İBRAHİM EKİNCİ
Yeni yıla giriyoruz. 2023 geride kaldı. Yaklaşık 2 yıl Türkiye ekonomisi Nas Politikası ile yönetildi. Başka bir ifade ile “dine göre” itikata göre yönetilmek istendi ve bunalıma, krize sürüklendi. Enflasyon, kur patladı. Derin bir sömürü çarkından geçti memleket. (Verilerini görmek isteyenler “Süper sömürüde ücretleri baskılamak… Daniska insafsızlık” başlıklı yazımdaki verilere bakabilir.) Erdoğan, yarattığı kaos ve krizden kaçan dövizi geri çekmek için, “faiz lobilerine, döviz baronlarına” elçi olarak eski bakan Mehmet Şimşek’i seçti. Böylece 2023’ün yarısı Nas’la, yarısı piyasacıların yönetiminde geçti.
İlk yarıda, enflasyon yükselirken faiz düşürmece (Nas) ve KKM ikilisi ile tarihimizde görülmemiş bir tasarruf yağması gerçekleştirildi. Memleketin alın teri, birikimi şirketlere ucuz krediye dönüştürüldü. Kalan herkes kaybetti. Mayıstan sonra tanınmış piyasacılar işbaşı yaptı. Türkiye bu kez de zaman ölçeğinde en hızlı faiz artıran ülkelerden biri oldu. (ABD – FED, 21 ayda faizlerde 5 puanlık artış yaparken Türkiye, 8 ayda 34 puan artış yaptı.) Yılı, ekonomide “ortodoks reçete”nin yürürlüğü ile tamamladık. Bilançoyu yılın tamamı için çıkarırsak, 2023’te de tasarrufçu aslında ne yana kaçsa kaybetti.
2022’de, TÜİK TÜFE’sine göre bile borsa dışında kazandıran, tasarrufçusunu enflasyona karşı koruyan başka yatırım aracı yoktu. Bu yıl kasım ayı itibariyle yıllık bazda tasarrufunu dolar, TL mevduat ve DİBS’e yatıranlar TÜİK TÜFE’sine göre zarar etti. Yıllık bazda yüzde 5 ile yüzde 54 arasında kayıp yazdılar. Euro zarar ettirmedi ama kar da ettirmedi. Borsa yüzde 6.4, külçe altın % 10 kazandırdı. Bu geçen yıldan daha az kötü bir tablo ama verilerin TÜİK TÜFE’sine göre olduğuna dikkat edelim.
Eğer TÜFE’yi (aslında iki katı olduğunu ileri sürenler bile var, biliyorsunuz) sadece yüzde 10 yukarıda tahmin ederek bakarsak, kazandıran herhangi bir yatırım aracı kalmıyor. Peki kim kazanıyor bu durumda? Şirketler kazanıyor. Enflasyon karambolünde fahiş fiyat artışları yapanlar kazanıyor. Yüksek getirili (yüzde 1000 getireni bile var) fonlara yatırım yapanlar, büyük paralarla piyasayı oynatma gücünde olanlar kazanıyor. Borsa’yı silkeleyen hacıyatmazlar kazanıyor. Milyarlarca dolarını yurtiçi, yurtdışı gezdirenler kazanıyor. Bana kalırsa Türkiye artık başka bir faza geçti. Bunun en önemli rakamsal göstergesi yatırım araçlarındaki bu durumdur ama sokaktaki en somut göstergesi ise yoksulluk intiharları, (görülmemiş iş) ev sahibi – kiracı savaşlarıdır.
Türkiye'yi bütün endekslerde dibe çektiler
Bu iktidarla görece dengeli bir ekonomi elde etmemiz mümkün değildir. İktidar ittifakının kabiliyet ve kapasitesi çeyrek asır önce, şu “eski Türkiye” dediklerinde devrede olan ve iyi kötü çalışan kabiliyet ve kapasitenin bile çok altındadır. Bilinç, kültür, iyi eğitim, kalifiyelik, insan kaynağı, kurumsallık, standart, sistem, düzen gibi temellerde ve bütün bu faktörlerin çalışabilmesi için şart olan özgürlüklerde fiyaskodur. Bütün bu alanlarda kabuk göstermektedir, bir boş gösterendir. Türkiye’yi kendi görgüsüne, anlayışına çekip kilitledikçe; iktidar olmayı iş, ihale, para ve makamları keyfine göre dağıtma ve üleşme olarak icra ettikçe irtifa kaybı, bozulma sürecektir. Muhalif ağızla mı konuşuyoruz? İşte size birkaç uluslararası gösterge:
- Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu'nun Küresel Haklar Endeksi’nde (2023) Türkiye “işçi hakları açısında en kötü 10 ülkeden biri” oldu.
