AB’nin olmazsa olmazı: Ayrışma ve Rus gazı tartışması

Ukrayna işgali başladığında birlikte hareket eden ülkeler, ekonomik görünümün kötüye gitmesiyle beraber, daha fazla risk ve yük almak istemiyor.

Gazprom, Kuzey Akım I Hattı’nın kapasitesini yüzde 20’ye düşürdü. Şirket, akışta düşünün nedeni olarak çalışan motorlardaki bakım sorununu gerekçe gösteriyor. Ancak hatta meydana gelen kesinti AB’nin Rusya'sız gaz planlarında sıkıntıya neden oluyor. Rusya’nın yeni hatlarla AB piyasasında gücünü artırması daha önce AB içinde sert tartışmalara neden oluyordu. Özellikle Almanya bu dönemde sıkça hedef alınıyordu. Ancak şimdi Rusya resimden çıkmaya hazırlandığında benzer bir ayrışma birlik açısından tehdit oluşturur nitelikte. Bu hafta AB’deki bölünmeye ve nedenlerine odaklanacağız.

AB’NİN RUSYA GAZIYLA İMTİHANI

Avrupa ile Rusya arasındaki gaz ilişkilerinin tarihi incelendiğinde sürecin 1960’lara kadar uzandığı görülüyor. Söz konusu dönemde SSCB ile Avrupa’nın önde gelen devletleri Batı Almanya, Avusturya, Fransa ve İtalya gaz konusunda anlaşmaya varmıştı. Nitekim ilk gazda 1971’de Avusturya’ya ulaştırılmıştı. Dikkat çekici olan Soğuk Savaş koşullarına karşın enerji politikasındaki esnemeydi. Söz konusu dönemde Avrupa ülkeleri ABD’den gelen baskı karşısında enerjiyi dışarıda tutmaya dönük bir yaklaşımı benimsemişti.

SSCB yıkılıp yerine Rusya Federasyonu geldiğinde, AB de 1993’te hayata geçince değişmeyen bir dinamik vardır, enerji ilişkilerinin devamlılığı. Tam da bu nedenle önce 1997’de Polonya üstünden gaz akışı sağlayan Yamal Hattı, 2011’de de Kuzey Akım I hattı inşa edildi. İnşa edilen Kuzey Akım II ise Ukrayna işgaliyle askıya alındı.

Almanya’nın Rusya’dan gelen gaza olan bağımlılığı ve Rusya ile ilişkileri söz konusu dönemde özellikle 2004’te AB’ye üye olan eski Doğu Bloku ülkelerinin en büyük sorunuydu. Sık sık bu ülkeler Almanya’yı Rusya’ya fazla alan açmakla suçladı. Nitekim 2015’te Polonya’nın öncülüğünde hazırlanan Enerji Birliği girişiminde de Rusya’nın adı geçmedi, enerji birliği adeta Rusya’ya bir alternatif oluşturma çabasının vücuda gelmesiydi. Üstelik benzer biçimde Soğuk Savaş’tan bu yana AB ile Rusya enerji ilişkilerine kuşkuyla bakan ABD, birlik içinde Rusya karşıtı seslere en çok destek veren ülkeydi.

Özetlemek gerekirse, hem ABD hem AB içindeki ülkelerin çabaları, aslında bir anlamda karşılık buluyor, üstelik bu sefer Rusya siz zahmet etmeyin ben resimden kendim çıkarım diyor. Bu ne anlama gelmeli ve sorun ne?

GAZ PİYASASI ADETA ALEV TOPU

Geçtiğimiz yılın verileri incelendiğinde Rusya’nın 15 bcm dışında AB’ye sağladığı 155 bcmlik gazın neredeyse tamamı boru hatlarıyla iletilmişti. Dahası bunların çoğu uzun vadeli anlaşmalar niteliği taşıdığı için AB ülkeleri gazı spot piyasaya göre bir hayli indirimli alıyordu. AB’ye gelen gazın yüzde 40’nın göreli olarak makul fiyatlara temin edilmesi Almanya başta olmak üzere birlik ekonomisi açısından önemliydi. Ancak bu denklem şimdi değişiyor.

Gazprom’un açıklamasının ardından serbest piyasada işlem gören ve bir sonraki ay teslim edilmek üzere satışa sunulan gazın fiyatı bin metreküp başına 2 bin euro/doların üzerine çıktı. Üstelik artış durma niyetinde de değil, gün içinde bunun 2 bin 100 dolarları da gördüğü oluyor. Gazprom’un bu fiyatlara göre daha mütevazı kalan fiyatlarla gaz sağladığı da. Her ülkeye farklı bir fiyat uygulanıyor, o nedenle şu ülkeye şu fiyattan gaz veriliyordu demek güç, ancak Almanya’da çekirdek enflasyon ile manşet enflasyon arasında yüzde 3’ü bulan farkın büyük bir kısmının enerjiden kaynakladığı dikkate alındığında yıkıcı bir etki var. Hesabı 10 yıllar üzerinden değerlendirdiğimizde hali hazırda piyasadaki doğal gaz fiyatlarıyla 2010-2020 arasındaki 10 yıllık dönemin ortalaması alındığında farkın 10 kat olduğu görülüyor. Yani 200 dolara karşı 2000 dolar.

