazıları Haberleri