- “Basın özgürlüğü düşmanları” listesinde ikinci kez yer aldı. RSF’nin 2023 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi'nde, geçen yıla göre 16 sıra gerileyerek 180 ülke içerisinde 165'inci sırada yer aldı. (“Sorunlu” kategoriden “vahim” kategorisine geçti.)
- Akademik Özgürlük Endeksi’nde (2023) 179 ülke arasında 166’ıncı sıraya düştü. (Kuzey Kore ile aynı lig.)
- Ekonomik Özgürlükler Endeksi’nde (2023) 164 ülke arasında 101’inci sırada yer aldı. (Bhutan, Bahamas, Nikaragua ve Colombia’nın altında)
- Yolsuzluk Algı Endeksi’nde (2022) 180 ülke içinde 36 puanla 101’inci sırada yer aldı. (Fildişi Sahili, Lesotho ve Surinam’ın gerisinde. Bir önceki yıl 96’ncı sıradaydı.)
- Küresel Organize Suçlar Endeksi’nde (2023) Avrupa’da 1, dünyada 14. sırada. (Şu sıralar operasyonlar yapılıyor. Ünlü gangster çetelerinin, uyuşturucu baronlarının yuvalandığı anlaşılıyor Bazıları vatandaşlık, silah ruhsatı almış.)
- Hukukun Üstünlüğü Endeksi’nde (2023) 142 ülke içinde 117’nci sırada. Nijer, Guatemala, Madagaskar ve hatta Kolombiya’nın bile altında. 2022’de 140 ülke içinde 116’ıncı sıradaydı. Gerileme sürüyor.
- Dünya Eşitsizlik Raporu’na göre Türkiye “En yüksek gelir eşitsizliği” kategorisinde. (2021’de nüfusun en çok kazanan %10’unun yıllık ortalama geliri, en az kazanan %50’lik kesimden 23 kat fazla. Bu skorla Türkiye, Brezilya, Meksika ve Hindistan gibi ülkelerle birlikte en eşitsiz ülkeler arasında.)
- John Hopkins Üniversitesi'nden Uygulamalı Ekonomi Profesörü Steve Hanke tarafından hazırlanan "Yıllık Sefalet Endeksi'nde" Türkiye, 2022 yılında dünya genelinde 10. sırada yer aldı.
Bu kötüleşme devam edecektir. Türkiye, 2010 yılına kadar AB süreçleri nedeniyle değişen, dünyada sempatisi artan bir ülkeydi. Ancak o dönemin AKP’nin “taktik demokratlığının” eseri olduğu -artık herkes için- ortaya çıktı. Şimdi dünyada itibar ve sempati kaybediyor. Dış politikada o kadar fazla çark etti ki herhangi ittifakta güvenilir ortak muamelesi görmesi sözkonusu değil. Bozulan algı ekonomiye de yansıyor. Başka ülkeler, yabancılar eşit getiri şartlarında iş yapmak için artık Türkiye’yi tercih etmiyorlar. Türk şirketleriyle iş yapmayı yasaklayanlara bile rastladık.
Dolayısıyla bu kriz uzun sürecek. Erdoğan, İslamcı rejim kuruyor. İslamcı rejim siyasette sultan (anayasa değişikliği ile bunu tamamlamak istiyorlar) ekonomide kumanda ister. İhale tekellerinde, kurumsal çöküşte bunu deneyimledik. Bu sefer alt yapı (ekonomi) üstten, rejim düzeyinden zorlanacaktır. Türkiye buradan çıkamazsa, eğer bundan dönülmezse, Nas politikasının geri dönmesi için uzun zaman gerekmeyecek. Şimdilik, ekonomik yapıyı erken zorlamanın yarattığı ağır sonuçlardan kaçınmak için piyasacılar işbaşına çağrıldı ama ilk rahatlama işaretleri geldiğinde görevde kalabilecekleri şüphelidir.
2024 yılında bazı göstergelerde toparlanma olabilir ama bütün temel – yapısal sorunlar yerli yerinde duruyor. Yeni ekonomi yönetimi bir anlamda MB’nin kapısının, bahçesinin dışına adım atamıyor, başka hiçbir soruna temelden bir müdahale geliştiremiyor. Geliştiremez de. “Enflasyon düşecek mi?” başlıklı yazısında, “Enflasyonla mücadele için şu ana kadar alınan tek anlamlı önlem faizi yavaş yavaş yükseltmek. Orada da gerçek enflasyon açıklananın en az iki katı olduğu için artırımlar fazla etkili olamıyor” diye yazmış Mahfi Eğilmez. Haklı. “Faiz yüzde 42,5 oldu, 45’e gelirse yeterli.” Neye göre? Yine kamu kesiminin israf ölçüsündeki harcamalarının kısılmasına yönelik hiçbir düzenleme söz konusu olmadığına dikkat çekmiş. “Bu gidişle enflasyon, baz etkisiyle düştükten sonra yeniden yükselir” demiş. Haklı.