Öte yandan AB komisyonu sık sık Rusya’yı resimden çıkaracaklarını dile getiriyordu, ancak onlara en büyük desteği sağlayan ABD Rusya’ya yakın bir oran şöyle dursun neredeyse onun yarısından bile daha az sağ sağlayacak. Katar ABD’ye verilen garantinin benzeri (20 yıl alım garantisi) kendisine verilmezse üretim artışına gitmeyeceğini söyledi zaten. O zaman bu gaz nereden bulunacak?

AB KOMİSYONU: TERMOSTATLARI, KLİMALARI, KOMBİLERİ KAPATIN!

Yıllık tüketimi 400 bcm civarında olan AB’nin depolama kapasitesi 100 bcm dolayından AB’den gelen veriler incelendiğinde hali hazırda depoların yüzde 66 oranında dolu olduğu görülüyor. Yani depolarda açık var, kapıdaysa bekleyen kara kış. Kaldı ki Avrupa’da yazın beklenenden sıcak geçiyor olması da klimalara yüklenmeyi yani elektrik/gaz tüketimini artırmış durumda.

İşte bu noktada devreye giren bir diğer konu tasarruf. Ukrayna savaşı başladığında AB’nin planlarından biri en azından termostatlarda bir derecelik düşüşle 10 bcm düzeyinde tasarruf sağlamaktı. Ancak beklenmeyen yaz sıcağı kısılan termostatların yerini klimalara bırakmasına neden oldu. Beklenmedik şekilde Kuzey Akım I’in kapasitesinin yüzde 20’siyle çalışması da endişeyi körüklüyor.

Nihayetinde Avrupa Komisyonu’nun öncülüğünde 1 Ağustos 2022 ile 31 Mart 2023 tarihleri arasında doğal gaz taleplerinin kendi seçecekleri önlemlerle yüzde 15 azaltılmasına karar verildi. Ancak ülkelerin özel durumuna dönük istisnalar da tanındı. Macaristan başından beri bu karara karşı çıktığı gibi Moskova’ya gitmeyi ihmal etmedi. Güney Avrupa ülkeleri özellikle Portekiz ve İspanya bu karara ayak direyenlerdendi. Özetle şimdilik iteklemeyle karar çıktı ancak buna uyulup uyulmayacağını çetin kış koşulları gösterecek.

AB içinde bu sancı aslında Rusya’nın istediği bir durum. AB sıklıkla Rusya’yı enerjiyi şantaj aracı olarak kullanmakla suçluyor, bunu yapmayan bir tedarikçi var mı bu da soru işareti. Bu suçlama yeni değil, ancak gerçek anlamını şimdi kazanmış gibi. Resme bakıldığında Rusya’nın yaz boyunca AB’yi köşeye sıkıştırmak ve gaz fiyatlarını tırmandırmak için bu stratejiyi sürdürebileceğini söylemek mümkün. Ancak ekonomisinin enerjiye olan bağımlılığı dikkate alındığında, Rusya’nın eğer bir B planı yoksa bu konuda geri adım atması gerekebilir, zira AB kadar Rusya’nın da AB pazarına ve oradan gelecek gelire ihtiyacı var.

Yaşanan krizse şunu gösteriyor: Öncelikle daha önce Rusya’ya aşırı bağımlılık odaklı dönen ayrışma hali hazırda "Peki Rusya resimden çıktığında kim elini taşın altına koyacak?" tartışması üstünden, yeniden alevleniyor. Ukrayna işgali başladığında birlikte hareket eden ülkeler, ekonomik görünümün kötüye gitmesiyle beraber, daha fazla risk ve yük almak istemiyor. Nitekim AB içinde kararın bu kadar sancılı şekilde çıkması ve uyumun yakalanmasına dönük soru işaretleri de bunu gösteriyor. Rusya, elinden geldiği kadar AB’yi sıkıştırmaya devam edecek ancak onun da ekonomik sınırları var. Ancak açık alan gaza odaklanmış satranç tahtasında Ukrayna dahil olmak üzere hiçbir Avrupa ülkesinin kışa dönük net bir senaryosu yok. Bu kış hem Rusya hem Avrupa hem de Ukrayna için hiç kolay geçmeyecek gibi.

Köşe Yazıları Haberleri