Bir ağıttır Ahmedo Ronî. Aynur Doğan, kadere isyan gibi muhteşem bir haykırışla söyler Ahmedo Ronî’yi. Çok eski bir eser olmasına rağmen ne zaman dinlesem Ahmet Kaya’nın kısa hayatı ve kahrından ölmesi gelir aklıma.
Sonra Şivan Perwer’in Ahmet Kaya’nın cenazesinde onun için yaktığı ağıdı ve yaptığı sitem dolu konuşmayı düşünürüm.
Satır satır aklımdadır o konuşma, o gün, Paris’teki o tören…
“Kürtlerden çıkan sanatçılar gerçekten Türk halkına da çok şey verdiler. Hem yazarlıkta, hem sanatta, hem müzikte. Hem mücadelede, hem savaşta. Biz bizden çok şey verdik ama istediklerimizi hiçbir zaman vermediler. Biz böyle gariban halde gurbet ellerde ölüp gidiyoruz ülkemizin hasretiyle. Özgürlük, barış, dostluk hasretiyle. Evet, Ahmet'in suçu neydi?" diyordu Şivan Perwer.
23 yıl olmuş…Bir memleket bir adım mı ilerlemez kangren olmuş meselelerinde. Sene olmuş 2022 hala aynı çukurda hep birlikte debelenip duruyoruz. Geçtim Kürt meselesinde çözümü, hala Kürtçe müzikle uğraşılıyor.
Ömür ve tamir kelimesi aynı kökten geliyor ama bizim ülkemizde ne tamiri, yıllardır aynı yerde aynı kaza yapılıp, aynı yolda ısrar ediliyor. Bıktırıcı tekrarlarla ömürler tükenip gidiyor.
Ahmet Kaya politik ve protest bir sanatçıydı. Yaşayacağı bedelleri az çok tahmin edebiliyordu. Ölümünden sonra onun aziz hatırasından en çok AKP nemalandı. Acı ama gerçek bu.
Her şeyde olduğu gibi kendi mağduriyetleri yetmeyince mağduriyet devşirdiler ve dibine kadar sömürdüler.
Bu siyasal İslam menfaatçiliği koyu bir öfke besledikleri Alevi Kürtlerin en büyük acısı Dersim katliamını bile CHP’ye karşı kullandı. Daha da başka bir şey söylemeye ne gerek var?
Eski Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in ifadesiyle Ahmedo’yu söyleyince tüyleri diken diken olup Aynur Doğan’a iltifatlar eden de, bugün kendi partisinden bir belediye Aynur Doğan konserini yasaklayınca tek laf etmeyen de aynı kişi.
Bugüne kadar Aynur Doğan’la ilgili hangi radikal politik fikri veya paylaşımı duydunuz?
Dön dolaş paylaşılan bir tane fotoğraf var o da çözüm sürecinde yapılan Newroz töreni.
Hani TRT’nin bile canlı yayınladığı tören. Bir grup kan müptelası dışında halkın ezici çoğunluğunun desteklediği çözüm süreci günlerinde kimin neler söylediğine, sonra nasıl ters parende attıklarına hiç girmeyelim şimdi.
Dolmabahçe çözüm sürecinden girer ama Silivri’den çıkamayız.
Meselemiz 23 yıl önce Ahmet Kaya’ya atılan çatal-bıçağın hala havada olması.
Bitmeyen, esnemeyen, gerilemeyen ve sürekli gömlek değiştiren. Özelde Kürtçe müziğe genelde müziğe, eğlenceye, biraz nefes almaya duyulan öfke form değiştirerek aynen devam ediyor. Covid'den bile neşe yasağı çıkartan bir cenderenin içindeyiz çok zamandır.
Mesele en tavandan en tabana muazzam bir hızla sirayet ediyor. Konu “Bir belediyenin işgüzarlığı, abartmayın”dan ibaret değil.
Bu yasaktan bir hafta sonra Bursa’da bir kişi Kürtçe müzik yapan sokak müzisyenlerine gidip “Şu 200 lirayı alın kesin Kürtçe söylemeyi” diyecek kadar kendinde faşizan bir cesaret buldu.
Çünkü iklim buna müsait. Coğrafyamız kımıl kımıl yobaz ırkçı üretmeye uygun.
Sağolsunlar, yıllardır iktidarlar ne gübrelerini eksik ediyor, ne sulamalarını ihmal ediyor bu zehirli yabani otların.
AKP önce utangaç adımlarla başladı müzikle, eğlenceyle, neşeyle olana meselesine. Gençleri alkole karşı korumak dedi. Değerlerimiz dedi. Güvenlik dedi.. Ses kirliliği dedi…
İlk olarak yılların Efes Blues Festivali yasaklandı.
Ardından Rock&Coke tarih oldu.
Eurovision Müzik Yarışması’ndan çıkıldı.
Üniversite bahar şenliklerine yasaklar getirildi.
Rumelihisarı yaz konserleri bitti.
Hisar’ın sahnesinin ortasına cami yapıldı. (Eskiden öyleymiş)
Gaz-fren taktiğiyle bir sıkıştırdı, bir gevşetti toplumun sınırlarını ve sinir uçlarını belirledi. Şimdilerde hain ilan edilen Kürtlerin yaşayan en büyük sesi Şivan Perwer bile 40 yıl sonra Türkiye’ye davet edildi.
Sonra tarihi bir kırılma anı olan 7 Haziran seçimleri geldi. MHP ile kol kola girildi ve kayyum atamalarıyla çözüm süreci dolaba kaldırılıp Kürtçe alerjisi adı konmasa da yeniden ve fiilen başladı. Gerçi tanıdığım hiçbir Kürdün izlemediği “Size Kürtçe TV açtık daha ne istiyorsunuz?” diyebilme gayesiyle kurulan ve ne zaman açsanız ya dini sohbet, ya da şappi, şappi diye deli gibi oynayan Flash TV performanslı TRT 6 yayın hayatına devam ediyor Allah için. Çok da haklarını yemeyelim.
Ha bir de büyük habercilik örneği olarak İBB seçimlerinden önce Osman Öcalan röportajı yayınlandı TRT 6’da. Habercilik sevdası İBB seçimlerinde 800 bin oy kaybıyla sonuçlanınca yeniden halaya dönüldü.
İktidar belediyeleri bir bir sudan sebeplerle ve milliyetçi hezeyanlarla Kürt sanatçıların konserlerini iptal ederken Türk-İslam sentezinin Türk kefesine çok yüklenmişlerdi. Dengelemek gerekiyordu.
Eskişehir Valiliği, 12-15 Mayıs tarihlerinde Teoman, Haluk Levent, Hayko Cepkin, Levent Yüksel ve Yeni Türkü gibi isimlerin katılımıyla gerçekleştirilmesi planlanan Anadolu Fest ismindeki müzik festivalinin hemen öncesinde ildeki toplu etkinlikleri 15 gün süreyle yasaklama kararı aldı. Festivalden rahatsız olan Fesliler Vali'yle fotoğraf çektirip dini kurtarmanın coşkusuyla takkeleriyle tekkelerine çekildiler.
Basında ve kamuoyunda tepkiler oldu ama nafile. Yılların festivali iptal edildi.
Kürtler şertbetlidir bu yasaklar konusunda. Yapana bakıp hemen anlarlar devamında olacakları.
AKP-MHP koalisyonu istibdat nizamını sürdürmek için sırayla bir İslami, bir milliyetçi yasak metodunu benimsedi. Çünkü Türk-İslam ideolojisi bir bütündür. Arada yalandan kapışsalar da günün sonunda bölünemez bir ruh ikizidir.
Konu Aynur Doğan konserinin yasaklanmasıyla kalmadı elbette. Arkasından Muş’ta Metin-Kemal Kahraman konseri iptal edildi.
Bitlis Eren Üniversitesi’nin düzenleyeceği Bahar Şenliği programında Kürtçe şarkılar seslendirecek olan Stêrka Karwan müzik grubunun konseri iptal edildi.
MHP tam tatmin olmuş mudur bilinmez ama biraz da İslami cenahın keyiflenmesi lazımdı.
Isparta’da düzenlenen Gül Festivali’nde sahneye çıkması beklenen Melek Mosso’nun konseri ahlaki bulunmadığı için iptal edildi.
Muhalafet partisi kisveli yeni minnoş ırkçı Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’ın hedef göstermeleri sonrası sosyal medya lincine maruz kalan Apolos Lermi konserleri toptan iptal edildi. Konser yapılsa bundan Rum Pontus taraftarları cesaret alabilirdi.
AKP’li Pendik Belediyesi, Niyazi Koyuncu’nun konserini iptal etti. Belediyenin gerekçesi “müzisyenin kurumun görüş ve değerlerini paylaşmaması” olarak gösterildi. Niyazi Koyuncu en son Diyarbakır Newroz’unda sahne almış Lazca şarkılar söylemişti ve bir milliyetçi bunu asla unutmamalıydı. Fatura biraz gecikse de kesildi.
Burhan Şeşen, ODTÜ’de yapılması planlanan konserlerin rektörlük tarafından iptal edildiğini duyurdu. Kürt sanatçı Mem Ararat’ın Bursa konseri kamu güvenliği sebebiyle iptal edildi. Aynur Doğan’nın Bursa’daki konseri de iptal edildi. İstanbul konserinin iptali için sosyal medyada tetikçiler tarafından İBB’ye baskı yapılıyor.
İspanyol kemancı ve müzisyen Ara Malikian’ın da konseri iptal edildi. O neden bilmiyoruz çok Roman havası gibi çalıyor diye kıllanmış olabilir yetkililerimiz. Roman açılımı falan zaten Kibariye’nin bile aklında kalmamıştır. Ortalığı hareketlendirmeye hiç gerek yok şimdi.
…
Liste böyle uzayıp gidiyor.
Bu işin Kürtçe konserleri yasaklamakla kalmayacağı belliydi de işte bunu Kürtler söyleyince bir kıymeti olmuyor. “Olağan şüpheliler ortalığı karıştırıyor” deniyor ve sesler kısılıyor.
Özünde istedikleri şey memleketin çıtının çıkmaması. Ne Kürtçe, ne Türkçe şarkılarımızı duymak istemiyorlar. En çok neşe sinirlerini bozuyor, şirazelerini kaydırıyor. Aynur’un sesini kısmaya çalışanlar, Ahmet Kaya’yı gurbet elde kahrından öldürenler, Melek Mosso’nun konserini ahlaki / İslami nedenlerle iptal edenler ve gençlik festivallerini yasaklayanlar aynı dağın yelleri.
Ahmet Kaya’ya atılan çatal, bıçak hala havada hepimize doğru geliyor.
Gelen bıçağı görüp, çok dilli olsak da tek dille susalım istiyorlar.
Aynur Doğan’ın da “İncir Ağacı” türküsü ile rol aldığı Gönül Yarası filminde Meltem Cumbul’un Şener Şen’e dediği gibi; “Bu türküye ağlamak için ille de Kürtçe bilmek şart mıdır?"